- 130 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
Bu Hayatta Dimdik Duracaksın (Babamın Vasiyeti)
"Biliyor musun," derdi babam, "hayat seni köşeye sıkıştıracak, gün gelecek dizlerin titreyerek doğrulacaksın. İşte o zaman ne kadar güçlü olduğunu göreceksin." O her zaman dürüstlüğü savundu, ama dürüstlük ona göre süslü sözlerde değil, eylemlerindeydi. "Ne kadar söz verirsen ver, asıl önemlisi verdiğin sözü ne pahasına olursa olsun tutmaktır," derdi. Bu, babamın hayat felsefesiydi. Söz bir kere verilir, o söz yere düşerse sen de düşersin. O yüzden söz verirken dikkatli ol, ama verdiysen tutmamak diye bir seçeneğin yok.
Babamın duruşu, pek çok kişinin alışık olduğu türden değildi. Öyle kalabalıkların içinde konuşma yapmazdı; ama ne derse kulağında çınlardı. “Eğer adil olacaksan, adalet senin sadece sözlerinde değil, adımlarında, bakışlarında olacak,” derdi. Bir tartıda olsan, iki kefesi bile tartacak kadar hassastı onun adalet anlayışı. "Küçük şeylere göz yumarsan, gün gelir büyük haksızlıklara boyun eğersin."
Her şeyde umudu bulur, umutsuzluğa kapıldığımda gözleriyle yüreğimi kaldırırdı. "Her karanlık biter," derdi, "yeter ki kalbindeki ışığı söndürme." Babam için umut, sözde kalan bir şey değil, kollarıyla hayata sarılmak gibiydi. "Bazen her şey yolunda gitmez, bazen kaybedersin, ama vazgeçmek diye bir şey yok," diye hatırlatırdı. Hayatın zorlukları karşısında dimdik dururdu; onun için cesaret, korkuyu inkar etmek değil, korkuya rağmen ilerlemekti.
Bir gün, sokakta aç dolaşan bir çocuk gördük. Hiç düşünmeden, “Yardım etmek zorunda değilsin ama insan olmak zorundasın,” dedi. “İnsanlık,” derdi, “başkasının derdine ortak olmaktır. Bu hayatta birinin sırtına yük olmadan, onun yükünü sırtlayabiliyorsan, işte o zaman insan gibi yaşarsın.” Başkasına el uzatmak onun için bir yük değil, bir görevdi. "Elini uzat ki bir gün sana da uzanan eller bulabilesin." Bunu söylerken gözleri hep uzaklara dalardı, sanki o anın ötesine, derin bir anlam arayışına kapılırdı.
Babam için din; ibadet etmekten ibaret değildi. O, her adımda doğruluk, her bakışta dürüstlük ve her sözde güven demekti. "İbadetin gerçekliği, kalptedir," derdi. "Kalbin temiz değilse, dilinle dualar etmenin kimseye faydası yok." Ona göre ibadet; el açmak değil, aç olanın elinden tutmaktı. Ne zaman biri hakkında konuşmaya kalksak, “Otur düşün, önce kendine bak,” derdi. "Başkasının hatasını görmeden önce kendi eksiklerini tamamlarsan, işte o zaman gerçek insansın."
Zenginliği, hiçbir zaman malda, mülkten saymazdı. “Gerçek zenginlik,” derdi, “sofrana oturduğunda sevdiğin insanları görebilmek.” Her zaman sade bir hayatı tercih etti, israfı, gösterişi sevmezdi. “Gösteriş senin insanlığını saklar, ruhunu soyar,” diyerek sade bir yaşamın huzurunu savunurdu. Onun gözünde dünyadaki en değerli şey, bir insanın başını huzurla yastığa koyabilmesiydi. "Vicdanını rahat bırakmadıysan, bütün dünya senin olsa neye yarar?"
Babamın anlattığı en önemli derslerden biri, kendi çıkarların için başkalarının sırtına basmamaktı. “Kendi çıkarın için başkasının canını yakıyorsan, o çıkar eninde sonunda seni de yakar,” derdi. Çıkar peşinde koşanların sonunun huzursuzluk olduğuna inanırdı. “Senin olmayanı isteme, gönlün ferah olsun,” derdi.
Geleceğe dair büyük umutları vardı, ama bunlar kendi geleceğiyle sınırlı değildi. Çocuklara, gençlere her zaman özel bir ilgisi olurdu. “Gençler, geleceğin pusulasıdır. Onlara değer ver, onlara yol göster, ama yolda ilerlemelerine engel olma,” derdi. Bizi sık sık adaleti savunan, doğruyu gösteren bireyler olmaya teşvik ederdi. Ona göre, her genç bir ağaç gibi yetiştirilmeliydi; kökleri sağlam, dalları göğe uzanacak kadar cesur.
Babama göre, insan her gün bir şeyler öğrenmeli, öğrendikçe büyümeliydi. “Bilgi olmadan yüreğin dolmaz, sadece dünyada boş bir yer kaplarsın,” derdi. Öğrenmeyi yaşam boyu bir serüven olarak görürdü; okuduğu her kitapta, dinlediği her sohbette bir parça kendini bulur, geliştirmeye çabalardı. Ona göre insanın gerçek serveti bilgiydi.
Son olarak, bana şu sözünü asla unutturmamıştı: “Bir gün ardında ne bırakacağını düşün. Paranın, malın, makamın hiçbir önemi yok. Gerçek miras, ardında bıraktığın temiz bir isimdir.” Bu sözle, bir ömrün nasıl dolu dolu yaşanması gerektiğini anlatırdı. Babam bu dünyaya sadece var olmak için değil, iz bırakmak için gelmişti. Ve bizler, onun izini sürdükçe, adımlarımızda onun bıraktığı değerleri yaşatmaya devam edeceğiz. Ona ve tüm iyi insan olan geçmişlerimize rahmet diliyorum mekanları cennet olsun...
Erol Kekeç/10.03.2024/Sancaktepe/İST