- 258 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
Denizli Türk Dünyası Şairler Buluşması'nın Ardından
27-28 Eylül 2024 tarihlerinde Denizli’de kısa adı Yaz-Ar-Bir olan Egeli Araştırmacı Yazarlar ve Şairler Birliği’nin düzenlediği Türk Dünyası Şairleri Buluşması gerçekleştirildi.
Yıllar önceden dostum olan emekli polis çavuşu Ali Tuluk kardeşim, bu derneğin hem genel koordinatörü hem de genel sekreteri olarak görev yapıyor. Emekli olduktan sonra ailesiyle birlikte Denizli’ye yerleşti. Orada sanat ve edebiyat adına gerçekten önemli ve büyük işler yapıyor.
Ali Tuluk, edebiyatın neredeyse her alanında eserler kaleme alıyor. Öykülerden tutun romana, şiirden tutun tiyatro oyunlarına kadar eserler ortaya çıkarıyor. Onlara hayat veriyor.
Oysa kendisi bu alanda hiç de iddialı olmadığını belirtiyor. “Ben şair değilim, ama bana şair diyorlar” diyerek alçakgönüllülüğünü ortaya koyuyor. Bu kadar alçakgönüllü olmaya gerek yok diye düşünüyorum. Çünkü Ali Tuluk kardeşimiz özellikle şiir alanında tam bir donanıma ve birikime sahip, son derece güzel şiirler kaleme alıyor. Duygu ve düşünceleriyle harmanlayıp onlara hayat veriyor. Öyle ki Ali Tuluk edebiyat alanında 50. Eserini yayınladı. Günümüzde bu kadar verimli, bu kadar üretken bir başka sanatçı var mı bilemiyorum. Bu yönüyle ben Ali Tuluk kardeşimi şiir yazma makinası olarak görüyorum. Neden mi? Bana göre ancak bir makine bu kadar eser üretebilir.
Ali Tuluk’u bu yönüyle ben, hep edebiyatımızın unutulmaz yazarlarından Ahmet Mithat Efendi’ye benzetirim. Ahmet Mithat Efendi de o kadar çok eserler meydana getirirdi ki onun yazma hızına hiç kimse erişemiyordu. Bu bakımdan arkadaşları ona hep yazı yazma makinası derlerdi.
Ahmet Mithat Efendi eserlerini okunması için yazar, okunması için de kitaplarını koltuğunun altına alır kapı kapı, dükkan dükkan gezerdi. Onların okunması için her türlü çabayı gösterirdi.
Ali Tuluk kardeşim de Denizli’ye yerleştikten sonra kendisini birdenbire edebiyat alanının içinde buldu. Kıbrıs’ta iken zaten alt yapısı hazırdı. Kıbrıs’ta yaklaşık 10 kadar kitap bastırmış ve bunları daha ziyade hayır kurumlarına, bazı derneklere, okullara bağışlamıştı. Kitaplarından bir gelir beklemediği için imzalayıp imzalayıp dostlarına okunması için hediye etmişti.
Denizli’de şairlerle tanışması, onların camiasına girmesi edebiyat alanında Ali Tuluk için bir dönüm noktası oldu. Burada adeta yeniden dünyaya geldi. Şiiri, edebiyatı, sanatı adeta yeniden keşfetti ve yeniden öğrendi. Ustaların arasında kendi şiir anlayışını zenginleştirdi ve güçlü söylemlere erişti. Şiirinin gücüne güç kattı. Kısa zamanda gerek Denizli’de gerekse Ege Bölgesinde tanınan ve sevilen bir isim oldu.
Yaz-Ar Bir derneği Denizli ve Ege Bölgesinde önemli icraatlar yapan bir kuruluş. Hemen hemen her hafta Denizli’de “Şiirini Al Gel” adında şiir günleri düzenliyor. Amaçları özellikle gençlere ve tüm halka şiiri sevdirmek, tanıtmak ve anlatmak. Böylece yeni yeni şairler ortaya çıkartmak.
