- 340 Okunma
- 3 Yorum
- 8 Beğeni
Seni Saraylarda Yaşatacağım Anne
"Rüyasında uçan kaplumbağa gören kişi kendisine çok zor hedefler koymuş demektir. Kişi kendisine koyduğu hedeflere ulaşmak için epey çaba gösterecek ve zaman zaman bu yolda yorulup vazgeçmeye çalışacak ancak sabırlı davranır ve yolundan dönmezse başarılı olacaktır"
- Bu ne şimdi?
- Rüyamda gördüm. Bu fakirlik bitecek. Bak bu da rüyamın tabiri. Sadece biraz zaman..
"Seni saraylarda yaşatacağım anne"
En Uzun Yıl - 1984
Ali Osman ilk olarak Ok.. Şirket’inde getir götür elemanı olarak işe başladı. Şirket henüz yeni kurulmuştu. İlk üç ay hiç tam maaş alamamasına rağmen şikayet etmiyordu. Güvenilir, işini doğru dürüst yapan bir adamdı. Dolayısıyla şirket patronu ve diğer dört çalışan tarafından çok sevilmişti.
O sırada Aysel ile de nişanlanmıştı. Yani bu nişan olayını o sırada hayvancılık işiyle uğraştığı için memleketten telefonla arayan babasından öğrenmişti.
- Alo, oğlum.
- Efendim baba.
- Hani bu Bekir Çavuş’un bir kızı vardı ya Aysel.
- Evet.
- Seni onunla nişanladım. Bahara da gelip orda düğünü yaparız. Hadi hayırlısı olsun.
- Alo baba..
(Dıt dıt dıttt)
Sonradan öğrendiğim kadarıyla Ali Osman mart ayında bu kızla sadece bir defa görüşmüş ama gerçekten de inanılması zor olsa da kızı sevmiş, dahası kız da onu sevmişti. Görüşme Mecidiyeköy-Çeliktepe otobüs hattında yanında Aysel’in ablası da olmak suretiyle o onsekiz durak arasında olmuştu.
Bir gün Ali Osman işyerinde fenalaştı. Onu hastaneye bizzat şirket patronu götürdü. Doktor "akciğer kanseri, çok geç kalınmış, yazık çok da genç, üç beş gün içinde ölür bu delikanlı" diye konuşurken Ali Osman da bu konuşmaya şahit olmuş. Gerçekten de iki üç gün içerisinde baygınlıklar, öksürük ve ağrıları artmış. İşin ciddiyetini anlayan Ali Osman o gece kalan ömrünü planlamış.
"Davran Ali Osman, kelebeğin de ömrü bir gündür ama o gün kelebeğe bir ömürdür"
Benim amcam Ali Osmanla çekikmiş tek bir fotoğrafım var. Henüz bir yaşında bile değilim. Bizzat annemden dinledim.
"O gün elinde bir fotoğraf makinasıyla geldi, çok öksürüyordu, hepimizle teker teker fotoğraf çekildi. Hiç böyle birşeyden şüphe etmedik. Hatta seni başka bir sevdi o gün. Çok güzel çocuktu Ali Osman".
Aynı gün Ali Osman o zaman İstanbul Nişantaşı’nda yazıcılık görevi ile katibe olarak daha yeni işe başlamış Aysel’in yanına gitti. Bizzat yengemden dinledim. Yengem diyorum çünkü sonrasında kendisiyle çok görüştüm.
"Ali Osman bana durumu anlattı ve o gün benden ayrıldı. Bana "mutlu ol" derken bile ağlıyordu. İşte bu da benim onunla olan tek resmim".
Yine aynı gün Ali Osman işyerine de uğradı ve patron dahil olmak üzere tüm çalışanlarla vedalaşıp uzatılan parayı "artık buna gerek yok" diyerek almadan evine gitti. Ali Osman annesiyle yaşıyordu. Babası senenin yarısı memlekette yarısı İstanbuldaydı. Dedem rahmetli o gün apar topar evine gelmişti. Kendisinden dinliyoruz.
"Salondaki çekyatta yatıyordu, ağrıları artmıştı. "O’nun yerine ben ölseydim" diye düşünürken birden pencereyi açmamı istedi. Ben hava almak istedi zannettim. Pencereyi açıp yüzümü ona dönmüştüm ki o an aklıma düşen gerçek oldu. Ali Osman bana Azrail’i hem de kendi ellerimle içeri aldırmıştı".
Yıllar sonra ben ondöt yaşlarımdayken o an benim de bulunduğum dedemin gecekondusuna lüks bir araç yanaştı. Ne konuştuklarını bilmiyorum ama dedem beni de alıp birlikte o arabaya bindik. Girişinde Ok.. Holding yazan büyük bir binaya girdik. Bizi üst katlarda büyükçe bir odaya götürdüler.
"Murat Amca, ben Be.. Oka.. Rahmetli Ali Osman’ın eski patronuyum. Rahmetlinin bize büyük iyilikleri dokundu. Bizim Ali Osman’a bir borcumuz var. Kendisi rahmetli olduğundan bunu sana ödemek istiyoruz. Müsadenle kendisi için bir daire aldık. Bu da onun anahtarı. Tapusunu da ister sana ister annesine verelim".
Dedem yutkunarak sadece "annesi" diyebildi.
Rahmetli babanneme tapu ve Ali Osman Amcamla çekilmiş o tek fotoğrafı uzatılırken ona bu saray gibi evi Ali Osman’ın aldığını söylediğimizde babannem;
"Bu güzel çocuk da kim?" diyerek yaşlılık sebebiyle artan hastalığından onu tanıyamayacaktı.
YORUMLAR
Büyük çoğunluğunun kurgu olduğu hissedilse de ben bu kısmından ziyade @bayduygusal ın iç dünyasındaki yaratıcılık ki hikayenin tamamı kurguysa bu daha meziyet ifade eder çünkü Tanrı'nın yazmış olduğu kurguyu yani yaşanmış bir hikayeyi kanımca daha kolay olsa gerek. Bu bağlamda iç dünya zenginliği yetenekli bir kalem anlatısıyla sürdürülmüş olduğunu görüyorum. Bu potansiyelle daha iyi üürnler çıkacaktır. Kalemine sağlık.
bayduygusal
Yarısı gerçek diğer yarısı kurgu.
Güzel bir noktaya değinmişsiniz. Hayalgücümüzü çalıştırıyoruz nacizhane.
Nezaketinize tekrar çok teşekkür ederim.
Saygıyla..