- 2240 Okunma
- 0 Yorum
- 3 Beğeni
Cenaze(öykü)
CENAZE
Hafta Sonları Baki bey için öğlene kadar kahvaltı, gazete okumak, televizyona bakmak, öğlede varsa cenazelere katılmak ve sonrasında bir çarşı turundan sonra eve gelip kitap okumaya devam etmek demekti. Sevdiği bir dostuna rastlarsa onunla çay içmek, yemek yemek, kent lokantasında çorba içmek de sevkleri arasındaydı hafta sonları . Hafta içi zaten iş vardı. Gezmeye zaman yoktu ki...
O gün de verilen selayı dikkatlice dinlemiş ve uzun zamandır hasta olduğunu öğrendiği oğlunun öğretmeninin kızının vefat ettiğini öğrenince derin üzüntü duymuştu. Çünkü kız henüz okul çağına gelmemiş iki küçük çocuğunu öksüz bırakarak bu dünyadan ayrılmıştı.Sela bitince “Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun” diye dua etti.
Kahvaltıdan sonra evden çıktı. Cami ile evi arasında yürüyerek nerede ise 45 dakika 1 saat süresi vardı. Namaz vaktinden 2 saat önce çıktı evinden. Çünkü “ Yolda birine rastlarsam konuşma uzar, cenazeye yetişemem “diye düşündü Baki bey.
Yolda kimseye rastlamadığından zamanından önce varmıştı camiye. Camiye yaklaşırken kalabalığın arttığını gördü. Tarihi caminin avlusundan girerken fark etti kalabalığın nedenini. Camide iki tane cenaze vardı.
Öteki yaşlı bir kadındı ve 4 çocuğundan ikisini tanıyordu. Şehrin önemli kurumlarının müdürüydü çocukları. Avluya girince her iki cenaze sahiplerine de baş sağlığı dileyerek cami şadırvaında namaz için abdest aldı. Saatine baktı daha namaz vaaktine 1 saat vardı.
Tanıdığı birine rastlamayınca hafif adımlarla cami avlusunu gören cami yanındaki çay evine yöneldi. Avluyu gören bir masaya oturarak çay ısmarladı. Hava da güzel bir sonbahar günü olduğundan pastırma yazı vardı. Çayını yudumlarken bir yandan da avluya bakıyordu.
İki küçük çocuğunu öksüz bırakarak vefat eden genç kızın ailesine taziyede bulunan insan sayısı az iken , Dört Müdür evladını bırakarak öteki aleme yolculuğa çıkan kadının çocuklarına taziyede bulunanlar coğalmış ve kuyruk oluşturmuşlardı.
Baki bey onlara bakarken masasına teklifsizce oturan arkadaşı Tarık beyin uzun kuruk oluşturan insanları göstererek “merhumenin ne kadar seveni varmış değil mi Baki bey” diyerek masaya oturduğunu gördü.
Baki beyde avluda uzanan taziye kuruklarına bakarak “ Bilmem ama Tarık beyciğim, çok çocuğu olan, etkili görevlerde bulunan insanların anne ve babalarına taziyeye gelen de çok olur. Zenginin ve mevki makam sahiplerinin düğünü de cenazesi de kalabalık olur. Doğrusunu Allah bilir ama garibin hali Yunus Emre’nin dediği gibi
Bir garip ölmüş diyeler.
Üç gün sonra duyalar.
Soğuk su ile yuyalar
Söyle garip bencileyin
Sözündeki gibi dıuyanı da geç olur. Cenazzesine geleni de az olur. Ama sonradan “Valla duymadım, geç duydum, duysam hemen gelirdim” diyeni de çok olur. Doğrusunu kimin öte alemde nereye gittiğini Allah bilir Tarık bey” dedi.
Baki beyin çayı bitmişti. Tarık beyin masasına oturması ile iki çay daha söyledi. Baki bey:
“Cenaze merasimlerini pek sevmem Tarık bey. Böyle uzaktan izlemek ve derin düşüncelere dalmak gelir içimden. Oraya gelen çok insanın gösteriş için geldiğini güle oynaya dedikodu etmelerinden anlarım ben. Halbuki cenazeler ders alma, ibret alma ve ders çıkarma yeridir.
Bir süre sustular. Çaylar geldi. Birer yudum aldılar iki dost. Bir süre taziyede bulunanları izlediler. Taziye için cami avlusuna girenler, önce cenaze yakınlarına taziyede bulunuyor sonra abdesti olanlar ikişer üçer gruplar ile sohbete dalıyorlardı. Kimi insan namaz vaktine çok olmasına rağmen vaaz dinlemek için camiye giderken kimisi de çay bahçesinde çay içiyor, kimi de ayak üstü güle oynaya namaz vaktini bekliyorlardı. “Dervişin fikri neyze zikri odur” misali insanlar meşrebine göre tutum sergiliyorlardı.
