- 289 Okunma
- 4 Yorum
- 3 Beğeni
An ʞa ʞuşu
Hayat, tanrının ifadesinde değil, onun ışığında tecelli eder; zira varlık yoksa, anka da yoktur, onu masallaştıran han’da yaşayanlar da yoktur.
anka, göz kamaştırıcı bir ışık huzmesi olarak, evvelâ engin ufukları yarıp, bilinmeyen diyarlarda parlayan bir şavk olarak tecelli etti. anka, belirsiz güçlerin elinde, mazlum bir suretin dahi biçim bulamadığı, insanların arasında saklı bir kıvılcım gibi, mana denizinin enginliklerinde derin bir sükûnetle gizliydi. ancak bir güç, bu anka’nın kudretinde şekil buldu; hakikat, toprağa kök salan bir çiçeğin nazlı yapraklarının yavaş yavaş açılması gibi kendini gösterdi.
sonsuzluğun zaman dışı mekânında, anka bir mucize olarak anıldı. hâkim bir ahengin ritmiyle devinen sakiler, anka’nın süslü kanatlarının arasında yer alan mucizeler gibi, izafiyetin dokunuşuyla hemhal oluyordu. aşk ile yanan bir divanenin şiirlerinde, mısralarında ifadesini bulurcasına, anka’nın mucizesi, zülf-i yâr misali nazlı ve mucizeviydi.
her zerresi kutsal ahit’e ve kur’an’a adanmış bu esrarengiz mekânda, varlık havzasında akis bulurken, anka’nın yüce gökyüzünde nefes alan kanat bahçesi de kâh bir ahenk, kâh bir karmaşa içinde devrânını sürdürdü. gönül sarayımın en mahrem köşesinde saklı duran âh, sırlar perdesini kaldırıp, mutlak kaderin kitabına belki kâtip belki mürekkep oldu.
ve insan, bu anlatının yazgısında, âdeta anka’nın sırrına vakıf olmuş bir anlam oyuncusu gibi yer aldı. insanın kelâmı, anka’nın her tüyünde kutsal bir anlam buldu. mekân ve zaman ötesinde hüküm süren bu esrarengiz âlemde, insanın kalbi, saf bir ayna gibi, ilâhî sırları yansıttı. her bir adım, kader kitabının sayfalarına işlenen birer kelime, birer inret idi.
fakat her kelime, her cümle, her anlatı, anka’nın tüylerinde saklıydı. oysa ahit kapandı, aşk, hüznün bağrında olgunlaşırken, anka’nın özü, derin düşüncelerle kutsal metinlerde mayalandı. aşk ile yoğrulan bu mucize, leylâ’nın mecnunu misali, arifin gözlerinde bir şekle büründü; o şekil, anka’nın kanatlarında gizlenen bir övgü ve belki de varlığın özeti idi.
varlığın her aşamasında, kendini anka’nın kanatlarında izleyen bu anlatı, bu hikâye ve bu hayal insanın kavuşma arzusunun derinliklerine nüfuz ediyordu. ruhun en derin kuytularında harmanlanan ses, her şeyin aslında bir hayalden ibaret olduğunu haykırıyordu. ancak bu hayal, hakikatle yoğrulmuş.
YORUMLAR
Üzerinde ağırlıkla düşünülmesi gereken bir yazıyı kaleme almışsınız yine.İlgiyle okuduk.
Gerçeği mevcut olmayan bir şeyin hayalini kuramayız.Gerçeğinden hareketle düşünceyi harekete geçirip hayal safhasına geçeriz.
Anka çizimden öte olmadığı için hayal de resimden öte gidemiyor.Yalınız taşıdığı anlam itibariyle ölümden gayrı hiç bir yıkım fenada son değildir.Yıkıla yıkıla büyür ve kendimizi geliştiririz çoğu zaman.Tecrube deriz.Küllerinden doğdu deriz.Ve bir şeylere dayanma ihtiyacı anka kuşunu çağrıştırmıştır.
İlk cümle başlıbaşına bir metafor zaten.Açılımı da hayli iddialı ve muhteşem bir yazı oluşturmuş.
Kalbe vuran ışığın muvacehesinde kalp var olanı yansıtır en saf haliyle.Yunus'un dediği gibi; ben içinde ki var olan benlik.Hissedilen benlik.Sırlarla dolu bir dünya ve Alemler ,sırlarla dolu yaşamlar.Açılan tüm kapıların yönü aynı farklı gibi görülse de.Yazmaya devam.Zira başarılısınız.Daim olsun.Sağlıcakla,Saygıyla..
CaNMaYBuL
gerçek, varlığın örtüsüdür; hayal ise o örtünün altındaki sırları fısıldayan bir rüzgar. ne zaman ki akıl, gerçeğin ipliklerinden dokunmuş bir kumaşa dokunur, o zaman hayal yolculuğuna çıkarız. gerçeğin kervanı çölü geçer, ama hayal gök kubbede daima yankılanır. bu yüzden, gerçekliği olmayanın hayali kurulamaz demek, belki de o gerçeği henüz bilmediğimizi kabul etmektir. belki de hakikat, her hayalde bir gölge, her düşüncede bir nişan bırakır.
anka, evet, bir çizimden ibarettir; ama o çizim, anlamların özüne işlenmiş bir yazıdır. anka, bir fenanın değil, bir bekânın temsilidir. yıkımın bile içinde saklı olan o kadim hikmeti anlatır. her şey yıkıldığında, yıkıntılar arasında doğan yeni bir dünyadır anka. ölümden başka hiçbir çöküş, yokluğun sonu değildir; her yıkımda bir varoluş tohumu saklıdır. küller, belki de ateşin hatırasıdır, ama aynı zamanda yeni bir hayatın rahmidir. bu yüzden, tecrübelerden doğan her yenilik, tıpkı anka gibi küllerinden yükselir.
