- 112 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
IRAK SEYAHATİNİN ARDINDAN
Emir Şıktaş
Irak’ı çok merak etmekteydim. Servis edenler tarafından öyle bir tablo çizilmekteydi ki basında, Saddam döneminde askeri güç olarak nükleer silahlar, uçak, tank, top, füze, asker ve saldırgan yapı. Saldırganlık olarak yaptıkları bir-iki eylemini görmüştük ama Amerika’nın, Irak halkı eliyle yaptırdığı içten çökertme planları sonucu tek mermi patlamadan, tek uçak kalkmadan, özel kuvvetleri de dahil karşılık vermeden yerle bir edildi. Amerika ve destekçisi İngiltere ve Avrupa’nın başlattığı turuncu devrim veya Enerji savaşının ilk raundu Kuveyt’te, ikincisi Irak’ta başarıyla tamamlanmış oldu. Öncesinde Afganistan, Yemen, sonrasında Libya, Suriye takip etti.
Münferit çatışma hareketleri yaşanmasına rağmen sakin bir Filistin bölgesi vardı. Ta ki İsrail kışkırtma yaparak Filistin güçlerinin saldırmasını sağlayana kadar. Irak benzeri kurulan oyuna hazırlıksız yakalanan Filistin halk güçlerine saldıran uçaklar, akıllı bombalar, gizli servislerin belirlediği nokta atışları, toplu katliamlar gösteriyor ki, çok taraflı ve planlı bu savaş Filistin’le sınırlı değil, İsrail ve yandaşlarının savaşı bölge devletlerine yayma çabasında oldukları görülmektedir. Ürdün’e saldırılmaya başlandı zaten.
Böyle bir analiz yapmaya çalışmak bence bölgenin anlaşılması noktasında iyi olur diye düşündüm.
15 Ağustos da başlayan 10 günlük Irak Erbain ziyareti gezimiz sonrasında yayınladığım “Kerbela’dan geliyorum” başlıklı yazıma atfen görüş, yorum ve değerlendirmelerimi de talep eden kıymetli okurlarımıza yazmaya çalışacağımın belirtmiştim.
Dış politikada geçmişin derin etkisi olduğunu bildiğimiz ve halk arasında da söylenen İran, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Türk kimliğini vurgulayarak seçilen Cumhurbaşkanı ile politik etkinliğini göstermiş oldu diyebilirim. Perslerden beridir devlet olan bir çok Türk hükümdarlarının da yönetmiş olduğu İran’a giriş yaptığımızda Erbain özel günü için ülkelerinden geçiş yapan kafilelere misafirperver oldular. Güler yüz, Türkçe anlatmaya çalışma, anında istekleri temin etme çabaları rahatlatıcı, beşeri ilişkiler son derece iyiydi. Batı teknolojisi ambargo nedeniyle sınırlı. Tümen liranın yarısı gibi. Buna karşın İran da, Fransız pejo arabası bolca bulunmakta. Giyim konusunda biraz daha ılımlı oldukları gözlenmekte. Hüseyniye denilen çadırlar yol güzergahı üzerinde bu güne has kurulmuş, geleni gideni ağırlıyorlardı. Irak’a geçiş yapacağımız kapı Erbain nedeniyle İran tarafından geçici açılmış denildi. Gidilecek Kerbela topraklarına en güvenilir ve yakın kapı olduğundan diye anlatıldı.
Irak tarafına geçtiğimizde il karşılaştığımız manzara ilgisiz bir Kuzey Irak ve yönetici Amerikan veya İngiliz asker grubu idi. Kuzey Irak bölgesi bayrağı. Kontrolleri yapan askerler bilgileri götürüp üstleri olduğu anlaşılan yetkili Amerikalı veya İngiliz aksanlı askere sunmaktaydı.
Ülke içine doğru otobüsle seyrederken Erbil şehri, diğer bir ifadeyle yeni kurulmuş olan yapısal manada batı şehirlerini örnek alarak inşa edilen Erbil şehirinin de bulunduğu Kuzey Irak’ta inşaat sektörü ticaret canlılığı görülmekteydi. Türk markalarda olmak üzere lüks alış-veriş mağazaları Erbil şehrinin yatırım aldığını göstermekteydi. Sıfır asfalt dökülmüş yollar Kuzey Irak şehri Erbil’in Kerkük petrolünden iyi pay aldığının göstergesiydi.
Petrol şehri Kerkük’e gelirden yatırım yoktu, yolları bozuktu, ticari canlılık yoktu ama insanlık dolu, güler yüzlü, saygılı, yardımsever, misafirperver Kerküklü kardeşlerimiz vardı. Gelenleri misafir etmek için birbirleriyle yarışan, Türk soydaşlarını sahiplenen, ekmeğini güler yüzüyle paylaşan, sevgi, saygı dolu Kerkük Türkmenleri.
Türkmen eli Kerkük Karakol noktasında Türkmen, Irak ve Amerikan askerleri olduğu simalarından ve giyimlerinden anlaşılmaktaydı. Burada da Türkmen askerlerden yakın ilgi görmüştük.
Seyahatimizin güzel yanlarından biride tur firmasının yaptırdığı ve herkesin omuzuna bağlaması için verilen Türk bayraklı flamaydı. Kaybolma riski azalırken Türk olduğumuzun tanıtımı da çoğalmaktaydı. Ehlibeyt turizm firması sahibi Recep Sarıhan hocayı kutluyorum bu nedenle.
