Görenler Konuşur Okuyan Susar
Görenler dar ağacına, okuyanlar işte bildiğiniz gibi... Büyük insanların hani boy 7 metre, ayak 105 numara olduğu zamanlarda bir cüce bunlara kral seçilir. Cüce dediysem boy 1,85, ayak numarası 46. Kıllı devirlerdi, saç sakal bıyık şöyle dursun kollar bacaklar göğüsler kulaklar yani..
Gökten bir ışık düştü, peri miydi, cin miydi, melek miydi, yoksa yoksa o muydu kimse görememiş.. Lakin ışık yakmış düştüğü yeri, dünyanın derinliklerine sızıp kalmış, bir daha da çıkmamış yüzeye. O yüzden derler yıldırımlar şimşekler döver durur yeryüzünü, ışığı kurtarmak için atılan iplermiş onlar. Öyle anlatıyordu ihtiyarlar...
Bir gün ulu sihirbazlar meclisinde ulu krallar sihirbazlara sakilik yaparken konusu açılmış. Elbette sihirbazlar zengin yani üf diyorlar taş altın gümüş oluyor, püf diyorlar inci yakut zümrüt süslüyor elleri kolları burunları kulakları.. O yüzden krallar sihirbazlara yalakalıkta yarışıyor.. Halktan bahsetmeyeyim bildiğiniz gibi, kimi görüyor kimi okuyor, kimi kulak kabartıp kimi koklayıp yalıyor işte..
Askerler meclisinde ise konu farklı, sihirbazlara darbe yapıp krallara ayak yıkatmak istiyorlar.. Bir nümayiş bir nümayiş arra kerrede, ne prens kellesi kalıyor ne prenses kellesi, ki kala ki halkta emniyet ve düzen..
Askerin biri kralın birine ulaşmaya başarıyor, leyn kral şu ilaçtan damlatın sihirbazların kadehlerine, hemi de hepsine.. Sihirlerinin kaynağını bulduk, eğer bunu yaparsanız sizinle paylaşırız... Kral bu haberi diğer krallara iletiyor.. Ha babam deh dedem, ah sakalım, göz nurum, hırsım mırsım derken sihirbazlardan bıktıklarını anlayıp, sonrasını bilmeyen yoktur nasılsa. Klavyeyi israf etmeyelim pardon ışığı israf etmeyelim..
Bilirsiniz elektrik yeryüzüne yayılalı 150-200 yıl oldu olmadı, eskiden karanlık çağlarda nerde mum nerde odun ateşi, sonradan çıktı gaz lambaları... Ondan önce yazıcılar gündüzleri yazardı, kimisi taşa kimisi işte destan efsane masal hikaye... Ondan deyorum gelse günümüze çivi yazısı sahipleri neyler bilmem, hele hele şu ceylan derisi yazıcıları var ya, neyse sonrasını biliyorsunuz zaten.. Kralların akrabalarının veya yakınlarının lord ve paşalarının konaklarında epey ışık olurdu yine de..
Hani bilirsiniz şaircikler meclisinde altın torbası kapmak için yağlama bağlama yaparlar konak sahiplerine, kral yakınlarına hatta krallara padişahlara... Bunlar sonra halkın kulağına fısıldanır, halk da bunların yazdıklarını duyunca kendilerini entel dantel alim bilen vb vs hisseder..
Neyse konumuzu dağıtmayalım...
Konumuz neydi hatırlayan var mı?
En sevenlerinize emanet olmak değil miydi konu?
Sandıklar konuldu...
Sihirbazlar-Büyücüler
Krallar-Padişahlar-Başkanlar
Asker-Kara Hava Deniz, Elektronik Kuvvetleri
Halk- Ocu Bucu Şucu Onlarcı Bunlarcı Şunlarcı
Şairler. Bir gülme geldi bana :)
Deruniler, ozanlar, arifler. Bunlardan da yaşayan kaldıysa hani.
Hiçbiri.
Seçin gari birini... Bu son seçiminiz.. Yarın çok geç.
"Dönülmez akşamın ufkundayız..."
Şimşir
Arif göle yoğurt çalar
Yiğit ölür bu deryada
Tapınmadan bul Tanrıyı
Bitsin artık angarya da
Hal vaktinde gönül olmaz
Hayal biter ödül olmaz
Dünyeviye Tanrı kalmaz
Işık söner bataryada.
Y.