- 131 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
DEM
****
Yaşamın en büyük yanılgısı kaybedilenlerin birdaha geri gelmeyeceğini bilmekten geçiyor.Gençliginiz çocuklugunuz gençliğiniz tutkularınız umutlarınız sizi siz yapan her duygunuz.Bir sofrada gülümsemeyi başarabildiginiz aileniz. Biliyorsunuzki devinim kaçınılmaz o sona doğru gidiyor.
****
Beklemediginiz anda Tanrı size kapı açar .Siz yeterki barışık bir ruhu kucaklamayı becerebilin.Çevrenize sevgi verin.Yorgun yüreğinize gereksiz yükler yüklemeyin.Acının var olduğunu huzurun kendinizle ilgili bir arayış olduğunu anlamaya çalışın. Dünyadan vaz geçmeyin şartlar ne olursa olsun daim iyi şeyler düşünün .İyi düşün iyi olsun diye düşünmekten vazgeçmeyin.
****
Özgürlük nefes almaktır sevinmektir doğan güne. Bir ekmeği paylaşabilmektir.Küçük sevinçlerden dag gibi sevgiler aşıramayı bilebilmektir.Sonra umuttur özgürlük .Çok uzak yerlerden hiç ayak basılmamış şehirlerden sevdalar düşlemektir.Kıyı mahallelerinin yetim bakışlı kadınlarına gülümsemeyi başarabilmektir.
*****
Bir yere ait olmadığınızı hissettiğinizde sizin orda durmanız büyük bir yanılgı olur. Bu yanılgıyı çoğumuz yaşadığımızı kendimize itiraf etme cesaretini gösteremiyoruz.
****
Gülümseyin içinizdeki ruhu neşelendirin.Acıyı defetmeye çalışın .Yaşamın devinimini kabul edin. Ömrün sınırları olduğunu anlayın.Sevmeyi başarın.Bu sevme işine önce kendinizden başlayın.Paylaşmayı bilin.Kimseleri memnun etmek için özel çabaya girmeyin.İnsansanız ve karşınızdakinde insancıl karekter mevcutsa sevgi ve kardeşlik sizi bulacaktır. Şartlar ne olursa olsun kimseye mahkum olmayın .Siz önem vermezseniz kimse kendini önemli göremez. İnançla barışık olun .İnançlı olmak yaşamı sakin geçirmenize sebep olur. İnanç dünyavi gerçeklerden sizi koparmamalı inancın tamamlayıcı bir değer olduğunu anlamak zorundayız. Fedakarlık sınırları olan bir kavramdır bilinizki yaşamda zaman sınırlıdır.Sınırlı bir zamanda sınırsız bir fedakarlık büyük yaşam yanılgısı olur. Sabaha eriştiğinize sevinin sizi yoran insanlardan ırak durun.Kin ve kibir hepimizin için bir felakettir.Felaketten kaçınmak aklın gereğidir.
****
Hepimizi etkilen ana duygu umut oluyor.Umut bizi hayata baglıyan sıkıntıları pasifize eden bir duygu.Umut yaşamın içsel enerjisi.Umut güneşin sıcaklığında ısınmak berrak sularda serinlemek yer yüzü sofralarında doyumsamak gibi.Umut yaşamın ta kendisidir.
****
Yuvadan uçtunuzmu kanatlarınızı açmalısınız.Geriye baktınızmı o kanatlar kırılır uçamazsınız.Yuvanızı kuramazsınız.Nefes alamazsınız.
****
İşlev yetmezliğin olduğu yapılarda bu kısır döngüyü pozotife dönderen kavram hukuk kavramı oluyor.İster bireysel ilişkilerde yada tüzel karekterde (devlet ) toplumsal içsellikte hukuk üstünlüğünü sağlamayı başarabildimi yargıçlar toplum yönlendirmede öğretmenler kadar etken olabiliyorlar.Burda birde öz olayı var.Neyi niçin öncül tutmamız gerektiği konusu öne çıkan bir soru olarak varlığını yansıtıyor.Yaşam durulgan olmadığına göre toplumun durulgan olmasını beklemek gerçekçi bir duruş olamıyor.Devinim içsel olarak hepimizi etkileyen bir kavram olarak yaşama yön veriyor.
****
Önce gülümser yalan gözlerinize.Sizi kendine bağlar.Bir kırımızı güldür size aşkı hatırlatan sevmeyi yeryüzünün en önemli eylemi yapan. Çogu kez kanatan yüreginizi vakitsiz bir zaman diliminde en görkemli yolculuğundayken umut.İşsiz sevdalar gibidir ölüm vakitsiz çalar kapıyı.Çaresiz bir duruştur geride kalmak .Yaşamak güneşin ışıklarından medet ummak.
****
Konuşmayı beceremiyoruz.İçimizdeki ego buna engel oluyor.Kocaman yanlışlara boyun eğdiğimizin farkında bile değiliz.Siz bakmayın yavan sohbetlerine sözcüklerin bir yerlede yanlışları var davranışımızın.Bir yerlerde yitikleşmiş gerçekliği zamanın .Özgünleşmeyi becerememiş bataklıkta kulaç atmaya çalışıyoruz. Halbuki hayatın güzel bahçeleri var üzüm bağları kiraz zamanı var. Usulcacık sever ruhunu şeftali bahçelerinin sevecen gülüşleri var hayatta. Bizim dikenler arasında dolaşmaya hakkımız olmamalı.
****
Özgür olmayı başaramıyoruz.Çünkü bizim kültürümüz özgürlüğü benimsemiyor.Mutlak bir itiat sorunsuz bir kabul ediş istiyor. Dogrus bizde özgürleşme yandaşı bir ruha sahip değiliz gibi. Birilerinin mutlak hükümdarlığında kendimizi güvenli görmenin yanılgısını içimizde taşıyoruz.Cehaleti bilgelik görüp koca bir ömrü yorgun geçirmeyi kendimize görev olarak görmekten kurtulamıyoruz. Birilerini hep üst görmek birilerini çokça memnun etmek yaşamın duygularını hep birileri için törpülemeyi zorunlu bir ahlak kabul ediyoruz.O birileri bir türlü yakamızı bırakmıyor.Güneşi balçıkla suvayıp bizi karanlığa mahkum ediyor.Dogal ve sevisel yaşamı bir yana itmiş korkuları ve biad etmeyi gerekli bir zorunluluk olarak ruhuma kazımış görünüyoruz.Onun için yaralıyız.Özgür değiliz.Özgür olabilmek için bir çabamız olduguda pek görünmüyor.
****
İnsan denen canlı çok ilginç bir yaratık .Mutlu olmaktansa mutsuz olmak için enerjisini harcamaya marifet sanıyor.Çokça yanlışları olan bir hayatı doğru kabul ediyoruz. Yaşamı sonsuz sanıyor olacagızki zamanı anlamsız kavgalarla geçirmeyi ömrü anlamsız heveslerle tüketmeyi marifet sanıyoruz.Dogru bildiklerimiz yanlış sandıklarımız ruhumuzda fırtınalar estire dursun.Biz yaşam kulvarında hep sessiz görünmeyi tercih ediyoruz. Sevmiyoruz sevdiğimiz sanıyoruz. Iraklara gitmeyi kurtuluşa sanıp adım atmaya cesaret bulamıyoruz. Yaşıyoruz kim için ne için bu içimizdeki kavga anlamayı beceremiyoruz.
****
İnsanların gözlerine bakınız orda nefret ve umut elele ışıklarını saklar o ışıkları siz görmeye çalışın sevmekten asla vazgeçmeyin .Sevmek yaşamda paylaşmayı getirir. Çiçekler açar pencerede perdeleri açıktır artık o sevinç dolu yüreğinizin. Yaşamak anlamlıdır.
***
Tüm hayatın tecrübesi sadece kendi yaşamımızın bize vereceği bir donanım olmuyor.Başka hayatlardan kendimize pay çıkarmamız büyük bir gerçeklik oluyor.Böyle oluncada okumak anlamak diğer kapılara misafir olmak kaçınacağımız bir durum değildir. Tüm hayat tecrübesini bize kendi hayatımız vermeyebilir.Buda gayet doğal bir sonuçtur.Örnegin ciddi bir hastalıkla mücadele ediyorsunuz yaşanılanları başkaları hayal bile etme şansı bulamayagına göre sizin bu mücadelenizin size kattıklarından eksik kalacakları aşikardır.Bir haksızlığa uğradınız bun durumu yaşamamış bir insanın buna dair bir bilgisi yada duygusunun olması söz konusu değildir.Dogrusu şunu kabul etmeliyizki yaşadıkça yaşamayı öğreniyoruz.İşin ilginci bu öğreti ölüm bizi bulanadek devam edecek görünüyor.
****
Biliyoruzki eigitimli olmak iyi bir şey sizi öne çıkartıyor cahil olmanın övünülecek yada savunulacak bir yanı olabilirmi.Hayat kuralları olduğu için sıkıcı gelebilir ama o kurallar toplumsal süreçte bize bir güvencede vermektedir.Sınırlı olmayan bir hayat kaostan öte bir şey veremiyor.Bir sofrada çatalın tutuşuluşundan bir su bardağının kullanılışına kadar herşey bir gerekçenin yansıması degilmidir. Bir otobüsteki davranışımız bir hastanediki tavrımız.Bir konserdeki duruşumuz bizi bir yerlere taşımıyormu. Sınırlar yaşamın biçimlerini ruhumuza nakş ediyor .Sonsuz bir özgürlüğümüzü olamayacağını hepimiz biliyoruz.
****
Ansızın gelir acı ansızın korkular yaşamaktan sonra bir bakarsınız sabah olmuş kapı çalıyor.Umut ben burdayım diyor.Sevmek yaşamak demekmiş bunu anlıyorsunuz. Avuçlarınızda sevinci doğuruyor hayat.Siz bilmiyorsunuz neyi niçin kaybettiğinizi.Yıldızların kış gecelerinde neden saklandığını.Öksüz şiirler yazar kaleminiz. Dogurgan bir kadın olur düşleriniz.Sevdalarda geçici derler doğrudur.Bir umut etmek kalır yüreğinizde.Kaldırım taşlarında izleriniz silinmiştir.Yüksek bir yalan çevrelemiştir sokaklarını ömrün.Yaşamak günahsa günahtır. Hadi bana şiir oku esmer olsun dizeleri. Ekmek aş ve umut dizelerine kardeş olsun. Haydi yaşayalım bir temmuz akşamında hikayemizi.
****
Günaha girmek çok kolay şünkü dünya bir günahtan iberet gibi. Yaşamın tüm keyifleri içinde günahlarıda saklıyor.Acımtırak bir hüzün damıtıyor içimizdeki meçhuliyeti.Issız sokakları daha çok seviyor yalan. Ne yapabilirzki hepimiz farklı gösteriyoruz ruhumuzun dehlizlerindeki sevdaları. İşsiz ve yorgun yollarda geçiyor ömrümüz. Gülümsüyoruz tüm yalanlarına bu hayatın. Tanrıda biliyor bunu .Günahlarımızı yüzümüze vurmuyor.Tanrı bekliyor.
*****
Çogumuz özgürlüğü dilimize sakız etmiş görünsekte özgürlüğün kendimize ait bir hak olduğu yanılgısına düşüyoruz. Kendim için istediğim özgürlüğün sınırları olabileceğini düşünemiyoruz.İstedigim özgürlük belkide benim gibi düşünmeyenlerin özgürlüğünü ellerinden almak olacaktır.Yaşamın en çetrefilli yanılgısıda bu olsa gerek. Özgürlügü Kendine ait bir obje gibi görmek.
****
Issız bir yorgunluğun içindeyiz.Bilmiyoruz içimizdeki duyguların anlamsızlığını.Kaçıp gitmek istiyoruz yaşamın tüm gerçeklerinden. Bir kızıl elma olsun usumuzda bir kırmızı yeleli ata binelim dörtnala uçalım bozkırlarında orta asyanın. Saçları uzun bir hatun sevelim.Bin hatun olsun gözleri sevdanın.Sonra mutlak bir şiir yazalım yıldızları anlatan yıldızlar yorgan olsun kabirlerin üstünde .Üşümeyelim.
*****
Biz insanlar çok ilginç yaratıklarız yaşamak istediklerimizle yaşadıklarımız çok farklı yansımalar.Anlıyacagınız ömrü kendimiz için yaşama cesaretini gösteremiyoruz.Daim görevler sorumluluklar ve kabul ediş bir karekteri içimize monte etmiş görünüyoruz.İşin ilginci bu hayatın bir sonu olduğunu en beklenilmez bir zaman diliminde gerekçeleri farklı olsada ölüm gerçeğiyle karşı karşıya kalacağımızı görmezden geliyoruz. Mutlu olmayı beceremiyoruz çünkü kendi hayatımıza sahip olmayı başaramıyoruz.Daim üçüncü kişilerin bizi mecbur ettiği bir yolda amaçsızca ömrü tüketiyoruz.Degerlerimizin ya karşısındayız yada sınırsız bir kabul edişin mahkumu durumunda oluyoruz.Farklı düşünmek başka renklerinde olabileceğini kabullenmek kalıpların her yerde gerekli olamayacağının idrakinde olmak inançlı karekterde dünyavi gerçekle barışık olmak şansını kendimie tanımıyoruz. Yanılıyoruz.
*****
Yaşam yanılgısının ana teması en etken tüzel varlık olan devletimizdede kendini gösteriyor özgün bir yapılanmanın içinde olamıyoruz .Aslında biz Türklerin çok köklü bir devlet tecrübesi ve devlet kurma yeteneği var. Göktürklerden günümüze yakın geçmişimiz olan Büyük Osmanlı Devletine kadar (İmparatorluk sözcüğünü sevmiyorum ) Köklü bir devlet tecrübesine sahip olduğumuz halde gerekli olanı öteleyip yeterli olabileceginide abartılı şekilde öne çıkartıyoruz.Ülke adına düşünecek olursak özellikle din yapılanmalarında abartılı olduğumuz gerçeği önümüze çıkıyor. Örnek olarak Diyanet işleri başkanlığını düşünebiliriz.Büyük Devlet kurucu Dahi asker Mustafa Kemal Atatürk,ün gerekli görüp kurduğu Diyanet İşleri Başkanlıgımızın amacının ötesinde devasa bir kamu iktisadi teşebüsü gibi olduğunu görebiliyoruz.Burda iktisadi deyimini kültür üretme olarak düşünebiliriz.Yapılanmasının amacının çok ötesine taştığı sabit olan Diyanet kurumuun kadrolarının şimdikinin dörtte birine düşürülmesi gerektiğini tüm şehirlerde nüfusa orantılı olarak yeterli kadro bulundurmasının .Din gerçekliğimizi çağdaş normlarda yorumlama cesaretini göstermesinin sağlıklı olacağını görebilmeliyiz.Günümüz diyanet yapısında tarikatların cemaatlerin boy attığı bir alanda devasa kadrosuyla yetersiz kaldığını görebilmenin hüznünü inançkarlar olarak yaşadığımızı anlamak durumundayız.Bir diğer ana tema ordu kavramında ortaya çıkıyor Türk devleti ordusuyla güçlü olmak durumundadır.Türk ordusunun tarihi kültürü ve karekteri türk milletinin özüyle bütünleşmiş bir ana yapı olarak korunmalı ve güçlendirilmelidir. Tüm bunlar demikrasi içinde çağdaş hukuk devleti temelinde seküler bir devlet gerçeğinde olgunlaşabilir. Çagdaş devletten söz etmişken eğitim gerçeğini ana tema olarak göremezsek eksik düşünmüş oluruz.Müsbet bilimler ve bireyi besleyen ana değerler töreler gelenekler ve yaşamın gerçekleri bunları aynı havanda olgunlaştırmadıkça birşeylerin eksik kaldığını görebiliyoruz.Amaç çağdaş devlet mutlu insanlar .
