- 490 Okunma
- 23 Yorum
- 19 Beğeni
İlk görev yerim
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Üniversite mezunlarının hepsine öğretmenliğe geçiş hakkı verilmişti rahmetli Erbakan döneminde.
Ben de asıl mesleğimi bırakıp öğretmenliğe geçmeye karar verdim. O zamanda çok öğretmen açığı vardı.
Henüz taşımalı eğitim filan olmadığından hepimizin tayini köylere çıktı elbette.
Kurrada bana çıkan okulun adı Merkez Yeşiltepe İlkokuluydu. Adının başında merkez yazması nedeni ile
çok yer değiştirmek isteyen oldu benimle. Hiçbir kimsenin bilmediği bir köy.
Merkez köy diye adının olması herkesin dikkatini çekmişti ve etrafımda değiş tokuş için adeta
yalvaran gözler dolaşıyordu.
Köy, Taflan ilçesinin bir köyüydü, Taflan’a gittik ve köyün yerini, yolunu soruyoruz, bilene rastlayamıyoruz
bir türlü. Sonra taksiciye sormak aklımıza geldi, kendisi daha önce gitmiş ve bize yolu tarif etti detaylıca.
Tarife göre yola koyulduk ancak yol öyle tehlikeliydi ki, devamlı rakım yükseliyor, tek araçlık kıvrım kıvrım
yolda giderken aşağıya bakmaya korkuyorduk. Uçurum kenarından gidiyorduk, aşağıda ağaçlar seçilemez olmuştu.
Köye vardık ve muhtarı aradık öncelikle. Muhtar yoktu, kızı bize lojmanın anahtarını verdi. Lojman; tek odalık,
wc, banyo bir arada, küçük bir mutfaktan oluşan, yığma bina, yıllardır badana görmediği belli bakımsız ve içi
çok kirli bir evdi. Okul bahçesinin içindeydi.
Eşimin de işleri olduğundan beni bırakıp merkeze dönmüştü. Ben lojmanı elimden geldiği kadar temizlemeye
başladım. Temizlikle meşgulken bir araba sesi duydum okul bahçesinde, bir kadın çıktı arabadan, tayininin
buraya çıktığını söyleyince çok fazla sevinmiştim. Ancak o pek sevinçli durmuyordu, benim gibi bir
hayal kırıklığı yaşıyordu. Ben tek başıma olsaydım bir ve beşince sınıflar dahil hepsini tek bir sınıfta okutmak
zorunda kalacaktım. Arkadaşın gelmesi ile bir, iki ve üçüncü sınıflar bir tarafta; dört ve beşinci sınıflar
diğer tarafta olmak üzere iki dersliğe bölüşebilecektik. Nitekim çalışmaya o şekilde başladık, bu arada
muhtarı hala görememiştik. Taflan’a odun taşıyor dediler, bir minibüsü varmış, arka koltuklarını yatırıp
odunla dolduruyormuş minibüsü. Sonradan öğrendik ki kaçak kesiyormuş devletin ormanına ait ağaçları ve
odun olarak satıyormuş.
Aksi gibi bir de cinayet vakasına denk geldik, iki komşu sınır yüzünden tartışınca biri diğerini vuruyor.
Camiinin hocası gencecik biri. Camiye bir kişi bile gelmiyormuş, ’’Ezan da okumuyorum, burası kaçak yaşayanların,
arananların, başka yerde vukuatı olup buraya sığınmışların bir köyü. Zamanla anlarsınız.’’ Diyerek köy hakkında
epey bilgi aldık ondan. Ama ben ezanı okumasını rica ettim, bizi kırmayarak namaz vakitlerinde ezanımızı okudu.
Hocaya geçici olarak bir iki dönüm yer vermişler, sebze meyve ekme ile vakit geçiriyor.
Nisan ayında hafta sonu şehre evimize geçmiştik. Hafta başlarında arkadaşla buluşuyor, dönüşte taksi ile
görev yerine ulaşıyorduk. Fakat bu sefer taksici tepeye çıkamayacağını, yolların karlar ile kapandığını söyledi.
