- 222 Okunma
- 1 Yorum
- 5 Beğeni
YALNIZLIĞIN KALE DUVARLARI...
Yerli bir acı duvarların yılgın bekleyişi…
Duaların tekbir getirdiği hüznün servet değerindeki hitabesi aşka öykünen bir kuş tedirginliğinde sözcüklerin rengine asılı sadece sevginin duayeni bellemişken hasreti.
Bir izotop.
Bir misket.
Yuvarlak gezegen.
Yusyuvarlak sevinçler ezelden.
Kale duvarları kanın münafık gözyaşı:
Skalada saklı sırlar;
Sır küpü özleyişler.
Hazan ötesi huzur öncesi yalıtılmışlığın kıblesinde saklı domdom kurşunu ve tonton bir nine gözlerinin seğirmesi iken yüreğimi yakan ve tutmayan elleri ayakları varsın olsun da bir tutamağı insanın hayata deşilesi bir iz geberesi bir yara.
Seyyah imgeler dağınık günün arkasını toplayacak mı sahiden?
Eften püften dertler göz hizasında ufkun bekası yarınların nazında saklı nice niyaz aş eren yeryüzünün istiflenmiş kurak nehirleri susuz barajları.
Meali yok iç çekişin.
Serzenişi aralıksız dış sesin.
Gerilen yüzünde ölü kadının gergin sinirlerinde yaş dolu bulutların ve o meddücezir ki külyutmaz duyguların tutulan nutkuna sarılası bir esvap etekleri zil çalan ve özdeş değerler müspet menfi sözcüklerin başını bağlamaya muktedir mademki kalem kaile alınmadığı kadar saklıdır içinde kale duvarlarının.
Her düş her renk her vecize…
Israrlı sergüzeşt yalnızlığın kale duvarları ardında saklı sevdalı kalem’ in izini sürdüğü kadar yolculuk:
Bazen temposunu yitiren.
Bazense sevgiyle hicveden.
Yaşlı yaslı kaportası çürümüş insanlığın manifestosu şimdilerde diken diken eden şarkılar öncesinde mil çekilen gözleri ve işte kayıp tıpası şaşkın şişenin uzvu iken kanatlarının kanında içi çekilen berduş kuşlar familyası.
Çengel izi.
Çatlak sözcükleri.
Çıbanbaşı iken yazılmayan imgeler.
Tereddütsüz sevgiyi hatmeden tüm şiirler.
Gün bu gün.
Dünde kaykılmış bir hüzünle adeta emir eri ilhamın.
Boykot ettiği kadar yalnızlığın rüzgârında sığıntı bir varlık addedilse de insan zaman zaman…
Israrla yaşamak bu olsa gerek; istifli gözyaşı burnu Kaf Dağında aldatılmışlığın hacmine sığamazken nem ve rüzgâr ve gök taşı.
‘’Mutlak bir yalnızlığa mahkûm edildim
Ben yalnız kalmalıyım. Başka çarem yok.’’(Oğuz Atay)
Aldatılmışlığın kabrinde yatan ağıt en çokların en aza indirgendiği saf kan safiyetin de mimarı iken hayat.
Mimarisi belki de ölgün kentin kale duvarlarına asılı o devasa asa.
Şimdiler metruk yarınlar olası dünse sadece bir mizansen sıra dışı bir izlek kaderin dayattığı yaftaları tek solukta içine çeken her dilek.
Yarımlar.
Yarımadalar.
İzdivacına talibim metruk gezegenin de rövanşı iken ve işte aklımın iplerinin çekildiği ve işte ruhumun çözeltisi şimdimden dahi mahrum iken gıybete düşen değersiz değerler.
Yorgun ırklar.
Yaslı sıra dağlar.
Yaşlı mizacında bulutun asla da tolerans tanımazken umudun sertifikası elbet başım gözüm üstüne kaderin kederli dolduruşları.
Muhakeme yeteneğini kaybeden nice duygu.
Münazara öncesi tutulan nutku kıblemin ve han duvarlarına sığınmış şairlerin dinmez nüktesi.
Ayartan kim ise artık kalbimi…
Kan çıkmazsa namerdim, demelerin kestiği racon ve kansız hüzünlerden arda kalan o rüzgâr.
Yeni yetme bir düş bir gülüş bazense vazgeçiş.
Meczup iklim.
Manidar gülüşler.
Yandan çarklı bir çan eğrisi ölümle örtüşen dinmeyen nemi göğün dünde kalmış öğretilerin cebinden dökülen çakıl taşları.
Yeniden başlamanın tadı damağımda kalırken ve işte olası sonların müptelası:
Şair kazan şiir kepçe.
Yorgun Ruhlar Atölyesi ölümün fısıltısını bastıran bir duygu resitali ölümün ilikli düğmeleri örgün eğitimin faydaları ve yaygın anarşik bir düzen saklı iken tepkisizliğin çığ gibi büyüdüğü ve işte çığın altında kalan şiir ve şair.
YORUMLAR
Daha farklı olabilirdi her şey… demenin ne anlamı var ki bu saatten sonra ve sakıncalarını asla tahmin edemediğim seyrüseferinde sevginin değil sevgi boşluk ile iştigal bir yaz yağmuru diliyorum Rabbimden.
Her rahmetten nemalandığım.
Rahmeti içimde hissettiğim.
Bazense sel olup çağladığım.
Yazın meftun yüreğine serdiğim bir örtü gibi üstüne yaydığım sözcüklerim ve işte tek tutanağım tek tutuklu olduğum sadece Allah inancı ve kalemle tutunduğum bir hayatın kâh körfezi kâh yamacı kâh boyladığım uçurumun pervazı.
Gölgeli yolu şu ağaçların dibinde biten bir ot bile daha mutlu benden ve izahı olmayan neyse artık boşladığım asla başlayamayacağım mutlu bir hayatın tetiğini çoktan çekmişken ve işte mutlak bir mutluluk sadece anlık ve saatlik: o da yazmanın verdiği huzur ve üşüttüğü rüzgârla ateşimin söndüğü derken bir kıvılcımla yeniden başlayan İlahi Ateşin her zerresine nasıl da muhtaç ve sevdalıyım.
Yazın yazgısı.
Yazgımın da yazısı.
Yazmaksa belki de asla başlamamam gerektiğine kani iken de zaman zaman ve yiten bunca insanın ardından kendimi çıplak ve korunaksız hissettiğim ne de olsa kalemin esintisinde bazen yok olduğum bazen acımasızca sorgulandığım hatta suçlandığım çünkü mutluluk değil bana biçilen rol ve ben doğaçlama yaşar ve yazarken üst üste aldığım darbelerle kalemin beratı verilmişken.