*****
Neyi niçin istediğimizi bilmek durumundayız.Yaşam birilerine önden gitme şansı vermiş olsa bile bizde geride kalmamak için kendi varlığımızın önemsenir olduğunu anlamalıyız. Ne yazıkki insanlar merhamet sahibidirler ve bu duygu onların kullanılmasına imkan verir. Çevrenize bir baktığımızda merhamet sahibi insanların çoğunluk böyledir daim gerilerde kaldığını görürsünüz.O nedenledirki birileri hep üstedir.ve çoğunluk o üstekileri hep sırtında taşımak zorunda kalır.
****
insan ruhu bir okyanustur her nehirden beslenir her duyguyu içinde taşır.Bunları ayrıştırmanın anlamı yoktur gereklide değildir.Birlik olmak birazda her çiçekten sevinçlenmeyi gerekli kılmıyormu .Şu olmak bu olmanın ötesinde insan kalmayı başarabilsek çok şeyi halletmiş olmayacakmıyız.
****
Tarihçi ilber ortaylı şöyle der ‘ cesur olun kendinizi rahat hissettiğiniz alanın dışında pencereler açın ‘ Dışarda sizin dışınızda bir hayat var onu görebilirseniz kendinize yeni ufuklar açabilirsiniz. Kalıpları kırmak lazım diye düşünmeliyiz.Kalıpları kıracağım derken öz varlığımızı ötelemeninde büyük bir yaşam yanılgısı olacağını görmezden gelemeyiz. Burda iyi bir gözlem ihtiyacı ortaya çıkıyor.Neyi niçin istediğimizi neyi niçin red etmek durumunda olduğumuzu kendimize anlatmayı becerebilmeliyiz.Burda yaşamı algılamadaki pozisyonumuz bizi yönlendirmiş oluyor.Kimiz nasıl bir hayatın içindeyiz.Hayattan beklentimiz ney.Dahası bu hayat bize ne verebilir.
****
Aslında hiçbir acı geçmiyor.Sadece zaman acıları sakinleştirmede ustalığını gösteriyor.Bırakıp göçenleri unutmak kolay olmuyor.Hayat daim eksik kalıyor.Bir yerlerde bir sızı yüreğimizi kanatıyor.
****
Yaşamı etkileyen ekonomi ,Ekonomi olgusu biz emekçilerin bir etken alanı değil biz dişlinin ezik karekterini temsil ediyoruz. Dünyayı kontrol altında tutar görünen bir çok ülkeyi etkisine alan neo liberal politikaların iflas eder olduğunu bu yapıyı bize dikta eden deniz ötesi güçlerde kabul eder oldular.Bu sürecin devletçilik ekonomisyle düzlüğe çıkacağını düşünmek bizim için elzem bir sonuç oluyor. Devlet karma ekonomi toplumsal eşitlik gerçeklik olgusu ve yaşam. Ekonomi iktisat artı değer paylaşım hukuk aşk sevgi ölüm açıkçası yaşam karmakarışık bir hikaye .
****
Çok şey için geç kaldık .Akıp giden bir hayatın sonsuz olacağını sandık .Bir düşünür şöyle der ‘Gençler bir gün öleceklerine asla inanmazlar ‘ Bizlerde bir gün gençliğin mazide kalacağını anlayamadık.Yaşamın deli dolu mücadelesi içimizdeki benlik duygusu anlamsız iç güdüsel arayışlar bize yaşam bilincini unutturdu.Kimiz neyiz ne durumdayız.Yaşam beklentimiz nedir .Hayat bize ne verebilir.Nasıl bir sosyal işlev içindeyiz. Sosyal bir varlık olarak konumumuz ney (sınıf bilinci ) kendimizle daha ötesi çevremizle ilişkilerimizde nasıl bir rotanın içindeyiz.Ben ve biz dengesini nasıl oluşturuyoruz.Yada bunun oluşması gerektiği görüşü benliğimizde mevcutmu. Yaşam süreli bir zamn dilimi.Ölüm gerçeği hepizin sonuç bileşkesi olarak burdayım diyor.Yaşam sınırlı bir sürecedeyse sınırsız bir uğraşın anlamı ney.Bitmeyen istekler dizginlenemeyen arzular toplumsal farklılıklar ve gelip geçen bir ömür.
****
işte sen burdasın.topragındasın ruhumun.göz yaşımın ıslaklığında.tutulgan kaygılarımdan aşınan.yanlızlıgımdasın.belki bir yagmur izdüşümü.birikimsiz sevişmelerde ıslanan.köhne şehirlerin kırılganlığında.kendince ,kadınlığındasın.çocukca üşümelerin olur belki.çagırıp durur aşk.çakıltaşları takılır adımlarına.en esmer erkekcil sevişmelerde.neyse odur yalan.belki kasımdır akdenizde zaman.korkunç karanlıklardadır usum.batumdan asurdan ansılanan.Nikahlı kadınlarla nişanlı aşk.Onca kimsesizliginde ağlanan.neyseki sen burdasın.Yogunlugun yüregimde mayalı.Sarı keçeli yürük kızımısın nesin.Akar ıslaklıgın göç izlerinde.belki öylesin.bilmiyorum.yogunlugun içlerimde.işte sen öylesine bu sonbahar.bense seninle.
****
Yaşadıgımız toplumu (ülke ) Önemsemek kendimizi önemsemekle ilgili bir sonuç oluyor.Yaşadıgı toplumu öteleyen bir görüşün makbul bir görüş olamayacağını bilmek durumundayız. Özellikle egitimli olduğu düşünülen bazı meslek guruplarının kendilerini üste görmesinin dialektik bir gerekçesi olmamalı diye düşünmeliyiz.Yaşam ve toplum tüm karşıtlığıyla hayatın dönencesi olarak varlığımızın özeli olarak bizi besler bizi besleyen doğrular olduğu kadar yanlış kabul edilenlerinde etken olduğunu kabullenmek gerçekçi bir sonuç oluyor. Degerler önemlidir değerler yaşamı bazen tökezletir görünsede içten içe onu besledigini yaşam bize öğretiyor. Ögrenmek önemli bir sözcük Önemli olması bilinmiyene cephe açmasıyla ilgili bir durum. En büyük okul yaşamın kendisi degilmidir.Yaşamın ömür boyu öğrencileri olduğumuzu niçin anlamak istemiyoruz.Niçin dağları ovaları ruhumuzun derinliklerindeki fırtınaları anlamak istemiyoruz.
****
Yazmak bir ip üzerinde yürümek gibi sizi sevinçleştirir yada demirparmaklıklar ardına atar. O zaman yapılması gereken sözcükleri iyi seçmek suya sabuna dokunmamak .Kirili yaşamak.Bu duruma katlanmakta zor bir durum. Yanılgıların özellikle siyasi aktörlerin yanlışlarının hayatlarımızı çekilmez hale getirdigini görmezden gelmek oldukça korkak bir durum oluyor.Korku insan yaşamının bir gerçeği bunu çok iyi biliyoruz.Baş edemediğimiz problemlerin gelgitlerinde deltalardaki çakıol taşlarını dönüyoruz.Daim birileri üzerimize basıyor. Çok şeyin düzelebileceğini bilmek ama bunu anlatmakta mahcup kalmak .Aşkı sevdayı yaşamı red etmek gibi bir durum. Bazen insan şöyle düşünüyor özgür olamıyorsan ölmeyi becermelisin.
****
Farkındamısınız Tanrı birçok şeyin zamanını bildirmiyor.Bizi yaşamdan koparmıyor.Bir saniye sonrasının olasılgını kendi hükümdarlığında saklıyor.Belki bir dakika sonra ölüm bizi bulacak .Milyonlarca saatir atan kalbimiz duracak.Akcigerlerimizde hücrelerin isyuankarlıgı bizi çaresiz bırakacak . Beynimizin komutlarını tüm vücudumuza ileten mikro sinir agı belki felç olacak .Ama biz bunların her birinin bizimi başaımmıza gelebileceğini pek düşünemiyoruz.Yada çok güçlü bir ekonomik sınıfın mensubuyuz.Zamanın tüm imkanlarının kullanılmasını kolaylaştıran bir büyük ekonomik güce sahibiz.Helikopterler yatlar deniz kenarında köşkler bitmesi düşünülmez bir para akışının sahipleri olmanın üstün sınıf konforunun bir bileşkesiyiz. Bunun böyle devamedebilecegini kim bize garanti edecek.Bugün bizi üst yapan tüm yapıların kâğıttan kaleler olduğunu kim anlatacak.Açıkcası Tanrının gücünün sadece fakirler için olmadığının bilincini ne olacakta birileri hafızalarına yerleştirecek.
****
Basit yaşıyoruz çünkü basit insanlarız.Büyük hayellere sahip değiliz.Bir fanustaki balık gibiyiz.Kendi çemberimizi kırmaktan aciz.Kendi yolumuzu seçmekte güçsüz insanlarız.Ailede okulda toplumda kendimize yetmiyoruz.Onun için bu dünyanın tüm saçma yalanlarına sıkı sıkıya sarılıyoruz.İstediklerimiz çoğu kez afaki yalanlarımızı beslemekten öte bir vahaya bizleri taşıyamıyor.Çölde susuz kalmış zavallılarız. Vazgeçer göründüklerimizi içimizi tüketiyor.Ortadaki görüntümüz samimi değil bunu bizde biliyoruz.Kendi karanlığımıza bir mum yakmak çok agır geliyor.Ömürler yaşam yanılgısında tükenip gidiyor.Kaybolan her an geçen her günün içinde gizlidir.Beklemek aptalca bir durum.Gelecek dedikleri kara bir bilinmezliği içinde saklıyor.Efkarlıyız bilmiyoruz zaman bizi kandırıyor.Bunu göremiyoruz.
****
Cennetin kapısının üzerinde yazan yazı ‘Ey buradan içeri girenler, her türlü ümidi geride bırakın"( Dante ilahi komedya.) Dogrusu cennetin kapısından içeri girince umutlanma yada endişelenmek için bir gerekçemiz kalmıyor. Cennet bir sonsuzluk bir keyf bir huzur bir özgürlük .Orda yasaklardan arınıyoruz günahların bir anlamı kalmıyor.Orda Makamlar sitatüler unvanlar hiçleşiyor.Ruhların hükümdarlığında mutlak güç burdayım diyor.Tabi bunlar bir ihtimal büyük olasılık ordada kurallar var sınırlar var. Tanrı ordada bizi sorumsuzluğa terk etmiyor.Tanrı musade etmiyor.Tanrı bekliyor.
****
Her dogruyu konuşacak olursanız orda kıyameti başlatmış olursunuz. İnsanlar hoşlarına gidecek kendi menfaatlerini okşayacak hikayeler duymak istiyorlar.İnsanlar çok insafsızlar.Arayıp bulmaya çalışacağımız içimizdeki merhamet olmalı bizi kurtaracak tek umut var oda merhamet.
****
Güneş yanlızdır yukarılarda.Işıkları özgürcedir.Kavgaları kendi içindedir gecenin.Kalabalıklar içinde yanlızdır kurt.Düşmanı çoktur yüreğin.Dostlarıda vardır kuşkusuz.İşte böcekler sarmış etrafımızı.Kam emici cehalet yoldaşı böcekler.Yaşlı silik yüzler yıkıyor duvarlarını umudun.Biliyorum kartallar özgürlüğü severler.Bende öyle tutarım acılarımın gözlerini.Sana hikayeler bulurum kendimden,Yitinlerimi konuşurum gölgelerle.Yanlızlıgım misafirimdir ömrümde.güneş ısıtsın isterim çiçekleri.sana anlatırım renklerinde.Renkler önemlidir biliyorsun.Kırmızı bir gecedir umut.Senin eşarpların ne renk.Anlat bana kendince.
Hayat nedir hayat belkide sevdiğiniz bir yemeği tüketme şansıdır.Belkide bir dostla bir türk kahvesi içme zevkidir.Kimbilir bir akşam sofrasında gözleri sevinç dolu birkaç sözcükte buluşabilmektir.
***
Çok korktum güneşin ışığını kıskanmaktan.Ekmeğimi saklamaktan açlardan.Seni sevmeyi haketmemiş olmaktan.Bu topraklardan ırak ölmekten.biliyormusun ben yitik ömürlerde ardıl insan.üşümekten korktum ağustosunda.ekiminde ıslanmaktan göz yaşlarında.işçi tayfalarında toz toprak içinde yolculuk.ben bırakıp gitmekten korktuğum yanlızlıgımı.uzak köylerde emekçi kadınlar biliyorum sizi.akşam vakitleri paklandığınız evlerinizde.bir yer sofrasında yer yüzüne hükmetmek.korktum gülümsemekten ölüme.Vakitsiz kapı çalmalarından hüznün.Çok ötelerde gülümsüyordu gece.Vakit emekçi kadınların olmalıydı !
kimseler bilemezdi içselde olanı.kuytu öykülerinde yaşandı gece.soguk ayaz yanlızlık yansımaları .belki kloş bir etegin serinlignden.en dar yaşamlardan nefes çalınan.erkek göüslü ömürle tutunan.belki kumral saçları vardır aşkın.belki köy patikalarında tozlanan.kendince umudları vardır bu ömrün.dışarda ekimde yagan yağmur.en gizli köşelerde ıslanan.parke taşlı sokaklardan geçilen.erişimşiz fahişelerin kirliliği.belki yagan ekim yagmurlarına inat.Belki yüreklerde oldu kurulanan.en hücresel kavgalarda ruhum.soyunup sevişen evli kadınlara inat.Bilirim oydu özlenilen ekimde.Bilirim yanlızlıkta ellerim.dedimya en yogunca yanlızlıkta ruhum.belki korkacak soyunmalarında zaman.o en gizli köşelerde ıslanan.Benide ıslatacak bilirim huyum.olaki yanlız olacak son yolculugum.
****
Anlatmaya çalıştığımız sözcükler nedense kendini izah edemiyor.Sol ve sağ görüşler toplum temellidir ve karşıt değildir diyoruz.Bu süreçte demikrasi sosyal adalet eşitlik katılımcılık töreler öz karekter birbirini tamamlar .Solcu olmak kendini red etmeyi gerektirmez.Bu Türklük şuurunda kendin gösteriyor .Göktürklerden günümüze tarihin en önemli kavimlerinden biri olarak kültürel varlığımızla Türküz gerçeğini nasıl görmezden gelebiliriz. Türk olmak bir onurdur. Bu kültürel gerçekliğimiz insanlığa katkı verir.Biz türkler kimselerden üst değiliz kimselerden altta değiliz.Bunu anlamak ve anlatmak önceliğimiz olmalıdır. Türküm demek doğal bir durum Kendimizi inkar edecek bir cehaletin içinde olmayı düşünebilirmiyiz.
****
Ölüler bilmez bayramları.kasvetlidir yitikliği gidenin.Kalan devrimlerin ardıl sözcüklerinde.Sevdalar yaradır yürekte.Bana hikayeni anlat gökyüzü.Yıldızlarının ışıklarını avuçlarımda sakla.Yoksul kenar mahallerinin yıkık umutlarını aydınlat.Sen şiirler yaz yokluğuna yanlızlıgın.Unutma ama papuçları boyasız çocukların bayramını.Yetim sofralarını akşam karanlığının.İnsafsız hastalıkların korkusunu kov gitsin yatağından.Bana çocukluğumdan hikayeler anlat.