Aşağıda yazdan kalma sıcak bir hava, tepede ise ulaşıma kapalı bir yol. Ne yapacağımızı, nasıl ulaşacağımızı
şaşırmıştık. Yürüme mesafesi olmadığı gibi, kıvrım kıvrım yolları ile araba ile ulaşmak dahi çok uzun sürüyordu.
Taksici zincir takıp belirli bir yere kadar bizi götürebileceğini, geri kalan yolu yürüme olarak çıkmamız gerektiğini
söyledi. Zaten geri kalan yol dediği asıl tırmanma ve zorlu olan yoldu. Sonra bize bir haber ulaştırdılar, ertesi
gün Taflan belediyesi yol açma çalışması yapacaktı. O gün evlerimize döndük, ertesi sabah yine arkadaşla buluştuk.
Taksici tekerlerine zincir takarak bizi görev yerimize ulaştırdı.
Hafta sonu geldiğinde eve dönüş yapamadık, yollar yine kapanmıştı. Muhtar çok ilgisizdi. Lojmana çağırdık, yanına
birini daha almış ve gelmişlerdi. Gayret gösterilse bu yolun kapanmayacağını, müracaat edildiği zaman açtıklarını
güzelce anlatıyoruz ama o karşımızda gülüyordu. ’’Sizden önceki öğretmenler ne iyiydi, sene başında çocuklara ödev
verip gider, yıl sonunda da karnelerini dağıtırdı.’’ Dediği anda ben ne ile karşı karşıya kaldığımı o zaman anladım.
Onlara göre okul gereksiz bir şeydi, çocukların yapacağı işler oluyordu.
Arkadaşla ben, merkeze inemesek bile eğitime daha bir hırsla sarıldık. Yıl sonuna doğru gelen bir haber ile okulumuz
taşımalı eğitime geçince bu sefer gerçekten merkeze çok yakın, aşağı köyde birkaç okulu bir araya getirdiler.
Böylelikle benim de tayinim eş durumundan eşimin çalıştığı okula yakın bir köye çıkmıştı.
Köy; ırmak kenarında, bahçesi ağaçlarla dolu, yolu düzgün ve tepede değildi. Fakat ulaşım yine sorun olmuştu.
Sadece sabah köyden minibüs ilçeye geçiyor, akşam olunca da gidenleri toplayıp köye getiriyordu.
Zaman zaman ilçeden sonra bir saat kadar yürüyerek okula ulaşıyorduk, bazen de eşimin okuluna yakın olduğu
için eşim getirip götürüyordu bizi. Yine orada da bir kadın arkadaşla beraber çalıştım.
yolcu
keşfedilmemiş bir dağın zirvesinde
karlar dizlerimden daha yüksek
okul arıyor gözlerim, ayaklarım ıslak
tepemde ısıtmayan bir güneş yolculuk yapıyor
kuşlar yön gösteriyor kaybolmuşluğuma
karlara bastıkça bir melodi gibi sesler
kulağımı okşuyor beyaz şarkılar
kılavuzum kuşlara eşlik ediyorum ıslık çalarak
yeşil çimenlere ulaşmak istiyorum
oysa rengi solmuş çimenler karşılıyor beni
akıbetimi bilemiyorum
ayaklarımı nereye sürükleyecek
hayal ettiğim bir köye
arzuladığım ırmağa varabilecek miyim
kimsesiz bir yıldız gibiyim
kaymak istiyorum ormanlara doğru
yeşile özlem ile
bu köye yaz çok geç geliyor
şehir günlük güneşlikken
biz mahsur kalıyoruz tepede
kar yolları kapatıyor
Müjgân Akyüz Dündar
YORUMLAR
Yazıyıyı ve sonundaki şiiri okuyunca insanın içi yanıyor
