- 76 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KULAK ÖNEMLİ ABİ..!!
Ben bilmem! Muhabbet mühendisi Ferzende KAYIŞKOPARAN bilir. Bakmayın mühendis olduğuna, teleskop lensine sahip gözlerine daha henüz gözlük taktığı görülmemiştir. Bir keresinde yüz metre ötede uçan sineğin havada yedi takla attığını bana söylediğinde, ben görmediğim bir şeye inanmayacağımı söylemiştim. Her konu ve alanda mutlaka bilgi sahibi olan Ferzende’nin konuşma yaptığı birgün tüm sükunetimi bir hırka gibi giyinerek dinlemeye başlamıştım. Konumuz: armut daldayken kızın balkonda olmamasıydı. Çekim yasasının, evrenin notalarından kopan bu müstesna şarkı için harekete geçmekte zorlandığı o gün, armutun aslında sallanmıyor oluşuyla ilişkilendirilen kızın balkona çıkmama durumu, rüzgara fatura edilmiş ve serinleme ihtiyacı doğmayan kız da bir türlü balkona çıkmamıştı. Oysaki hikayenin başında bir taş atmıştı cama ve annesi çıkıp kızım evde yok, inanmasan çık yukarı bak demişti. (Ne uğraşıyorsun kardeşim sende bak işine artık! Bu Ferzende’nin inadı yok mu? Bitirdi beni..) Bir ara araya girip onbeş sene yatılır yatılmasına da rakıyı şaraba katmak büyük mesele diyerek konunun seyrini değiştirmek istemiştim. Sanırım bulunduğum ortamda da bunu yalnızca ben istemiştim. Arap kızının dönemsel farklılıklarla karşımıza çıkmasına ne demeli? Kah yağmur yağar camdan bakar, kah olmadık zamanda balkona çıkar, neyse..
Bir konuya daha açıklık getireyim. Sene 1934, soyadı kanunu icabı herkese bir soyadı veriliyor. Bu bizim Ferzende’nin büyük dedesi ise kayışı fena halde koparmış. Köye gelen nüfus memurları Ferzende’nin dedesinin aya merdiven diktiğini öğrenince kendisine bu eşsiz soyadını uygun bulmuşlar. Gel zaman git zaman derken bu sülaleden son fert olarak sadece Ferzende kalmış. Kendisi hem ultra dul, hem de safi bekardır. Nasıl oluyor diye sormayın. Onu açıklayabilmem için Ferzende’nin ilişkiler albümünü biraz karıştırmamız gerekebilir.
Lafı çok fazla uzatmadan asıl konumuza dönelim. Benim bilmediğim ve Ferzende’nin bileceği şu konuya. Konumuz kiralık sevgi. Sizin adınıza ben sorayım kendisine:
+ Merhaba sayın Ferzende bey. Sayfamıza hoş geldiniz. Nasılsınız, iyisinizdir umarım?
- Teşekkür ederim. Hoş buldum. Sayfanız yeni ama oldukça kaliteli. Tebrik ederim.
+ Teşekkür ederiz Ferzende bey. Şeref verdiniz. Hazırsanız başlayalım.
- Tabiki buyrun.
+ Kiralik sevgi nedir Ferzende bey?
- Kiralık sevgi, iki kişiden en az birinin gerçek sevgiyi hücrelerinde hissetmesi ile başlayıp, diğerinin ise menfi duygular için seviyormuş gibi yaptığı sürecin, amiyane tabir ile her insanın sifonu çekmeden önce yüzünü buruşturarak son kez baktığı en doğal ve en tabii atığına sarması olayıdır.
+ Öhö öhö anladım. Peki nasıl bu kadar eminsiniz? Belki de her iki kişide en güzel insani yönleriyle tanışmış ve birbirlerini sevmişlerdi!
- Bakınız! Siz! Henüz toy olan pembe gözlü köşe yazarları, genelde kimin kanında ne taşıdığı ile karnında ne taşıdığını bilemezsiniz. Bunu ancak ben gibi kulağının arkasında yara bandı taşıyanlar bilir. Kulak önemli.
+ Ama siz dünyayı kendi ekseninizde dönüyorcasına yorumluyorsunuz. Sizden daha duygusal ve objektif yorumlar bekliyoruz.
- Bak canım kardeşim! Sen sorularını sorarken, benden, benim yorumlarımı beklemiyor musun? Tabiki kendi dünyamın ilgili kıtalarından ilgili cevapları işiteceksin. Sanki dünya severek ayrılanlar örgütünün baş danışmanıyım da benden hem duygusal hem objektif yorum bekliyor! Tövbe…
+ Özür dilerim hocam. Sizi kırdım sanırım.
- Ahh kulağımın arkası kaşındı. Hmm. Tamam sorun yok.
+ Tamam o zaman şöyle biraz daha içselleştirerek sorayım. Her gül aynı kokar mı Ferzende bey?
- Dışsallaştırdığın sorulara ayağımla cevap vermediğim için mutlu olmalısın değil mi? Çattık iyimi!! Neyse diğerlerine göre biraz daha içsel cevaplayayım. Hayır her gül aynı kokmaz. Ama güllerin yapmacık olduğu bir döneme denk geldik. Sahici güller artık dalında kurumaya mahkum bırakılmış.
+ Hmm anladım.. Peki siz neden sahici gülleri tercih etmediniz?
- Herkes gibi bende kıyamadım.
+ Kıyamadınız ama kurumasını göze aldınız öylemi ?
- Hayır! Önünde daha birçok bahar olduğunu düşündüm.
+ Sizin koparmadığınız gülü başkası koparmış olabilir. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Gençliğimde çok görürdüm ama artık kimsenin kulağının arkasında bir gül göremiyorum. Kulak önemli.
+ Anladım. Sözün bittiği yerdeyiz. Bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz..
- Rica ederim. Kulağınıza dikkat edin.
Ahh Kayışkoparan’lar sülalesinin son ferdi Ferzende bey.. Oysa ki elli dokuz bin sekiz yüz altmış iki kere söylemiştin: “Sevgi bir mahlastı ve şiirlerde yalnızlaştı” ve sen bilmiyorsun ama düz rakamları sevdiğimden, altmış bininciye özel bir kutlama organize ediyorum sana. Belki ufak bir ahşap masada, bir kaç kelimenin ruhunu konuşuruz. Belki söğüt mü kavak mı derken meyvesiz oluşumuza kaldırırız üzüm sirkemizi. Tamam be tamam! Şu sallanan armutu da doğrarız bir tabağa. Ama gözünü seveyim bak, anası bir kere yok demiş “balkonda balkon” diye ısrar etme sonra. Sende çok iyi biliyorsun ki senin benim gibi her bahtiyar olamamışların gecesini ancak mehtap paklar. Sen muhabbetinle geceyi doldurursun, bende sanki onca muhabbet dünde kalmışcasına, adeta bir sayfa değiştirir gibi gecenin sonunu şiirle kapatırım. Ne dersin?
An Dergi 2024 Haziran Ayı Sayısında Yayımlanan Yazım.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.