Ne yapmalı nasıl unutmalı.Pamuklara sarmalı toprağı.O toprak sevdiklerimizi saklıyor .Bilmiyorum ölüm gelince ne oluyor.Yanıyor ruhumun sönmüş közleri.Ah bir anlasan nasıl oluyor ağlamak.Dermansız hayeller sarar gözlerini gecenin.Soyunur dökünür acı kırmızı bir yanlızlıktır umut.Hani ekmeği kardeşçe bölüşecektik.Sevişecektik güneşiyle sabahın.Kapı çalınacak sen gelecektin.Konuşacaktık memleketin ehvalini.Olmuyor kolay değil biliyorum.Unutmak çile gibi bir hikaye.
****
Geçiciyiz biz bakma uyuduğumuza uyandığımıza.Kalkıp sabahları işe gittiğimize.Sevdalandığımıza. Agladığımıza.Yokuz yokluğumuzun farkında olmadan.Hani demiş ya şair ‘Yaşamak ciddi iştir ‘Ölmekte öyledir gülümsetmekte.Sende öylesin benim için.Yanımdasın nefesin gözlerimde.Hani korkular vardır çaresiz umutsuzluklar.Özgür fahişeler gibidir hayat.Emekçi tayfaların ellerindeki sıcaklık.Korkusu yaşamanın ölüme inat.Sana inat bana inat.Vakitsiz devrimlerin başucunda uyuyan.Aparatsız askerler gibiyiz..Geçip gideriz dehlizlerinden ömrün.
****
Ah benim ellerim.Bir lokma ekmek için nasırlaşmış avuçlar.Ah kızlar sizi görünce yüreğim sızlar.Hani o kıyılarında ıslandığımız şehir.Nerdesiniz kimlesiniz söyleyin ne olur.Hani işçi evlerinde hüzünlenir akşam.İnsan sevince geceyi bu böyle olur.Tüm kanatkar sevdaları umudun.Gelir seni bulur bilirim acıdır zaman.Kimsesiz ve mağrurdur yaşanan.Ah o kızlar dolgun acılı kadınları geçmişimin.Sizi görünce ağlaşır ayazları yüreğimin.Bir atlı payton geçer kapıdan.Giden ölümdür Diyarbakır kerhanesine.Dağ kapıda bir şiir okumuştu bana.O esmer sıska devrimci kız.Sonra yörük kızı giydirdi papuçlarımı benim.Papuçlarım sevdi kendini gördümkü kimsesizim.
****
Düşünmek bir erdemmidir yoksa felaketmi.Her şeyi düşünmek her yolumuzdaki dikeni yerinde bırakmayıp başımıza belamı ediyoruz.Ona üzül ona küs ona atarlan.Hayat bunun için degildir.Hayat geride kalanlarla yola devam etmektir.Çökmenin bir faydası yok.Dik durmanın yollarına bakmalıyız.
****
Çogu kez asla alışamayacağınız bir hayat sizin kaderiniz olur.Kaderiniz olur çünkü sizin onu değiştirecek ne gücünüz nede cesaretiniz vardır.Siz o kurak tarlada susuzluğa hasret bir ceviz fidanı gibi yorgun ve bitkin kalmaya mecbur bırakılırsınız.Belki bir zamanlar o bahçede yeşil ve sulaktı o bahçeninde meyvelerini istila eden asalaklar olmuştur.Şimdi bitkin yorgun bir zamanın geri dönülmez yolcuları olarak o bahçesinin kapısında bekliyor olduk.Niçin çekip gitmedik niçin hicretlerden korktuk.Neydi bizi bu yavan hayata mahkum eden anlamakta zorlanır olduk.
****
Tam canınız sıkılmışken tam bu hayat niçin böyle anlamsız ve yorgun bir huya sahip diye düşünürken. Masanızda bir kahve görüyorsunuz.Oldukça köpüklü sade kahve .Biliyoruzki türk kahvesi sade içilir.Dudaklarınız değdiğinden damagınıza ulşatıgında bir haz alırsınız.O an için yaşamın tüm anlamsız tortuları yerini saydam bir huzura bırakmıştır.Gözlerde yaşam ışığını görürsünüz. Tüm yorgunluğunuz gitmiştir. Şöyle keyiflice nefes almanın hazını yaşarsınız.Hayat böyledir size sınırsız hayaller sunar gerçekçi yaşamanızı ister.
****
Hayat bir dönemeç biz bu dönemeci keyifle yaşamanın yollarını aramalıyız.Karanlıga değil aydınlığa koşmalıyız.Aydınlık bizi kendimize getirir.Tüm yanılgılarımızın kökeninde yitikleşmiş bir karanlığa mahkumiyetimizin yattığını görmek durumundayız. Konuşulanlar çok eleştiriye açıktır.Biliyoruzki yazılanlar bu eleştirilerden fazlasıyla nasiplenir.Çünkü yazı kalır kendini konuşturur. Yaşamı ıskalamaz. Yazı ebediyete yakındır.Yitikleşmesi zor bir gerçekliktir. Bunun için kitaplar önemlidir.Size başka pencereler açar.Başka yaşamlardan ışıklar sunar.
****
Yaşamda kısıtlı bir alanda olma zorunluluğu ölümün gerçekliğinde düşüncede oldukça rahat olma şansını kendimize verebilirmiyiz. Bu sürecin adımlarında aile toplum töreler din gibi özgün varsalların etkisi ne olabilir. Yaşamda nerde duruyoruz. Dogrusu insan toplumsal bir canlıysa onun bireyselliğinin sınırları nerede bitiyor. Bizi şahsiyet olarak var eden etkenler ruhumuzu nerede nasıl besler oluyor.Toplummu yoksa kendince var olmak isteyen insanmı beklentide öncül oluyor.Neyi niçin ne kadar yaşayabiliyoruz.Toplumu onun hücresel varlıgı aileyi hangi döngü yaşatıyor.Sosyal bir varlık olarak bizi etkeleyen tüm kutsallarımızın başlangıç yada bitiş sınırı olasımıdır. Yoksa degirmende ezilen bugday başaklarımıdır toplumcu yanımızla halcemiz. Niçin ahlaksal olarak samimi olamıyoruz. İnsanca yaşam yolculugumuzda kurdugumuz uymamız istenilen yapılarda insanca hakça bir yaşamdan mahrum bırakılıyoruz. Ekmegi aşkı umudu niçin birileri kendi çarklarında yitikleştiriyor. İnançlarımız bizim kurtuluşumuzmu yoksa felakatimizmi oluyor. Yaşamın her sürecinde niçin yetmezlik içinde kalıyoruz. Baş edemedigimiz hastalıklar önleyemedigimiz sömürü düzenleri gerçeklerle bagını koparmış yanılgılar teknolojinin yetkenligindeki güçsel sınırsızlık yılgın korkular insan olarak bizi niçin mazlumlaştırıyor.
****
Karanlıgın mazlum kadını.garipliğin ürkek bakışı.ırak dur benden.Bir bilsen
Bende ırağım kendimden.Bırak beni.Çekip gitme yurdundan.Sonra kanlar akar yüreğinden.Ben böyleyim işte.Çok korkarım sevgiden.
****
İnandıgım ne varsa giri.Sende girişin bende.Korkunç kayıplar içinde yüreğim.Bırakıp gitsen beni delireceğim.Yanımda kalsan nefes alamıyorum.Celladım gibisin benim.Ben sensiz yıldızsız gökyüzü gibiyim.Irak bir hikayesisin ömrümün yanımda olan.Büyük günahlar içinde ruhum.İşçi kadınlar özlüyor gecemde uykularım.Devrimci bir yitiklikte kaybolmuş bir yolcu gibiyim.Tanrı beni seviyor biliyorum.Çokça veriyor günahlarımı bana.Esmer kadınlar özlüyor ülkülerim.Dağlarda keçi sürüleri.Bir yörük çadırı kapısında.Seni özlüyor ömrüm.Gıri bir kilim örüyor ömür .
****
Ne düşünüyordu bilmiyorum.Gecenin karanlığı gizlerken gözlerini.Uçuk bir şehvet korkutuyordu umudu.Yüregi dikenli kadınlar uslu olurdu ağlarken.Sen işçi avuçlarında su içmiş yüreğim.Bana kendini özletme olurmu.Bende severim kırmızı rujlu geceyi.Yıldızlardan hikayeler dinlerim.Kısık yorgun kadınları severim ben.Kendim gibi mahcup hayat yolcularını.Bu şehir benim şehirim değil biliyorum.Sende benim değilsin.Ben bu yüzden yanlızlıgı severim .Hani şarkılar çağlar nehirler.İçinde çakıl taşları parlar.Hani garip ölür kimsesizler .
****
Senin gözlerin beni görmüyor üzgünüm.Anlatamıyorum sana kavgalarımı.İçimde dikenleri yanlızlıgın kanatıyor ruhu.Özgürlük tüm tabuları yıkmaktan geçer.Akan sularda ararım diclenin ıslaklığını.Esmer bir bakış özlerin işçi evlerinde.Kimim neyim hiç anlamı olmayan o şehirde.Bir sabah vakti ayazda üşümüşümdür.Kimsesiz pencerelerden bakmışımdır karanlığıma.Ah o cebecideki hastanede Ankara olmuştur hüzünlerim.Sonra onkolijiyi tanımışımdır.Korku yoldaşım olmuştur.Yitik bir özgürlük ölümü tanıtmıştır bana.Köhne bir otelde vakit geçirtmişimdir.Ankara şairleştirmiştir beni.Kırşehirli Kezban nerdedir şimdi bilmiyorum.Senin gözlerin beni görmüyor kadınım .Ben başka yorgun kavgaların insanıyım . Sen bunu bilmiyorsun.
****
Çok güzel birgün bugün.Sokaklar çok güzel.Çiçekler ağaçlar ve kuşlar.Birde sen çok güzelsin.Kiraz ağacı gibisin .Mevsimsel bir çekiciliğin var.Körpe sevgiler gibi korunmaya muhtaç.Hiç ayak basmadığım şehirlerden gelmiş gibisin.Biraz işveli biraz mahcup.Çokça kadın gözlerin var senin.Çantanda hikayeler saklar gençliğin.Ben senin gibi değilim.Geçkin yorgun birazda ürkek .Gülümser sabahında korkularım benim.Yanlızlıgı hiç sevmez acılarım.Haydi kap açık sabah oluyor görüyorum.Usulca olsun gelişin.Bir çay demliyelim. Senle göçüp gidenleri konuşalım.İşçi evlerini.Yetim çocuklarını memleketin.Bugün çok güzel bir gün sen varsın.
****
Kayaların üzerinde bozkurt bir hasreti var heybetli kavgalarımın. Kimselerin tanımadığı umutlarım var. Issız köylerinde anlatırlar hikayesini.Yollarda kuvayi milliyenin ayak izleri.Çok sevdalandık bu topraklara çok sevdik nehirlerini.Gelinciklerinin kırmızısana kapıldık. Ölüm kapıda bekler bilirim. Kızıl bir elmanın hakeyesidir umut. İşçiler devrimci işçiler sizde benim yoldaşlarımsınız. Sizinde gözlerinizde ışıldar ülküler.Sizde yorgun yolcuların atlarında dolaşır ülkeler fet edersiniz biliyorum.’ Bu memleket bizim ‘ N.H.
****
Eleştirisel bakış samimi olunca yaşama katkı veriyor.Haset ve anlaşılmazlığın dip karekteri bir eleştiri ne yazıkki kültüre ve yaşama katkı vermek bir yana yılgınlık yaratıyor.Neden sorusunu sormaktan öte red etmeyi öncül görevimiz olarak görüyoruz.Niçin nasıl neden sonuç ilişkilerini ya görmek istemiyoruz yada yaşamın öz yansımasını çözümlemekten uzak durmuşuz. Neyi niçin sorguluyoruz.Kimin yada kimlerin gölgesinden kaçmaya çalışıyoruz.
****
Çogu kez karamsar bir duygunun mahkumu gibiyiz. Gülümsemeyi anlamsız bir basitlikmiş gibi görüyoruz. Acı çekmeyi kendine görev bilmiş ruhlara sahibiz. Merhaba demeye çekinen hep üst perdede gezinen ilginç bir zamanın müdavimleri olduk.
****
İçinden geldiği gibi davranan insanları çok önemsiyorum .Dogal sevisel yaşamın müdavimi gibiler.Riyasız bir gülüşleri oluyor yaşama karşı.Yüzlerindeki doğal çizgilerde bir özgüven görüyorsunuz.Samimi ve içten.Günümüz insanın bırakıp yalnızlaştığı bir durumdur bu durum.Samimiyeti bırak dogallıgı ötele sonrada içten dostluklar bekle.Olasılıgı zor bir sonuç. Güncel olan tek yönümüz yanlızlıgımız oluoyr.Dogrusu bu yanlızlıgıda hak eder oluyoruz. Güven veremiyoruz.Sakin değiliz. Oldukça ince bir yobazlığı içimizde gizliyoruz. Sorunları küçük parçalara bölüp halletmekten öte kar topu gibi büyütüyoruz.İşin ilginci büyütttügümüz kar topunun çığlaşmasındada başkalarını sorumlu tutuyormuş. Bir şey görmek istemiyoruz Tanrı dağına göre kar veriyor.Tanrı acele etmiyor.Tanrı bekliyor.
****
Sofrada uzun zamandır pek görmedim bir tencere yemeğini görünce içimde bir sıcaklık oluştu .Diyarbakır meftünesi : 400 gram kemikli kuzu eti 3 adet büyük boy patlıcan. 7 adet büyük boy domates.1 yemek kaşığı domates salçası.1yemek kaşığı biber salçası .7diş sarımsak.1/2çay bardağı sıvı yağ.1
su bardağı .sumak(2,5 su bardağı ılık suda en az 2-3 saat bekletilecek)1,5
tatlı kaşığı .tuz . Patlıcanları önce uzunlamasına dörde bölüp sonra çok iri olmayacak şekilde küp küp doğrayalım. Sivri biberler de aynı şekilde ne çok iri ne de çok küçük olmadan sotelik doğrayalım.Domateslerin kabuklarını soyup küp küp doğrayalım. Sarımsakları havanda dövelim. Tencereye sırası ile çiğden et, biber, patlıcan, salçalar, domates ve sarımsak rendesi eklenir. En üste tuzu ve yağı gezdirilir.Ocağın altı açılır ve süzgeçten geçirilen sumak suyu eklenir. Kapağını kapatıp kaynara çıktıktan sonra orta ateşte 30 dakika kadar pişirilir. Yemeği karıştırmıyoruz.Etler pişince yemek hazır demektir. Meftüne hoş bir yemek insanı kendine meftün ediyor.Heleki annem yaptıysa.
****
Küçük sözcükler kullanırdı.Kimin nesiydi bilmiyorum.Yakındı uykularıma
Tanıyorum..Yagmurlu bir nisan günüydü.Merhaba dedi yüreğim.Şöyle bir baktı.Yada ben öyle sandım.O caddenin en alımlı kadınıydı.Papuçları mor renkten.Hikaye gibiydi.Geçmiş yitiklerimden ansıdığım.Hüzündü benimdi.Kimsesizdi.Ben gibiydi.Ölümler tanımıştı vakitsiz.Yoksun ve umutkardı.Çatışkıydı tüm varlığı.Bana sordu ismin ne ?Hiç ölüm gördümü yüreğin.Yitenlerin oldumu bırakıp giden.Hiç seviştinmi erkekçe.Kavgaların sokaklara taştımı.Hiç özledinmi çocukça.Yagmurlarında ıslandınmı umudun.