Güzel ülkemizin güzel insanları her şeyin en güzelini hak ediyor etmesi ne de, ah işte liyakat sahibi yönetenler olmalı artık
Öğretmenler kutlu vazifelerini en rahat şekilde yapmalılar
Ki ülkemiz muasır medeniyet çizgisine ulaşsın
Çok çok anlamlı çok çok yüreği yanık bir yazı
Tebriklerimi sunuyorum hocam
İyi ki varsınız
İyi akşamlar diliyorum
Halil İbrahim efendi bu günlerde bu ülkede en kolay şey insanları bölücülük ile suçlamak hani birim yapmak için yaz gitsin zira yazılanı bile anlayamayan bir kafa , şimdi size yanıt vermiyorum ancak okuyucuların bilgisi olsun diye yazıyorum ; Trabzon lu yum uzun seneler devlete hizmet ettim sıra ile Hayrat o dönem bir nahiye 3 sene , Derecik nahiye 4 sene , Çamaş o dönem nahiye 4 sene , Afyon Davulga nahiye 4 sene , Emirdağ kısa dönem , Bolvadin kısa dönem , Sivas Koyuhisar 2 sene , Konya Karapınar 3 sene , Tunceli İl Müdürlüğü ilçeler ile 2 sene , Akseki 3 sene , kısa Dönem Cevizli nahiye , Kayseri Pınarbaşı 2 sene , Sarız kısa dönem görev yaptım şimdi emekliyim benden bölücü olur mu bu arkadaş hemen bölücülük dedi neden böyle dedi bu dünyada hiç bir insanı faliyet ve üretimde hizmette bulunmadan en rahat yani bedavadan yaşayan bir din sınıfı oluşmuş bu bizim dinimiz içinde aynı başka dinler içinde aynı bu gerçeği niçin göremiyorsunuz ve söyleyene bölücünüz diye hemen çamur atıyorsunuz çok yazık esas bölücülük yapanlar insanları ayrıştıranlardır yani bölücülük ile suçlayanlar bölücüdür bu kafa değil akıl akıl
Yüreğiniz dert görmesin kaleminiz daim olsun hocam.
Öğretmenler hakkında fedakarlık yönünden ne desek az gelir siz öğretmenler bu toplumun mimarlarısınız yazınızı ilgiyle sonuna kadar okudum bazen gözlerim yaşardı sizleri yürekten tebrik eder hayırlı çalışmalar dilerim
Sonsuz saygılarımla
Müjgan Akyüz
Yüreğiniz dert görmesin kaleminiz daim olsun hocam.
Öğretmenler hakkında fedakarlık yönünden ne desek az gelir siz öğretmenler bu toplumun mimarlarısınız yazınızı ilgiyle sonuna kadar okudum bazen gözlerim yaşardı sizleri yürekten tebrik eder hayırlı çalışmalar dilerim
Sonsuz saygılarımla
Sanırım benden iki sınıf öndeydiniz sevgili meslektaşım.
Bizim sınıfımızdaki Yüksel'le evlenen Nuran'ın sınıfında.
Öyle hatırlıyorum.
Yıllar sonra burada, Defterde görünce acaba dedim.
Sanırım özelden yazıp öğrenmiştim.
Mimarlıktan öğretmenliğe garibime gitmişti.
Şimdi anlıyorum görev aşkını, hizmet aşkını.
Tebrik ederim.
Güzel yazınızın güne gelmesi de çok iyi oldu. Onun için de ayrıca tebrik ederim.
Selam ve saygılarımı gönderiyorum
Müjgan Akyüz
Öğretmen Lisesi çıkışlı olmamın da etkisi olmuş olabilir mesleğe geçiş için.
Çok teşekkür ediyorum, selamlarla
Müjgan Akyüz
Öğretmen Lisesi çıkışlı olmamın da etkisi olmuş olabilir mesleğe geçiş için.