Denizli’de şu ana kadar 5 kez Uluslararası etkinlik yapmışlar. 6. Uluslararası Etkinliği de Türk Dünyasına ayırmışlar. “Denizli, Türk Dünyası Şairler Buluşması”nı geçtiğimiz 27-28 Eylül günlerinde yaptılar.
Telefonda beni arayan koordinatör Sayın Yaşar Aydınlık, “Böyle bir etkinliğe sizi davet etsek KKTC adına katılır mısınız?” diye sorduğunda doğrusu çok heyecanlandım. Tabii ki katılırdım. Seve seve kabul ettim bu isteği.
Düşünün bir kere, tüm Türk dünyasından şairlerin, edebiyatçıların, sanatçıların katılacağı bir organizasyon. Diğer Türk devletlerindeki kardeşlerimizi yakından tanımak, onlarla dostluk ve kardeşlik bağını geliştirmek, onların sanatını, edebiyatını, şiirlerini ve kültürlerini öğrenmek, bunun yanı sıra kendi sanatımızı ve kültürümüzü onlara tanıtmak bambaşka bir duygu olsa gerek. Böyle bir onuru yaşamak benim için mutlulukların en güzeli olacaktır. Bu nedenle hiç ikiletmedim bana yapılan teklifi ve büyük bir memnuniyetle kabul ettim. 27 eylülde en geç öğleye doğru Denizli’de buluşmak üzere anlaştık. Ve heyecanla o günün gelmesini bekledim.
Günler, geçip bitmek bilmese bile nihayet o gün geldi. Kıbrıs’tan uçakla İzmir’e İzmir’den karayoluyla Denizli’ye geldim. Beni burada kadim dost Ali Tuluk karşıladı.
Bu an, yıllarca kurduğumuz bir hayalin gerçeğe döndüğü andı. Ali Tuluk, bana hep: “mutlaka bir gün seninle Denizli’de bir şiir gecesinde buluşacağız hocam” derdi. O gün, bugünmüş.
Yaşar Aydınlık Bey, aracı ile gelip bizi aldı. Önce etkinliğin yapılacağı salona gittik. Büyük, devasa bir salondu. Aynı anda birçok etkinliğin yapıldığı, birçok salonun bulunduğu büyük bir binaydı burası. Tiyatrolar, konserler, konferanslar ve daha birçok etkinlik burada yapılıyordu. Binlerce insana aynı anda hizmet veriyordu. Hayranlıkla izledim devasa salonu. Biz, bir salonun rüyası ile yaşarken adamlar onlarca salona sahip bir binada etkinlik yapıyordu.
Yaşar Bey, hemen düzeni oluşturdu. Türk devletlerinin bayraklarını düzenli bir şekilde asılması gereken yerlere astı.Tabii KKTC Bayrağı da yerini almıştı. Zaten koltuklar, masalar, sandalyeler düzenli bir şekilde yerleştirilmişti. Yaklaşık 300 kişilik bir salondu.
İşimizi bitirip ayrıldık salondan. Otele doğru hareket ettik. Otel çok uzakta değildi. Şehrin merkezinde Belediye Binasının karşısında idi. Esin Otelde kalacaktık. Odalarımıza çıkıp yerleştik. Akşam yemekhanede bir tanışma toplantısı olacağı belirtildi. Yemekten sonra burada buluşacaktık.
Biraz sonra bir sürpriz ile Kadim dostum Pamukkale Üniversitesi Türk dili ve edebiyatı Bölüm başkanı Prof Dr Turgut Tok aradı. “Denizli’ye hoş geldin gardaşım. Biraz dinlen akşam gelip alırım” dedi.
Ben duş alıp uzandım. Uyuyup kalmışım. Telefonun çalmasıyla uyandım. Arayan Turgut idi. “Maşallah bu ne uyku. Aşağıda yemekhanedeyiz, herkes burada, seni bekliyoruz” dedi. Hemen kalkıp yemekhaneye indim. Gerçekten herkes buradaydı. Anlaşılan iyi uyumuşum.