****
Hani ölüme alışkın olmak lazım diye düşünmeli.Gerçi şimdi yaşamak zamanı.Yarin gözlerinde sevişmeli umutla.Çoluk çocuk memleketimin.Oturup Anadolu sofrasına.Gülümsemeli hayata.Yitenlerim oldu benim.Kaçkın acıların içinde kaldı ömür.Ah ben neresindeyim bu yalanın.Kaçıpta kurtulmak ister gecesinde.Tüm atlı arabaların kısrakları.Savurur acıların toz toprak üzerime.Ben bu memlekette ölmek isterim.Üzerinde gelincikler toprağımın.Kıyısında bir asma bahçesi.Yar bir çay demlemiş öglen arkasında.Acısı demlenirken semaverde.Yokluk ilmek ilmek harmanlaşıyor.Yitenler kötü ediyor beni.Kimseler anlamıyor.Çözülüyor korkularım dağılıyor.Ve gece lacivert gece kadınsız ve yalan.Bir hikaye anlatıyor çocukluğum.Biraz dan gün dogacak pencerede.Kaçkın acıların içinde kalan ömür.Çocuklar yetim kalır umut kaçınca.
****
Renkli grafon kagıtları gibi dökük saçık umutlarım var.Konuşturulmazsamda korkarak yazsamda sözcükleri.Sorgulansada inançlarım fersah fersah.Ben okyanuslarda kulaç atmalıyım.Kabul gören her şey dogru değildir.Her şey yanlışta değildir.Sınırları vardır yaşamın.İçinde bir yogunca umut.Herkezin kendi gizleri karartılı ufukları vardır.Ölümler gelir ansızın avuçlara.Yakar çaresizligi ömrün.O kara yolculuklara çıkmış kadın.Bir türlü doguramaz özgürlügün sıcağını.Sogukki yanı başımızda her gün.Bak bahar geliyor ankaram parklarına.Ölümlere arkadaş mevsimlerdeyiz.Çökmüş yanılgıları var keyfin.Ekmegim kuru ekmegim bayat.Yanlızlıgında .suskunluğum.Kimsesizim.Renkli kırık saçık umutlarım var benim.
****
Şehrin en önemli caminin bahçesinde dolaşıyorum .Diyarbakır ulucami .Emevi caminin Anadolu yansıması olarak gösterilen Diyarbakır ulucami şehrin merkezinde önemli bir cami .İslam aleminin beşinci haremi şerifi olarak nitelendirilen camide bulunmaktan oldukça hoşnutum.
Ah gençlik nasılda kayıp gidiyorsun avuçlarımızdan geriye mahzun hatırlaları kalıyor bırakıp gidilenlerin. (1977 )
Dünyada yaşıyorsak dünyavi düşünelim derim.İşin birde öteki yüzü var tabi.Ogörmezden geldiğimiz hep başkalarının başına geldiğini duyduğumuz ölüm. Peki o zaman ne yapalım.Neyin çekingesi uğuldasın kulaklarımızda kimin için üzülelim.Kimin keyifi için beyaz örtülü masalar kurup kırmızı güller koyalım vazoya. Kime meyve tabakları hazırlayalım .Kime aşktan söz edelim.
Bir yere ait olmak çok önemli bir durum. Bir kümenin içinde olmak ama kümenin kölesi olmadan benliğini yitirmeden aklını birilerine kiralamadan. uçsuz bucaksız bir umut hayat bizi alır kendi dünyasına arkadaş yapar.Arkadaş olmak çok önemli eşlerimize hayat arkadaşım demiyormuyuz. Aslında arkadaşlıkta kendince sınırları olan bir kavram.Nefes aldırmayı becerebilen arkadaşlıkların öneminin gelen hep birlikte tesbitini yapalım.
****
Kuçenin başında hayat var.Sen varsın umut var. Daha çok şeyler var.Kavgaları var hayatın.Sevdaları var. Ah nasılda gülümser hayata bir sabah vakit kapı çalınır saçları dağınık bir kadın eşşiginde sevincin.Haydi korkma sev ve yürü yüremek özgürlüktür biliyorsun.Geriye bakmamaktır özlememektir .Anlıcagın canım yürümek bizlik bir iş değildir.
****
Gizde saklı herşey.Tarifsiz özledim seni.Ürktüm yokluğu hissedince gecemde.Rahatsızlaştı umudum.Karanlıklaştım.Olmadım sensiz kendimle.Lakin ne demek istedim anlamadım.Mahvoldum yokluğunda ben.Agladım kimseler bilmedi.Küçüldüm çok küçüldüm insanlığımdan.Ordaydım senin yokluğunun yanında.Niçin üzüldüm bilmiyorum.Uyumsuz dolaştım kavgalarında hüzünün.Rahatsızlandım rahatsızlık verdim.Daha neler olacak bilmiyorum.Uzaklarda ıslandım yağmurlarda.Rahat bırakmadı keder beni.
****
‘ Yer yüzü kendilerile konuşmaya değmeyen insanlarla kaynıyor ‘ Voltaire
****
Bana aglama olurmu.Yağmurları özlerim ben.Kor ateşi yanlızlıgımda.Bir çamurlu sokakta yaşanılan.Özlediğim tüm insanlara muhtaç.Seni ararım yolculuğunda.Göçer kervanların.Bilirim özgürlük dar ağacında ilmek.Haydı sıra dışı olsun arayışlarımız.Köhne bir kadın sevişir rüyalarımda.Ben işçi kahvelerinde ararım umudu.Biliyorum tüm yolculuklar hüzünle başlar.Ölümdür yaşamın sonu.Kimbilir nerde nasıl bitecek.Hiç sevişmemiş kadınların son yolculuğu.Haydi üniveriste gençleri tutun ellerinden bu ülkenin.Şarkılar tınlasın cümbüşte gece.Sokakta bir işsiz öğretmen.Matamatik öğretsin ruhuma.İki artı iki beş eder biliyorum.Soysuz arayışları kahpe eteklerin.Yağmurlar yağsın ağustosta çatısına.Kırmızı kiremetli evin.Ah ankara cebecide seviştiğim gençliğim.Bana ağlama olurmu gülümse ama.
*****
Bir nehrin kayaları gibiyim ,suskun sessiz seni dinliyorum.Biliyormusun dağlar kadar borçluyum hayata yada o bana.İsimsiz korkaklığım adımlarımda soytarı piçleri izliyorum.O köhne taş duvarlı evde katmerleşmiş cehalete mahkum.Hikayeler anlatılmayan duyguları saklar biliyorum.Yine ölümler konuşuluyor gecesinde karanlığın.bir arayıştır kavgalar ,nasılda anlatırdı yalanı.Yörük çadırlarının çamaşır kaynatılan teneke tınısında.Hiç sevişmemiş askerler vakitsiz öldüler ülkem biliyorsun.Güneş soğuk bir ışık verdi sokaklarına sözcüklerin.Sözcükler kısrak bir at gibi koşkun yetişemiyor bu çileye.Kalın perdeler kapanmış penceresine görüyorum.Kirli kaşe kumaştan bir palto giymiş kadın.Irakta o taş duvarlı evde konuşulacak bir şey kalmamışNehirler taşıyor artık kırmızı bir çakıl taşı.Sevişiyor kendince umutla soysuz kadınlardan kaçıyor gecem.Bir anlatan olmalı artık sinsi ruhunun çirkinliklerini.Islatmalı acının göz yaşlarını umut bir de sen.Sevmeyi bilmeyen bir köyün bahçevanı.Gülleri siyah olur acının bilirmisin.Tüm askerlerin anneleri hüzünlüdür.Ölümü iyi tanır yürekleri bir yufka ekmektir tüketir sabahı umut.Bana yalanlar söyleme olurmu hayat.Bir geçkin kadının sinsi söylevleri.Anlatma bana yalanlarını o şehirin.Taş duvar arasında bir akrep götürüvermiş sevgiyi.Yaşamak hakkımızdır özgürlük biliyorsun.Çözme uçlarını mahremiyetimin.isimsiz suskunluğumun mahkumiyetindeyim.
****
Yanılgılarımızın başında hazır olmamak ve ani karar vermek geliyor.Bir adım ötenin getireceğini hesaplamadan yaşamda huzurlu olmak yada görece bir başarıya ulaşmak mümkün olmayacaktır.Bunda tercihlerimizinde yüksek katkısı olduğunu görmek durumundayız.Ve kendimize şunu söyleyebilmeliyiz.Hazır değilsen adım atma.
****
****
Güçlü bir yuttaş güçlü bir devletin sırrıdır. Yuttaşlar devletin var oluş sebebi olduğuna göre güçlü olmaları tabi bir durumdur.
İnsanı etkiliyen her olgu topluma yansır bu yansıma ortak paydanın işleviylede ilgili bir durumdur. İnanç kavimsel farkındalık eşitlik özerklik (bireysellik ) birbirinin içindeki daireler gibidir .Bu olurlar gökkuşağının renkleri gibi birbirini baskılamadan toplumda kendine yer bulmak zorundadır.
Yazı bu süreci belgeleyen toplumsal hafızayı oluşturan en etkin gerçek olarak kültüre ivme kazandırır .Ona bir mahzende olgunlaşma şansı tanır.
Zıtsal çelişkiler çatışkıları öne çıkartır. Bu durum insan ruhunun içselliginde olmakla birlikte toplumsal yaşamdada gözlenilebilir bir sonuç olmaktadır.
Birey kendini yaşamını yurttaşlık bilinciyle varlığı olduğu devletini kültürle özneleştiği kavimini anlamak durumundadır. Yirmibirinci yüzyıl iki dev savaşla kapana dursun (birinci ve ikinci dünya savaşları ) yirmibirinci yüzyıl bir farklı belirsizlikle sürece katkı vermektedir. İnsanlıgın iyiyi güzeli doğruyu arayışının devam ettiğini söyliyebilmeliyiz !
****
Ortak akıl katılımcılık çağın gerçekleri evrensel değerler .köksel kültür birbirinle barışık olmadıkça insanların bir kurtayıcı aramaları bir patolojik durum olarak gerçeklik kazanmaktadır .buruygan yönetimlerin bu süreçten beslendiğini ifade etrmek yanlış olmayacaktır. Birey yaşamla mücadelesinde çaresiz kaldıkça onu içeriğine taşıyan dinsel doktirinler olmaktadır. Bireyin inançlı olması fıtratının bir sonucudur .Toplumda dinsel otoriteyse toplumsal yetmezliğin bir sonucu olmaktadır. Din bireyleri etkiler bu doğal bir sonuçtur Dinin otoriteleşmesiyse toplumsal bir yılgınlığın sonucu olmaktadır. Burda din gerçek amacının dışında bir siyasal yaptırım aracına dönüşmekte ölüm ötesinden öncül yaşamı kıskaca sürüklemektedir. Bu dinin kendisiyle ilgili bir sonuç değildir . Otoritenin kendi varlıgına dini çimento etmesiyle ilgili bir fili durum olmaktadır. Bırakalım bireyler dini kendileri yaşasın.
Kapitalizm bireylere asla huzur vermemiştir. Dogası geregide vermesi mümkün değildir. Kapitalizim parayı ve artı değeri sever bunu tek elde biriktirir .Bireylere insanca yaşama şansı dahi vermeyi kabullenmez.
Demikrasi bir araçtır derler .Dogru olabilir araç bizi eşitcil kabul görür bir sosyal yaşama kavuşturabilir. Birey bunun bilincine ulaşmaya çalışmalıdır. İşin bir başka yansıması ölümün bizi meçhuliyete taşımasıdır burda inancın dinin öncül aktörlüğü ruhumuzun hükümdarı olur.Sonuçta birey ölümlüdür ve ölüm omuzlarımızı çökerten bir yük oluşturmaktadır dinin bu yükü hafifleten bir kaldıraç görevide gördüğünü kabullenmek gerçekçi olmaktadır .
Burda süreç yenilenmenin gereklligiyle ilgili bir durumdur. Çagın dinini kendi içimizde olgunlaştırabilmeliyiz.Buda Anadolu halkı olarak kökleri yedinci yüzyıla hatta daha ötelere uzanan dinsel gerçekliği çağın olurluluguna taşıma beceresiyle ilgili bir durumdur. Dünyavi yaşam çizgisini akıl ve mantıkla belirler kültürden beslenir burda dininde bir kültürel etken olduğu gerçeği yadsınmaz bir sonuçtur.
Büyük devrimci devletimizin öncüsü özgün asker Mustafa Kemal Atatürkün ifade ettiği gibi ‘din vardır ve lazımdır ‘
Birbaşka gerçeklik yansıması kavimsellik olmaktadır .Özsel ortak kültürün millet olma becerisinin bir yansıması ulus devletle ortaya çıkar. Bu süreç doğal bir süreçtir. Biz Türk milleti olarak kültürel yoğunlukta tarihsel geçmişmizle oldukça verimli bir kavimsel gerçekliği yaşıyor ve yaşatıyoruz denilebilir.
Toplumsal yapıya bakıldığında günümüzde halk kitlelerinin en önemli öğrenmesi gereken sınıfsal bilinci olmaktadır. Emekçi sınıf ücret karşılığı çalışan işgörenlerin sınıfıdır. (Ücret karşılığı çalışan konum unvan sitatü gibi yapay olgulara rağmen emekçidir. ) Kapitalizm ucuz emek gücünü daim el altında tutmak ister .Kapitalizimin olduğu her düzende işsizler ve çaresizler gurubu emekçi sınıfın en önemli kümesi olarak var olmak zorundadır. Kapitalizim iş emek üretimde ihtiyacının ötesini görmekte bir çaba sarfetmeyi kendine amaç görmez. Yoksulugu eşitsizliği pek önemsemez .Burda toplumsal yaşamın ana gücü olan kamu otoritesi (devlet ) önemli bir sorumluluğa sahiptir. ! Yada olmalıdır.
Edebiyat toplumcu olmak zorundadır. Yarin kara gözleri size ilham verebilir. Ama sizin yaşamınız toplumcu duruşunuzla belirlenir. Yaşam her şartta adaleti sağlamıyor .İnsanlık bunun için varlığı boyunca mücadele etmiştir etmeyede devam edecektir .Ne çareki insanca hakça bir düzene ulaşamamanın yorgunluğundayız. Dileriz aydınlığa çıkmada her bir birey olarak yaşamımız iyi bilinç yansıtır. Yaşam biraz çalışmak çoğu kezde umut etmekle anlamlaşıyor .
****
Daim dönen kalplere sahibiz ! Tanrı doğru yöne dönmesini nasiplesin. Yaşam asla sabit değildir.Daim bir değişim içindedir. nefeslerimize karışıp kısa ömrümüzü dahada kısaltmaya etken virüsler dahi değişim içindeyken .Sosyolojik olarak durulgan olmak mümkünlülügü olmayacak bir durumdur.Öyleyse bize etki eden bizi yönlendiren her değerde değişime açık bir karektere sahip olmak durumundadır. Bu süreç insanı etkiliyen her değer için geçerlidir.
