- 97 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
EMİR ŞAH
Bunca zaman birinin hikâyesini yazayım derken. kendi hikâyemin çok uzaktan seyircisi olmuşum. evet evet "benim başıma gelen pişmiş tavuğun başına gelmemiştir "eminim. Seven biri ile ortak özelliklerimin olma ihtimali ne kadardır ,bunu hiç sorgulamadım. aşk adına birinin cellâdıyım. fakat onu darağacına nasıl getirdiğimi anlamlaştırmam da ayrı bir sorun teşkil ediyordu.
Oturduğum evin bir alt katta seslerin gittikçe yükselmesinin nedenini bilmemem imkânsızdı. Onların da her zıttı ilişkilerdeki kişiler gibi birbirlerine yetersiz gelen ilgilerinin sebeplerine bir kurban lazımdı.
Dışarıda o sesler kulak misafir olmuş biri için çeşitli senaryolar mümkün ama ben olayın tam merkezinde ki kişiyim.
Aynı yatağı paylaşmak aynı rüyaları göreceğimize kim inandırmış ise bizleri şu durumda bütün argo küfürleri onların başına taç yapıp kırmızı halıda yürütüyorum.
Bir alt katımızda yüksel o sesleri duyuyorum ve Evimin kapısı kilitli hata şu an bulduğum yatak odamın da.
Belki bu korkum birilerine komik gelebilir... Lakin Uzandığım yatağımın içinde bir toplu iğne başı kadar kalmışım. suçluluk duygusu olduğunu hiç düşünmeyin ben bana ait olanı alıp elleştim. Var saysınlar ki sevdim de.
"veren razı alan razı " daaa! başka deryalar yelken açtığım için, onu gerçek sahibine teslim ettim.
Bunun tekrarlarının sorumlusu hiç bir zaman ben değildim . Emir şah idi;
bu olayları bu hale nasıl olgunlaştı. sonra dalından düşüp çürümeyi seçtiğine gelinceye kadar yaşayacaklarımın kararı bende değildi.
Çünkü, ailemin büyük şehre taşınma fikrine katılıp katılmam çok önemli olmadığı bir yaşta idi;. halamların aile binasının bir katına kiracı olarak taşınmış ve gayet mutlu ve her fırsatta kimde ne pişerse toplanıp yenilir; içilmenin en keyifli anlarımız vardı.
bu ye,iç ikramların her güzel şey gibi sonu geldi .tahminen bir ay kadar sürdü. evimiz gittikçe sessizleşti ve bizler işe gidip gelme yorgunluğunu daha çok bahane ederek odamın içine kapanıp kendimi oyalanacak şeyler buluyordum.
ha! bu arada halamın büyük kız Gülşen nişanlı idi;damat adayı asker ve başka bir şehirde görevli olduğunda daha henüz kendisi ile tanışmamıştık
kuzenim Gülşen otuzuna merdiven dayamış evde kalmaya yakın bir kızdı .siyah ve dalgalı saçları kemiksi yüzü, iri dişleri ile onun evde kalma sebeplerinde olduğunu düşünüyordum. en fenası da konuşurken dudaklarının kenarına biriken tükürükler bana verdiği o rahatsızlık kısaca onu bir sevimsiz buluyorum. aynı ortamlarda bulunca da akraba hatırına zoraki yüzüne gülümsüyordum…
Başkalarına mutluluk çok yakışıyor diyen bir anneniz varsa kendi adınıza yeni bir ilişkinin imkânsızlığına düşmek şurada kalsın birde kucağına atılıyorsunuz.
Ve yaşayacaklarınıza gözleriniz bir bez parçası ile bağlanmış milyon ışık ile aydınlanması gereken hislerinizle yani umutsuz bir vakasınız
Evet, kuzenim Gülşen bu gün yarın evliliği ile bizler güzel anlar yaşatacak. Fakat damat adayını bir ben göremem bir şeyi değiştirmiyordu.
Ağzı burunu yamuk, boyu kısa olmuş ...bunların ondaki artı eksilerini alıp yeni baştan bir damat adayı yaratmam kuzenime."laf olsun torba dolsun" elbet tanışıklığımızın vakit zamanı gelir.
Aile kahvaltısına hiç gelemem diye bu pazar iş yerinde ki mesaiye adımı yazdırmıştım. Sokak sessizliğini bozan bir iki kedi ve martı vardı.
Oysaki denizin bizimle mesafe farkı o kadar fazla idi ki ..bu martıların neden bizim sokak evlerimizin etrafını yurt tutuğunu da çözememiştim.. Sokakların boşluğunu değerlendiren kedi , martıları düşüne düşünene minibüse bineceğim durağa sokuldum.
Tabi özel şoförüm gelip durak da beni alamayacaktı. Gele gele tepeleme bir halk minibüs gelir. Can sağlığı ile attım içeriye kendimi ve gözlerimin önün de durakların bir yıldız gibi kayıp giderken. Birinin arkadan bana sımsıkı kendini dayadığını his ettim. bir ok gibi gerildim. elimdeki çanta ile tersime bir iki sefer salladığımı biliyorum.
