- 172 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Mir Âlem Bir Âlem yada KAYRAK TAŞLI YOL
KAYRAK TAŞLI YOL
Berdüşt* İzzet (64)münzevi bilgenin küçük havuzunun yanında durdu. Suyun içerisinde sessizce duran küçük balıklar ve yine kendilerince renkli deviniyordu. Berdüşt İzzet, münzevi Mirâlem’in(94) sesini işitti:
"Ne görüyorsun orada Berdüşt İzzet?"
"Güzellik ve hayret!"
"Neden hayret?"
Berdüşt İzzet, havuzun yanından ayrılarak, Mir Âlem’in yanına geldi. Birlikte yürüdüler.
"Balıklar neden havada değil de, suda yaşıyorlar? Aklımda deli sorular var. Kısaca neden balık demişler bunlara?" Mirâlem:
"Mutluluğu ve düşüncenin acısını canıyla satın almış gibisin" dedi.
Birlikte eve girdiler. Berdüşt İzzet, Mir Âlem’in ardından eve girdi. Yerdeki halıda suyun üzerindeki alevlere benzeyen desenler vardı, halının üzerine oturdular. Berdüşt önce 2 fersahlık (Fersah, 12.000 adıma veya 1 saatlik yola denk geldiği kabul edilen eski ölçü birimidir. Denizcilikte kullanılan, eski Türk gemicilerinin kullandığı fakat günümüzde kullanılmayan 3 deniz miline eşit uzaklık birimi. Yaklaşık olarak 5.556 metredir.) yol yürümekten şişen ayaklarına baktı. Sonra da karşı duvardaki nar bahçesinde asılı duran meyve resimlerinin
olduğunu gördüğü çatlağa bakarak;
"Kaç yıldır burada yaşıyorsun yaşlı Mirâlem? diye sordu.
Mirâlem, "15 yaşımdan beridir burada yaşıyorum. Ben de aynen senin gibi ilim öğrenmek için bu eve, daha doğrusu yaşlı bilge Ziyaeddin’ın yanına gelmiştim. O gün bugündür burada yaşıyorum. Bu da Mehr’asuman O’nun kızı" dedi eşini göstererek.
Berdüşt, " evin hanımı mutlu yaşasın" diyerek kadını selamladı. Kadın, "sen de mutlu yaşa genç adam" dedi.
"Öyleyse bu yükseklikten çok şeyler görmüşsünüzdür." "
"Evet, Çok şeyleri gördüm ancak bir çok şeyi de görmedim" dedi ulu bilge.
"Neler görmedin mesela?" diye sordu İzzet. Mirâlem’de başını sallayarak " Görseydim ne olduğunu bilirdim zaten evlat!"
İzzet, odadaki rafın üstünde duran deri ciltli kitapları gördü.
"Epeyce kitabınız varmış?"
İçini çekerek cevapladı:
"Evet... Çok kitap, az ömür... Birkaç cildi de bana ait, kendim yazdım."
MirAlem’in renkli gözlerine baktı.
"Yazdıklarınızın adı ne diye merak ettim. Sorabilir miyim?"
" Kayrak Taşlı Yol"
Zerdüşt İzzet, içerisinden kitabın adını tekrarladı:
"Kayrak Taşlı Yol! Peki bu kayrak taşı nasıl bir taştır? Taşlığın ötesi nedir?
"Kayrak taşını bilmez misin? Çıkarken evin damına bak. Taşlığın ötesinde de var başka bir taşlık."
Halının üstündeki suyun üstündeki alevlere benzeyen desenlere baktı.
"Demek engebeli ve sonsuz bir yol hakkındadır yazdıklarınız?"
"Sonu olan bir yol bildin mi evlat? Kim dünyanın sırlarını açıklayabilmiş ki biz açıklayalım!"
Mehr’asuman elinde tepsisiyle odaya girdi, sürahi ve kadehler olan tepsiyi masaya koyup çıktı. Mirâlem sürahiyi eline alıp sordu:
"Nasıl alırsınız. 50’lik mi, yüzlük mü? Yani ağzına kadar mı, yarıya kadar mı doldurmamı istersiniz?