Ali Tuluk, beni görünce “Kuzey Kıbrıs’tan şair, yazar, sanatçı arkadaşımız Hakan Yozcu” diye beni tanıttı. Sazlı sözlü, şiirli bir ortamda buldum kendimi. Konya’dan gelen şair ozan Hüseyin Elmaskaya, kendi bestelerinden örnekler veriyordu. Bana gösterilen yere oturdum. Okunan türküleri dinlemeye başladım. Sonra diğer şairler, kendilerini tanıtıp nereden geldiklerini belirterek şiirlerinden örnekler verdiler.
Sıra bana gelmişti. Ben de önce Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 1974 öncesi çektiği çileleri anlattım. Kıbrıs Türküne karşı yapılan haksızlıkları, tedhişleri, zulümleri ve cinayetleri anlattım. Kurulan barikatları, yapılan baskıları, cinayetleri anlattım. Türklerin artık evlerinden çıkarken belki geri dönemeyiz diye aileleriyle vedalaşıp evden çıktıklarını anlattım. 1974 yılında Anavatan Türkiye’nin bu acılara son vermek amacıyla 20 Temmuz 1974 yılında Kıbrıs’a Mutlu Barış Harekâtını gerçekleştirdiğini ve o günden sonra hiç kimsenin burnunun kanamadığını, her toplumun kendi bölgesinde huzur ve mutluluk içinde yaşadığını dile getirdim. Bugün ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ilan ettiğini, kalkınmış, imar edilmiş, müreffeh bir ülke olduğunu söyledim. Yazdığım bir şiiri okuyarak yerime geçtim.
Biraz sonra Uygur Türkü olduğunu belirten adının Münevver olduğunu öğrendiğim çekik gözlü bir bayan duygu dolu gözlerle bana bakıp, “sizi, ben, çok iyi anladım. Burada en iyi ben anlarım sizi. Çünkü biz de aynı durumdayız. Uygur Türkleri bugün Çin tarafından yok edilmeye çalışılıyor. Adımızı, dinimizi, özgürlüğümüzü elimizden almaya çalışıyor. Biz de evden çıkarken annelerimizle, babalarımızla, çocuklarımızla vedalaşarak çıkıyoruz. Ben yirmi yıldır İsveç’de yaşıyorum. Memleketime gidemiyorum. Annemden, babamdan, kardeşlerimden haber alamıyorum. Aynı sizin anlattıklarınızı biz de yaşadık, yaşıyoruz” dedi. Ağlamaklı bir şekilde öylece bakakaldı yüzüme. Duygulandım. Gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. “Allah, Türkiye aracılığı ile Kıbrıs Türkünü kurtardı. İnşallah sizleri de kurtarır” dedim. Hüzün dolu bir bakışla ayrıldı yanımdan. O anı unutacağımı hiç sanmıyorum.
Yazar Bir yöneticileri bizimle çok iyi ilgilendiler. 2 gün boyunca dolu dolu anlar yaşadık. Kültür gezisi yaparak Denizli coğrafyasını yakından tanıdık. Gezilmesi gereken tüm turistik yerleri gezdik. Müzeleri, Kervansarayları ve tabii ki Pamukkale’yi gezdik. Pamukkale’yi ikinci güne bırakmışlardı. Çünkü burası gezmek için özel bir gün istiyordu. Birkaç saatte gezilip bitirilecek bir yer değildi. Öyle de oldu. Cumartesi günümüzün tamamını burası için harcadık. Deyim yerinde ise Pamukkale’yi adım adım gezdik. Ayak basmadık hiçbir yerini bırakmadık.
