- 174 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
BİRKAÇ İSTANBUL
Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır.
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.
Her yerde gördüğümüz, milli duygularımızı taşıran bu mısraların şairi bir de roman yazmış. Ne okuduğum başka romanlara, ne öykülere, ne filmlere ne de dizilere benziyor.
Bir grup insanın, 93 harbinden başlayıp Milli Mücadele yıllarına kadar yaşamını konu ediyor. Romanda düzgün insan yok. Bunların hepsi birbirlerini tanıyor. Zaman zaman konaklarda toplanıp sohbetler ediyorlar ve İttihatçı oldukları anlaşılıyor. Ne var ki her biri birbirlerinin yüzüne gülüp arkadan kötüleyip duruyorlar, hatta jurnalleyip hapse düşürüyor. Kimisi Sultan Abdülhamit’le görüşürken padişah taraftarı ama başka yerde Abdülhamit’e sövüyor.
Romanda en fazla geçen kişi ki, isterseniz buna jön diyelim, diğerlerinden farkı yok. Duygusal bir sahne yok, aşk yok, milli duygular yok.
Bu jönümüz bir hukukçu ama tarih ve edebiyat dersleri de veriyor. Dostlarıyla genelevlere de gidiyorlar, kimisinin genelevden kimisinin dışarıdan dostu varken Sonra Jönümüz bir paşa kızıyla evleniyor ve zengin oluyor.
Zamanla karısıyla arası bozuluyor, başka biriyle evleniyor ama bu defa yoksullaşıyor ve eski mahallesine dönüyor. Tabi bu sırada verem de oluyor sıtma da. Kendisi hasta olduğunu kabullenemiyor ama herkes bunu biliyor.
Tüm umudu Ankara’dan gelecek bir mebusluk teklifidir. Bu teklif de bir türlü gelmiyor.
Hani şu mebusluk teklifi bekleyecek kadar vatansever (!) olan jönümüz ve diğer kişilerin yaşamları boyunca 93 Harbi, Yunanistan Savaşı, Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı oluyor. Romanda onları bu savaşların hiçbirinde göremiyoruz. Belki gitmişlerdir de romanda yazmayı unutmuştur yazarımız(!) kim bilir.
Zamanla bir cinayet olayı oluyor. Katil 17 yaşında bir delikanlı. Katilin yakınları avukat olarak jönümüzü seçiyorlar. İstekleri bu delikanlının idam cezası almasıdır. Gelin görün ki delikanlı 18’ini doldurmamış. Bunun üzerine jönümüz delikanlının yaşının 19 olduğuna mahkemeyi inandıracak yalancı şahitler tutuyor.
Mahkeme sırasında katilin avukatı, mahkemenin ona acıması için yaşamından o kadar söz ediyor ki, bizim jönümüz o delikanlının kendi gayrimeşru evladı olduğunu anlıyor. Mahkeme de idamına karar veriyor…
Bu zavallı jön infazı göremeden vefat ediyor. Bir gazetede mason locasının üyeleri olan jönümüz için ölüm ilanı yayınlanıyor. Bu ilanı okuyan imam efendi böyle dinsizlerin namazını asla kıldırmayacağını söylüyor. Ancak jönümüzün karısı imamın eline 50 lira sıkıştırınca imam efendi merhumun cenazesinde onu öyle övüyor, öyle namazında niyazında kişi olduğunu söylüyor ki bir hacı olmadığı kalıyor.
Bu arada merhum jönümüzün bir iyi haberi almaya ömrü yetmiyor, çünkü katil delikanlının idamı gerçekleşmeden af kanunu çıkıyor ve delikanlı idamdan kurtulup kürek mahkûmluğuna terfi ediyor(!)
Kadir Tozlu
13.09.2024
YORUMLAR
Süper baba, günümüze yansımalar içeren bu güzel roman özetini ilgiyle okudum. Kaleminiz daim olsun. Selam olsun...
superbaba
Saygılar...
superbaba
Değerli yorumunuz için teşekkür ederim Emine Hanım.
Saygılar...