Burda inancın gerçeklik uygulamasında karşımıza çıkan ve bizi yönlendiren en önemsel etkiye sahip din olgusuda sürece dahil olmak durumundadır.Bilmeliyizki geçmişten gelen inanç yapımız toplumsal gereklilikle değişime açıktır . (yorum ) bu açıklık dini kendi ana kaynağından soyutlama olarak algılanmamalıdır. Tüm inanç sistemlerindeki içsel yapı çağın getirileri ile barışık olmak durumundadır. Doganın en önemli varlığı olarak insan akıl gerçeği ile yönünü algılamak . İmanını akıl varsalıyla beslemek cesaretini gösterebilmelidir.Başarılması gereken
sadece budur. Esirgeyen ve bagışlıyan mutlak güç (Tanrı ) akıl etkeniyle bize bu şansı verdiğine göre bunu kullanmamak durulganlaşmak yaşama karşı bir haksızlık olmaktadır.
Tanrının buyrukları yaradılışa ve yaşama ters olarak yorumlanmamalıdır. Dinin en büyük şansızlıgı dini yaşamla çatışır göstermektir. Bilinmeldirki tüm kutsal değerler yaşamı olgunlaştırmak için katkı sunar .Bu başarılamıyorsa değerlerin yorumcası üzerinde düşünmek açık olmak gerçekçi olacaktır.
Toplum erkeği önemser .toplum kadını daha çok önemser. iki cins yaşamın işlevini oluşturur. Devamlılıgın özünde üreme iç güdüsü olduğuna göre toplumsal içerikte herhangi bir cinsin diğerine baskınlığı yaşamda gerçekçi olmamaktadır.
Burda karşımıza çıkan bireysel donanım (eğitim,kültür ) içselligi olmaktadır. toplumsal çatışkıların çoğulunda karşımıza çıkan bireysel cehaletimiz olur görünmektedir.
Burda toplumun ana kutsallarından biri olarak gözüken devlet tüzel yapısının işlevini anlamaya çalışmadan bir toplumun yaşam algısını kültürel olgusunu tesbit etmek mümkün olmayacaktır.
Devlet toplumun ana otorite etkeni olarak her bireyi etkiler . Yönergeler. Bu tüm toplumlarda kabul görmüş bir durumdur. Burda devletin pilanlayıcı ve uygulayıcı olarak halk kitlelerine pozotif bir etki olma işlevini sağlaması öne çıkmaktadır. Devlet ve toplum bir bütünceyi oluşturur.
Edebiyat yazı söz bu bütünceye katkı vermek durumundadır. Bu süreç toplumsal bilinç etkeniyle ilgili bir durumdur. Bunun sosyolojisi çağdaşlaşma kavramıyla açıklanabilir.
Dialektik olarak biliyoruzki içsel çatışkılar daim olacaktır. Bu sonuç bireyin ve toplumun kendi yaşam akışının bir yansımasıdır. Yaşamın varlıgında arayış gerekçe olur. Gerekçeleri aramak iyiye güzele gitmek kalıpsal olarak dirençlede karşılaşabilir. Bilinmesi gereken yaşamın akışkan olduğudur.
‘Su akar yolunu bulur ‘ toplum ve insan daim arayış içinde olmaya devam edecektir kuşkusuz.
*****
‘Fazla fedakarlık kişinin kendi hakkına girdiği kul hakkıdır ‘ Farabi.
****
Utanır yanlızlıgım karanlığında.ıslak arzular ansır dudaklarımı.acı kahvelerden hatırladıgım sohbetler.Dişimi dişi dogurgan günlere gebe kavgam.sen kadın yedi memeli umut.Başak tarlaları kırmızı gelincik .Çekip gitmeli en öte köylerine bu yüreğin.Öpüp koklamalı kuzularını .Sabah kahvaltılarında ısıtırken gözlerin öpüşürken umudla sarmaş dolaş Daha ışıkları sönmemişken şehrin soyunup dökünmemişken utanır yanlızlıgım dedimya.Islak göğüs uçlarında umut .Dikenli patikalırın götürdügü o ufukta bir sen kaldın bilirim. Bendeyse ölüm yanı başımda.
***
Üniveristenin öğretim üyesinin onkoloji departmanındaki odasının kapısında unvan yazısı değişmiş, ama bu kemoterapide kullanılan ilaçların etkisini degiştirmiyor ! hani ‘sonunda ölümmü var ‘ denirya evet bu durum öyle bir şey.
Hücrelerin isyankârlığını ruhlar red etsede karşımıza çıkan tüm çaresizliğimizin mimarları oluyorlar. patoloji tahlilleri, sedim değerleri, lökosit sayıları tırombosit seviyeleri. tüm bunların uyumsuzlukları bize ölümü hatırlata dursun tanrı yanımızda olduğunu kutsuyetin doruğundaki kitaplarda arıyoruz. kutsal kitap şöyle bildiriyor ‘her canlı ölümü tadacaktır.’ Anlıyoruzki kutsal kitapların bize ihtiyacı yok ,incil zebur Tevrat kuran bizim muhtaç olduğumuz ışığı bize veriyor. tabi o ışığa yakın olmayıda becerebilmek lazım. Bazen doğan bir güneşin altındada karanlıkta kalabilirsiniz.
Bir hücresel hastalığa muzdarip olmak mutsuz olmakla eş deger bir durumdur.Orda çağdaş tıp disiplininin (bugün için ) yetmezliğini çok iyi anlamış olursunuz. Despot siyasal oluşumlarda böyledir. Size sorgulama ve kendi yaşamınızı yöneltme hakkı vermez. Toplumcu kimliğinizi birey yuttaş gerekliliğinden soyutlayıp hükümdarın tebası düzeyine indirir. Bu düzey toplumsal çatışkının tavan yaptığı bir durumdur.
Yaşamın odak noktası özgürleşmeyi ana gerekçe olarak görür. Ne yazıkki büyük halk kitleleri bazen bu gerçeği kenara itiyorlar.’ Bende sizdenim ‘ olgusu öne çıkıyor. sorgulamak ,istemek ,kendini toplumun saygın bir bireyi yapma uğraşı yerine kabullenmek silik bir ömre mahkum olmayı kaderi olarak benimsemek öne çıkartılıyor.
Bilmeliyizki sosyal bir varlık olarak eşitcil ve çağdaş bir yaşam bize verilen aklın gerekliliğidir. akıl bizi düşünmeye ve kendini toplumsal yapıda ifade etmeye zorunlu kılıyor.
Yaşam geçiciyse birilerine köle olmamalıyız.paylaşmayı insanca hakça bir düzeni kurmayı başarabilmeliyiz. Bu süre. devrimci atılımla köklerimizden damıtılan ülkü yoğunluğumuzun harmanlanmasıyla varlık oluşturu. Biz olabilmeyi başarma bireysel kimliğimizi ötelemeden bütünsel olabilmekle ilgili bir durumdur.Hiç degilse kediler kadar özgür olmayı başarabilmeliyiz.
****
Aslında herşey kabullenmekle ilgili bir durum.Sahipsizbir ömrüm mudavimleriyiz ve bunu bilmekten açiz garipleriz. Yaşamda umut etmek neysede hani zamanla kanıksanan durumlar oluyor ya.Aslında yok öyle birşey kanıksamak birazda mecburiyetten oluyor.Hani yaşamak istiyoruz insanca şöyle sıcak bir evimiz olsun.Akşamları tüm aile bir sofrada buluşabilsin .Tüm umutlar yeşeri versin gözlerimizdeki ışıltıda.Kimse kimseye kibirlenmesin.Yorgun yüreklerimiz sakince gülümsesin ruhumuzda.Tüm kadınlar özgürce savursun saçlarını yaşama karşı.İşçiler onurlarını hissetsinler emegin.Kimseler korkutmasın bizi tanrının cehennemiyle.Portakal kokulu bahçede çiçekler açsın.Vakitsiz ölümler kanıksanır olsada zamanla.Yitik acılar tütsemesin acısını bacalarında umudun.Sen yörük kızı tahtalı dagının çam ormanlarını anlat bana.Korkunç haksızlıklarını anlat köhne kavgalarımızın.Kimsesiz kalmış mayıs kuzularının sevimli çocugu olsun sevdamız.Özgürlügümüz Akdenizde ıslansın.Hani tüm acıları bir sepete koyalım atalalım kaf dagının ardına eksi bir artı olsun bizim için zaman.Gel gitler arasında biliyorum sende anlayacaksın o korkunç haksızlıgını gecenin.Kovacaksın karanlıgı avuçlarından .Avuçların tutacak avuçlarını umudun.Ben çok kanıksadım bilmelisin sana yapılan bu haksızlıkları soytarı kılıklı yitik bakışlı rezillige çok öfkelendim.Ama sen anlamadın bende anlatamadım cehaletin yaldızlı yalanlarını ’çok kadınlar sevdim’ diyor şair. Çok kadınlar yıktı gönül terazimi isimsiz ve meçhul kabirlerde onurlu yaşamış bedenleri çürüdü özgürlügün.Özgürlük kanatları kırılmış serçeler gibi .Mazlum.Ah kimi sevdim ben söyler bana .O güzel insanlar nerelere göçtü gitti.Şİmdi fare gözlü yalanlar kirletiyor ışıklarını güneşin.Hani aglamakta çözüm degil. Gülmekse basitletiyor her kavgasını ömrün.Söyle hikayelerini .Bir sabah vakti güneş dogarken çal kapıyı gir içeri.Girki güneşin doguşunun bir anlamı olsun olurmu.
****
Biliyoruzki yaşamda gereksiz ne varsa onu dert ediyoruz.Sonrası başımıza gerçek bir sorun çıkarsa tökezliyoruz.Evet o gökyüzüne bakınca gördügümüz gökyüzü kapkaranlık oluyor .Nasılda titretiyor ruhumuzu o karşı konulmaz ölüm gerçegi.
Kanser canlı bir bedene sahip olan herkesin karşılaşabilecegi bir hastalıklar gurubu.Evet kanser tek bir hastalık olarak karşımıza çıkmıyor en az yüz civarında türevini biliyor ve onunun konumunu anlamaya çalışıyoruz.Bir tıbbi onkoloğ için belkide bin civarında sürecel bir hastalıklar gurubuna muhatap olmak kaçınılmaz görünüyor.Yüz civarında kanser türü oldugunu bunların tesbit seviyesini (evreleme ) ve bu evrelerin her kanser türünde ve seviyede farklı riskler oluşturdugunu bilmek durumun nederece karmaşık oldugununda bir ifade olmuş oluyor.Evet kanser günümüzdede oldukça riskli ölüme yaklaştıran tedavi şartları kişiden kişeye türden türe degişken olan bir hastalık olgusu olarak önümüzde duruyor.Kanserlerin bir çok türü tedavi olma sürecinde umut vaad ede dursun bir çok kanser türünün riskinin oldukça sert bir karekterde oldugunu görmek gerçekçi olacaktır.
Kanser nedir: Kanser hücrenin kontrolsuz olarak büyümesi kan ve lenf yoluyla vucuda yayılması durumudur.Tedevi edilmez yada edilemezse ölümle sonuçlanan bir hastalıklar gurubu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Böyle bir hastalıkla mucadele yüksek bir bilinç sogukkanlılık ve ciddiyet ister.
Diyelimki size böyle bir tanı kondu.Yapacagınız birinci iş seviyesini (evre ) anlamak olmalı .İkinci olarak size uygulanacak tedavi pilanını görün. Sonrası elinizdeki tüm tahlil dökümümanlarını bir dosya yapıp ikinci bir görüş almak üzere başka bir kıliniğe muracaat edin.Tedavi pilanını karşılaştırın.En önemli olgu sizin tedavinizi pilanlıyacak doktorun akedemik unvanını referans kabul etmemelisiniz. Uzmanlık başka bir durumdur akedemik unvan başka bir konudur.İyi bir uzman hekim bir prefesörden daha faydalı olabilir. Mümkündür.Bir başka konu kanser hastasının tedavi pilanlaması (sıtandarttır ) bunun için özel hastanelerde direk tedavi farklı degildir.Ama ücret olarak sizi zora sokabilir.Çok özel durumlar hariç ( kök hücre nakli gibi ) kamu hastanelerini tercih etmeniz iyi olacaktır.Kanser tedavisi günümüzde cerrahi ,kemoterapi ,üminoterapi , Akıllı ilaç hedefe yönelik ilaç radyo terapi gibi bir çok farklı tedavilerle gerçekleştirilir. Esas konu. Tanının erken konması durumudur.Tedavide ne kadar erken o kadar başarı söz konusudur. Bilmeliyizki rutin yapılan kan degerleri kanser hakkında net bilgi vermez.Bir çok deger başka nedenlerden dolayı yüksek yada düşük çıkabilir.Yinede kan degerlerinde tam kansayımı önemlidir ve hekime ön bilgi verir .Bunlar arasında lokosit yüksekligi sedim yüksekligi crp degeri önemli parametrelerdir. Günümüzde tedavi şansı çok yüksek olan kanser türleri meme, lenfomalar, bazal hücreli karsinomlar kıronik losemiler ( klm) sayıla bilir .Bazı kanser türleri ise gerçekten yüksek risk taşır ve bu kanserlerde erken tanı çok çok önemlidir.Bunlar arasında mide ca ,kolon , özellikle pankreas akciger calar düşünülebilir. Bunlardan sakınmak için yılda bir kez saglık taraması faydalalı olabilir. Ama bilelimki kanserlerin riskli olanlar aniden gelişiyor rutin taramalar sonrası çok kısa sürede agrasifleşebiliyor.Yinede rutin taramalar riski yüzde altmış azaltır diye düşünmeliyiz.Kanser günümüzdede tedavisi şartlara baglı kişiden kişiye farklılık gösteren bir hastalıklar gurubudur. Erken fark edilmesi bu hastalık gurubunda çok önemlidir.Bazı kanserler yıllarca devam edebilir . Belirti vermeyebilir. Kişi kendi bedenini iyi tanımalı hayatla barışık olmalıdır.Şunuda belirtelim yaşam biçimi bizi saglıklı kılar erken uyku dengeli beslenmek hareket bunların başında gelsede esas olay genetiktir.! Bir başka gerçek sıtresin kansere sebep olmadıgıdır.Çok sıtresli insanlar kanser olmayabilir. Burda bireysel olarak sıgara nın kanserle yakın ilşkisi oldugunu uzmanlar sıklıkla ifade etmektedir. Bu hastalıkta sıgaranın bir çok türünde tetikleyici oldugu kesin bir gerçek olarak önümüzde durmaktadır. Yaşamda saglıklı kalmanız umuduyla.. (Kanserden kaybettiğim Ablam Fidan Sevgi Şahinere,e saygıyla. )
****
Ezan okunuyor saat sabahın beşi civarında .İnsanların büyük çoğunluğu uykuda ! Tanrıyla iletişimde bizim önümüzü açan yaşamla içsel düşünmeyi bize öncü olan kutsal kitabımız (kuran) bizim için bir yaşam kılavuzu olarak ruhumuzu besliyor. Biliyoruzki kutsal kitap yaşamın içine öncülük ediyor . Peki nasıl oluyorda bir çok işlevde yetmezlik içinde olan bir islam dünyasının kuran gibi mükemmel ötesi bir kitabı varken niçin gerilerdeyiz ! Neyin eksikliğini yaşıyoruz. Bazı çevreler kutsal kitaplar için ‘ bilimsel değil ‘görüşünü ileri sürerken bilimin ne olduğunu açıklama zorunluluğu bir ödev olarak önlerinde durmuyormu ! Bilelimki ‘kuran bilim kitabı değil’ demek bilimin ne olduğunu anlamamakla ilgili bir durumdur ! Hiç şüphesiz kuran olağan üstü bilgileri içinde taşır .Bunun anlaşılması içinse olağan bir akıl yeterli olmaktadır.Biliyoruzki birilerinin kendi algılarını kutsiyete taşımak inananlar için yanlığının başlangıcı oluyor ! Yaşamın içindeyken düşünmek araştırmak ve gerçeği anlamaya çalışmak bizim yaradılışımızın bize yüklediği bir zorunsallık olarak karşımızda duruyor.Biz bu gerçeğe sırtımızı dönme lüksüne sahip olamayız ! Yaşamın sekülerligi dialektik düşünce bizi inancın dışına itmiyor sadece onun üzerinde bizi daha çok düşünmeye mecbur bırakıyor .Durum bundan ibarettir.
