- 183 Okunma
- 2 Yorum
- 8 Beğeni
N İ L G Ü N - 17 -
**************************
Uzun zamandan beri yazamadığım ’’ NİLGÜN ’’ adlı öyküme bu gün uykusuz kaldığım gece yarısı seyrettiğim eski bir filmin hüzünlü şarkısı yeniden kaldığım yerden yazmama sebep oldu.
----------------------------------------------------------
Nilgün, vatanında mutluluğu geçici de olsa birazcık bulmuş gibiydi. Zaman ona yapacağını yine yapmış, sonbahar ayazları yüreğine dolmuştu. Solan güllerini bir türlü diriltemiyor, kaderin acımazlığına teslim oluyordu. Olaylar peşpeşe geldikçe değer verdiği sevdiklerini bir biri ardına kaybettikleri onu hayattan koparıyordu.
Aklındaki düşünceleri onu olumsuzluğa itiyor ve her akşam kendine ’’Acaba Almanya’dan dönmese miydim?’’ diye. Dönmüş olmasına pişmanlıklar yaşıyor, kimseye sıkıntılarını anlatamıyordu. Pişmanlıklar yaşıyordu sanki her sabah uyandığında. Temelli dönüşün öyküsü acı olaylara mı dönüşecekti? Belki de Berlin’den memleketine dönmesi yitirdiği umutları mı sebep olmuştu?!
Zaman zaman gitse de o acı gurbete vatanındaki mutluluklarını bulamamıştı ama acı olaylarda peşini nedense bırakmamıştı!..
Neydi Nilgün’ü mutsuz eden şey? Neden o da vurdum duymaz bir oyunun oyuncusu olamıyordu? Beynini tırmalayan sorulara cevap bulmakta zorlanıyordu. Hengameler arasında koşuyorken bütün geçen olaylar gözlerinin önüne dizilip beynini yorarken başının sol tarafına o eski sancılar gelip saplanıyordu. Ağrısından bazı geceler uyumadan sabahı ediyordu. Bazen ’’ Her şey bir rüya olsa ’’ diyordu. Uykunun hülyalı kısımlarında uyandığında mutlu bir öğrenci gibi koltuğunda kitapları, defterleriyle okul yolunda arkadaşları ile şen şakrak gülüşlerle gidişlerini anımsardı. Fakat bir de talihsizliklerini göz önüne getirdiğinde yüzünde ağlamaklı ifadeler gelip oturuyordu. Sonra dinmeyen sessiz gözyaşları...
Nilgün, hayaller ülkesinde yaşamıştı sanki... Hayal kurmak ona göre değildi yaşadıklarını gördükçe. Okul yıllarında hayat, hayallerindeki gibi sanırdı. Oysa hayat gerçek bir dramatik oyunlar sahnesiydi. İnsanlar ne kadar hayal etse de bir müddet sonra gerçek yaşantıdaki her zorluğa alışıp ’’ aman boş ver be ’’ diyerek mutluluğu yakalıyorlardı, ya da her şeyiyle acısı tatlısı ile kabullenip gidiyorlardı koskoca bir ömrü.
Hayatın gerçekliliğini Nilgün’ün bu inatla kabullenmeyişi nedendi? O da çözemiyordu kendisini ve olayları. İşte gecenin yarısı geçmiş hızla kelimeler arasında koşuyor, dur durağı olmayan yerlerin neresinde duracaktı?. Hüzün, onunla tüm yaşantısında at başı koşan arkadaşı gibi hep yanındaydı. . En umutsuz zamanlarında ise; yüreğindeki aşka tutkusu yaşamına renk katan gökkuşağı renklerine bürünen hayal gerçek yaşantısıydı.
Sonra olaylar değişti... Hayatlar değişti . Nilgün hastaydı. Uzun yıllar ayrılıklar yaşadığı sevdiklerinden, Almanya’da ki işler, koşuşturmalar nihayet dönüş ve çocuklarının ona yabancı oluşu... Bütün bunlarla mücadele ise zaman almış, Nilgün bir de bu problemlerle mücadele etmiş, zaman sonra bunu da başarmıştı nihayet. Evlatlarının sevgisini kazanmıştı onlara ana şevkatini vere vere. Onların okulları ile ilgilenmek, derslerini birlikte yapmak, okulun toplantıları, eğlenceleri derken kendisini avutacak işler bulmuştu. Nilgün mutlu oluyordu. Bu arada arkadaşları ile buluşmaları, onlarla eğlenceli zamanlar geçirmesi , çektiği ayrılıkları, acıları unutturuyordu.
Onun Bu mutlu koşuşturmaları ne kadar sürmüştü? Sonra olaylar zinciri yeniden başlaması mutluluğuna gölge düşürmüştü. Kaybettiği sevdikleri onu tamamen mutsuzluğa itmişti. ’’ Mutluluk tekrar sokağıma tekrar uğrar mı?’’ diye sorular soruyordu kendi kendine.
Nilgün yazdığı anılarının satırlarının arasına gömülmüş düşünürken, bir yağmur damlaları ve sesi düşlerine vuruyordu. Yağmurun yağışını izlerken dalıp gidiyordu çıkmaz sokakların dehlizlerinde.
Hala bir türlü olaylar zincirini yazmaya cesaret edemiyor ’’Nereden başlasam yazmaya? Beni kabuslar ülkesine alıp götüren yerden mi başlasam, yoksa korku ve acı dolu karanlık tünellerde kayboluşumdan mı’’ diye düşünüyordu. Sonra yağmurun sesine kulak verdi. Gecenin sessizliğinde ona manevi bir haz veriyordu. Radyoda dinlediği duygusal şarkıda kendini kaybediyordu. Şarkının atmosferinde aldı kalemi eline yürek yarası bir şiirin son kıtasına geldiğinde sabah ezanı okunuyordu. Radyonun sesini kısarak huşu içinde ezanı dinlemeye başladı. Hocanın yanıklı sesi ile ezan bitince tekrar radyoyu açtı. Hala şarkı devam ediyordu. Yazdığı şiirine benzettiği şarkı;
’’ Yine Daldım da Mazim Gibi ’
’Seninle Dolu Hatırana ’’
Gözlerinden süzülen sicim gibi yaşlara aldırmadan mutfağa giderek abdest almaya başladı...
Günay Koçak
( Devam edecek ) 18. 10. 2024
YORUMLAR
Uzun soluklu öykünün devamı gelmiş
inşallah devam eder
yine akıcı, bir solukta okuduğum öyküydü
bu öykü kitaplaşır umuyorum.
30 bölüme kadar yazdığınızda kısa bir roman olabilir diye düşünüyorum.
gelecek kısımlarını bekliyorum
yüreğine sağlık
yeni çıkan şiir kitabınızın da devamını beklerim, kutlarım
Bir çok şiirin var Aygün hocam, o akıcı ve duygusal şiirlerinizden çok kitaplar çıkar.
nice eserlere
saygı ve selamlarımla
Aygün Deniz
Bunun için çalışıyorum
Saygılarımla