- 312 Okunma
- 3 Yorum
- 6 Beğeni
Kendine Haritadan Bir Yer Beğen
Hiç tanımadığınız birisi/birşey için büyük bir fedakarlık yapmak isteseniz ve bunun size yansıyacak olumlu yada olumsuz sonuçlarını düşünmek için sadece üç saniyeniz olsa ne yapardınız!
Ben hiç düşünmemeyi tercih ettim..
Karşımda beni ayakta bekletip kendisi o siyah deri koltuğu dolduran kel ve şişman adam elindeki demir sopanın ucunu haritaya doğru tutup bana o cümleyi söylemişti.
"Kendine haritadan bir yer beğen"
Garip olansa duvardaki harita Türkiye Haritası değil Ortadoğu Cehennemi’nde kırmızı çizgilerle belirlenmiş bir karanlık bölgeydi. Aklıma ilk onaltı yaşındaki kızım geldi. Eski eşimle boşandıktan sonra tam da kızımla yeniden eskisi gibi olmaya başlamıştım.
Her ne kadar onu oracıkta öldürebilecek yetiye ve fiziksel kabiliyete sahip olsam da bunu yaptığım takdirde odadan canlı çıkamayacağımı benim gibi o da çok iyi biliyordu. O yüzden görünmez usta bıçak darbeleriyle beni deşmeye devam etti.
- Sen kendini ne zannediyorsun. Sen sadece bir memursun. Devletin emri olmaksızın kendi başına buyruk hareket edemezsin! Dua et ki büyüklerimiz seni cezaevinde çürütmek istemedi. Yoksa bu cezayı mumla arardın.
Kimse bana bunu neden yaptığımı sormuyordu ve sadece bu adam benden yaptığımın hesabını istiyordu. Susmakla yetindim. Çünkü biliyordum ki benim derdime deva olunacak yer bu karanlık ve kasvetli oda değildi. Ayrıca mumla merhamet dilenecek bir adam da değildim.
20 yıl önce..
Sevdiğim kızla evlenebilmek için arada sadece bir askerlik görevi kalmıştı. Yedek subaylık sınavındaki tüm soruları "A" şıkkı olarak işaretlemiştim. Böylece sınavı kazanamayacak ve oniki ay yerine kısa dönem olarak altı ay askerlik yapıp hemen hayatıma geri dönecektim. Oysa hayat sen planlar kurarken başına gelen şeylerden ibaretti.
"Kazandınız"
Ekranda bu yazıyı gördüğümde inanamadım. Ailem çok sevinmişti ama ben çok şaşkındım. Onbeş gün sonra eğitim alanındaydım ve hala bu mesele aklımdan çıkmayacaktı. Bu defa da "yükseklik korkum" var diyerek komando olamayacağımı yazılı bir dilekçe ile bildirdim. Amacım "refuse" yani reddedilerek Tuzla’ya gönderilen askerlere katılmaktı.
O da öyle olmadı.
Ertesi gün beni rüzgarsız havada dahi yaprak gibi sallanan seksen metre yükseklikte bir kuleye çıkardılar. Belime bağlı bir halatla ipin üzerinde karşıya geçerken "yükseklik korkusu aşıldı" notunu da rapora eklemeyi ihmal etmediler. Kader beni hiç istemediğim bir yere doğru itiyordu. Belki de kader ağını elinde tutan birileri..
Bir yıl sonra asteğmen olarak askerde kaldım. Tabi sevdiğim kız da beni terkedecekti. Çok az insan bir bilinmezliğe gönül verirdi. Kalabalığın içerisinde bir başımaydım. Herkes birşekilde oyalanacak birşeyler buluyordu. Ben ölüm döşeğinde bir hasta gibiydim. Başka birisiyle evlendim, bir kızım oldu ve sonunda onunla da boşandım. Şöyle bir geriye dönüp baktığımda kızım dışında yapayalnızdım ve şimdi göz göre göre onu kaybedemezdim.