Minibüsün içindekiler azar işitmiş çocuk sakinliğinde …birbirine bakınıyor, bana sarılanın kim olduğunu ispatlayamadım. herkes mahzun bana birde acıyarak bakıyorlardı " Zavallı kadın tacize uğramış ve sonuç orası burası açıktı erkeği cezp etti oluvermişti. tıpkı diğer tacize uğrayan hemcinslerim gibiydim.
Olaydan birkaç dakika sonra minibüsten inerken. Kocaman bir savaşta çıkan savaşçı gibiydim. Sırtımda ki kırmızı şalımın gün boyu yağan yağmurun yaratığı çamur balçıkların içinde sürüdüğünü bilmiyordum.
ta ki peşimde yürümek de olan bir adamcağız şalımın yerde öylece süründüğünü hatırlatmasına kadar.
Adam ile Şalımın çamur oluşuna bir çare bulmuştuk. Bilindik bir marketin patates, soğan kasaların üzerinde duran poşeti alıp içine tıktı. O şalın kiri pisliğini saklayacak bir çözüm bulunmuştu ya benim beynime bedenime verilen bu pisliği nasıl yok edecektim mesele orada.
Minibüsün içinde tacizleşmem sonrası iş yerine gidince işe ile adaptasyonum çok kolay olmadı. Otur dinlen derken. işleri biraz yarına hafiflettikten sonra eve gitmek yerine ustabaşı Laz Enver bir iki saat erken işi paydos edip çay içeriz ..fikrini ilk kabul edenlerdendim. köylerde sabah ahırdan suya başına bırakılan koyun gibi başı çekenlerin peşinde onların attığı her adımı takip etmiştim. Beşiktaş sahilinde. denize sıfır .Büyük şehir belediyesine ait bir kaffede oturduk. herkes içeceklerini gidip alıp masaya dönmüştü. ben ise halen uslu duran denizin güzelliğine bakınıyordum.
bizim bitişik masaya ıkına dıkına geçmeye çalışan birkaç genç adama takıldı gözlerim içlerinde birisi onları izlediğimi fark etmiş oda beni izliyordu. Nedensiz bir bakış diyebiliriz .böyle yerlerde bekar olan erkek kadın sevgilisinin olmasını hayal eder bende hayallere daldım. olsa deniz ile beraber tanışsak ne bileyim damak tatlarımız birbirine eş olsa vs.vs
gün içinde yaşadığım olay halen etkisi üzerimde iken. kim takar beni göz hapsine alanı
Beşiktaş’a gelmişken vitrin gezelim diye arkadaşlar yanımdan birer birer kalkıp gidince işte gözlerimin hayranlıkla izlediği denize daha doyurucu bakıyordum.
Bi kahve alayım diyerek oturduğum yerden tam kalkacaktım ki masaya iki fincan kahve alıp gelen o genci gördüm.
nazikliği en zirve yaptığı sözleri ettim ona ve gönlüm razı olmadı kahve alıp gelen genci ret etmeye.
Genç adının Emir şah olduğunu İzmir de görev yaptığını aynı zamanda ailesinin çok beğendiği bir kızla da nişanlandığını söyledi.
bakar mısın? ilk defa bir genç benim dikkatimi çekiyor.yaz yazıl sonra gel sen finale bak "hay ben şansıma turp suyu sıkayım " dedim.
Emir şah ile sohbeti koyulaştırmış. Artık kendimizden bir şeyler anlatıyoruz ve bira içme fikri Emirşah dan çıktı.o benden bir iki adım önde çünkü uzun boylu her attığı adım benim attığım adımların iki katı oluyordu.
Beşiktaş’ın ara sokaklarına zullanmış bir yer bulup oturduk .. ben hayatımda hiç alkol almamış biriydim.
kadınlığımın farkında olamayan ben ve ilk şeylerin güzelliğini yaşıyordu.Gittikçe kanımın ısındığını kadınsı yanlarımın uyandığını his ediyordum.
Alkol’un tesiri ile Emir şah adı gibi emirler yağdırmaya başlayınca olayın rengi belli oldu. tamam seninim deyip her şeyi ona bıraktım. Sen ne dersen o dedim.
Çok itiraz edecek bir konumda olmadığımı bildiği halde beni alıp otel odasına attı. kadınlığına aç bir kadınım ben elbet ki çıplaklığımın bu kadar özgür olduğunu his ettiren adam teslim olmuştum.
Saatler sonra kendime geldiğimde halen Emir şah’ın bedeni bedenimle arzu içinde bir sefer daha olsa fena olmaz fikri benden çıktı.
Duş altında bedenim üzerinde ki izleri kazırken. bu sevişmelerin verdiği yorgunlukla yoksa uyumuş muydum? belki de bedenim bu şımarık hareketlerine alışmasını halen başındaydım bedenimin onun bedeni ile halen sıfır noktada gibi
Çocukken suskunluğu tıp demekle tanımıştım .evet onun la tanış olduğum özel şeylere yakışır , tıp demiştim. Emir şah’ın koynunda...
"işime geliyor gerçeğim ile açığa çıkarılmak"
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.