- 410 Okunma
- 8 Yorum
- 12 Beğeni
Bir Vazo Meselesi
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Balat’da bir arkadaşımla o renkli evlerin bulunduğu sokakları gezdikten sonra bir antikacıya girdik. Hani bir eskici satsa yüzüne bakmayacağımız türden eski eşyalarla dolu içerisi.
Arkadaşım belki yirmi yıl öncesine ait ederi şimdikinin en az on katı olan üç yerinden çatlak bir vazoyu inceliyordu. İstemsizce gülmüşüm.
Tabi isminin sonradan Kirkor olduğunu öğreneceğim o dükkan sahibi ihtiyar bu fırsatı kaçırmadı.
- Neden güldün evlat? Komik birşey mi var!
- Bu vazo. Kırılmaz mı acaba?
- Elbet kırılır lakin geri yerine gelmişliği vardır.
- Anlamadım..
İhtiyar o malum sözü etti.
- Sen şimdi içinden diyorsun ki "eskici bu vazoyu bağıra çağıra satamaz lakin biz aynı vazoyu almak için koşa koşa buraya geliyoruz". Oysa bu vazo diğerlerine benzemez.
/ve bizi karşısına alıp anlatmaya başladı..
Bizim buralarda eskiden bir Agop vardı. Çok sinirli ve değişik bir adamdı. Herkes ondan korkardı. Bir gün duyduk ki bizim Agop’un karısı evden kaçmış. Tabi Agop deliye döndü. Mahalleli de onu her gördüğünde kendilerine sarmasın diye köşe bucak kaçardı. Baktık ki bu iş böyle yürümeyecek bu Agop’u yeniden evlendirmek istedik. Ona çok güzel bir hatun bulduk. Neydi adı, hah, Yasemen.
Agop ilk başta bu hatunu hiç istemedi. Aklı hala eskisindeydi. Sonra hatun bir yolunu bulup Agop’u ikna etmiş. O taş yürekli Agop pamuk gibi bir adama döndü. Tabi biz ne olup bittiğini anlayamadık. Çok sonradan bizim hatunların kulağına gelmiş olanlar. Meğer bu Yasemen hakikatli kadınmış.
Evlendikleri ilk gün hatun Agop’a yanaşmak istemiş. Tabi Agop onu reddetmiş. Eski karısını bir türlü unutamıyormuş. Yasemen "ben seni iyi ederim" diyor başka birşey demiyormuş. Bakmış ki hatun duracak gibi değil, bizim Agop masanın üzerinden vazoyu alıp vurmuş yere. Vazo parçalanmamış ama üç parçaya bölününce basmış kalayı. "Hadi getir bakalım eski haline, getirirsen seni hatunum olarak görürüm".
- Sonra n’olmuş?
Kızcağız "Tanrı’m beni utandırma" diyerek çömelmiş yere. Bir yandan dua ediyor diğer yandan vazonun cam kırıklarını birleştirmeye çalışıyormuş. Agop ilk başta her ne kadar ses etmediyse de bakmış ki kızcağazın eli yüzü kan revan içinde kalmış, artık daha dayanamamış. "Dur hatun, seni kendime eş olarak kabul ettim". Agop o an anlamış bu hatunun değerini. Sonra ona ayak uydurmuş ve mutlu olmuşlar.
Ben şimdi Yasemen’in elini parçalayan, Agop’u zorbalıktan kurtaran bu vazoyu nasıl sana normal bir vazo fiyatına vereyim.
- Dur ihtiyar, alıyorum ben bu vazoyu.
Dışarıya çıktığımızda çok mutluydum. Vazoyu kucağıma almış ona elimi yüzümü sürüyordum. Agop’un, Yasemin’in vazosuydu bu. Kim bilir daha ne yaşanmışlıklar içeriyordu. Sonra bu rüyadan beni arkadaşım uyandırdı.
- Sana inanamıyorum Ali Osman. Eski bir antik eşya satış yöntemidir bu. Hemen de inandın.
- Olsun be Süreyya. Yalan da olsa güzel değil miydi! Ben çok sevdim bu vazoyu.
Kirkor müşterilerini uğurladığında cebinden çıkardığı kızı Yasemen ve Agop’un resimlerine bakıp iki damla gözyaşı döktü.
Yasemen ve Agop belki öteki tarafa göçmüşlerdi ama ez azından emanetleri emin ellerdeydi.