****
Babam öleli on yıllar olmuş on yıllardır mahcup yaşıyorum.Oturup konuşacağım biri yok ! Kendi kendimide yetmiyorum.Düşünüyorum ölüm sonrası gidilen (yada düşünülen ) yerde ruhlar buluşuyormu.Farkındamısınız aslında inancınız sizi ölümsüz yapıyor ! Size ebedi bir hayat sunuyor. Peki biz niçin bu dünyanın kahrını çekiyoruz .Niçin bırakıp gideceğimiz şeylerin peşinde koşuyoruz bilinmezliğe doğru giderken bilinen bir anlamsızlığı niçin yaşıyoruz. Kutsallıgımızın görkemli imparatorluğunun muhtaçlığından niçin kendimizi azad etmek istiyoruz. Çünkü korkuyoruz sahiplenmek istediğimiz her şeyin elimizden alındığını biliyor ve yaşıyoruz. Hiçbir hakkımıza sahip olamıyoruz bekliyoruz birileri üst mevkilerden bizi korusun bize hamilik yapsın .Kendi var oluş gücümüzün farkında olamıyoruz.
Zaman bir çok şeyi küllendiriyor.Öylede olması lazım acılar küllendikçe katlanılır oluyorlar.!
****
Gerçeklerine sırt çeviren toplumlar hüsrana uğramaktan kurtulamazlar .Bu durum biz insanlar içinde geçerli bir kavram uçlarda olmaktan vazgeçmeyi başarabilirsek gerçeğin yalın hali yüreğimizi yakabiliyor.
Sınırları belirli bir hayatın içindeyiz öyleyse kendimize bir değer vermeyi başara bilmeliyiz.Eger bizler kendi değerimizin farkında olamazsak başkalarının bizi küçümsemesinden rahatsız olma hakkımız olamıyor.İşin özü burda bitimleniyor.Yaşam daim bir mücadele istiyor ve biz yorgunuz ! Ve Tanrı bizi biliyor Tanrı bekliyor.
****
Her sabah uyandıysanız sanşlısınızdır.Hücreleriniz sakince duruyorsa iç karekterinde keyiflenin.Acıları büyütmeyin.Huzurlu olmaya çalışın.Mutlak bir yaşam duruşunuz olmalı hayatta. Kendinizi önemseyin.Toplumun özgün külütürü siz yormuş olsada aynı zamanda beslediginin farkındalığı olsunruhunuzda. İnsanları ve tüm canlıları sevin.İnsan yaradılışı gereği fedakar olmaya açık bir karektere sahiptir.Bu açıklığa bir çizgi koymayı başarmaya çalışın. Hyatın kısa olduğunu bilmeliyiz. İmkan dahilinde gezmeye çalışalım.Bu mümkün olamıyorsa (Ekonomik olarak ) okuyalım düşünelim .Düşünmek bize kapılar açabilecek tek anahtardır. Düşünmeden alınan nefes bile sizin için bir kayıptır.Azda olsa genel bir kültürel donanıma ulaşmaya çalışalım.Çevremize pozotif olalım. Eksik fikirli insanlara üst fikirler katmak için uğraşmayalım. Özümüzü iyi bilelim.Dünya kültürünün aynı zamanda bizimde kültürümüz olduğunu akıldan çıkarmayalım.Yaşamak büyük bir yanılgıya muhatap olacak bir olgu.Biz olanı iyiye doğruya değiştirmek için çabalıyalım.Bilelimki doğru sandıklarımız yada iyi gördüklerimiz her daim musbet olmayabilirler zaman akıcıdır.Dogrular ve algı değişkendir. Yaşamak güzel bir durum.
****
Anlaşılır olmak bu dünyada tada bileceğimiz en güzel zevklerin başında geliyor.Bu birazda karşınızdakilerin duyugularını anlamaya çalışmakla ilgili bie durum. Duygular bizi yönlendiriyor .Ruhumuzun mutlak otoritesi inanın duygularımıdan başka kimse deigldir.Biz duygularımızı kontrol etmeyi başaramadıkça nehirlerde sürüklenen kütük misali ömrümüzü yara bere içinde geçirmeye mahkum oluyoruz.Tabi bu eziklik içimizi kanatıyor bizi kendi dünyamızda tüketir görünüyor. Neyiz nerdeyiz ne durumdayız.Çevremizle diyalogumuz nasıl .Paylaşmayı başarabiliyormuyuz cehaletimizin bize yüklediği hezeranları defetmeyi becerebiliyormuyuz.Yaşamı kabullenmek onun bir arkadaşı olmak için ne gibi bir çabamız oluyor. Kimiz nerdeyiz nereye gidiyoruz. Gidişimile ilgili bir hazırlığımız olacakmı. Yoksa yaz temmuzunda susuz kalmış bir gül ağacı gibi yılgın ve yorgunmu kalacak ruhumuz.
****
Kan hücreleri çöktü .Uçtu yüregindeki umut .kaskatı kesilen vucud .izsel korkusu varken bilinmiyenin .Göçüp giden tüm yürekcil duygular.aglıyan çaresizlikti .Öldü öyle derler çogu kez .Iraktadır onlar için yitik.göüsleri solgundur yaşamın .Çocukları yetim.Çöken kan hücreleri.seni alıp giden çaresizliğim.Tutupta ellerini irkildiğindir.Şarap kızılı saçları ile aşk.Iraktır artık otagından ömrün.Kapı çalınmıştır .Gelen ölümdür çünkü.
****
İçbirimiz sanıldığı kadar ahlaklı değiliz .çünkü ahlak bize karşı samimi değil ! sadece iyi çocuk olmaya çalışıyoruz kime karşı niçin bunuda pek düşünmeden
Toplumsal kültürün kaynağında geçmiş olsada bugünün kültürünün bugünün gerçekliğiyle yogurulması gerektiğini bilmek durumundayız. Biz istesekte istemesekte geçmişe takılıp kalamayız.
Biliyormusunuz özgür değiliz işin tuhafı olmak için bir çabada sayfetmiyoruz. Ne acı bir durum bu!
Sehpanın eşit ayakları sehpayı daha sağlam yapar. Gücü tek noktada toplarsanız nokta çökünce sehpa yıkılır ! güç kontollü olmak durumundadır. Bu her şey için geçerli bir sonuç olarak görülmelidir.!
Yanlış patikalarında kaybolmuş ömürlerin sahibiyiz. Tüm mutsuzluğumuzun nedeni bu olsa gerek.
Niçin ıraklaşacagımki inancımdan,ölüm benim için yok diyebilirmiyim ! Dünyavi yaşama bir iz bırakmaya çalışırken ebedi yaşamı (ölüm sonrası ) niçin görmezden gelmeliyim. Kim beni buna zorluyor. Yaşam sınırlıysa sınır ötesini düşünmekten doğal ne olabilirki. Bu benim yaşamda tökezlemem olarak görülebilirmi. Yaşamı sorgulamak inancı önümüze çıkarmıyormu. İnanç ölüm karşısında inançkar için bir zırh olmuyormu.
Gökyüzünde yıldızlara bakalım görürüzki her biri farklı bir dünyadır birbirini tamamlar gökyüzüne ahenk verir .Düşüncelerde öyledir hiçbir görüş size çok ırak olamaz mutlak içinde nokta kadarda olsa bir doğrusu olur. Tıpki tuz gibi zerre bir tuz tad verir. Küçümsemek olmaz.
Arayış devam ediyor, ormanın içinde kaybolmuş gibiyiz ! doğru olanla doğru sandıklarımız aynı heybede omuzlarımızda meçhuliyet yol almaya çalışıyoruz.
Büyük halk kitleleri olarak bizler güncel sıkıntıları aşamadık. Barınma temel ihtiyaçlar gereksinmeler kulvarında kültürel doyuma yönelemedik,çoğunluğumuzun bilgeliği gazete izlence yayınlarından öteye gidemedi. Yazmanın okumanın çömezliğini dahi yaşayamadık. Bekledik birileri gelsin tüm acılarımıza melhem sürsün, insanlık tarihi boyunca bu böyle olmadı birileri geldi sürüleşmemize kırbaç salladı nereye koştuğumuz belirsiz atlar misali yorulduk takatımız kalmadı .
Bizi bekliyorlar kimlermi o çok korkar göründüğümüz böcekler tehlikeli toprak hayvanları bedenimizi tüketmek için. O zaman bu toprağın üstünde daha bir mütevazi dolaşmalıyız.
Maddeci bir arayış gerekli olsada (gerçekçilik ) o gerçekçiliğe maneviyatı kabullendiremedik. Ruhumuzun tatminsizliğini yüzeysel şehvetlerin çatışkısında tatmin olur sandık .Tabiki böyle olmadı. Bunun içindirki hep mahzun kaldık bu yaşamda. İzlerimiz ruhumuzu acıtan yaralara dönüştü.
Ülkemin deli dolu akan nehirleri benide götürün gittiğiniz yerlere yüreğim kayalara çarpsın dinsin bu içimdeki acı olurmu mümkünmü söyleyin bana.
İkibinyirmi yılının ramazan ayı oldukça düşünülesi bir atmosferde geçiyordu. Çağ kendi sorumluluğuyla kendi risklerini insan yığınlarının üzerinde bir karabulut gibi çökertmiş. Covit19 toplumları zorunlu bir karantiaya mahkum bırakmıştı.
Görülüyorki yasadıgınız asır size imkanlar sunuyor aynı zamanda sorumlu tutuyor ! altı ve yedinci yüzyıllar iki büyük dinin (hiristiyanlık,Müslümanlık ) ortaya çıktığı özsel bir zaman dilimi. Bu zaman diliminde görünür imkanların son üçyüzyılın imkanlarının hayal bile edilemeyeceği bir düzeyde olduğu gerçeği (maddesel ) bu yüzyılların insanlık tarihini ve inanç hükümdarlığının kuruluşunu üzerinde düşünülmesi gerektiği gerçeğini yok etmemekteyken ölüm ve insan var olduğu müddetçe insanlık tarihini etkileyeceği tükenişe kadar (kıyamet ) bir sonuç olarak ortaya çıkmaktadır . Günümüzde kabul gören Tevrat,zebur,incil ve son kitap kuran ana kaynaklar olarak öncül durumdadırlar. Metafiziğin meçhuliyetini yorumlayan ve önümüzü açan kutsal yanımıza yön vermeye çalışırken biz Müslümanlar için öncül olan kuran gerçeği olduğunu onu anlamaya çalışmanın yaşama katmanın gerekliliği yadsınacak bir durum değildir.
Yaşam dialektik bir süreçte akıp gidiyor artılar eksiler siyahlar beyazlar doğrular (doğru sanılanlar ) yanlışlar (yanlış bilinenler. Gerçekliğin odak noktasıysa ölüm oluyor. Yaşam görünür yapıda sonsuz olmuyor.Burda dinle inanç arasındaki birlikteliğin çetrefilli olduğunu söylemek gereklimi oluyor bunu anlamak zor.Din inancın ete kemiğe bürünmüş hali olarak düşünülecek olursa dinin toplum ve birey üzerindeki etkisini tanımlamak zor olmazsa gerek.Burda şöyle bir yansımayı izleyebiliyoruz inanç bireyler için pozotif ve gerçekçi bir tercihtir.Bu tercihin rasyonel yapısı dünyavi gerçeklerle bütüncemeli olmalıdır.Katı ve baskıncı inanç yansıması çoğu kez dinle toplumum yaşamla kabul edilenin çatışkısı olarak görülürki bu inancada yaşamada büyük haksızlık olmaktadır.İnanç bize muhtaç değildir.Biz inanca mahkumiyeti yaşamda görüyoruz.Bu tesbiti kabullenmek çözümü ve yaşamı daha olur bir yapıda tutacaktır.
*****
Hani gitmek istersiniz ötelere kaçmanız lazımdır artık bu öldüresi tek düzelikten yapay kavgalarından zamanın. Sakallı cüppeli yalanlardan .
Tüm devrimler cici çocuk değildir biliyoruz. koşar adım özgürlüğü törpüleyen bir cenderede olabiliyor değişkenlik. Bir kadın sarkık memeli bir yalana inanıyor. Kovuyor yüreğindeki tüm dişilikleri saklanıyor.
Devrimler aslında kadınların hükümdarlığında başarılır. Çocuklar anneleri sever biliriz.
Birgün bahar gelecek bu memlekete belki biz göçmüş olacağız.
Kimselerin konuşmadığı sözcükleri bulmalıyız ancak o zaman ilerler ruhumuzdaki yılkı atları nalları o zaman toz toprağa karışır zamanı aşarız. Tanrı biliyor kendi hükümdarlığını biz çaresizliğimizden bihaber yaşamaya çalışıyoruz.
Yıllar sonra düşünüyorumda hayat bizlere çok nankör davranıdı doğrusu emekçi sınıfın mudaivimleri olarak çok fazla bir beklentinin hevesinin içindede olmadık.Yaşam bizi hep taşlı ve dikenli yollarda yürrüttü Ömrümüz .Gönüş şarkılarımız hep üzünlü oldu yaşam başedilmez dağları önümüze çıkardı .Ama dağlar iyidir sizi kamçılıyor özgürleştirmenin ötesinde size yaşama karşı bir dik duruş veriyor.
****
Sanki şurada şu masanın arkasındaki döşemesi solmuş tahta sandalyede oturmuş beni izliyor. Çaresizliğimi ondan saklamanın telaşındayım. Vakitsiz ölüm tanımış ansızın yüreği dağlanmış yüksek dağlarda kaybolmuş çobanlar gibi yıkık bir ömrün paçavralarına sarılmışım.
Herkes yatarken o uyanıyordu. Sonra düşündü evliliğini çocuklarını buğday taneleri gibi dağınık özlemlerini . Onları artık toplayıp bir yerlere kaçacak gücü kalmamıştı. Hiç konuşturtmuyordu onu cehaletin kara çalısı.
Niçin böylesi zorlanıyordu bu yolculukta yanlış ata oynamış kumarbazlar gibi yılgın ve yorulmuştu. Sokakta kendi varlıklarından habersiz insanların yaşadığı o şehirde ömrünün kırkyılını geçirtmiş olsada hep yabancıydı. Kendi evinde oturduğu deniz kenarındaki parkın çiçeklerinde. Yağan yağmurda herşeyde bir ötelemenin ağrısını yaşıyordu ruhu.
Soğuk bir kışı yaşıyoruz ikibinyirminin aralığında. Karşıda Torosların arkalarına kar yağmış diyorlar. Ayaz güneşin ışıklarını anlamsızlaştırmış. Tıpkı peşinde koşar göründüklerimizin anlamsızlığı gibi.Bu sabah diğer sabahlardan farksız yine yoksun yine yalnız içiyorum çayı.
