- 140 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
SOSYO KÜLTÜREL BOZULMA BİR MİLLİ GÜVENLİK SORUNUDUR
Bir milleti millet yapan ve yüce kılan değerleri ve inancıdır. Bu değerleri yaşadığı oranda yücelir, terk ettiği oranda da alçalır ya da tarih sahnesinden silinir. Milletimize cepheden yapılan düşman saldırıları zayıf dahi olsak amacına ulaşamamış tam tersine milletimizi diri tutmuştur. Ama ne zaman ki cephede silah tutan elin iradesini çözmeye yönelik ve ne zaman ki toplumu ayakta tutan aileye yönelik kurulan tuzaklar işletilmeye başlamışsa düşman kendi namına puan kazanmaya bizi de geriletmeye başlamıştır. Karşısına dikilen Seyyid Onbaşılarla, Nene Hatunlarla, kara Fatmalarla başa çıkamayan millet düşmanları şimdi onların çocuklarına yöntem değiştirerek düşmanlıklarına devam etmektedirler.
‘TÜRKLERİ YENMEK İÇİN ELLERİNDEN KUR’AN’I ALMAK GEREK’
Vaktiyle Lordlar kamerasında dönemin İngiliz Başbakanlık koltuğunda oturan Gladstone; ‘Türklerin elinde bu kitap (Kur’an’ı Kerim) oldukça onları yenmemiz mümkün değildir, onları yenmemiz için bu kitabı ellerinden almamız gerekiyor’ ifadesini durduk yerde boşuna kullanmamıştır. Ya da 150 yıl önce Patrikhanede ders notları arasına Türk ailesi, gençliği ve din adamlarından tutun da tüccarına varana kadar nasıl ahlaken yozlaştırılacağına dair sinsi planlar tesadüfen sokulmamıştır. Millet düşmanlarının bu ihanet planları örneklerini çoğaltmamız mümkündür. Üzülerek ifade etmem gerekirse maalesef millet düşmanları kesintisiz bir şekilde bu planları uyguladılar ve çok mesafe aldılar, biz ise hep irtifa kaybetmeye devam ettik ve ediyoruz. Milleti ayakta tutan destek payandaları bir bir kırılıyor. Durum vahim, durum acil, durum içler acısı. İşte sokaklarımızın hali, işte düğünlerimiz, işte ticaretimiz ve işte her alanda bozulan, yozlaşan sosyal yapımız.
SOSYO KÜLTÜREL BOZULMA NEDEN BİR MİLLİ GÜVENLİK SORUNU
Devletimiz milletimize yönelik ister askeri ister siyasi ve ister ekonomik saldırılar karşısında nasıl ki her zaman tedbir almışsa milletimizin bekasını tehdit eden her tehdide karşı tedbir almakla görevlidir. Devletimizi ve milletimizi yıkmaya yönelik her tehdit adı ve şekli ne olursa olsun bir tehlikedir ve tedbir almak hayati önem taşır. Eğer bu tehdit milletimizi millet yapan değerlerimizi yok etmeye yönelik ahlaki ve manevi yozlaşma ise bu tehdide yönelikte tedbir almalıdır ve işte bu yüzden bir milli güvenlik sorunu olarak ahlaki yozlaşmayı ele almak gerekir. Toplumun her kesiminden insanların bu ahlaki yozlaşmadan rahatsızlık duyduğundan şüphem yok ancak yapılacaklara dair gayret konusunda yetersiziz.
Ahlaki ve manevi yozlaşmaya karşı mücadelede Devletimiz, Diyanet işleri Başkanlığı, Aile Bakanlığı, RTÜK ve bu meselelerle dertlenen ve yapabileceği bir şey olan her kurum ve bireyin yapacakları elbette var.
Şöyle ki;
Devletimiz, konuya dair tespit ve mücadeleye yönelik tıpkı pandemi döneminde kurulan Koronavirüs Bilim Kurulu gibi akil insanlardan, din ve ilim adamlarından oluşan Ahlak ve Maneviyat Kurulu kurarak ve kurulun vereceği tavsiye kararlarına göre mücadeleyi başlatabilir. Ayrıca ekonomideki üretim ve istihdam artırmaya yönelik teşvik uygulamaları vakıfların, üniversitelerin ve STK”ların milli ve manevi değerlerin korunması ve geliştirilmesi için hazırlanan uygun projeler içinde yapılabilir. Böylelikle bu kurumlar bir iyilik yarışıda başlatmış olacaklardır.