Çok teşekkür ediyorum, selamlarla
Müjgan Akyüz
Çok teşekkür ediyorum
TAŞIMALI EĞİTİM SORUNU ÇÖZMEDİ HOCAM her köyde ister yolu olsun ister olmasın mutlaka bir öğretmen olmalı öğretmen bilge insan demektir imamla falan bu iş olmaz insanı yönleri en zayıf kesimler hangi dinden olursa olsun din kesimidir . Güzel anılardan geriye güzel şeyler kalsın kutluyorum
Halil İbrahim Dügencili
Halil İbrahim Dügencili
Halil İbrahim Dügencili
Müjgan Akyüz
Çok teşekkürlerimle
Müjgan Akyüz
Çok teşekkürlerimle
Hayat, tıpkı sonsuz bir merdiven gibi, her bir basamağında bizi farklı bir yolculuğa çıkarır. Bu merdiveni tırmanırken, hem öğrenci hem de öğretmen rolünde, her adımda yeni bilgiler ve deneyimler kazanırız. Her basamak, bize yeni bir bakış açısı sunar, bizi geliştiren ve olgunlaştıran dersler verir.
Bu merdivende ilerlerken, sahip olduğumuz bilgi ve deneyimleri bir sonraki basamağa taşırız. Her adım, bize yeni bir bilgelik penceresi açar ve bu bilgelik, zamanla içimizde kök salarak bizi daha güçlü kılar. Hangisinde olgunlaştığımızı tam olarak bilemesek de, yükseldikçe içsel dünyamızda birikenleri paylaşma zamanı gelir.
Koşullar ne olursa olsun, bilgimizi ve tecrübelerimizi aktarmak bizim en kutsal görevimizdir. Bu görev, hayatın anlamını bulmamızda bize rehberlik eder. Yükseldikçe, bu merdivenin her basamağı, öğrendiklerimizi ve yaşadıklarımızı başkalarına aktarmak için bir fırsattır. Hayatın merdiveninde tırmanırken, her adımda yeni bir keşif yapar, her basamakta daha derin bir anlam buluruz.
Bu, hayatın bize sunduğu en değerli yolculuktur; her basamak, bir öncekinin üzerine eklenen yeni bir hikayedir. Ve biz, bu hikayenin içinde, öğrendiklerimizi ve yaşadıklarımızı paylaşarak, kendi yolculuğumuzu anlamlı kılarız. İşte bu, hayatın gerçek anlamını bulduğumuz andır.
Müjgan Akyüz
Çok etkileyici paylaşımınızı okuyunca birebir yaşamış gibi hissettim, gerçekten kolay değil bu kadar zor şartlar altında görev yapmak, kutsal görevinizi layıkıyla yapmaya çalıştığınız için gönülden kutluyorum tebrikler efendim.
En içten selam ve saygılarımla.
Esenlikler dileğiyle.
Müjgan Akyüz
Muhtarın kızı bir gün bize yemek hazırlamış, öğlen yemeği için çağırttı.
Kuzinede soğanlı, baharatlı iç pilav gibi bir pilav yapmıştı.
O tadı unutamıyorum.
Lafı uzattım, çok teşekkürler hocam
Beni mi anlatıyorsun can şairem.oysa tek kelime anlatmamistim.okulun uzakliğindan dolayı ôğretmenlerde muhtarla anlaşıp gelmemisler.yeminle hepsi 14- 15 yaşında okuma bilmiyordu.çok zorluk çektik ama en gûzel yani birbirimize kucak açtik çok mu çok çok sevdik..iyi ki varsınız ♥️
Müjgan Akyüz
Çok teşekkürler canım
Aynı sorunları yaşadığımı söyleyebilirim. Ben Ocak ayında atanmıstım yollar kapalı fil uçmaz. Kaymakam tutturdu git okulu aç diye. Köyün nerede olduğunu bile bilmiyorum. Yanıma bir bilen kisi aldım iki günde yürüyerek köye vardık (yol üstünde bir köyde mola verdik) Adam sağ olsun yardımcı oldu. İki günlük yövmiye verdim gitti. Çok zor şartlarda çalıştık.
Kaleminiz daim olsun saygılar sunuyorum
Müjgan Akyüz
Biz yürüme gidemezdik, tepede yaban domuzu avına çıkıyorlarmış.
Yiyecek tedarik etmesi bile büyük problem oluyordu.
Teşekkürler hocam
Müjgan Akyüz
Teşekkürler canım