- 139 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Yahya Sinvar-Şehadetin Çağrısı ve Filistin
Bismillah…
Bir insan, bir halk, bir şehadet: Şehadet... Yüzyıllar boyunca mazlum coğrafyalarda yankılanan bu kelime, sadece bir ölüm şekli değildir. O, ölümün ötesinde bir diriliştir, bir meydan okuyuştur. Hem dünyaya hem de tağutların hüküm sürdüğü bu zalim düzene karşı bir isyandır. Yahya Sinvar’ın şehadeti, işte bu isyanın ve direnişin simgesi haline geldi.
Yahya Sinvar, adı Filistin’in mücadelesiyle özdeşleşmiş, korkusuz bir lider, mazlum bir halkın sesi ve bir direniş kahramanıydı. Hayatı boyunca direndi, mücadele etti ve sonunda o en büyük arzusuna, şehadete ulaştı. Ancak onun ölümü, sadece bir kahramanın sonu değil, tüm insanlık için bir çağrıydı. Bir çağrı ki; zalimlere karşı başkaldırmanın, mazlumların haklarını savunmanın, bir milletin kaderini yeniden yazmanın zamanı geldiğini haykırıyordu.
Filistin... Bu topraklar tarih boyunca zulmün, işgalin ve haksızlıkların karşısında dimdik duran bir halkın evi olmuştur. Tarihi boyunca çeşitli medeniyetlerin, krallıkların ve imparatorlukların baskısı altında kalmış, ancak her seferinde ayağa kalkmış bir halkın öyküsüdür Filistin. Her bir zeytin ağacı, her bir taş, bu direnişin sessiz ama güçlü tanıklarıdır.
Filistin, sadece bir toprak parçası değildir. O, bir onur, bir haysiyet, bir direniş sembolüdür. Yeryüzünün dört bir yanında mazlum halkların kalplerinde yankılanan bir çağrıdır. Her işgal, her saldırı, her zulüm, bu çağrıyı daha da güçlü kılmıştır. Zira Filistin, sadece bir milletin özgürlük mücadelesi değil, aynı zamanda insanlığın onur savaşıdır.
Yahya Sinvar, işte bu kutsal toprakların bir evladı olarak dünyaya geldi. O, çocuk yaşta zulmü gördü, işgali hissetti, haksızlıkların gölgesinde büyüdü. Ancak Filistin’in evlatları zulme boyun eğmezdi. Sinvar da eğmedi. Küçüklüğünden beri içinde taşıdığı adalet aşkı, onu bir komutan, bir lider, bir direnişçi haline getirdi. Hayatı boyunca sadece Filistin’in değil, tüm mazlum coğrafyaların sesi oldu.
Bir çocuğun gözlerinde ne saklıdır? Bir çocuk, dünyaya nasıl bakar? Masumiyetle, umutla, sevinçle... Yahya Sinvar da böyle bir çocuktu. Ancak onun dünyası, diğer çocuklarınkinden çok farklıydı. O, Filistin’in işgal altında olduğu bir dönemde doğmuştu. Bombalar, kurşunlar, tanklar onun çocukluk dünyasının bir parçasıydı. Babasının kucağında sığındığı zeytin ağaçlarının gölgesi, İsrail bombalarının tehdidi altındaydı. Annesinin elleriyle yaptığı ekmek, her an patlayacak bir bombanın gölgesinde pişiyordu.
Sinvar, henüz çocukken zulmü gördü. İsrail askerlerinin Filistin köylerine yaptığı baskınlar, gözaltına alınan komşuları, işkence gören amcaları, öldürülen arkadaşları... Her biri onun hayatının bir parçasıydı. Ama tüm bu zulme rağmen, Sinvar’ın içinde bir umut yeşeriyordu. O, bir gün bu toprakların özgürlüğüne kavuşacağına inanıyordu. Çünkü Filistin’in çocukları, direnişin ve sabrın tohumlarıyla büyüyordu.
Sinvar, işte böyle bir dünyada büyüdü. Henüz genç yaşta direniş hareketlerine katıldı, Filistin halkının haklarını savunmak için mücadeleye başladı. Zamanla bir lider haline geldi. Ancak onun liderliği, sadece askeri bir liderlik değildi. O, halkının sesi, onların umut ışığıydı. Sinvar, Filistin halkına sadece silahla değil, kelamla da yol gösteriyordu.
Yahya Sinvar’ın hayatı, İsrail işgalinin gölgesinde geçti. Filistin’in her köşesi işgal altındaydı. Her gün yeni bir saldırı, yeni bir baskı haberi geliyordu. Ancak Sinvar ve onun gibi direnişçiler, bu işgale karşı asla boyun eğmedi. Her saldırıya bir direnişle karşılık verdiler. İsrail’in zulmü, Filistin halkını yıldırmak yerine, onların direnişini daha da güçlendirdi. Zira Filistin halkı, zulüm karşısında direnişle büyüyen bir halktı.