Benim Pamukkale’ye gelişim geçmiş yıllarda da oldu. Ama bu defa çok farklıydı Pamukkale. Önceki geldiklerimde daha serbest, daha kolaydı gezip görmek. Bakımsız bir görüntü arz ediyordu geçmiş yıllarda. Oysa şimdi son derece bakımlı ve muntazam düzenli gördüm. Adeta buraya el atılmış ve burası koruma altına alınmış. Her yerde görevliler var. Öyle herkes elini kolunu sallayarak giremiyor. Oysa 20- 30 sene önce genç biriyken buralarda piknik yaptığımızı, çobanların burada koyun otlattıklarını biliyorum.
Pamukkale, daha da gelişmiş. Büyümüş. Traverten alanları genişlemiş. Kireçli sular daha geniş bölgelere verilmeye başlanmış. Böylece beyaz alanlar daha da artmış. Biliyorsunuz, buradan akan kaynak suları kireçli. Bu kireçli sular, uzun süre aynı yere verilirse, zamanla suyun buharlaşmasıyla dibe çöken kireçler pamuk gibi bembeyaz bir görüntü veriyor. Yıllar sonra da dağ taş beyaza dönüyor. Bu nedenle de buraya Pamukkale denilmiş.
Akşama doğru Pamukkale’den sonra Karahayıt denilen halk arasında “kırmızı su” da denilen bölgeye gidiyoruz. Burada kısa bir ziyaretten sonra yemeklerimizi yemek için pideciye gidiyoruz. Burada çok güzel kıymalı pide yapılıyor. Afiyetle yiyoruz.
Yemekten sonra bizleri Denizli Türk Ocağı misafir edecek. Onlara bir ziyaret gerçekleştirip çay içeceğiz.
Denizli’ye geri dönüyoruz. Doğruca Türk Ocaklarına gidiyoruz. Orada kalabalık bir insan grubu bizi bekliyor. Hepsinin gözlerinden sevgi akıyor. Bizlere, sevgi dolu gözlerle bakıyorlar. Tek tek ellerimizi sıkıp hoş geldiniz diyorlar.
Türk Ocağı Denizli Şube Başkanı Prof Turgut Tok hocamız, her zamanki güler yüzü ve tatlı diliyle karşılıyor bizi. Arka bahçeye alınıyoruz. Sandalyeler ve masalar hazırlanmış. Kuruyemişler masalara önceden konulmuş. Sohbet esnasında çaylarımız da geliyor.
Öncelikle Prof Dr Turgut Tok hoş geldiniz konuşması yapıyor. “Türk dünyasının oluşması yıllarca hayallerimizi süsleyen düşüncelerimizdi, Allaha şükürler olsun bugün gerçekleşti. Bunun daha da ileriye gideceğine inanıyoruz. Türk milletinin birleşerek tek millet, tek devlet olacağına gönülden inanıyoruz. Yolumuz, zor, çetin ama imkânsız değil. Zorluklara, güçlüklere katlanacağız, yolumuzdaki çakılları, taşları, engelleri tek tek kaldıracağız, Türkün birlik ve beraberliğini tüm dünyaya göstereceğiz. O günler uzak değil. Bu anlamda Türk dünyasından güzel Denizli’mize gelen tüm soydaşlarımıza hoş geldiniz diyorum”
Konuşmadan sonra misafirlere tek tek söz vererek kim olduklarını nereden geldiklerini belirterek kendilerini tanıtmak için söz veriyor. Hepimiz kendimizi tanıtıyoruz.
Önce Özbekistan’dan Nozima Rizoeva konuşuyor. “Uzbekistan’dan hepinize selam getirdim. Türk dünyasının şairlerinin bir arada olması bizleri mutlu etti. Hepimiz Türk Milletinin bir parçasıyız. Birliğimiz daim olsun” dedi. Sonra Dildora Abdullaeva “Ben de aynı duygularla hepinize teşekkür ediyorum. Burada olmaktan mutluyum” diyor. Özbekistan’dan son olarak Gazeteci Şair, Hulkar Bakeova kendini tanıtarak teşekkür konuşması yapıyor. “ Çok güzel karşılandık. Türklüğün özelliklerinden olan misafirperverleğinizi en iyi şekilde gösterdiniz. Birlik ve beraberlik içinde olmak hepimize güç verecek. Burada olmaktan çok mutluyum.” diyor.