"Yarısına kadar olsun."
Ağzına kadar içkiyle doldurduğu kadehi uzatan Mirâlem:
"Akşam yeni başlıyor her ne kadar saat 22’yi gösterse de gece yarısından sonra kovboy filmi izlemeye sözün var"
İzzet kendi kendine, "Görülmeyeni görmemiş, duyulmayanı duymamış, tadılmayanı tatmamış, koklanmayanı koklamamış, yazılmayanı yazmamış, yazılanları da okumamış. Buradan nereleri, ne zamana dek görecek? Gözünün ve gönlünün gördüğü yere kadar herhâlde. Ve düşünceleri, belki biraz da fazlası..."dedi.
"Hiç uzun yolculuklara gittin mi peki? Başka ülkeler, başka diyarlar gördün mü?
"Yolculuğa ihtiyaç duymuyorum. Benimle olanların veya olacakların düşüncelerinde yolculuk ediyorum ben." Raftaki deri ciltli kitaplarını göstererek, "İşte bak orada duruyorlar, oğul! Yeryüzüne neşeyle mutlulukla bakmalısın. Başımızın üstünde Allah, içimizde de hem melek, hem şeytan var. (**)
(**)Türk Dil Kurumu’na göre kelimelerin anlamı:
Allah:
Semavi dinlere göre kâinatı ve kâinattaki her şeyi yaratan ve idare eden tek yüce varlık; Çalap, Tanrı, Yaradan, Oğan, Cenabıallah, Cenabıhak, Hak, Halik, Hu, Hüda, İlah, Mevla, Rab.
Şeytan:
1. isim, din bilgisi Hz. Âdem’e secde etmediği için cennetten kovulan, insanları Allah’ın emirlerine karşı kışkırtan, kötülüğe yönelten cin, iblis.
2. isim, mecaz Kötü düşünceli, kötü niyetli kimse.
3. sıfat, mecaz Çok kurnaz, uyanık (kimse).
Türk Dil Kurumu’na göre Melek kelimesinin anlamı:
1. isim, din bilgisi Tanrı ile insan arasında aracılık yaptığına ve nurdan olduğuna inanılan manevi varlık, ferişte.
2. isim, mecaz Terbiyeli, uysal kimse:
“Yanlarındaki kızlar ise sahici birer melekti.” – Sait Faik Abasıyanık
**Berdüşt: birahaneci, birahane sahibi yaşlı kimse.
NOT : İki kelimenin (kökeni ne olursa olsun) anlamdaş, yakın anlamlı veya zıt anlamlı olabilmesi için aynı anlam özelliğini taşımaları gerekir.Zıt anlamlılık ile olumsuzluk birbiriyle karıştırılmamalıdır.
YORUMLAR
gursel.ozkan
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli çerçevesinde hazırlanan ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından okulların açıldığı ilk gün bütün okullarda ilk ders olarak işlenmesi istenen “Çanakkale’den Gazze’ye Bağımsızlık Ruhu ve Vatan Sevgisi” temalı ders içeriği pedagojik ilkelerden uzak tamamen siyasal-ideolojik içerikte hazırlanmış bir içerik olarak dikkat çekmektedir. Söz konusu ders içeriğinin, öğrencilere “vatan sevgisi, yardımlaşma, adalet, özgürlük ve kardeşlik” gibi değerleri Çanakkale Savaşı ve Gazze direnişi üzerinden öğretmeyi amaçladığı iddia edilmektedir.
Eğitimde evrensel insan hakları, demokrasi, özgürlük, barış, kardeşlik, yardımlaşma gibi değerlerin temel alınması gerekmektedir. Ancak MEB’in hazırlamış olduğu bu plan, sadece ulusal ve dini değerler üzerinden şekillenen bir vatanseverlik anlayışını temel almaktadır. MEB’in müfredat değişikliğiyle öncelikli hedefinin iktidarın siyasal ideolojisinin açık ve gizli olarak öğrencilere aktarılması olduğu aşikârdır.