- 161 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Homelander mı büyük, Omni Man mı, yoksa Mustafa Kemal mi?
Peyami Safa merhum, Kavga Yazıları’nda, adındaki ’cumhuriyet’i kaldırıp yerine ’şeriat’ yazdırması halinde dahi CHP’nin İslam hakkındaki tutumuna güvenilmemesi gerektiğini söylüyor. Peki hata mı ediyor? Yok vallahi. ’Hata’ diyenin diline isot sürerim. Tam isabet ediyor. Mesela: Geçenlerde CHP sözcüsü Deniz Yücel Bey’in, Diyanet İşleri’nin ’tesettürün farziyetinden bahseden’ hutbesi hakkında, şöyle bir beyanı oldu:
"Bir Diyanet İşleri Başkanı var ki akıllara zarar! Adam kendini resmen Şeyhülislam sanıyor. Geçtiğimiz Cuma günü Düzce Akçakoca Merkez Camiinde okuduğu Cuma hutbesinde, ’Kadınların yüz, el ve ayakları hariç örtünmesi gerektiğini, kadınların gençlerin erken yaşta evlenmesi gerektiğine...’ dair bir şeyler saçmalamış. Diyanetin sınırsız bütçesiyle, saltanat süren bu hadsiz adam, Anayasamıza göre Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ’demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti’ olduğunu unutmuşa benziyor. Unuttuysan hatırlatalım Ali Erbaş! İnsanların giyimine, yaşam tarzına, kaç yaşında evleneceklerine, telkin ve tavsiye yoluyla dahi karışamazsın! Haddini bil. Burası Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti! Türkiye’de kadınlar kaç yaşında evleneceklerine kendileri karar verebilirler. Türkiye’de kadınlar, siz istiyorsunuz diye, dört duvarın arasına sıkışıp kalmazlar.”
Acaba Osmanlı’daki Meşihat’ın devamı sayılan Türkiye’deki Diyanet İşleri’ne başkan olan birisinin kendisini İdda Bayisi falan mı sanması daha doğru olurdu? Ali Erbaş Hoca tutacak kupon tavsiyesi mi vermeliydi hutbede?
Şaka bu ya! Herşeyden önce Deniz Yücel Bey’in torbacısını tebrik etme ihtiyacı oluştu bende. Nasıl bir mal satmışsın be kardeşim. Hey yavrum hey. Yani insan tiner havuzunda boyverse, bonzaiyi ekmek arasına koyup yese, eline geçen her uçucu maddeyi burnundan beynine yollasa, yine bu kafaya ulaşamaz. Neden böyle söylüyorum? Zira Deniz Yücel Bey’in yaptığı bir zamanların lastikli kanunu 163. maddenin de ötesinde birşeydir. 163. madde dahi caminin içine karışmayı hayal etmemiştir. Gerçi, o yıllarda CHP, cami dışında her yerde dinin anlatılmasını yasaklamıştır. Hatta, Bediüzzaman Hazretleri, ziyaretine gelen birisine kelime-i tevhidi izah ettiği için eziyete uğramıştır. Fakat o lanetli zamanlar bile hutbelerde dinin ahkamının söylenmesini böyle bloklamamıştır. (Belki de bloklamıştır da Zeki Kamilzade kardeşinizin hüsnüzannını katık ettiği cahilliği yanlış söylemesine sebep oluyordur.) Demek ki CHP giderek level atlamaktadır. Herhalde bir daha başa geldiğinde Tek Parti diktasını mumla aratacaktır. Allah, şerlerinden ümmet-i Muhammedi kıyamete kadar muhafaza eylesin, iktidar yüzü göstermesin.
Âmin. Bu arada... Ben işin şu tarafına da şaşırıyorum: Mustafa Kemal nasıl oluyor da kendinden önceki herşeyi sıfırlayabiliyor? Haydi, Türkiye’yi Kurtuluş Savaşını kazanan müslümanların elinden aldı, sarıklıların-çarşaflıların elinden aldı, medreselerini-tekkelerini kapattı, tapusuna ’Made in Kemal’ yazdırdı diyelim. Peki Selçuklu’nun, Osmanlı’nın vs. elinden nasıl aldı? Çünkü, bildiğiniz gibi, Türklerin Anadolu’ya gelişi, Mustafa Kemal komutasında değil, Sultan Alparslan komutasında oldu. Öncekilerin çabalarıyla, cihadlarıyla, hamiyetleriyle oldu. Belki yüzleri aşkın harbin sonucu oldu. Mustafa Kemal, Sultan Vahdettin merhumun emriyle gittiği Anadolu’da, aslında bir emanetçi iken, hanedan-ı Osman’ın altından tahtını çekti, tamam, OK. Bu kısmı tarih kitaplarından okuyoruz zaten. Peki, nasıl etti de, hâşâ, ta Hak Teala’nın da elinden çekti aldı? Mülkullahı zimmetine nasıl geçirdi?