****
Erişemediğim gökyüzünün sonsuzluğunda avuçlarımdaki dualarımı yolladığım tanrım .Beni koru ve huzurlat.
Biliyorum erkekçil röllerinde yaşamın dik durmalıyım.korkaklık ve çekingenlik bana göre değil (çünkü erkegim)
Biliyorum görmezden gelinen ne varsa konuşulmayan yok sayılan o bizim beynimizde bir perdedir.’ Nasılsın ? ‘diye sorulan her söz riyakar ve fahişe.
Yine askerler kılıç kuşanmış yine ülkeler fet edecek ölümler halbuki bak sabah olacak birazdan saçları ıslak aşk ve güneş yaşamak ne güzel.
Tüm kalıplarını kırıp yalanın ellerini tutuyorum senin.Biliyorum ne varsa yasaklanan sözcüklerde aklım onları seviyor.
Yaşam değerli görülen ne varsa değerini senden alır .sensin onu değerli kılan koruyan . isimsiz askerlerin ölümlerinden medet uman. Nutuklar atan.
Sensiz sokaktaki kadını fahişeletip sonrada namustan laflayan.Sen yalan çek git sokağımdan şimdi güneş doğacak bu sokağa .
Kedilerin hükümdarlık sürdüğü o bahçede kırmızı gülleri göremiyorum. Hanım elleri ve begonyalar anamın ektiği teneke saksılarda bana sevin diyor yaşamaktan keyf al.
Bu kediler yokmu bu kediler çocukluğumun yoldaşları yanlızlıgıma hırıltıları karışıyor gecemde. Hiç kimlik taşımıyorlar bilgiçlik taslamıyorlar. Mırıltılarında sözcükleri yasaklı değil. Kediler insanca yaşıyorlar görüyorum. Canları istedimi sevişiyorlar hayatla. Kimse kimsenin alanında değil .miras mülkiyet kibir bilmiyorlar.kediler farklı yaşıyorlar fabrika dişlilerinde otobüs duraklarında semt pazarlarında mazlum değiller. Biz insanlar öylemi bir kırıntısı bile yok içimizde sevmenin her şeyi kendimiz için istiyoruz. Bir kendimiz akıllı bir kendimiz değerli boş bulutlar gibiyiz.
*****
Onlar öylerdi karanlıgın yosmaları.Arkırı arzuların mezesiydi günleri .çekilip giden yabancı gözlerden .Sakladıkları neyse oydu sevinçleri.Yer alanyamıydı Ankaramı bilmiyorum .Özgürlügün kavgasıydı saçlarındaki aklar.türküler yanlızlık türküleri idi .O karanlıgın yosmaları tüm yanlışlarımda hayatımın.batakçıl kuşları oldular yüreğimin.Belki aç kaldılar belki korkarak seviştiler ölümle.İşçiler akşam vakitleri hüzünlenirken.Ankara metrosunun en uç noktasında.katık etmiştik umudumuzu saframıza.dedim ya türküler yanlızlık türküleri.Çizgiler yanlızlıga dair.Körpe yürekler gördüm topraga misafir.Ve sen yanlış yataklarda uyanan gece.
****
Artık seni anlamıyorum .artık kalabalıksın benim için.Ben yanlızlıgı seviyorum .Askerler geçiyor penceremden.Birde şiirleri sözcüklerin seni arıyor ışıkları gecenin.Yıldızlar seni yazıyor gökyüzünün içselliginde.Beni seni sevmiyorum analmıyorum suskunluğunu.Halbuki tamtamları çalıyor ölümün çabuk olmalıyız.Her şey için ! şimdi pamuk toplama zamanı çukurovada.Orda dogmuş anam kara yazısıyla sen bunu bilmiyorsun.Sen hiçbir şey bilmiyorsun bana dair. Olsun kadınımsınya.Kırmızı baş örtülü bir güz sabahında sigaran kalmamış gidip almalıyım.Hani içme şu sıgarayı dedimde anlatamadım.Kim bindi atlı arabaya kim yayan bıraktı sonbaharda.Niçin hüzünlendin niçin mutsuz ve bedbah.Korkma çekinme anlat bana.Bileyim nerde kaldı mutluluk hangi gecenin aydınlığıydı sevişmelerimiz.Yada olmadı öyle bir şey .hep gariptik hep kimsesiz.Olsun bizimde vardı umutlarımız. Köhne bir kavgaydı ömür.Artık seni anlamıyorum. Nerde tükendi bu umut.Çekip gitmekte olmuyorki kolaymı bırakıp gitmek yıldızlı geceyi.
****
Direnme hakkım var benim.Üzerime yakılan ateşlerde ıslanma hakkım.Esmer kadınlarla sevişmek ister ruhum.Şöyle kardeşcesine bir yün şiltede ölmek.İşsiz çobanlardan hikayeler dinlemek.Kırmızı ruhjlu günahlarda sarmalanmak.Red etme hakkım var benim.Tütüp giden kara bir lokomatifin yolcusu olmak.Bakır taslarda meyan şeybeti dağıtmak.Yüregi yanan umutlarda hikayeler olmak.Kahpe şiirler yazmak red eden şiirler.Devrimci bir bakışla aşklar yaşatmak özgürlüne umudun.Saçları özgür kadınlarla uçurtmalar uçurmak gökyüzüne.Benim red etme hakkım var kötülüğü cehaleti korkuyu.Direnme hakkım var yaşama karşı.Yalan dikenlerini söküp atmak aklımdan.Tanrıya bir şeyler sormak istiyorum.Sonra vazgeçiyorum seni tanımak istiyorum ölüm.
****
Kırmızı bir kadın sevdi yüreğim.Özgürlügü gizlerinde saklıydı.Aldı beni dağların arasında bir toprağa ekti.Küçük gözleri vardı iyi görüyordu.Esmer bir özgürlük vardı saçlarında.Kış günleri ince bir hırka üzerinde.Ankara dikim evi postanesinin önünde.Beklerken otobüsü beni görünce gülümserdi.Küçük esaatta bir mimarlık bürüsunda sıtaj yapıyormuş.Babası demir yollarında makinest.Kendi anlatmıştı bana hikayesini.Annesi bırakıp gitmiş babasını.züppe kılıklı bir yalanın peşinde.Bana gorkiyi okudunmu dedi.Bilmiyordum öğrendim.Devrimci bir ruhu vardı.Bir türk kızıydı.Ülküsü onurluydu bir hikayesi vardı yanlızlıgının.Ben onu kucaklamak istedim.Hani kardeşçe sarılmak umuduna.Gülümsemek istedim .
****
Ekim yanı başımızda gibi eylülün son günlerindeyiz.şöyle içimizi soğutacak bir yağmur yağmadı daha..Daha ıslanmadı kabirleri kimsesizlerin .Islak bakışlı korku çekip gitmedi daha .Bence sende çekip gitme sakın agladıgımda.Hani özgürlük sınırları olan bir hikayedir derler.Sende benim hikayemsindir. Gece boyu beklediğim nefes.Söyleyin ölüm geçmi gelir böylesi acılarda.Türkçe düşünüyorum. Okyanusları hiç gitmediğim ülkeleri.Genç bakir umutlarımı .Sözcükler diziyorum sıra sıra beyin hücrelerim oksijenleşiyor.Sonra bir tahta masada oturuyorum yukarılarda yıldızlar ülkesi denien yerde.Hani bir kız vardı gülümsüyordu saçları rüzgarlara.Sonra ölüm geldi . Artık girilmez her vakit girilen eve. Ömür bitmez.
***
Bir kadın sevdim ben.Niye sevdim bilmiyorum.Yürüdüm arkasından.yıldızları anlattım ona .Sonrası korktum sarılmaktan.Korkularına adını Neptün koydum onun.Gitti adı kulaklarımda.Öylesi bir kadındı işte.Devrimciydi yıktı içimdeki karanlığı.yırttı perdelerini günahlarımın.Gökyüzünde bir yerlerde uyudu.Bırak dedim beni çağırma yanına olurmu.Benim yanlışlarım ağlatır seni.
****
Bana kendini anlat sen olurmu.Küçük hayellerini uykulardan uyanınca.Uçup giden uçurtmalarını çocukluğunun.Beyaz dantelli gizlerinde sakladığın.Umutlarını anlat bu hikayede.Biliyorum kırmızıdır rengi sevincin.Bana kırmızıyı anlat hiç bilmediğim.Yıkık erkek hayellerinde saklanan.Hiç gülmeyi bilmez kapılarını anlat.Taş duvarlı gizlerinin acısında.Sözcükler anlat bana içinde sen olan.Biliyormusun ışıkları sönük bu şehrin.Kadınları mutsuz erkekleri karanlık.Kelepçelerden kaçkın kimsesizliğim.İşte sen tüm devrimci yoldaşların.Yürekcil ülküdaşların sevdası.Bana seni anlat olurmu.Bir kır kahvesinde tahta masada.Kiraz incir ve çilek birde sen.Çocukluğumu anlat bana hikayede.Damda uçurduğumuz güvercinler.Ve yitenleri toprak altında yatan.Biliyorum kırmızıdır rengi sevincin.
****
Niçin öylesi öfkeli bir yüreğe sahibim.Niçin kaçıyorum .kalabalıklardan.Günahlarımı ipe diziyorum kendimce.Kızıyorum korku dağlarının yamaçlarındaki köylülerime.Biliyorum özgürlük seni sevme hakkımı kullanmak gibi bir şey.Söğütler arasında dolaşan genç kadınlar gibi kısrak.Aranılan nevarsa kendinde onda bulmak.Ben niye özlüyorum seni anlat bana.Köhne özlemlerimin geçkin hayelleri.Ve başka erkeklerin kadınlarına özlemim.Günahkar ve ilkel bir sapan lastiğinden gelen taş.Ondan yaralıdır yüreğim.Biliyorum ölümümü kimse umursaamayacak.Kimse şiirler okumayacak bu hikayede.Sadece kısrak bir koşusu olacak yılkı atlarının.Kırmızı tuğlalı evde cebecide ankara olacak yüreğim.Sen kimdin neydin anlat bana haydi.O kırmızı tuğlalı evin gecesinde.Özlemiş olacağım gidişini.Gidişin acıdır yüreğimde.
****
Yaşamın yanılgıları var bu yanılgılar kendi dialektiginde devletler içinde söz konusu oluyor. Bu süreçte hükümetlerin zaman zaman kendilerini ve ülkelerini sıkıntıya soktuklarını hep birlikte gözlemliyoruz.Bu süreçte hükümetlerin ülkedeki hukuk kavramının zayıflığı yapısal sistemden kaynaklanan yanılgılar ve neo liberal yansımaların ekonomideki baskınlığı olumsuzluğunu gündeme taşıyabiliyor.Kabul edelimki neo liberal rüzgardan dünyanın bir çok ülkesi olumsuz yönde etkilenir olunca bir çok ülkede hatta sanayisi (artı değeri yüksek ) ülkelerde dahi yaşamın olumsuz yansımaları kendi düzeyinde olabilmektedir. Burda bir çok yerel çatışkının ve o çatışkıların hükümetleri askeri harcamalara yöneltmek zorunlulugunuda göz önüne alınca.Güncel ekonomik verilerin özellikle emekçi sınıfta yüksek bir yaşam düşüklüğünü önümüe koyduğunu görebilmekteyiz. Bu süreçte hükümetlerin yanlış kararlarının etkisi olduğu bir tesbit olmakla birlikte dünyanın içinde bulunduğu şartlarında hükümet programlarında hata payını yükselttiğini görebiliyoruz.
****
Rutubetli Alanya havasında temmuz ayını yaşıyoruz olasılık eylülün ortalarına kadar Akdeinz bölgesinde bu yemli tiropikal havanın yaşamı olumsuz etkileyeceği gerçeği olacak.Kurban bayramı arefisinde Müslümanların kabir ziyaretinde ektikleri çiçeklerin kurumaya yüz tuttuğu çoğunun kuruduğunu düşünmek akla geliyor. Hayat suyu seviyor.Su yaşamı besliyor .Umutları yeşertiyor.Dünyayı renklendiriyor.Serçe kuşları küçük gagalarında suyun ıslaklığını hissedince kanatlarını boşuna çırpmıyorlar. Su kirlerimizden bizi paklıyor.Yaşam yanılgısını yaşamsal umuda bıraktırıyor.
****
İnsan gülmeyi bilmeli hayata bir anlam yüklemeli umut.Esmer bakışlı kadınlar şiirler okumalı geceye.Yetimler ve öksüzler hikayelerini anlatmalı özgürlüğe .Uzak durmamalı selamlarından sevdaların .İnsan ömürce sarılmalı o mavi bakışlı Akdenize. Bu dünyada yaşamanın bir anlamı vardır mutlaka .Bu hayat sana bana bağlı değil. Çiçekler senin benim çiçeklerim değil .Hani bir yerlerden başlamalı dedik hayata. Bir yerlerden sevmeli umutlarını memleketin.
*****
Bir toplumun iki ana karekteri vardır .Bunlardan birincisi millet olma (ulus ) İkincisi yönetim tercihidir.Millet olma vasfı geçmişten damıtılarak gelmiştir Türkler olarak çok derinlere inen bir öz yapımız olduğu aşikardır. Günceldeyse yönetim tercihi çağdaş zeminde demikratik laik sosyal hukuk karekterinde halkçı bir içselligi içinde taşımayla ilgili bir sonuç olmaktadır.Günümüz devlet kareterinde ulusal boyutta halkçı paylaşımcı demikratik karekter kabul görür bir devlet yapılanması olarak görülmektedir. Demikrasi farkındamısınız edebiyatı besleyen bir kavramdır .Çünkü düşünceyi ve yazıyı özgürleştiren bir hamuru vardır.
****
Ne büyük hatalar yapıyoruz.Ne büyük haksızlıkların gırdabında eziliyoruz .Dinginlenmeyen bir ateşin içinde sahiplenme duygusuyla yaşamın fani olduğunu unutuyoruz.Tüm yanılgılarımızı tanrı görüyor.Bize kızmıyor tanrı takipteyiz ama müdahalede değiliz.Tanrı bizi tanıyor.Tanrı bekliyor.
****
Bilmiyormusunuz en vakitsiz zamanda gelir ölüm. Daha gülümsememiştir hayat size.Daha yüreğinizin denizinin köpüklerinde ıslanmamıştır umutlarınız.Özgürlük çarmıha gerilidr daha .Karanlık daha aydınlığa ulaşmamıştır. Şehirlerin varoşlarında pencereleri kapalıdır sevdaların.Ekmek acıdır. Ne yapabilirizki biz.Nasıl tutarız ellerinden bu sömürü çarklarının.Nasıl ağlatırız yetim gözlerini memleketin.Biz nasıl yaşarız toprağa verdiklerimizin ardında. Anadan babadan ömrün bitmez kavgalarında hasrete nasıl tuz banar kavgalarız.Hani bizde gülümsemek isteyiz hayata. Bizde bakmak isteriz yârin kara gözlerine bizde çöllerde bir hava bulup şiirler yazmak isteriz sevdalara.
