- 190 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HAYATIN GÜZEL MASALI
Hiç tükenmeyecek bir değerdir, gençlik... Gençlik sağlığı... Size yaradılıştan bahşedilmiş bir Tanrı armağanı! Hep sizinle ve böyle olacaktır! Kemikleriniz kemik olmanın hakkını verir durumda, kaslarınız gerili yay, zihniniz ve belleğiniz güçlü, yetkin... Ne kulaklarınızda işitme yitimi söz konusu, ne gözlerinizde okuma zorluğu... Hele sindirim organlarınız; yutun, taşı öğütsün! Etten kemikten değil de, robotik bir yazılımla kodlanmış bir ‘insansı’ örneğisiniz sanki. Hızlı, savaşçı, tıkır tıkır! “Yahu biraz yorulsan a, yılsan a, kardeşim!”
Ama yıllar oyununu oynar. O kıpır kıpır kaynatan enerji bataryası kırklara doğru uyarı vermeye başlar. Bir halsizlik arada, kenara çekilme ihtiyacı... “Ne oluyor, niye elim ayağım tutuk?” demeye, kendinizce bahaneler üretmeye başlarsınız. Kısacası konduramazsınız kendinize, başınıza geliverenleri: “Yemeği fazla kaçırdım, terli terli soğuk su içtim, rüzgârda kaldım; sinirlerim bozuldu, uykularım kaçtı, ondandır!” Bahane mi yok size? Üstüne üstlük yakın çevreniz de yalanınıza yalan katmada mahirdir; cesaretiniz kırılmasın, süngünüz düşmesin ister: “Ooo! Dur bakalım! Daha gençsiniz azizim. Olur olur! Zaman zaman yoklar hastalık tayfası... Bunlar da hayatın cilveleri... Enseyi karartmamak lâzım.” İçinize gizli gizli işlemeye başlayan zorluklar, fenalıklar kovulur, ötelenir böylece. Ya da siz, öyle sanırsınız!
Tabiî bu söylediklerim, kırkına kadar başınıza bir kaza, bela gelmedi; anadan sağlam, sağlıklı doğdunuz, uygun koşullarda ve düzenli beslenip büyüdünüzse... Yaşamın öyle öngörülmez riskleri, tuzakları vardır ki, zaten kırkına kadar sağlıkla geldinizse, öpün de başınıza koyun bin kez. İnsan evladı uzun sandığı ömrünün ilk beş yılını hatırlamaz bile. Ortalama ömrümüzü seksen yıl saysak, baştan beş yılını düşün hesaptan; kalır mı geriye yetmiş beş? Onun da en az on beşini sağlık sorunlarıyla ve hayhuyla tükettiniz. Bilinçle, ağız tadıyla yaşanacak, tabiî kaderde kısmette varsa, elli-altmış yıldır en kabadayı. Üstelik bu hak, fırsat size; bir kere, bir kereliğine verilmiştir.
Doğrusu ya, bütün bunları bilip de ömrünü ‘çöp’ edenleri şaşkınlıkla izlerim. O zaman aklıma geliveren gerekçe şu olur: “Demek ki ne yaşadığının, nasıl yaşadığının farkında değil. Yoksa...” Bu yargı, benim akılla sorgulamamdır. Ama yine bilirim ki; akılla yorma, sorgulama yetisi herkese bahşedilmemiş, yetkinliği herkese aynı ölçüde verilmemiştir! İşin daha vahim ve acıklı yanı ise, kendi ömrünü ‘çöp’ edenlerin bunu etrafa yaymaları, başka hayatlara da musallat olmalarıdır! Eşini öldürenlere, çocuklarını süründürenlere bakın; ne demek istediğimi anlayacaksınız. O yüzden insanlığı güdük kalmış; kalbi mühürlü, beyni paslı yaratıklardan uzak durun diyeceğim de; siz kaçsanız, kaçınsanız da, onlar sizi bulur zaten! Hayatınıza bir sebeple dokunur, bulaşır; kötülük tohumlarını saçarlar etrafınıza! Burnunuzdan getirirler hayatı!
Aman dikkat! “Allah’tan sayıları az!” demenin ferahlatıcı yanı sizi yanıltmasın, sakın. Sayıları çok olsa, “Birbirlerinden bulsunlar.” der, avunursunuz hiç değilse. Bunlar, birbirlerini iyi tanıdıkları için; iyilere, masumlara, güçsüzlere musallat olur, zarar verirler daha ziyade. Asıl kötü olan da budur! “ ‘Bir kötünün yedi mahalleye zararı vardır.’ diyen tecrübeye saygı duymalı, bunun bilinciyle hareket etmelidir.” demek isterdim, inanın. Ne yazık ki, kendilerini güçlü hissettikleri, gücü ellerine geçirdikleri anda yukarıda sözünü ettiklerimin kimseye yararı olmayacaktır, “Ba’de harâbi’l-Basra... / Basra harap olduktan sonra...”
Hey koca Yunus’a rahmet olsun! Ne güzel de demiştir özetle, dört satırda olması gereken, saygın insanlığımızı: “Ben gelmedim davi için / Benim işim sevi için / Dostun evi gönüllerdir / Gönüller yapmaya geldim.” Bunu duyup işitip de kötülüğünü dünyaya yaymaya çalışanlara ne demeli o zaman? Kanla, zulümle beslenenlere; olup bitenlere karşın kötülerin, kötülüğün değirmenine su taşıyan gizli açık vicdansızlara, şer yamaklarına... “Bana ne!” diyenlerin sayıca çokluğuna... Kötülüğün sadece yolda, yolakta karşınıza çıkıverecek bireysel bir tehdit ve tehlike olduğunu mu sanıyorsunuz yoksa? “Sakınırım, geçer!” demekle kurtulacağınızı, bir gün gelip sizi de içine almayacağını mı zannediyorsanız bu yangının? Tarih bilmiyor, tarihten ders çıkaramıyor; fena hâlde yanılıyorsunuz derim ben de size. Devam edin çekirdek çitletmeye, sakızınızı çiğneyip patlatmaya! Hayatın güzel masalı; dilerim güzel yaşanır, güzel biter adınıza. Kimlerin kafasına gökten üç elma düşer, kimler çıkar kerevetine; yaşarsak, göreceğiz. “Halep oradaysa, arşın burada!” nasıl olsa... “Görünen köy kılavuz istemez!” Ama hukukla ama zorla; dünyada iyiler ayağa kalkmadıkça, kötüler icrayı sanatlarına devam edeceklerdir, hiç şüpheniz olmasın.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.