Olaya geri dönüyorum..
Kızımla buluştuğum nadir zamanların biri. Güzel bir gün geçirdikten sonra onu annesinin yanına bırakmak üzere yola çıktık. Arabadan indiğimizde tam kızımla vedalaşıyordum ki kızımın saçlarının arasından bir gölgeyle göz göze geldim. Karanlıkta sadece gözleri parlıyordu. Refleks olarak meslek icabı görmemiş gibi yaparak arkamı döndüm. O arada karşıdaki dükkanın camından bu gölgenin yansımasını izliyordum.
Pantalonun sağ paça kısmı yere daha yakındı. Sağ tarafında bir silah ağırlık yapıyor olabilirdi. O sırada karşı kaldırımdan bir kadın yürüyordu. Adam kadına doğru yaklaştı ve silahını kadının ensesine dayadı. Bir el silah sesi duyuldu.
Şükür ki onu vurmuştum..
Şimdi karşımdaki bu adam bana görev yerim olmadığı halde olaya müdahale ettiğim için benim bu şekilde cezalandırılacağımı anlatıyor. Hem de ben henüz kızımın gözleri önünde bir insan öldürmenin duygusunu bile yaşayamadan..
Rütbemi kendi ellerimle söktüm, silahımı ve kimliğimi masaya bıraktım. İstifamı verdim. O yıl askeriyeden tazminat dahi almadan kendi isteğiyle istifa eden tek kişi olarak ayrıldım. Tabi şu küçük açıklamayı da eklemeden geçmeyeyim. O sorgu odasında geçmişimi bırakırken iki çift laf da ben ettim.
"Yine olsa aynısını yaparım"
YORUMLAR
Kurgu olsun ya da olmasın, bir hikayenin derli toplu vaziyette su gibi akıp, ters köşe çarpıcı etkiler de yaratabilmesi için, başına bazı çoraplar da örmesi gerektiğini düşündüren bir yazı...
Yine kilit üstüne kilit, kapı üstüne kapı gibi bir hikaye...ne sıradan, ne de kuru yavan...
Bir film şeridi gibi akıyor hikayeler, tebrikler.
aşk ve daire dair hikayede benzerlik
ve ben erdim vurmayın dedelerinize dedikçe yanımdakilerden de zorbalık gördüğüm kesin ve lakin hiç hazzetmedim disipline sayılan denemelerden bahsetmeyi:)
ve okur olarak değerli usta,
kurgu bile olsa ( yeminle inanmam, buda benim çelişkim)
seviyorum gör dediğin yeri görmeleri hep :)
eyvallah.
bayduygusal
Belki bir iki ufak gerçeklik dışında.
Saygılar.
cem3453
ne Nazım ne de Ahmet Arif inanmazdı bu denli gerçek kurguya.
gülmeden yazdığımın farkındasındır umarım şair.
Dünya geniş, haritadaki gösterilen yerler hiç bitmez :)
Bizim haritamızda olmasa bile ay yıldızlı al bayrağı biz götürürüz.Vakti zamanında çok iyi tanıdığım delinin biri de aynını yapmıştı.O'na da - hayatın tehlikede seni oradan alalım başka bir yere verelim '' dediklerinde ;
-Tahran'a verin demişti.
Hiç bir şeye şaşırmamak lâzım.
Düzelir İNŞAALLAH diyelim.
Sağlıcakla.Saygıyla.
bayduygusal
Bir iş var ve bu işi kimin yapması gerektiği konusunda anlaşmaya varamadık henüz. İş yarım saat sürmeyecek birşey lakin işbölümünde kime verildiği belli olmayan bir iş.
Demem o ki işyerinden tutun da Birleşmiş Milletlere kadar bir yönetim boşluğu var.
Ne koruyabiliyoruz ne cezalandırabiliyoruz.
Yetmiyor bir de afaroz ediyoruz.
Saygılar.