İstanbul’dan gelen Şaire Hülya Solmaz Hanım “Bu kadar güzel konuşmalar karşısında bizim de onlara katılıp teşekkür etmek düşüyor. Misafirperverliğiniz için çok teşekkür ediyoruz.” diyor.
Duygusal anlar yaşıyoruz. Orada bulunan birçok kişi, yapılan konuşmalar karşısında gözyaşlarını tutamıyor. Türklük sevgisi burada sel olup akıyor. Gelen misafirleri alkışlıyorlar.
Akşam program olacağı için ayrılmak zorunda kalıyoruz. Prof Turgut Tok hoca orada bulunan herkese “Kardeşlerimizi bu akşam yalnız bırakmayacağız. Hepimiz orada olacağız. Sizler de ulaşabildiklerinize ulaşın böyle anlamlı bir geceyi kimse kaçırmasın” diyor.
Teşekkür ederek ayrılıyoruz.
Otele gidip kısa bir dinlenmeye geçiyoruz. Bir duş alarak üstümüzü başımızı değiştiriyoruz.
Vakit geliyor. Otobüs, bizleri salona götürmek için geliyor. Binip salona gidiyoruz. Kalabalık bir izleyici grubu var. Doğrusu bu kadar kalabalık olacağını hiç beklemiyordum.
Salona girince başka bir sürpriz beni bekliyordu. Üniversiteden sınıf arkadaşım Sayın Kezban Coşkun, saygıdeğer eşleri ile beni karşılıyor. Ne kadar şaşırdığımı anlatamam. Çok mutlu oluyorum. Ayaküstü sohbet ediyoruz. Eski günler hemen gözlerimim önüne geliyor. Eski arkadaşlardan, yaşadıklarımızdan söz ediyoruz. Gerçekten buraya kadar gelip beni yalnız bırakmamaları büyük bir incelik, büyük bir nezaketti. Bu nedenle çok mutlu oldum.
Eski günleri konuşurken başka bir sürprizi yaşadım. Yıllar önce Mağusa’da bir konserinde tanıştığımız ve evimize kadar gelip rahmetli anamın yaptığı içli köfteleri birlikte yediğimiz Ozan Nihat abimiz yanımıza geldi. Yıllardır görüşmemiştik. Onu görünce şaşkınlıktan dilim tutulmuştu. Hemen sarıldık. Geçmiş günleri kısaca yad ediverdik. Çok iyi görmüştüm Nihat abimi. O da geceye Hoşlama ile katılacaktı. “Böyle bir gecede arkadaşları, dostları yalnız bırakmak istemedim. Çorbada bizim de tuzumuz olsun istedim” diyerek programını sunmak için ayrıldı yanımızdan.
Biraz sonra program başladı. Ozan Nihat abimiz gerçekten çok müthiş bir hoşlama ile geceye başladı. Üç türkü ile geceyi renklendirdi. Bizleri ihya etti doğrusu.
Şair olarak ilk önce ben davet edildim sahneye. Gerçekten gelen seyirci büyük heyecan vermişti bizlere. Günün anlamını belirten kısa bir konuşmadan sonra şiirimi okudum. Sizlerle de bu şiiri burada paylaşmak istedim.
TÜRKLERİZ BİZ
Tarihe damga vuran,
Kocaman milletiz biz,
Çağlar boyu nam salan
Kahraman Türkleriz biz.
Ulu çınar gibiyiz,
Maziye kök salarız,
Gelecektir dalımız.
Alperen Türkleriz biz.
Dilimiz, dinimiz bir,
Dünümüz, günümüz bir,
Acımız, derdimiz bir,
Yılmayan Türkleriz biz.
