- 280 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
YAŞLI BUNAK SENİ KİM NE YAPSIN?
YAŞLI BUNAK SENİ KİM NE YAPSIN?
Yaşlılık ne kötü bir şeydir.
Babam derdi ki; yaşlılık kapıya konulacak gibi değil!
Satmak istesen, beş para etmez. Almak istesen bir işe yaramaz!
Hele biraz da ileri bir yaştaysan, ya altına kaçırır, ya da, yaslanmak için baston ararsın! Yani anlayacağın o ki, yaşlılık; iki ucu boklu değnek. Öleyim desen, ölmen mümkün değil, yaşamak istesen, kendinden başka herkese ağır bir yüksün!
Yaşlıysan gecenin bir saatinde sebepsizce uyanır, bir daha da uyuyamazsın.
Yaz, kış demeden, sıcacık yatağından kalkar mutfak, salon, tuvalet, banyo arası mekik dokuyup durursun. Zaman geçmek bilmez! Bir an önce gün doğması için Tanrıya yalvarırsın. Sanki gün ağarınca, dünyayı tersine döndüreceksin gibi.
Nihayet tan yeri ağrır. Yavaş yavaş hava aydınlanmaya başlar.
O gün kafanda tilkiler dolaşmıyor ve birazcık mutluysan kahvaltı için çayı sen demlersin. Huzurun kaçmış ve sorunlarla boğuşuyorsan, çayın demlenmesini eşinden beklersin.
Her halukârda çay demlenir. Nihayet sofra kurulur. Eşin tabağı masaya koyarken, sen çatalı bıçağı getirirsin eşin zeytini peyniri getirirken, sen demlenmiş çayı bardağa doldurur getirirsin.
Ve içinde binbir umut. Sofra hazırdır artık, geçer oturursun. Çoluk çocuk cümbür cemaat oturur.
Ve ailemizle herşeyi konuşup, herşeyi dertleşip, herşeyi paylaşacağız dersin!
Birimiz anlatacak, diğerimiz karşı çıkacağız! ya da, anlatılanı onaylayıp hep birlikte gülecek, hep birlikte mutlu olacağız dersin.
Çünkü bu güzelliklere açsın.
Çünkü bu güzellikleri yaşamaya hakkın var.
Çünkü sen onlarca yıldır emek vermişsin.
Çünkü sen aile kavramının içini doldurmuşsun! Çünkü sen sadakatle eşine bağlı kalmış, çocuklarını büyütmüş, okutmuşsun! Üstelik de, kim ne kadar kazanıyor, kurulmuş olan sofraya kimin katkısı nedir umursamamış, bilakis emeğinle, evladın ve ailenle gurur duymuşsun! Neyse. Konuyu dağıtmadan sofraya dönelim. Masada herşey yerli yerinde. Yatağından kalkan, nerdeyse elini yüzünü yıkamadan çöreklenir masaya. Üstelik de günaydın demeden, besmele çekmeden!
Çünkü sen, iktidarı elden bırakmış yaşlı bir bunaksın!
Eşin aldığın her lokmada, her bir yudumladığın çayda, başlar gözünü oymaya! "Lokmayı neden büyük aldın, neden çiğnemeden yuttun, yok zeytinin çekirdeğini neden boş tabağa koymadın, bir lokmada o kadar peynir mi yenir? söylemleri boğazına düğümlenir!
Evlatların desen; zaten günaydınsız oturmuşlar masaya. Ellerinde telefon, aklı fikri başka bir yerde.
Arada bir sorulan soruya, konuşulan konuya cevap verirken, nezaketen de olsa başını kaldırıp da yüzüne bakmaz!
Ve bir sebep ararsın. Neden ve niçin diye. İçin için kendine sorular sorarsın?
Maalesef sorduğun her bir soru, tokat gibi yüzünde patlar.
Çünkü sen yaşlı bir bunağın tekisin.
Çünkü sen kendin için hiç yaşamadın.
Çünkü sen, onca yıllık yaşamı ailene, çocuklarına adadın!
Dolayısıyla sen kendi kıymetini bilmedin. Ki kendi kıymetini kendin bilmiyorsan, bir başkasından kıymetinin bilinmesini beklemeye hakkın da yoktur!
Geriye bir tek çözüm kalır; zamanın varken, hiç kaybetme. Ya bir an önce öl, ya da inzivaya çekil, sadece ve sadece kendinle başbaşa kal!
Bırak leşini aylarca sonra bulsunlar!
Varsın onlar mutlu olsunlar.
Çünkü sen kendini hiç düşünmedin!
Söyler misin yaşlı bunak? Bu durumda seni kim ne yapsın?
Efkan ÖTGÜN
YORUMLAR
Çünkü sen, iktidarı elden bırakmış yaşlı bir bunaksın!
Konuya çok menfi bakarak yazmışsınız yazınızı
Hiç sevemedim ve sevmedim bu yazınızı
İstisnalar haricinde ektiğinizi biçersiniz diye düşünüyorum
Gönlünüzce olsun diyeyim yine de
Hüma Efkan
Mehmet İmran Sevinç
Siz de benim yazdıklarıma katılmayabilirsiniz
Yazdığımın geçerliliğini huzurevlerinde yıkılıyor dediğiniz ORAN nedir acaba
Konuya huninin dar kısmından bakmamalısınız
Türk kültüründe huzurevi yoktur diye yazdığınıza göre huzurevlerinde olanların hiçbiri Türk değildir o zaman
Neyse gün gelir SİZ DE YAŞLI BUNAK OLDUĞUNUZDA SİZİ KİM NE YAPSIN şimdiden derin derin düşünün ve çare bulun Türk toplumu bireyi olarak
Sağlıcakla kalmanız dileklerimle