- 369 Okunma
- 8 Yorum
- 7 Beğeni
Var mı Buz Gibi Soğuk Sudan İçen
Yedi sekiz yaşlarındayım. Yaz tatiline girmiştik. Birgün ev sahibimizin oğlunun o dikişli futbol topuna özenip babamdan bana bir top almasını istedim.
O zamanlar bizim için biraz pahalı bir istekti. Tabi işçi babam sadece "bakarız" diyebildi. Ben de yine sadece bu tek kelimelik cümleden bu isteğimin de diğerleri gibi gerçekleşmeyeceğini anlamıştım.
Babam bir lokantada bulaşıkçılık yapıyordu. Hiç abartısız günde ondört saat çalışırdı. Akşamları eve geldiğinde artık ayakları tutmaz ve elleri paramparça halde olurdu. Anam kadın da garibim bir leğende onun ayaklarını yıkar ellerine merhemler sürerdi.
Çok defalar babamın ayaklarındaki nasırları bir jiletle temizlediğine şahit olmuştum.
Cumartesi günleri tam da bizim sokağın içinden geçen bir pazar kurulurdu. Ben kapımızın önünce merdivenlere oturup kollarımı da dirseklerimden çeneme dayamış u’mutsuz bir şekilde oturuyordum.
Birden aklıma bir fikir geldi. Hemen eve girip mutfağa koştum. Anneme belli etmeden buzdolabındaki bir cam şişe suyu ve bir de cam bardak alıp pazarın içine girdim.
"Var mı buz gibi soğuk sudan içen"..
Yaz sıcağında hemen o şişe suyu bardak bardak satmıştım. Belki de eli yüzü düzgün bir çocuk olmamdan dolayı istemese de içiyordu insanlar. Çünkü bahşiş de veriyorlardı.
İlk şişe sudan sonra buzluktaki buzları da kırıp şişeye doldurarak satmaya başlamıştım. O gün belki yirmi şişe suyu bardak bardak sattım.
Akşama doğru mahalle bakkalında paramı da bütünletmiştim. Sonunda kırtasiyeye gidip o camekanın üstünde bir fileye bağlı hem de dikişli sarı lacivert topu alabildim.
O ilk anlarda topu yere bile değdirmedim. Kucağıma alıp mutlu mutlu eve doğru yürüyordum. Bir taraftan da her hafta bu pazarda su satsam diğer isteklerimi de alabileceğimi düşünüyordum. Hatta belki o uzaktan kumandalı arabayı bile!
Bütün bunlar olurken saat epey ilerlemişti. Eve geldiğimde ilk fırçayı annemden yedim. Sonra salona girdiğimde kucağımdaki topla babamın yanına doğru koştum.
Henüz hiçbirşey diyemeden babam bana sert bir tokat attı. Kulağım uzun süre çınladı. Pazarda beni gören komşulardan herşeyi öğrenmişler. Kucağımdaki futbol topunu keserken bile söyleniyordu.
"Sen pazarda su sat diye mi bütün gün çalışıyorum ben"..
Defalarca doktorlara gitmemize rağmen sol kulağımdaki o çınlama geçmediği gibi artarak devam etti. Sonunda sol kulağımdan duyma yetimi de kaybettim.
Bu esnada babamın kendi parasıyla aldığı o yeni dikişli futbol topunu da istemeyerek geri ona uzattım.
Bir daha babamdan birşey istemedim.
Yaklaşık bir sene sonra bir olay daha yaşandı. Benden sekiz yaş büyük ablam o pazar günü arkadaşlarıyla gittiği sinemadan eve bir saat geç geldi.
Bu bizim aile için büyük meseleydi. Babam evin içinde dört dönüyordu. Olacakları az buçuk tahmin ediyordum.
Ablam hızlı adımlarla içeri girdi. Belki trafik belki başka birşey. Bu sahneyi çok iyi biliyordum. Daha konuşmasına fırsat vermeden babam küfürlere başlamış ve tam elini kaldırmıştı ki ani bir refleksle onun önüne atlayıp gömleğinden çekiştirdim.
"Vuracaksan bana vur. Bak hala bir kulağım duyuyor ama ben artık seni duymak istemiyorum!"
/ve ben ömrümde ilk kez o gün babamın ağlayarak ayaklarımıza kapandığını gördüm..
YORUMLAR
bayduygusal
Zor bir durum.
Düzelir inşallah.
...
Hayat!
Bazı ailelerde sahileri yaşandı/yaşanıyor ve yaşanacak maalesef...
Keşke onların da sonunda böyle bir ibare olabilseydi de, bu karanlık anılar maraz diye nüksetmeseydi yetişkinlikte...
Kaleminize sağlık, çok beğendim.
bayduygusal
Selam, sevgi ve saygılarımla.
Can acıtan müthiş bir aile dramı...
Siz kurgu olduğunu söylüyorsunuz, iyi ki, diyeceğim. Ama biliyoruz ki gerçek hayatta da buna benzer ilişkiler hep vardı ve hala da var olduğuna inanıyorum.
Paradoksal olan, işçi babanın ağır koşullarında yaşadıklarını anlıyoruz, fakat aynı zamanda, çocuklarına yaptıklarını da affedemiyoruz...
Sonuçta herkes hem fiziksel hem de mental olarak acı çekmekte ve çektirmekte...
Kullandığınız dil ve üslup yalın ve akıcı. Çok beğendim.
Çok kutlarım, Bayduygusal
Saygımla.
bayduygusal
Yazmaya başlarken ilk cümleden sonra nasıl giderse oraya yöneliyorum. Dolayısıyla herşey kurgu merak etmeyin :-)
Saygılar.
Bir yanım bu yazının bi kurgudan ibaret olmasını dilerken, öteki yanım geçmişin tülünü kaldırıp eskileri hatırlıyor...üzücü şeyler, biz değil, bizden öncekiler...annem, babam ve eski nesile uzanan acıklı koca bir soyağacı...
yarasız çocuklar yetiştirmek nasip olsun herkese...
bayduygusal
-hatta tüm yazılarım gibi.
Birgün Bergen'e sormuşlar. "Arabesk şarkılarınız insanları depresyona sürüklüyor, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz" diye.
Bergen "ben çöpe attıklarımı söyleseydim intiharlar başlardı" demiş.
Bir de yazamadıklarımız var tabi.
Saygılar.
Gule
Saygılar.
Öfkeye yenik düşmek böyle bir şey işte.Empati devre dışı kalıyor Sonu pişmanlık.Oysa ebeveynler her şeyi çocukları için yaptıklarını söylerler.İçim parçalandı.Başarılı bir yazım.Dilerim okuyanlara iyi bir örnek olur.Bol olsun okuyanları.
Sağlıcakla.Saygıyla.
bayduygusal
-hatta bazen peynirden zeytinden..
Saygılar.