- 135 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Ağu
Kalbimin yarısı, karanlık gecelerin ardından açan günüm, bir avuç toprağım, zehriyle beni kederden öldüren ağu çiçeğim... Torosların eteklerinde, yeşerdiğin mevsimde alevlenen ateşim gün geçtikçe harlanırken çektin ve gittin benden. Geride bıraktığın ezilmiş çayırların çimen kokusu soldu, yağmurlar yağdı, fırtınalar koptu. Kana susayan tarlalarım başak vermez pamuk dökmez oldu. Sancılar ve sanrılarla uyandığım geceler gündüzlerime karıştı. Akrep ve yelkovan kül oldu, vakit denen çile anlamını yitirdi. Kabuslarımı çepeçevre saran gözlerin, zikretmekten bıkmadığım adın ısıtmıyor, ısıtamıyor yüreğimi. Tinlerini Tanrı’ya teslim etmiş papatyalar yuhluyor, tilkiler yağıyor ıssız ormanlara. Ekin saplarından koyu saçların topraklarımda esen rüzgarla süzülüyor ve kokun burnumu es geçiyor. Sıcaklar inatçı, tenimi ve içimi yakıyor.
Sensizlik denen şey günleri aştıkça zorlaşıyor ve beni öldürüyor. Damarlarıma zehrini henüz akıtmışken gitmek civana yakışır mı? Kanlı avludaki ilk ve son nefesim, seni sana rağmen bitiremedim. İstenmedim, terk edildim ama kaderin oyunları bırakmıyor peşimi.
Yapraklar beni çağırıyor, artık toz olmam gerekiyor. Söylesene, toz olursam son bir defa değebilir miyim ellerine?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.