- 40 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Bakış Açını Değiştir "Geleceğini Biliyordum Baba"
"İdeallerim uğruna çok şey kaybettiğim doğrudur lakin kazandıklarımın yanında lafı bile olmaz"
Hayat bir treni andırıyor. Kimi içeride kendi komforunda kimi de bu trene bir yerlerinden tutunmuş vaziyette yalpalıyor. İçeriden manzara harika. Oysa asıl kavga dışarıda.
Kızım doğduğunda yirmibeş yaşımdaydım. Onu ilk kez kucağıma uzattıklarında nasıl tutacağım diye bir telaşa kapılmıştım. Tam onbeş yıl geçti ama bu telaş hiç değişmedi. Oysa tren hızla yol alıyordu.
O dönem kızım henüz beş yaşındaydı. Beni takip edip ben çıktıktan sonra banyoda benim eşyalarımla gizlice traş olmak istemiş ve bunu kendisine oyun yapayım derken kaşlarının yarısını kesmişti. Güler misin kızar mısın? Yoksa korkar mısın!
Ben kızımla ilk o gün tanıştım. Çünkü o gün anladım ki onun da bir dünyası var ve o kendi dünyasında bizi takip halinde. Bunu zihnime not ettim. İyi de yapmışım.
Yine aynı zamanlarda gün içerisinde masaya bıraktığım sigaramın her defasında birer ikişer eksildiğini farkettim. İlk başya "eşim almıştır" diye önemsemesem de o zihnimdeki not ettiğim kısım beni uyardı. Takip ettim. Malesef ki kızım kendi yaşıtı bir arkadaşıyla gizlice sigara içiyordu.
- Baba n’olur anneme söyleme. O çok kızar!
- Peki ben?
- Sen güzelce anlatırsın.
- Ben iyi polisim yani..
Yine beni kandırdı.
Yıllarca aramızda bir sır olarak kaldı bu mesele. Tabi karşılığında ben de ondan birşey istemeliydim.
- Peki. Tamam ama sen de hayatın boyunca başına ne gelirse her ne olursa olsun önce bana söyleyeceksin. Bak tekrar ediyorum. Her ne olursa olsun bana doğruyu söyleyeceksin ve ben sana asla kızmayacağım.
- Tamam. Anlaştık. Söz!
Uzun süreler kızımı takip ettim. Şükür ki bir daha o kötü alışkanlığa merak sarmadı. Annesine bile söylemedim. Yıllar sonra her konuda bana güvenen kızım "sen sır tutmasını biliyorsun" diyerek benimle arkadaş olacaktı. Oysa tren ilerliyordu.
Bir zaman sonra annesi ile boşanma kararı aldık. Her ne kadar anlaşmalı olarak tek celsede birbirimizi yıpratmadan ayrılsak da ortada bir çocuk vardı. Tabi ki etkilendi. Bir onun evinde bir benimkinde derken düzeni bozulmuştu.
- Ben asla evlenmeyeceğim!
"Neden" diye soramadım. Çünkü muhtrmel cevaplar beni ürkütüyordu.
Her gün en az bir kere telefonla görüştüğüm kızım o gün beni aramayınca bu defa da ben telaşlandım. Aramalarıma da cevap vermemiş ve geri dönmemişti. Önce soğukkanlı kalmaya çalıştım ama annesi de ulaşamadığını söyleyince bütün dünya meselelerini bir kenara bırakıp yola koyuldum.
Eski eşimin evine geçtim. Tüm arkadaş çevresi, komşular vs.. derken tam karakola gitmeye hazırlanıyorduk ki telefonuma o mesaj geldi.
- Baba ben Zehra Öğretmenin evindeyim. Beni merak etmeyin. Birkaç güne gelirim.
Annesi derin bir "ohhh" çekmişti. Oysa ben hemen telefona yapıştım. Bu defa açtı.
- Alo. Kızım.. Neden açmıyorsun telefonu. Bilmiyor musun merak edeceğimizi. Hem nerden çıktı şimdi bu böyle emrivaki öğretmeninin evine gitmeler falan..
- Baba merak etme. Canım sıkkındı biraz. Hem yanlış birşey yapmıyorum. Söylesem sen izin vermezdin. Kızarsın diye gizlice geldim..
Telefonu annesine uzattım. Zehra Öğretmenle de konuşunca onun da içi rahatlamıştı. En azından sesini duymuştuk ve nerde olduğunu biliyorduk. Onu teselli edip dışarı çıktım. Çünkü tren ilerliyordu..
- Ooo Ali Osman. Hayırdır sen burda..
- Hızlı davran Onur. Mesele büyük..
Bu hemen yerinden kalkan Onur isimli genç Eyüp Sultan Ekipler Amiri. Çocukluk arkadaşım. Bilir ki eğer gecenin bir vakti buraya geldiysem önemli bir mesele var.
Yarım saat içerisinde telefon sinyalinin geldiği adresteydik. Tahmin ettiğim gibi burası Zehra Öğretmenin evi değildi. Kızımın yaşlarında iki genç kız benim kızımı bir sandalyeye bağlayıp onu darp etmişlerdi. Eğer engel olmasak ona burada belki birkaç gün daha işkence yapacaklardı.
Kızım beni gördükten sonra kolları bağlı bir vaziyette "geleceğini biliyordum baba" diyerek bayılmıştı. Hastane, ifadeler vs.. derken şükür ki o günü atlatmıştık.
- Teşekkür ederim Onur. Varol. Sen olmasan..
- Lafı olmaz Ali Osman. Kim olsa aynısını yapar. Hatta sen olsaydın.. Keşke bırakmasaydın bu mesleği. Sen yakışıyordun bu işe. Uzun boyluydun. Tam komser olacakken.. . Bir de birşey soracağım. Nerden anladın?
- Nerden anladım.. Bana telefonda "sen kızarsın diye sana söylemedim" dedi Onur. Oysa benim ona asla kızmayacağımı bilir..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.