İç Karartıcı Bir Aydınlanma
Az önce iç karartıcı bir aydınlanma yaşadım. Köyde eniştemin akrabalarına misafirliğe gittik. Rakılar içildi, pirzola yenildi. Ben içmedim. Muhabbete de katılmadım. Bulgaristan’a geldiysem en azından domuz kaburgası yiyeyim ki geldiğime değsin diye düşünüyordum. Yedim de. Ama benim için o akşam hayatımda değişen sadece 3 şey vardı: ayaklarımın üşümesi, karnımın doyması ve muhabbet ederek çıkardıkları gürültünün kafamı sikmesi. Tek düşündüğüm şey eve gidip redepra alıp sıcak yatağımda uyumaktı. Ve fark ettim ki ben hep yanlış zamanda yanlış yerdeyim. Yaptığım şeylerin sonuçları hiçbir zaman bana herhangi bir tatmin vermedi şimdiye kadar. Hepsi boş, beyhude. Ben hiçbir zaman doğru yerde doğru zamanda doğru kişilerle olmadım. Yediğim domuz pirzolasından da hiçbir zevk alamadım. Yemek aslında gayet güzeldi, ama yedikten sonra ben yalnızca "karnı tok Cüneyt"ten ibarettim. Tek değişen karın tokluğumdu yani. İçtiğim içkiler ve sigara anlamsızdı. Beni değiştirmiyorlardı. Değişime sebep olmayan şey anlamsızdı çünkü. İşte o akşam insanlığımdan bir parçam eksildi. Bu eksilen şeyi "Dünyevi zevklerden sıradan insanların doğuştan sahip olduğu zevk alabilme yetisi" olarak basite indirgemek haddim değil. Çünkü bu eksilen şey, hayatım boyunca içten içe benimsemekten korktuğum, akli dengemi şu ana kadar bozulduğundan on kat daha ciddi bir biçimde bozabilecek bir şeydi. İnsanlıktan biraz daha uzaklaştım.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.