YORUMLAR
Duygular kendini öyle güzel akışına bırakmîş ki
Sadece anlayarak kirkor'un hikayesinde boğuldum
Ben de antik halı işini yaptım
Şimdi Doğu'da bir şehirdeyim
Bizim bir antik halımız var kimse kıymet vermiyor evde
Dedim şimdi bu antik halı İstanbul'da olsa kimbilir ellerinden kaçırırlar...
Gerçekten kıymeti bazen muazzam ve mukaddes olan birçok değersiz görülen eşyalar var...
Tebrik ederim
Sevgi ve selamlarımla...
bayduygusal
Galiba eşyalar için de geçerli bu.
Bir çiçeğin bir odada solarken diğer odada büyümesi gibi.
Saygılar.
bayduygusal
Bakmayın bazen bizler geç anlıyoruz değerini.
Varolun.
Selam, sevgi ve saygilarımla.
Nesnelerin tarihlerine, kültürel değerine önem veren, anlatan ve sahip çıkan insanların var olması ne güzel.
Eski bir vazonun da kattetiği yollar, karşılaştığı, sevindirdiği insanlar olduğundan, çok değerlidirler...
Güzel yazınızı ve sizi kutlarım, sayın Bayduygusal
Saygım ile.
bayduygusal
Selam, sevgi ve saygılarımla..
Bazı hisler şiirle ifade edilemez, o zaman yazı o hisleri anlatmaya yetişir. Bazende mimikler. Buda öylesi bir yazı idi.
Güzel yazıyorsunuz. Tebrikler
bayduygusal
Değerli katkınız için teşekkur ederim.
Selam, sevgi ve saygilarımla.
Bize hiç bir anlam ifade etmeyen eskilerin bazıları için önemli olduğunu anlaya bilmeliyiz çok güzel bir çalışma okudum kutluyorum
bayduygusal
Şu dünyada bir yaşlıyla sohbet kadar hiçbirşeyi bu kadar sevemedim.
Konuyla alakasız ama köye gittiğimde doksan yaşındaki yalnız yaşsyan yari büklüm Behice Teyze'nin yoldan geçerken beni davet edip bir türk kahvesi yapmaya çalışmasını hiç unutamam.
O misafire hasret biz öyle ev sahibine.
Çok güzel bir hikaye
Ve beni çok duygulandırdı
Kaleme alan var olsun
Selam ve saygıyla
bayduygusal
Selam, sevgi ve saygılarimla.
bayduygusal
Nezaketinize çok teşekkür ederim.
Selam, sevgi ve saygılarımla.
İnanmadım. Agop’un hikayesine değil elbette; Kirkor’un gözyaşlarıyla ettiği veda beni ikna etmedi. Dünyadaki her şeyin, her nesnenin, tıpkı insanlar gibi bir hikayesi vardır. Kiminin acılı anılara tanıklığı, kiminin göz alıcı güzelliklere şahitliği, kimisinin ise hayat boyu ordan oraya savrulması... İşin iç yüzü şu ki, bir nesne gözden düştüğünde, eskicinin ellerinde yeni sahibini bekler hale gelir.
Dünya ve içinde yaşayan insan, oldukça acımasızdır. Her şeyi tüketir, yitirir, bitirir... İnsanlar, birbirlerini harcayıp tükettiklerinde, kıymetleri ancak ölümle anlaşılır. Oysa eşyalar! Hayatta kaldıkları sürece, zamana direndikçe, hikayeleriyle değer kazanırlar. Belki de bu acımasız bir karşılaştırma, ama gerçektir.
Eskidikçe değerini yitirmeyen tek şey var: O da zaman. Ancak zaman bile anlamını, herkesi ve her şeyi tüketerek kazanır.
bayduygusal
Yine otuz yıldır cebinde özel bir hatıra olarak sakladığı tesbihini henüz yeni delikanlığa adım atıp daha ilk kez aşkla tanışan bir gence hiç düşünmeden veren bir ağabey tanıdım.
Şiirlerde, hikayelerde pek yer bulmaz ama bir insan çok değerli bir eşyasını taşıyabileceğine inandığı bir başkasına veremedikçe arınamaz.
N'apıyordu Şems Mevlana'nın en sevdiği üç kitabı. Suya atıyordu.
Katkınız için teşekkürler sevgili şair/yazar.