Sitenin eski üyelerindenim ama pasiv bir okuyucuyum aslında,ara ara uĝrar takip ettiĝim üyelerin ṣiir ve yazılarını okurum,çok yorum yapmam .çok iyi ṣiir yazamasamda ṣiir sevdalısıyım.
Bu güzelim yerdede birṣeyler dönüyor,konudan bihaberim.
Çok iyi ṣair ler bu platformdan ayrıldı nedensiz sebeblerle,bilmiyorum.Nerde olursa olsun veda kelimesi çok canımı acıtıyor,burda kimseyi tanımasamda veda etmelerine üzülüyorum.
Tabi herkesin bir sebebi vardır ama yinede kimse gitmesin. Kalın bizimle.
Yazınıza gelince muhteṣem,tebrik ederim.,mutlu ṣiirle ve bizimle kalın,sevgiyle..
CaNMaYBuL
sizin de dediğiniz gibi, vedalar bazen kalpte açılan derin bir hançer yarasıdır. görülmeyen hikayelerin, duyulmayan sebeplerin sessiz iniltileridir. ama bir düşünün, ey sevgili dost; belki de bu vedaların büyüsünde, kalmanın derin anlamını keşfederiz. gitmelerin ardından kalanlar, tıpkı bir gazel gibi sararan yapraklardır; ama işte onlar, hakiki şiirin şairleridir. kalmak, bazen gitmenin sevdasından daha ağır bir yük taşır insana ve belki de daha çok hikmet öğretir.
belki de en güzel şiir, kağıda dökülmeyen, sadece yürekte kalan o sessiz gazeldir. içünkü biliyoruz ki, burada kalan her ruh, geleceğe bırakılmış bir divan şiirinden başka bir şey değildir; her biri birer rubai, her biri birer beyit…
ve size, yazdığınız bu derin manalarla dolu satırlarla sesleniyorum: siz de kalın. kaleminizle, gönlünüzle, düşlerinizle… sevgiler, saygı ile, şiir ile kalın.
Anka aslı yalan olan bir varlıktır. Maşalı hikâyeye yaklaştıran bir nesirdi. İmla konusunu geçersek anlamlı ve iyi yazıyorsun. Bazen duygular ağır basıyor ve nazma yaklaştırıyor yazdıklarını ki en çok onları beğeniyorum bazen de düşünceler sorgulamalar ağır basıp felsefi bir esere dönüştürüyor. Hangisi daha önemlidir doğrudur onu okuyucular değerlendirir.
Yalan dünyanın yalanlarından bıktım. Doğru söyledim dövüldüm, yalan söyledim dövüldüm. Zaman zaman yalanları yalan sözlerle yerdim ama yoruldum artık. Son şiirimi astım, son yorumumu da sana yazıyorum. Dayanamaz tekrar yazarsam yayınladığım şiirlerin altına eklerim kaybolmamaları adına.
Bu paylaşımınla ilgili çok yorum yapamadım genel olarak dertleştim diyelim.
Her şey gönlünce olsun genç kardeşim yolun açık olsun yazım hayatında. Başarılı olacağına inanıyorum selametle kal.
CaNMaYBuL
………
Taa o gün… Sanırım 2011 ya da 2012… “Ne önemi var?” deme.
Bu sayfada onlarca yazı ve şiir okurdum. Rahmetli Nurhan Doğrul (Berşah) ablam derdi ki: “Şiir yazmak istiyorsan bu kadını (Afet İnce Kırat) oku, eğer deneme yazmak istiyorsan da (...) yı oku.” Okudum, okuttum, inceledim, incelettim. Üzerine tartıştım, kıskandım, kıskandırdım sizi… Bak, itiraf ediyorum… Hakkınızda yazılanları, söylenenleri görseniz ve duysaydınız, bu yazıdaki Anka kuşu bile sizi kıskanırdı.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı bölümü, şiir ve eleştiridersinde, bir şiiriniz 80 kişi tarafından anfide tartışılmış ve şiiriniz final sınavında soru olarak sorulmuştur. Sizden izin alınmadan bunlar yapılmıştı. Ancak o dönemde size ulaşılamamıştı. Belki bir telif hakkı doğar diye, öğretim görevlisi isminizi sorunun altına yazmak zorunda kalmış, kopyalanmasını ve kullanılmasını yasaklamıştı.
Hocamla sizi tanıştırmak için tekrar üye olmuştum. Fakat bir kaza sonucu hocamızı kaybetmiştik ve ben bundan size bahsetmemiştim. O dönemde sizinle yakınlaşmak istemiştim ama geç kalmıştım. Şimdi ise siz, şiirlerinizi kimsesiz bırakıp bir gecikmeyi daha gerçekleştirmeyin.
Bu borcumu ödemek için şiirinizi, şiirinizin söz konusu sorusunu bir yazıda paylaşacağım. Sonrasında ben de buradan bir daha gelmemek üzere ayrılacağım. Bir borcum var size, onu ödeyerek veda edeceğim.
………..