Bir süre sessizce çaylarını yudumlamışlar, Baki bey, ölenlerin nasıl hesap vereceklerini düşünürken Mustafa Kutlu’nun “Hesap günü” hikayesini hatırladı. Tarık beye o hikayeyi okuyup okumadığını sordu. Tarık bey kitap okumayı sevmezdi. Baki bey kısaca o hikayeyi anlattı. Baki beyin anlattığ hikaye Tarık beyi daha da hüzünlendirmişti. Baki bey bunun üzerine “Siz de okumanız lazım bu hikayeyi. Ben de yeniden okumak istiyorum” dedi. “Hatta cenazeden sonra kitapçıya uğrayalım da sana da alıp hediye edeyim Tarık bey, belki aile efradına da okutursun” dedi.
Bunu söyledikten sonra bana tuhaf tuhaf bakan Tarık beye şöyle dedi Baki bey “ Neden Tuhaf tuhaf bakıyorsun Tarık Kardeşim hani söz vardır ya yarın ölecek gibi ahrete, hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya bak. Gerçek dost, okuduğu ve beğendiği, dostuna faydaı olacak hikayeleri anlatır. Hatta imkanı varsa güzel hikayeler anlatan kitapları hediye eder. Okuyan faydalanıyorsa hem dünyasına hem de ahretine faydalı olur kitap hediye edenin.”
Tarık bey bu güzel düşünceli arkadaşı olduğu için Baki beye teşekkür ederek böyle arkadaşı olduğu için de şükretti.
Tam bu sırada Traık bey “ Baki Kardeşim bu güzel düşüncenden dolayı bir bardak çayı hak ettin “ diyerek garsona işaret etti. Birer daha çay iiçtiler. Tam kalkacakları sırada ikisinin de ortak arkadaşı Cenap bey geldi. Uzun zaman O’nu da görmemişlerdi. Meğer yeni dede olmuşta oğlunun Yanına gitmiş. Dedelik onu o kadar heyecanlandırmış ki, 3 ay sevdiği şehre gelememiş torunundan ayrılıp da.
Bunu duydukları zaman , Baki bey cami avlusundaki iki tabutu göstererek, “ Hayat böyle işte Cenap beyciğim yeni dede oldum diye sevinirken , bir yandan da böyle şehrine döndüğünde annesini kaybeden evlatlar ile evladını kaybeden babalara taziyede bulunmak da vardır kaderde. Bu yaşadıklarımızda sanırım bizlere çok büyük ders oluyor ” dedi.
Cenap beye de bir çay ısmarladılar. Çayı içimişlerdi ki, vakit namazına davet eden ezan okunmaya başladı ve üçü de susarak müezzinin güzel sesi ile okuduğu ezanı dinlediler. Sonra üçü de kalkarak namaz kılmak için camiye yöneldiler.
Cenaze defnedildikten sonra aynı çay evine dönerlerken yol üstünde kitapçıya uğrayarak iki tane Mustafa kutlu “Hesap Günü” hikayesi alarak arkadaşlarına hediye etti Baki bey. İki arkadaşı da mutlu oldular ve kitabı hem okuyacaklarını hem de okutacaklarını söylediler.
Baki bey arkadaşlarına çay da ısmarlarken “Keşke oku emrini iyi anlsaydık da böyle, sevdiklerimize kitaplar hediye etseydik. Ama toplum olarak napıyoruz. Kitap yazan dostlarımıza inat olsun diye kitaplarını okumuyor ve alıp de çevremize hediye etmiyoruz. Bunu da marifet sayıyoruz. Sonra da çocuklarımız ve torunlarımız kitap okumuyor diye onları suçluyoruz . biz okumayarak sanki gelecek nesillere güzel örnek oluyoruz. Önce özeleştiri yapalım da çevremizde yazan insanların kitaplarını alarak çocuklarımız ve torunlarımıza hediye edelim” dedi.
Bu arada Cenap beyin telefonu çalınca “Evden yemeğe çağırıyorlar”dedi. Hep beraber kalkarak evlerine doğru mutlu şekilde yol aldılar. Bir cenazeden de bu dersi almış olmanın hüznü ile evlerine gittiler. Hüznü ve mutluluğu aynı anda yaşamanın garip tesadüfünü andılar. Hayat böyle bir şeydi işte...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.