- 160 Okunma
- 3 Yorum
- 4 Beğeni
DOĞAN GÜNE, ESEN RÜZGÂRA KARŞI YÜRÜMEK VARKEN YAZI YAZIP RİSK ALMAK!
Güzün habercisi böylesi günlerde dağların “ayazını” getiren rüzgâra karşı yürümekten büyük haz alırım. Lakin korkarım ciğerlerimi üşütüp “zatürre” olmaktan. Ve fakat o soğuk dağ rüzgarıyla mest etmek için vücudumu yine de birkaç yüz adım inat ve ısrarla yürürüm.
Bugün de alaca karanlıkta başlayan yürüyüşüm saat altı sularında ağabeyim Gürsel Özkan’ın “görüntülü” cep telefonu aramasına değin risksiz devam ediyordu. Hal, hatır, iyi gün dilekleri faslından sonra kedisinin bugünün yazısını yazmakla meşgul olduğunu, yazım iş bittikten sonra yürüyüşe çıkacağını belirtip “sen de yazmalısın” demez mi? Yazma eylemi hakkında ister istemez düşünmeye başladım.
Bu satırların yazarı kesintisiz 2005 ten 2018 yılına kadar düşüncelerini, izlenimlerini, hayata dair hemen her konuda börtü böceğe varana değin yazı üretip yerel ve ulusal gazeteler dahil olmak üzere yazıları neşredilen ve yazılarından ötürü sürgünden tutunda hapsedilmeleri deneyimleyen birisidir. Ah Ağabey ahh.! Risk Al diyorsun farkında olmadan. Külleri üzerinden at kor yeniden alevlensin diyorsun. Korkarım. Korkarım lakin yazarım.
Rutinin dışına çıkmak insanı genelde korkutur. Ev, iş, çevre, siyaset ritmi rutinin dışına çıktı mı? Korku tamtamları tam gaz çalmaya başlar. Gökyüzündeki bulutları, yeni doğmuş dolunayı seyretmenin zevkini unutturur insana. Hâlbuki binlerce yıllık insanlık tarihi aya türlü türlü anlamlar yüklemiş, ona ulaşmak için on binlerce yıllık uğraş vermiş ve 20. Yüz yılın 1969 senesinde büyük “riskler” alarak bu muradına ere bilmiştir.
Bazen kendimi “aynı şeye bakarak bu kadar farklı sonuçlar çıkarmamız üzerine düşünürken bulurum” zaman zaman. Yine böyle oldu. Yazı yazmak fiilinden bu kadar farklı sonuçlar çıkarmamız hayret vericiydi. Amma velakin bir de klişe yanıtım vardır böylesi anlarım için: “Aynı sudan içen ben değiştiğime göre, o niye değişmesin ki?”. Dedim ya dağın serinliğini getiren rüzgâra karşı yürümekten büyük haz alırım. Lakin “zatürre riski var.”
Kendi korkularımın esiri olmamak için, şimdi çok yavan görünen bu cevapla hesaplaşmam gerektiğini hissettim. Geçtim klavyenin başına başladım yazmaya. Tuşladığım ilk sözcükler Niye değişsin ki? İnsan soyu. Ufku kadar bir dünyada yaşıyorsa insan ve fakat ufku kadar küçük dünyasında yaşamaktan mutluysa, niye riske atsın ki, büyüterek dünyasını? Oldu. Bu daha büyük bir risk değil mi? İnandığın, değer verdiğin şeyler, yaşamının bir aşamasında, büyük ihtimalle de, yaşamının büyük bir kısmını geride bıraktıktan sonra yıkılıyorsa.
Hangisi risk? Kafandaki soru işaretlerini doğmadan bir kasaya kilitleyip sızmaması için TV’ye bakmak yâda lıkır lıkır içmek mi? Yoksa seni nereye götürürse götürsün sorularının cevabını aramak mı?
Sahiden, hangisi risk? Vuslatın aşkı öldüreceğine inanan bir derviş ruhu mu? Bu platoniklikle bağını koparıp reddedilme pahasına aşkın ilan edilmesi mi? Delisi olan mı? Ölüsü olan mı? Sadece yürümek isteyen mi? Bir yere varmak isteyen mi? Kaybettiğini bile bilememek daha büyük bir risk değil mi?
İşçi Sınıfının büyük şairi Brechtle ile bağlayayım yazımı.; Risk almak istemeyenlere ; usta şu dizelerle sesleniyor. “Duyduğuma göre, / hiçbir şey yapmak istemem demişsiniz./ Siz bir milyonersiniz öyleyse” Ve gülümsüyor şöyle bıyık altından; “Korkunuz yok geleceğinizden, / pırıl pırıl önünüz, aydınlık. / Ne güzel kader hazırlamış ananız babanız size, / takılmayacak ayaklarınız hiçbir taşa / Kalın isterseniz olduğunuz gibi, / ne olacak riski göze alıp öğreneceksiniz de.”
Doğrusu değil kitap, haftalık, günlük gazete internet sitesinde yer alan yazıları okuma biçimleri konusundaki izlenimlerim beni, bizde de Brecht’in dediği türden epey milyoner mevcut diye düşündürüyor ister istemez. Ama yine “Değişmeyen şey yok/ Başla istersen yeniden/ istersen son nefesinde” diyen de aynı Brecht’tir. Ve değişmeyen, düzen tarafından dönüştürülecektir. Birey olmaktan çıkmak, düşünmemeyi haz haline getirmiş biat etmeye hazır kalabalığa karışmak ve kullaşmak demektir bu. Seçimde Riskte bizimdir.
Göksel Rıza Özkan
Eğitim Emekçisi
YORUMLAR
zaman içinde sanki adımlar ağırlaşsa da usta
ve ta 15'ler de kendi yanlışlarınla bir yola çıkıp
ve ülke, iktidar, sarmallar derken
üstüne " sevda" denen yolculuklarda da başarılı olamamışken
ve bu arada Evren denen geberip daha ayağının altında sızıları dururken
ve saymayım gelip gidenleri bildiğinizden,
yaş bunca zamana gelip, elde de bir şey olmayınca hain bir düşünceniz yüzünden ( sol diyelim) :)) değil güne, esen rüzgara karşı yürümek, yada yazmak , günahsa ya da her neyse işerim bile:)
ne güzeldi, eyvallah.