İmam Musa Kazım’ın mezarının bulunduğu Kazımey şehrin hareminde flamadan Türk olduğumu anlayan ve ana dilimizle Türkmüsün? diye soran Pakistanlı Türk kardeşlerimizden bir genç kardeşimin hasret ile sarılarak elimi öpmeye çalışması çok duygulandırmış ve gurbette gözlerimin ilk kez yaşarmasını sağlamıştı, veda edip ayrıldığımızda bana dünyayı bağışlamıştı sanki. Yine aynı alanda İran Qoy şehri gençlerinden olduklarını söyleyen bir grubun sorusuna evet Türküm deyince koyu bir sohbet ile özlemle hasret gidermek, özünü kaybetmemiş saf kardeşlik duygusunun tezahürü idi. Gençlerle hatıra fotoğrafı çektirip ayrılmıştık.
Karşılaştığım Türk kardeşlerimizden bazısı merak ettiği İstanbul’u soruyordu. Kimisi Türkiye Erdoğan diye seslenerek Türk olup olmadığımızı sormaktaydı.
Kerbela’da özellikle Türkçe konuşanlarla röportaj yapan Türkmen eli televizyonundan Telafer’li muhabir Ali Ekber bey ile karşılaştık ve mikrofonuna konuk olduk. Erbain ve Hz Hüseyin’in yaptığı mücadele hakkında düşüncelerimizi, yorumlarımızı, mazlumdan, haklıdan yana olmayı benimseyen bir millet olarak bu matem olayına katıldığımızı, Hüseyin’i örnek alanların da akıllı, bilgili, ilim sahibi insanlar olması gerektiğini belirtmeye çalıştık.
Erbein yürüyüşü nedeniyle Irak’a resmi giriş yaptığı belirtilen 22 milyona yakın insanın geldiği basında yer aldı. Buna ilaveten ülkede yaşayan insanların katılımı ve Afganistan gibi yerlerden dağ yollarıyla gelenler olduğunu da düşünürsek 30 milyona yakın insan olduğunu tahmin etmekteyim. Bunca insanı yedirip yatıracak, ihtiyaçlarını karşılayacak bir organizasyon yapabilecek ülke düşünemiyorum. Milyonların katıldığı bu matem yürüyüşü bitene kadar kimse ben aç kaldım diyemez. Şahit olduğumuz gibi yalvararak ikramımızı al diyen hayır sahipleri adeta yolları işgal etmekteydiler. Gece yarılarına kadar devam etmekteydi ikramlar. 90 km kadar olan (1650 direk arası) yolun hemen hemen her tarafında hayrat dağıtan yerler mevcut, bunlardan bir tanesi 4 katlı yeni yaptırılan ve Iğdırlıların yardımları ile kurulan 32. Km deki yataklı yemekli hayrat evi idi. Bir diğeri 60. Km de olan hüseyniye denilen hayrat yeri idi. Ayrıca Türklerin yanı sıra birçok ülkeden hayrat yerleri kuranlar var idi. Zaten çoğunlukla Irak vatandaşları veya İran kökenli insanlar hayrat dağıtmaktaydılar.
Ülkenin sıcaklık olayı bizim gibi 35 dereceyi gören insanlar için 60 dereceyi bulunca bunalım yaratmaktaydı. Bu nedenle yürüyüşler genelde akşam namazından sonra başlamaktaydı. 60 derece sıcak yerde kalanlar için burayı terk etmesinler maksadıyla maaş bağlanmalı diye arkadaşlarla sohbette latifede yapmıştım.
Dikkat çeken diğer husus ise 1 milyon nüfuslu Kerbela şehrinin 30 milyonu altyapı olarak nasıl kaldırabildiği sorusuydu. Gerçekten ciddi hizmet veren, sürekli temizlik yapan belediyesini kutlamak gerekir.
Yine farklı bir hayır işi gönüllü Erbein günlerine yakın zamanda giderek halka gönüllü hizmet etme olayı idi. Türkiyede dahil, çoğunluğu ise İran ve Irak gençleri olmak üzere Kerbelaya gelerek hayır kazanmak için fiilen temizlik, sağlık, mutfak işlerinde çalışanlar olduğu anlatılmaktaydı. Tanıdığımız insanlarda vardı. Özellikle Hüseyniye denilen yerlerde ve çevre temizliğinde gönüllülerin verdiği hizmet önemli yer tutmaktaydı.
Dikkatlerden kaçmayan bir diğer farklılık ise Türkiye ve Azerbaycan’dan gelen gruplarca milli bayraklar taşınmaktaydı. Kafileler Türk bayrakları ile yürüyüş alanına girdiğinde diğer milletlerin dikkatlerini çekmekteydi.
Özellikle Kerbela şehrinde el açıp yardım isteyen dilenci insan hiç görmedim. Acaba dilencilere izin mi verilmiyordu, yoksa yapılan bağışlardan bu kişilere yardım verildiği için mi yardım dilenmiyorlardı? Bilemiyorum ama olmamaları rahatlık bence, merak etmiyor da değildim açıkçası.
Erbil’de, otobüsten aşağı inmeden bölgeye yeni gelenleri ortamı bilen tecrübeliler “cüzdanlarınıza, ceplerinize sahip olun yankesiciler var” diye uyardılar.
Gittiğimiz yerler özellikle şehirler yeşillikten yoksun, ağaç yok gibi, bazen hurma ağaçlarına rastlanmakta.
Her öğün sofrada pilav yemek ikramı mümkün.
Hz. Hüseyin ve çocuk ve yakınlarının uğradığı katliamdan sonra sağ kalanların 60 derece çöl sıcaklığında Şam-Necef-Kerbela yollarında dolaştırılması insanlara zulmün boyutunu yeterince anlatabilmekte bence.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.