Yaşarız, bayrak için,
Ölürüz, vatan için,
Bir küçücük, taş için,
Can veren Türkleriz biz.
Orta Asya’dan geldik,
Dostu, düşmanı bildik.
Sevene kardeş dedik,
Kut veren Türkleriz biz.
Yozcu, mutlu soyundan,
Gelir Oğuz boyundan,
Kürşatın can huyundan
Var olan Türkleriz biz.
Şiirim gerçekten büyük alkış aldı. İzleyenlerin şiirimi beğenmesi beni içten mutlu etti.
Gece, tüm güzelliği ile sürdü. Katılımcılar, kendi öz dillerinde konuşmalarını yapıp şiirlerini okudular.
Gece sadece bir şiir gecesi değildi. Aşıkların, ozanların da katıldığı, türkülerini okuduğu sazlı, sözlü bir gece idi. Bitmedi. Uygur Türklerinden olan akademisyen Abduşşukur Qumtur uygur Türklerine yapılan şiddet ve baskıları dile getirdi. Şiirini okudu. Sonra Saygıdeğer eşi Münevver Hanım, Uygur Türklerinin Halk Danslarından küçük bir örnek sundu.
Özbekistan’dan gelen şaire hanımlar da kendi dillerinde konuşmalarını yapıp şiirlerini okudular. Büyük alkışlar alarak yerlerine oturdular.
Hülya Solmaz Hanım gür ve tok sesiyle yazdığı şiiri okudu. Gecenin önem ve anlamına çok uygun olan şiiri büyük bir beğeni topladı.
Arada sunulan Denizli yöresine ait efe dansı çok beğenildi. Alkışlarla takdir edildi.
Sahneye son olarak KKTC’den Sami Yakar çıktı. “Şairlikte bir iddiam yok. Ben tiyatro yönetmeniyim. Ama arada bir şiir karalıyorum. Beğeneceğinizi umuyorum” diyerek şiirini okudu.
Geceye birçok yetkili ve Denizli’nin ileri gelenlerinden sanatseverler katıldı.
Teşekkür bölümünde ise geceye emek veren, katkı sağlayan ve katılan şairlere belge ve hediyeler verildi. Prof Dr Tok da Adsızın o meşhur “Geri Gelen Mektup” adlı şiiri okuyarak unutulmaz bir geceye noktayı koymuş oldu.
Gerçekten böyle anlamlı bir geceyi düzenlemek ve bunun üstesinden gelmek her babayiğidin harcı olmasa gerek.
Bu anlamda Denizli Yazar Bir Genel Başkanı Sayın Hüsamettin Tat beye, Genel Sekreter Ali Tuluk beye, Koordinatör şair Yaşar Aydınlık beye sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Başka bir etkinlikte buluşmak üzere hoşça kalın diyorum…
Hakan Yozcu
Gazimağusa KKTC
YORUMLAR
Ben de Aydın Nazilli kökenli bir şair yazarım. Bir zamanlar Denizli gazetesi ve dergilerinde yazılarım çıkmıştı. Hemşeri sayılırız, bu bakımdan yazınızı ilgiyle okudum. Sizi ve Ali Tuluk beyi kutlarım. Dost selamlar.
erhantigli tarafından 30.9.2024 18:08:30 zamanında düzenlenmiştir.
Hakan Bey,
Etkinliğin tüm ayrıntılarıyla anlatıldığı mükemmel bir tanıtım yazısı kaleme almışsınız. Kutluyorum.
Cumartesi akşamı dinleyicileriniz arasında idim. Sizi ve Denizli Türk Ocağını, Organizatör Yaşar Aydınlık Beyi, Yaz-Ar-Bir yönetimini ayrı ayrı tebrik ediyorum.
Tüm katılımcılara yürekten teşekkürlerimi iletiyor, bereketli bir ömür diliyorum.
Muhabbetle selâmlıyorum.