Diyanet işleri Başkanlığı ise aile hekimliği uygulaması sistematik yapısında olduğu gibi “aile hocası, aile rehberi, manevi danışmanı” gibi isimlendirilmiş projelerle ailelere ulaşıp ailelerin ihtiyaç duyduğu milli ve manevi değerler konusunda katkı sağlayabilir.
Aile Bakanlığı da ekran yüzü olan tanınmış kişilerden mazisi temiz olanları seçerek onlarla sosyal medyada ‘Müstehcenlik, teşhircilik modernlik değil ilkelliktir. Ailene sahip çık, aileni koru’ gibi spot cümlelerle kampanyalar düzenleyebilir. Yine sosyal davranış uzmanlarının önereceği destek ve kampanyalar düzenleyebilir.
Elbette RTÜK de önemli görevler üstlenebilir Çok net ve tavizsiz bir şekilde ahlaki ve manevi değerlere saldıran ahlaksızlığı ve maneviyatsızlığı teşvik eden dizilere asla yayın hakkı vermemelidir, yayınlanmadan önce RTÜK onayı zorunlu olmalıdır.
Biz vatandaşlara gelince ise ailemizi ve kendimizi manevi ve ahlaki yönden bilgilendirecek kitap, yayın ve kişilerden istifade ederek salih ve saliha bir mümin olma çabamızı çocuk ve yetişkin olarak bir ömür boyu devam ettirmek zorundayız. Doğruya inanmak ve inancımızı dosdoğru, tavizsiz yaşamak. Çağın kirleriyle kirlenmek yerine çağın kirlerini temizleyecek inanış ve yaşantıda olmak bizim dünya ve ahiret menfaatimiz için lazım olandır.
YORUMLAR
Sayın BAŞOĞLU, güzel bir makale değerindeki yazınızı kapsadığı başlık önemine binaen dikkat ve özenle okudum. Yaşım itibâriyle (belki de) dedeniz yaşındayım;bu konuların içinde ve Millî vasıflı her derneğin ta içinde ve kuruluşunda bir ömür sürdüren, hâlâ bu duygu ve düşünceleri yüreğinde yaşatan, ömrünün amaçları olarak kabul eden bir naçiz yaşlı kişi olarak bildiğim ve düşündüğüm o kadar çok şey var ki; ancak bunları fiiliyata koyma güç ve kavlinden bu güne kadar sahipsizlik duyduğum, hattâ karşılık bulamadığım hiç bir devre rastlamadım. Bugün görüyorum ki Devlet'e hakim olan zihniyet, tam tersi gibi gözükmek istemesine rağmen, karşı çıktığımız konuların tümüne Millî (Türklük) ahlâkımızı (gizli-açık) yıkma gayreti içinde ısrarla devam ediyor. Maalesef artık Üniversite ortamlarında ve basın alanında ne bir Necip Fazıl, Ahmet Kabaklı, Necdet Sevinç, Prof.Dr. Musfata Kafalı, Prof Dr. İbrahim Kafesoğlu, İlhan Egemen Darendelioğlu, Sosyoloğ Prof.Dr. Erol Güngör, Mertçe Yazan A. Rahim Balcıoğlu, Prof.Dr.Turan Yazgan, Prof.Dr. Necmettin Hacıemioğlu daha sayabileceğim millî ruh ve ahlâkı doyurucu yazar, çizer okur yazarlar tahifesi de rahmeti rahmana kavuşarak ömürlerini tamamladılar. Bu günler ise; bu görüş ve ahlâk yapısıyla hep mücadele edegelen ve zamanla devletin tamamını işgal etmek cüretini gösteren kişilerin, bilgisiz koca bir milleti (sözde)din borbardumanına tâbi tutarak, ve aynen Karl Marks'ın söylediği biçimde dîni afyolaştırarak sunumları sonucu bu günki durumlara düşürdüler. Bundan sonrası zor dostum; ancak imkânsız değil. Genç beyinlere ve de kalmışsa şayet, Millî vasıflı sosyoloğları artık hayli zor günler bekliyor. Rab'bim böyle azim bir davayı yüklenme gayretine gireceklere güç ve kolaylıklar versin. Selam ve saygılarla... Enver Özçağlayan (Aksakal)