- 65 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
BÜLBÜL.
BÜLBÜL
Bülbülün feryadında suçlu hep gül olur. Bülbül güle yar olabilmek için feryadı figan öter durur. Ne gül bülbüle yar olur. Ne de bülbül güle, hep böyle duyar, hep böyle biliriz. Taki bülbül ile gülü görüp dinleyip, gözetleyip anlayıncaya kadar...
Yine bunu, bülbülün güzel nağmeleri ile, biri diğerinin aynı olur yada bir öncekinden güzel olmaz diyerek bir öncekinden daha güzel çıkarmak için çaba sarf ederken anlarız.
Ve aklımıza gelir fark ederiz birden bülbül ne yapıyor. Çünkü bahçede gül olmadığı gibi yakın çevrelerde de yok. Daha güller tomurcuklandı bile. Neydi o zaman bu bülbülün çilesi, bülbül kim için bu kadar güzel nağmeler yapıyordu. Kim için bu kadar feryad-ı figan içinde boğazını yırtarcasına avazı çıktığı kadar sesleniyor...
Öyleyse bülbülün derdi başka mı yoksa. Bülbülün tek derdi gül değilmiydi. Başka dertleri neydi bülbülün o halde...
Bülbülün derdi, insanlar ve özelde Ümmet-i Muhammed’miydi. Doğduğunda ve vefatında ümmetii ümmetii diyerekten ümmetini düşünen Hz. Peygamber Efendimizle de bütünleşerek kokusunu, güzelliğini ondan alan bülbül de zamanın en değerli olduğu seher vakitlerinde ümmetii diyerekten Hz. Peygamberin sözlerini mi bizlere hatırlatıyordu.O vakitte güzel uykusunu terk etmiş, abdestini almış camiye gidenler veya evinde namazını kılacaklar için güzel nağmeler yapıyor, onları tebrik ediyor, onlarla beraber tesbih ediyor, tekbir getiriyor, onların namazına, zikrine eşlik ediyor. onlar için şimdiden Cennetten esintiler sunuyor.
Diğer taraftan feryad-ı figanı, göz yaşları, kalkmayan o vaktin kıymetini bilmeyenler için mi. belki bir duyan olur, belki bir uyanan olur, belki birinin kurtuluşuna vesile olurum.
O güzel sesiyle acaba Allah-ü Teala’nın Musa (as)’a söylediği gibi kavli leyyin ifadelerle bizleri sabah-akşam Hakk’a mı çağırıyor.
Bülbül yorulmuş ve cemaati evine göndermiştir, sesi kısılmıştır. Küsmüş müdür yoksa. hayır pes etmemiş etmeyecektir de. akşama kadar defalarca defalarca kendisinin varlığını hissettirmek için bin bir çabayla haykırmaya nağmeler düzmeye devam etmiştir.
Yoksa denildiği gibi dut mevsimi de onun sesini kesememiştir. Çünkü etraf dutlarla dolu ama o ötmeye çağırmaya devamdadır. Yoksa bülbül dut yemenin sesini kestiğini öğrendi de ondan uzak mı duruyor, ona yaklaşmıyor. Ve böylece geçici, küçük bir dünya lezzeti için bu güzelliği kaybetmemek gerektiği bilincine mi ulaştı da bize ders mi veriyor...
Ya da feryadı, gecenin karanlığından soyulup aydınlığa başladığı sırada büyük bir heyecanla gülünün güzelliğini görmeyi beklediğinden ve etrafta hiç gül olmadığından mıdır, yoksa daha gülünün açmadığından mı...
Ve mevsim en güzel güllerin ortaya çıktığı zamandır. Oda nedir ortalıkta bülbül yoktur. Sesi çıkmaz olmuştur, ortalıklarda gözükmemektedir. Pes mi etmiştir, küsmüş müdür, ölmüş müdür...
O ne pes etmiş ne de ölmüştür. Tam aksi, gelecek yıl daha güçlü, daha etkili ve daha kalabalık olmak için yavrular bile yapmıştır.
O başka diyarlarda belki beni anlayanlara rastlarım diye diyar diyar hicrettedir. Ancak ben gidince kadrimi anlamışlardır belki diyerekten yine geri gelecektir.
Bülbülün aşkı, Leyle Mecnun aşkı misali, peşinde koştuğu sevgiliden geçerek gerçek aşka mı ulaştı da gülü görmez oldu. Bülbülün güle olan aşkında bülbül gülden geçip gül kokulu Muhammed (sas)’ in aşkına mı vardı. Bülbülün aşkı gül kokulu Peygamberin, güller misali kimi secdede kimi rukuda kimi kıyamda kimi zikirde kimi duada çeşitli şekillerde ve herkesin ihlas ve samimiyetiyle ümmetinde ortaya çıkan ilahi kokuya mı.
Yine bülbülün feryadı hakiki gül bahçesi olan Cennet bahçelerinden uzak kaldığı veya oranın hasretiyle yandığı için mi.
Etrafta rengarenk açan güller, tomurcuktan yeni serpildi serpilecek, güzelliğinin zirvesinde, yanından geçiyorum ancak burnuma o güzel kokusu gelmiyor biraz yanaşıyorum yine aradığım kokuyu bulamıyorum burnuma iyice yanaştırıp çekiyorum ta uzaklardan anlaşılır anlaşılmaz bir koku. ertesi gün yine geçiyorum aynı yerden, dün bütün güzelliğiyle açan gülün bu gün yaprakları bir hoş olmuş güzelliği gitmiş. Ne oldu da dün kokusunu alamadığım gülü bu gün de perişan bir halde buldum. Kokusunu kimseye vermediği, gelir diye sakladığı bülbülü gelmemiş miydi. Belli ki öyleydi. Görüyoruz ki gül de pes etmemiş, etmeyecek ti. ARtık sadece ilkbahar da değil senenin tamamın da bahçelerde seralarda saksılarda buketler de ağaç ağaç, renk renk, buket buket, dal dal kendini gösteriyor, bülbül gelir de bulamazsa diye telaşe ediyor ve gelirde iyi konar beni koklar, bana bende en güzel nağmeleri dile getir mi diye de heyecanlanıyordu.
Yoksa artık her şeyin sahteleştiği günümüzde, yada her şeyin teknoloji diyerekten sanallaştığı zamanda onlarda bir birleriyle sanal alemde mi buluşup hasret gideriyorlar, veya bu gidişe isyan edip ebedi birbirlerinden uzaklaşıyorlar...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.