Sinvar, İsrail zindanlarında yıllarca tutsak edildi. Zindanlarda geçen yıllar boyunca asla umudunu kaybetmedi. O, zindanda bile özgürlüğe olan inancını korudu. İsrail askerlerinin işkenceleri, Sinvar’ı yıldırmadı. O, her gün daha da güçlenerek direnişe devam etti. Çünkü onun mücadelesi, sadece bir halkın özgürlüğü için değil, insanlığın onuru içindi.
Zindanlardan çıktığında ise daha da güçlü bir lider olarak halkının başına geçti. Herkesin "Korkusuz Komutan" olarak bildiği Sinvar, sadece savaş meydanlarında değil, halkının her anında onların yanında oldu. Filistin halkı için savaşan, onların haklarını savunan bir lider olarak, onların umutlarını diri tuttu.
Filistin halkı, tüm bu zulüm karşısında direnirken, İslam coğrafyası sessizdi. Müslüman devletler, Filistin’in kanayan yarasına sadece seyirci kaldılar. İsrail’in işgaline karşı sessiz kaldılar, zulmü görmezden geldiler. Sinvar, bu sessizliğe defalarca isyan etti. Onun yüreğindeki öfke, sadece İsrail’in zulmüne değil, Müslüman coğrafyanın sessizliğine deydi. Zira bu sessizlik, zulmün bir parçası haline gelmişti.
"Biz burada kanımızı döküyoruz. Filistin’in her karışı için savaşıyoruz. Ama kardeşlerimiz nerede? Müslüman ülkeler, bu zulme neden sessiz kalıyor? Neden biz yalnızız? Bizim şehadetimiz, insanlığın dirilişi olacak. Ama Müslümanların bu sessizliği, onların ihanetidir. Bu ihanet, bir gün onları da saracak. Bugün Filistin’e sessiz kalanlar, yarın kendi topraklarında aynı zulmü yaşayacaklar."
Sinvar, İslam coğrafyasına defalarca çağrıda bulundu. Filistin’in yalnız olmadığını, Müslümanların bu davaya sahip çıkması gerektiğini haykırdı. Ancak bu çağrılar, çoğu zaman cevapsız kaldı. Müslüman devletler, Filistin’in sesini duymadı. Onlar, kendi rahatlarıyla meşguldü. Filistin’in kanı akarken, onlar saraylarında oturuyor, rahat koltuklarında kararlar alıyordu.
Müslüman devletlerin yöneticileri, Filistin’e yapılan zulme sessiz kalmakla kalmadılar, aynı zamanda İsrail’le işbirliği yaparak bu zulmü meşrulaştırdılar. Bu yöneticiler, gücün ve çıkarın kölesi haline gelmişti. Filistin halkının acılarını görmezden gelerek, kendi iktidarlarını korumak için zulme boyun eğdiler.
Yahya Sinvar, bu ihanet karşısında susmadı. O, Müslüman halklara ve yöneticilere seslendi: "Bizim mücadelemiz, sadece İsrail’e karşı değil. Biz, aynı zamanda bu ihanet düzenine karşı da savaşıyoruz. Müslüman yöneticiler, İsrail’in yanında saf tutarak Filistin halkına ihanet ediyorlar. Ama biz bu ihanete boyun eğmeyeceğiz. Biz, zalimlere karşı direneceğiz ve şehadetimizle bu düzeni yıkacağız."
Sinvar’ın bu çağrısı, tüm İslam coğrafyasında yankı buldu. Müslüman halklar, Filistin’in mücadelesine sahip çıkmaya başladı. Ancak yöneticiler, bu çağrıyı görmezden geldi. Onlar, kendi çıkarları için zulme boyun eğmeye devam ettiler.
Yahya Sinvar, hayatı boyunca zulme karşı direndi. Ancak onun direnişi sadece Filistin için değil, tüm insanlık içindi. Sinvar’ın şehadeti, insanlığın dirilişi için bir çağrıdır. O, şehadetiyle zalimlere karşı bir başkaldırı başlattı. Onun şehadeti, Filistin halkına umut verdi, onları yeniden diriltti. Ancak bu direniş, sadece Filistin topraklarıyla sınırlı kalmayacak..."Bazı insanların dirilmesi bazılarının ölümüyle gerçekleşir..."Filistin’in akan kanı dünyanın verimsizleşen topraklarında yeni tohumların filizlenmesinin habercisidir..."Bu bir haberdir, ancak her haberin bir gerçekleşme zamanı vardır..."Diyen Rabbim en doğruyu söyler...Rahmet diliyorum Şehadetin mübarek olsun, Rabbim bizleri şehitlerle buluştursun...
Bahadır Hataylı/18.10.2024/13.50/Namazgah/İST
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.