- 163 Okunma
- 2 Yorum
- 7 Beğeni
Çocukluğum
Çocukluğumun geçtiği yer Ankara,
Başın Evleri’n de, gece kondu evimiz vardı.
Annem süt tozuyla yoğurt mayalardı.
İspirtolu ocağımız vardı, kokusu ta dışarıdan gelirdi ispirto kokusu.
Annem beyaz pilav yapıyor zannedip çok seviniyorduk.
Çoğumuz bilir beyaz pilavı?
Annem etliklerde ki , pazara giderdi komşu kadınlar ile birlikte.
Biz kardeşim ile birlikte evde kalırdık.
Çünkü annem bize gostil alacağını söylerdi.
Gostilin ne olduğunu bilmediğimiz için kardeşim ile birlikte merakla Gostilin gelmesini beklerdik ve zaman sonra Annem elinde pazar fileleriyle kapıdan içeriye girdiğinde,
Nihayetinde fileden Gostil çıktığında ve bizde büyük bir hayal kırıklığı.
Çünkü annemin Gostil dediği şeyin PATATES olduğunu görünce hayal kırıklığına uğramıştık.
Annem gönlümüzü almak için elimize kağıt para verdi .
Şu an hatırlamıyorum ne kadar olduğunu?
Kardeşimin elinden aldım ikiye böldüm kağıt parayı.
Daima adil ve adaletli bir insan olarak, kardeşim ile eşit paraya sahiptik artık.
Mahalle bakkalına verdik iki parça yırtılmış parayı ve leblebi tozu , şemsiyeli şeker ve gazoz almıştık.
Annem dışarıda elimizde bir şeyler yememize izin vermediği için evde sofra bezi üzerine oturup yerdik.
Kardeşim benim için çok önemliydi.
Elini asla bırakmazdım.
Korkuyordum çocuk aklımla ya kardeşimi çingeneler çalarsa veya kaybolursa diye elini asla bırakmazdım.
Sonra büyüdükçe anladım ki, abla olmak güçsüzsen de güçlü olmak demekmiş.
Daha sonra çocukların oluyor ve onlar için de güçlü görünmek zorunda olduğunu anlalıyor insan.
En son bu duyguyu tekrar tattım.
Annemin hastalandığın da.
Çünkü o zaman ben de, çok hastaydım ve güçlü görünmek zorunda kalmıştım.
Anneme güç vermek için.
Yaşam da benim de başıma hiç bir şey gelmeyecek dememeli insan.
İnsanoğlunun başına her şey gelebilir?
Ve her şey gelip geçici bu dünyada, hiç bir şey kalıcı değil.
Tıpkı acılar gibi.
Karacakız Emi Öztürk