Öyle birşey olmadı mı? Ama-fakat Deniz Yücel Bey’in konuşmasına bakar mısınız? Ne diyor: "Unuttuysan hatırlatalım Ali Erbaş! İnsanların giyimine, yaşam tarzına, kaç yaşında evleneceklerine, telkin ve tavsiye yoluyla dahi karışamazsın! Haddini bil. Burası Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti!" Ben buradan şöyle anlıyorum: Mustafa Kemal’ın kurduğu bir devlette vatandaşların nasıl yaşayacağına Allah dahi karışamaz. Herhalde dinin emrinin bildirilmesine, hele caminin içinde bildirilmesine, hele zaten bunun makamı olan hutbede bildirilmesine şu şekilde muhalefet etmek, yukarıda dikkatinizi çektiğim iddiaya işaret etmek içindir. Nedir? "Mustafa Kemal’in kurduğu bir devlette insanlara Allah bile karışamaz!" Yüzbin hâşâ ya Rabbi. Milyon kere hâşâ.
İçimizdeki CHP’lilerin hadsizlikleri yüzünden bizi azaba uğratma. Âmin. Lakin siyak-sibak ilişkisi açısından olayın gittiği yön budur. Peki, hakikaten, Mustafa Kemal’in kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nde kimsenin kılığına-kıyafetine karışılmamakta mıdır? Nerede efendim? Nereeeedeeee? Daha yakınlarda, 28 Şubat’ta, nelere nelere karışılmıştır. Tesettürlü diye kaç kızımız üniversitelerden dışarıya atılmıştır. Sarıklı-şalvarlı dolaşan kaç kişi, sırf bu şekilde sünnete riayet ettikleri için, tukaka edilmişlerdir. Bunların hepsi olmuştur Türkiye’de. Balıklardan başka herkes hatırlar. Hem daha fazlası da olmuştur. Şapka Kanunu diye dünyada eşi benzeri görülmemiş bir garabet bu ülkede uygulanmıştır. İnsanların sarıkları zorla çıkarılıp yerine şapka takılmıştır. Takmayanlar ya hapse ya kara toprağa girmiştir. Masal gibi geliyor ama yakın tarihimiz bu garipliklerin hepsini CHP diktası sayesinde yaşamıştır.
Şimdi, böyle bir mirasın mirasçısı Deniz Yücel Bey karşımıza geçiyor, hem özgürlükten dem vurup hem de hutbedeki hocanın dilindeki özgürlüğü bile alıyor. İşte, CHP’nin asl-ı hüviyeti budur arkadaşlar, unutmayın. Katranı kaynatınca şeker olmadığı gibi CHP de hiçbir ’helalleşme’ süreciyle aslından fedakârlıkta bulunmaz. Kimlik kodlarını terketmez. Onların gözünde yalnız bir Mustafa Kemal vardır. O Mustafa Kemal de sizin-bizim bildiğimiz gibi insan bir Mustafa Kemal değildir. Superman gibi, Homelander gibi, Omni Man gibi birşeydir. Kurtuluş Savaşı yalnız onunla Yunan ordusu arasında yaşanmıştır. Gözünden saçtığı ışıklarla Sakarya Meydan Muharebesi’ni kazanmış, üfleyerek oluşturduğu fırtınayla boğazda İngiliz gemilerini batırmış, sonra da uçarak Ankara’ya rakı içmek için geri dönmüştür. O yüzden de ondan sonraki herkes ’Yorgo’ olmadığı için kendisine borçludur. Hatta babaları belliyse yine Mustafa Kemal’in pelerini sayesindedir. Ya diğer müslüman askerler? Ya siperde birebir düşmanla boğuşanlar? Ya çocuklarının örtüsünü mermilere örten tesettürlü analar-kızlar? Ya cephede bile namazı terketmeyen sarıklılar? Meclisi açarken beraber dua ettiği hocalar? Milli Mücadeleye destek veren tarikatler-şeyhler? Boşverin onları. Yok onlar artık. Herşey sıfırlandı. Sadece Omni Man var, aman, Mustafa Kemal var şimdi.
Halbuki illa denilmiştir: "Bir kaleyi fetheden taburun ganimetini ve muzafferiyet ve şerefini binbaşısı alamaz..." Neden? "Çünkü enâniyeti okşar, gurura sevk eder. Kendini kapıcı iken padişah zannettirir. Hem kendi nefsine de zulmeder. Belki bir şirk-i hafîye yol açar."
İnsan yine, gözümün nuru Bediüzzaman’ın, Tesettür Risalesi yüzünden yargılandığı mahkemeye haykırdığı o cümleleri hatırlayıveriyor. Belki bugün Deniz Yücel Bey’e, onun gibi düşünenlere ve arkasındaki CHP zihniyetine yapılması gereken de bu haykırıştır: "İşte ben de adliyenin mahkemesine derim ki: Binüçyüzelli senede ve her asırda üçyüzellimilyon Müslümanların hayat-ı içtimaiyesinde kudsî ve hakiki bir düstur-u İlâhîyi, üçyüzellibin tefsirin tasdiklerine ve ittifaklarına istinaden ve binüçyüz senede geçmiş ecdadımızın itikadlarına iktidaen tefsir eden bir adamı mahkûm eden haksız bir kararı, elbette rû-yi zeminde adalet varsa, o kararı red ve bu hükmü nakzedecektir diye bağırıyorum. Bu asrın sağır kulakları dahi işitsin!" Sağır kulaklar işitecek mi peki? Ne gezeeer... Seçim zamanı yine bir ’helalleşme’ bahsi açılır. Yanaklar öpülür. Rozetler takılır. Sonra yine Türk övün, Deniz Yücel.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.