- 181 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
Otobüs Nereye Gider?
ilk defa uzun bir yolculuğa çıkmıştı. Otobüs karanlığı yararak ilerliyordu. Babasıyla başka bir şehre gidiyorlardı. Yatılı okulda okuyacaktı. Hasan, camdan dışarı bakarken bir an dağların üzerinden lamba gibi parlayan Ay’a baktı. Nedense o anı hiç unutmayacağını düşündü. Acaba gittikleri nasıl bir şehirdi, orada kimlerle tanışacak ve nelerle karşılaşacaktı? Bilinmezlik ister istemez hem merak ettiriyor hem de biraz ürpertiyordu. Babası uyurken o saatlerdir yol boyunca uyuyamamıştı.
Altı buçuk saat sonra Kütahya’ya varmışlardı. Küçük ve basit bir terminali vardı. Babası bavulunu aldı, içinde birkaç giysi, elbise fırçası, ayakkabı boyası, bazı okul malzemeleri bulunuyordu. Firmanın servisine binip şehir merkezinde indiler. Saat gece on civarıydı, bir durakta beklemeye başladılar. Babası şehir içi otobüslerden birinin şoförüne,
"Bu nereye gider?" diye sormuş bulundu. Şoför günün yorgunluğunu ondan çıkarmak ister gibi hiddetle cevap verdi:
"Bey amca bu her yere gider, sen gideceğin yeri söylesene.. Çattık ya! Hallah halla!"
İşte gelir gelmez fırça yemeleri, Hasan’ı üzdü. Belki bu şehir ona yaramayacaktı. Kötü başlayan işler kötü giderdi. Acaba köyünden ayrılmak hata mıydı? Çiftçilik yapsa olmaz mıydı? Her neyse, herkes gibi kaderinde ne varsa yaşayıp görecekti.
Şoför onlara inecekleri durağa geldiklerini ve sol taraftan biraz yukarı doğru yürümeleri gerektiğini söyledi. Okul tepede bir yerdeydi. İçerde yan yana iki büyük bina vardı. Işıklar sönmüştü, rastgele soldaki binaya girdiler. Kimseler görünmüyordu, ne yapacaklarını bilmeden etrafa bakınırken bir gençle karşılaştılar. Kayıt olmak için geldiklerini söyleyince öğrenci olduğu anlaşılan genç nöbetçi öğretmene haber vermek için yukarı kata çıktı. Zayıf ve uzun boylu öğretmen yanlarına geldi,
" Hoş geldiniz. Bu gece burada mı kalacaksınız?" dedi. Ne yapalım, der gibi birbirine baktılar.
"Tamam, isterseniz ikiniz de kalabilirsiniz, oğlum yatakhaneye götür arkadaşları, boş yer göster."
Hasan’ın babası otele gidecekti. Vedalaşıp ayrıldılar. Yatakhanede bir kat çıkıp soldan üçüncü odaya geldiler. Öğretmenin görevlendirdiği çocuk "Bak, burada boş bir yatak vardır," deyip gitti. Çok uykusuzdu. uymadan önce babasının nasihatleri zihninden geçti: Temizliğe özen göster, arkadaşlarını iyi seç, kolay kolay kimseye itimat etme, derslerine çok çalış, öğretmenlerine saygıda kusur etme...!
Kendi problemleriyle baş etmeye çalışmak kendisine kalıyordu. Yurt hayatına alıştı. Lise yılları bazen sevinçle, bazen hüzünle geçti. O dönem ülkede, özellikle üniversitelerde kavgaların, anarşik olayların, cinayetlerin görüldüğü yıllardı. Samimi arkadaşlar edindi. Son sınıftaki öğrenciler yeni gelenlere sahip çıkıyor, yol gösteriyorlardı.Çalışkan sayılmazdı. Bazı arkadaşları gibi girışken de değildi.
(...)
Nihayet gün geldi mezun oldu. Erzurum’da İslami İlimler Fakültesini kazandı. Babası onu dini eğitime yönlendirmek istiyordu. Uzak olması sıkıntılıydı.Ertesi yıl tekrar sınava girip Çukurova Üniversitesi Temel Bilimler Fakultesi’ni kazandı.
Yıllar öyle hızlı geçiyordu ki fakülteden de mezun olmuş, yaklaşık sekiz yıl sonra liseyi okuduğu okula öğretmen olarak atanmıştı. Böyle bir tesadüf ender rastlanan bir durum olmalıydı. Eski öğretmenlerinden Ali, Ömer, Mehmet beylerle mesai arkadaşı oldular. Onu biraz şaşırarak, fakat iyi karşılayıp tebrik ettiler. Hukuk fakültesinde okumak istiyordu, fakat kader Hasan’ı öğretmen olmaya yöneltmişti. Öğretmenlerinin tecrübelerinden yararlanacak, zamanla mesleğini daha çok sevip ülkesi için faydalı olmaya çalışacaktı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.