- 234 Okunma
- 0 Yorum
- 7 Beğeni
Kadim Olana Mektup II
Aşka vurgunum,
derin bir iç çekişle karışınca maziye küllerimiz, kalır mıyız mahşere…
Kalalım.
Öncesi sonrasını kucaklayan bu kanama hiç durmasın. Kabuk yaraya, yara kabuğa giz giz azsın.
Ömür biçemediğim. Ölüm gerçek, yaşamak rüya. Gözlerin gözlerime yağmur. Kurumasın yeşili gözbebeklerimin, ağladıkça şiirler derya…
Âh tuzum, âh suyum, âh kuzum.
Yirmi dokuz harf eğilsin aşka, çözülsün dilim. Teselli aramalarına, daha ne kadar vazgeçebilirim kendimden.
Musa’nın elinde Asa, göğsüm ikiye ayrılan kızıl Deniz. Firavun peşine düşmüş yıkılacak saltanatının.
Hadi gel de bende ki seni yık!
Ölüleri diriltenden dilemem tek nefes. Sen kül dedikçe yanan ateşe…
Çöken kabusların korkuluklarına prangalanışım, hep aynı telaş. Gülüşün, ateş dağından kar avuçlayan üşümelerime.
Ceylan gözlün, onikiden vurup, yaraladığın.
Bana derdini sev diyorlar. Sana sarılıp uyuduğumu diyemiyorum.
Ülkeme hasret, her çiçekten açan ellerini uzat avuçlarıma, gök kuşağı olalım.
Bir avuç toprak, bir kaç karanfil serp üzerime, dönüp sırtını giderken arkana bakma.
Ağlayıp ağlayıp, güldüğümüz yolların şafağıyla uyanıyoruz sabahlara. Ayazla kucaklaşıyoruz vuslatı beklerken…
Ağaç tepelerinde geçen çocukluğum, dizlerim yara bere âh. Sabırla kabuk tutmasını bekleyip, kaldırıp kaldırıp kanattığım bir oyun sanki yaşamak.
Yokluğun acısına yenile yenile sarıldığım şarkılar…
Kabuk sen, kalbim yara… Kaldır at mı diyorsun, acımadan!
Yarın ne getirir, dua et diyorlar. Dualar kadar içten gelişin çakılıyken duvarlarımda. Dua sen, amin sen.
Artık düşüm yok. Umutsuzluğumun içinde umut sen!
Sevebilen kalplerimize, bizi bize düşüren bu yolculuğa sonsuz şükürler.
Körlüğün rahminde yer eder kötülük. Akrepler zehriyle yaşar, yılanlar gömlek değiştirir.
Kekik kokulu dağlarıma esen rüzgar.
Aşk, ölüm kadar gerçek!
İçeriden, dışarıya, dışarıdan içeriye kaplayan evren sen.
Mora boyanmış dut yemiş bülbüller. Güle niyaz eden gönüller…
Aşk, zerre zerre kor taşır, bakışın, gülüşün, duruşun değişir. Elin ayağın birbirinden bağımsız dolaşır. Yemek, içmek, uyumak hak getire. Yastığın göğsünde ağlar ağlarsın. Zincirleri kırmak, duvarları yıkmak istersin.
Suyun çağırdığı yardan atlılır, içindeki dağa dokunmaz göğündeki sır.
Secdeye eğilir, küçüldükçe küçülür, düşen gözyaşında nefes bulursun.
Mutlu aşk yokmuş canharbim, en kuytuda tut derdini, dost ol, gül kal…
“Kün fe yekün” tevekkül et!
Side Nur Haylazca
(Vaha Sahra)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.