****
Fikirler anlaşılmak için ortaya çıkarlar.Toplumsal gereklilikleri oluncada kabul görürler. Miliyetçilik fikriyatınıda böyle değerlendirmek lazım,Günümüzde bu süreç Türk islam ülküsü kavramıyla uyumsallaştırılmış görünsede aslında ümmet millet kavramının birbirini desteklediğini ifade etmek gerçekçi olamıyor.Ümmet kavramı dinseldir ve özeldir.Millet kavramı kavimsel karekterli, günümüzde kültürel birlik ve amaçları öne çıkarır.Bazı çevreler miliyetçiligi ırkçılıkla ve daha ötesi şöven faşizan yapıyla bir tutarlarki bu görüşte samimiyet aramak pek gerçekçi olamıyor. Millet kavramı kültüreldir.Aynı toprak parçası üzerinde yaşayan aynı ülküleri içleştirmiş hukuk boyutunda eşitcil hakların sahibi olmanın kültürel ifadesi olarak yorumlanır.Millet karekterinin bir geçmişi vardır simgeleri vardır bu simgelerden rahatsızlık duymak anlamsıdır ve gerçekçilikten uzaktır.Günümüzde sağ sol kavramları kalıplarını aşmak zorundadır.Bütünleştiricilik hedef olmalıdır. Üretim tüketim ilişkileri katılımcılık paylaşım karekteri çağdaş devletlerin ve o devletleri oluşturan halkın ana hedefi olmak durumundadır. Burda kalıpsal düşünmeyip denge üzerinde olmak yaşamı özgürce kucaklamak benlik vasfımızı yitirmeden biz olabilmek zorunsal bir tercihtir. Bireyler yaşamlarında özerk toplumsal yapıda ortak kültürün yoldaşları ülküdaşları olmak becerisini gösterebilmelidir.Yaşam hepimiz için sınırlıdır.Sınırlı yaşamın huzuruda bilim ve özgürlüğün patasında olgunlaşır. Benim doğrularım sizin doğrularınız olacak diye bir baskınca ilkel bir yansımadır.Büyük bir yanılgıdır.Yaşamı birlikte kucaklamanın yollarını bulalım o yolu akıl bilgi ve çağdaşlığa taşıyalım. Her fikri aşağılamak yada göklere çıkarmak toplumsal barışa katkı veremiyor.Hoşgörü gerçekçilik bu süreçte yolumuzu aydınlatacaktır diye düşünmeliyiz.
****
Konuşmayı beceremiyoruz çünkü sabit düşüncelerden kendimizi soyutlama şansımız olmuyor.Ya tabuların kıskacına takılıyoruz yada despot feodal ilkelliklerin bataklığında hiçleşiyoruz.Düzlükte değiliz olmak içinse bir çabamız olmuyor. Niçin böyleyiz niçin bizi ezen çarkların yağdanlıklarında boğuluyoruz.Yaşamı anlamakta yetersizliğimiz bizi nerelerde tüketiyor. İsteklerimizde samimi olamıyoruz .Yanlış yollarda yitikleşmemiz kaçınılmaz oluyor.
****
İnsanlar kendileri dışında herşeyi eleştirmekten büyük bir haz duymaktalar.Çogumuzun güncesi o şunu yaptı o bunu dedi o şunu giydi potasından dışarı taşamıyor.Ömrümüz birilerini eleştirmekle geçiyor dersek bundan kendimizede bir pay çıkarmış olsak doğrusu gerçekçi davranmaya yakınlaşmış oluruz. İşin ilginci eleştirisel bakış kendimize yöneltildiğinde büyük bir tepki göstermekten geri durmuyoruz. Hepimiz kendi cehaletimizin karanlığını aydınlık sanma yanılgısı içinde degilmiyiz. Yaşamı başkalarının keyfiyeti için ıskalamaktan geri durmayı bir türlü başaramadık. Birilerinin gölgesinde olmak yaşamın olmazsa olmazı gibi görüldü. Hep geride kalanlardan oldukç.Çünkü yüreğimizdeki merhamet ateşi hep var olsun istedik. Sevmek bizim için fedakar olmakla eş değerdi .Dogrusu bu durumda olan milyonlarca insancıklar olarak eksik yaşadık.Birilerinin değil çok şeylerin gerisinde kalmamızın gerekçesi birazda insanca var olma çabamızın bir sonucu oldu. Yaşamak kendimiz için yaşamak bizim için yaşamak yetim sofrasına bir ekmek koymak için. Yaşamak maden ocaklarında karalar içinde tükenen ömürlere beyazı tanıtmak için.
****
Sabah oldu.Demekki geceyi geride bıraktık .Koca bir ömrü geride bıraktığımız gibi.Çok kadınlar sevdi yüreğimiz .Hepside ırakta bir hikaye oldular .Bugday ekmeği gibi acıktık onlara soframızda görmek istedik.Kardeşce sevmek istedik esmer bakışlı umudu.Tükernmek ne kelime büyüdük onların yokluğunda dağları tepeleri aştık.Açkaldık garip kaldık yörük çadırlarında .Sessizligimiz umudumuz oldu. Bir ömür nasıl yaşanmalı .Nasıl uçurtmalı gövericnleri mavilerde.Göçüp gidenlerden nasıl vazgeçmeli.
****
Nereye sıgınabilirdiki bu küçücük serçe ruhlu kadın kanatları kırık güvercinim benim.Çekti gitti kendi yolculuğuna.Yorgundu onu çeken atlıları hayatının .Saldırıya uğramış eski zaman posta arabalarının borda elbiseli çekici kadınları gibiydi.Oderece savunmasız ve sıradışı.Sıra dışıydı hele o sünepe tipli erkeklere beş basardı cesareti tek kurşunu kalmış simit wesson tabancası gibi son atışı yapmak için bekliyen kovboy gibiydi.Gerçi hiç onu güldürecek saçlarını okşayacak ona şarkılar söyleyecek bir yoldaşı olmamıştı .Nerde akşam orda sabah kümesini arayan bıldırcınlar gibi çatı pervazlarında saklanıpta bu günlere gelmiş gibiydi.Sonra onun birkaç yıl şehrin mahpushanesinde misafir olduğunu duyduk. Kendisini taciz eden bir yaşı geçkin adamı karnından vurmuş adam haftalarca şifahanenin odasında kendinden bi haber yata kalmıştı. Tüm bu kabadarı tavrına karşın sonuçta bir kadındı .Dediklerine göre çocuk yaşlarda bir toprak ağasının karısı yapıvermişlerdi onu .Boynuna altınlar takmış yüksek topuklu ayakkabılar giydirmişlerdi çocuk ayaklarına.Elbiselerinin rengi ya pembe yada kırımızı dantel yakalı uzun kollu rahibe elbiselerini andırmaktaydı .Onlardan tek farkı mintanların renkli olmasıydı. Ah dedi keşke mintanlarım degilde kaderim renkli olsaydı. Şimdilik toprak ağasının karısı olmak iyi bir şeydi.Her nekadar solcular ‘toprak işleyenin su kullananın ‘deselerde hayat öyle yaşanmıyordu.Suyunda sahibi vardı toprağında. Bir gök yüzündeki güneş herkesindi o herkesi ısıtıyordu .Işıgını herkese veriyordu. Tanrı kullarını seviyordu .Kimse güneşe dokunamıyordu.
*****
Her şeye Yeniden başlamak mümkün olabilirmiydi.Hani bir tirene binersiniz tiren aniden sarsılarak hareket eder.Siz bir irkilmenin mahcupluğunuzu yaşarsınız.İyi bir hekimin çaresiz bir hastalığa yakalanması gibi yapılacak hiçbir şeyin olmadığı bir hikayeyi anlatmak olur yapılacak olan. Hani suskun kalmızsınızdır .Üzgünleşmiştir dilin ucundakileri saklamaktan.Kendinizden vaz geçmiş bir hikayedir artık sizin için zaman. Hani hiç konuşmamışsınızdır.Hiç saklamamışsınızdır.Açıp dökmüşsünüzdür utangaçlığınızı sofraya.Sonra sözcükler kırılmıştır size hikayesi yanlış yazılmıştır gizlenilenin.Kimseler anlamamıştır .Hep yavan umutlar kapınızda misafiriniz.Bir sabah vakti en beklenilmez zamanında çekip gitmişsinizdir.O kara yazılı tirenin kompartumanında tüm sakladıklarınızla.Bilirsiniz hikayeler olasılık dahilindedir. Sabah varsa akşamıda vardır mutlak.Yol varsa gelenide olur. Konuşulmayanların hikayesini dinlemek zor olurda olur işte.Tükenir sevdaları umudun.
*****
Varlıgımızın varlık nedenini nasıl bilebiliriz.Varız niçin varız varlığımızın başlangıcı ve sonu ne olabilir .Başlangıcımızın başlangıç aşaması nedir dogumumuzmu ötesimi ötenin bilinmezliginin gerekçesi ne olabilir. Ruhun varlığını nasıl ifade edebiliriz .Madde nedir nasıl var olmuştur .Büyük patlama teorisi var oluşun sebebi olabilirmi .Var olanın patladığını düşünecek olursak Maddenin büyük patlama öncesinde var olduğunu düşünmek gerçekçimi oluyor. En büyük giz olan ölümle nasıl barışık olacağız.Tanrı inanç yaşam sarmalında düşünce neyi yada neleri çözebilecektir.
****
Tüm cesaretimi toplayıp yazdım hikayesini gençliğimin. Neydi öyle o .Kırmızı bir don giymişti yalan salınıyordu ortalıkta.Sende bende kaçardık korkulardan.Toprak yolda çamurları olurdu yağan yağmurların.Ülkücü bir genç aşık olurdu özgürlüğüne zamanın.Ah nasılda ağlaşırdı kelebekler erken gelen ölümlerine. Nasılda saklanırdı sözcükleri şiirlerin.Herkes kendi aleminde. Bakıştık göz göze Hayata oda bende suskunduk .Kimsesizdik yorgunduk .Sonra bahar gelir oldu memlekete. Baharda gülümsemek çok yakışırdı. Lacivert gözlü yıldızlarına umudun. Merhaba dedi hayata burdayım şimdilik .Seninleyim.
*****
Öylesi ortamlar olurki konuşmanız felaketiniz olur.Tüm oklar üzerinize çevrilir .Böyle durumlarda orda durmanız bataklıkta çadır kurmak gibi anlamsız ve yorucudur.Kendinizi sevin ruhunuza eziyet etmeyin.Özgürleşmenin kendi tercihiniz olduğunuzu unutmayın.Sürünün arasında olmak size değer katmaz .Bir duruşunuz olmalı sakin ve kendince yürekli. Bunun için konulşulmayanları konuşun.Size oklarını çevirenlere hedef olmayın.Kükremeyi bilin.Boyun eğmek kolay bir tercihtir. Küçülmenizde kolay olur . Siz gökyüzünde dolaşın özgür kartallar olun.
Tüm çatışkıların içselinde konuşmamak yatıyor.Konuşmayı beceremiyoruz.Suskunlugumuzsa birilerinin cahil cesaretinde azgınlaşmasına zemin yaratıyor.Suskunca davranışlarımız içsel benliğimizde fırtınalar oluştursun biz sessiz akan suların altında çırpınan balıklar gibi kalıyoruz.Yaşam bu olmamalı .Tanrı bizi bunun için yaratmadı .Sonsuz bir ömrede sahip değiliz.Neyi niçin istediğimizi neye niçin katlanmak zorunda kaldığımızı kendimize anlatabilmeliyiz.
*****
Arsız insanlar cüretkar olur .’Yavuz hırsız ev sahibini bastırır .’ Kimselerin erişemiyecegi rezilliği onlar biçimi yapmışlardır.Dogrusu bu kulvarda yol katedenleride görmeniz mümkündür. Usulca korku saçarlar çevrelerine.Yalanın ve yitikliğin ruhlarındaa verdiği kara lekeyi pek umursamamzlar. Siz hiç yetim hakkı yiyende merhamet duygusunu ararmısınız.Hiç düşünürmüsünüz yaşamın kısa bir hikaye olduğunu .
****
Meteryalist bir bakış açısının eksikliğini yaşıyoruz.Evet her olguyu maddeyle açıklama şansına sahip değiliz.Belki görünen haliyle madde oldukça önemli bir özne.Örnegin bedenimiz.Beden olmazsa bu dünyada var olma şansımız olmuyor.İşin diğer yönü beden niçin gerekli sorusunda .Evet beden yoksa bizde yokuz .Ama görünürde yokuz bilinmiyende yok olduğumuz ileri sürmek gerçekçi olamyacaktır.Bedenin yitikleştigini var ölüm ) Varlıgını çok iyi bildiğimiz bizim karekterimizi biçimlendiren ruhun durumuna ne diyebileceğiz.Bedenin öldüğü an itibari ile ruhunda yok olduğunu söyleme şansımız olmadığına göre (bilinmezlik ) meteryalist görüşle herşeyi açıklamak mümkün olamıyor.Evet madalyonun öteki yüzünü görmezden glememeliyiz. Ruh bir içsel gerçeğimiz olduğuna göre ruhun bedenin hiçligyle paralele bir sonu yaşadığını idda edemiyoruz.Ruh bizi sonsuzluğa götürüyor.Topraga verdiğimiz bedenlerin çaresizliği bizi yanıltmasın Ruh daim var oluyor.ve sonsuzluğa uçuyor.Durum ihtimaldir böyle oluyor.
****
Pilatonun fizik ötesi iddalar kavramı olarak dikat çektiği metafizik kavramdanda birkaç cümle etmeye çalışalım .Metafizik madde olarak görünmeyen ama varlığı idrak edilebilen bir meçhuliyetin var olabileceği yada var kabul edildiği bir felsefi alan olarak düşünülmektedir. Örnegin ruh yada var olduğu hissedilen olgular bunlar içinde hepimizin acaba dediği zaman zamanda var olduğu duygusunun katmerleştiği alan örnegin kutsal kitaplarda ateşten yaratıldığı ifade edilen cinlerin varlığı (!) Yada meleklerin varlığı içimizdeki duygu dünyamız .Görünmeyen ama varlığını hissettiğimiz kabul ettiğimiz Tanrı kavramı .Ölüm ötesinin olası sonuçları . Burda Aristo,söz etmeden geçemeyeceğiz aristoya göre metafizik var olanla varlık olanın ilişkilendirlmesi olayıdır diye yorumlanabilir. Hoş geldin metafizik düşünce.
****
Hayat akış gidiyor bu hayatı düzeltebilecek bir güce hiç birimiz sahip değiliz.Kapitalizim kominizm burjuva işçi sınmıfı din tarikatlar cemaatler.Milli değerler halklar halkların kardeşliği ve karmaşık temelini bulmakta zorlandığımız bir düşünce varlığı.Kimiz neyiz ölümümüzün gerekçesi ne olabir.Ölüm ötesi nedir.Yaşam yaşamın sosyal karekteri sınıfsal gerçeklik rahat yaşayanlar ezilenler.Demrasi hukuk eşitlik ve sınırlı bir hayatta daim istenen fedakarlıklar .Ahlaki değerler olasılıklar yada yanılgılar.Düşünülüp konuşulamayan güncel beklentiler amaçlar arzular.Ve içselleştirilmiş büyük yaşam yanılgıları . Şu olmak yada bu olmak .Yada hiç birşeyin hiçliğini hissetmek. 2024-Alanya )
****
Örgütlü toplum iyidir toplumun en etken örgütüde hiç şüphesiz tüzel karekterinde devlettir.Devlet kamu otoritesinin ana güvencesidir.Ve gerekli bir otoriter gücün mutlak temsilcisidir.Günümüzde devletin çağdaş karekteri biliyoruzki hukukla özgünleşiyor.Hukuk devleti yüceltiyor.Adeletli olmasını sağlıyor. Devlet bunu ana yasa ve yasalar etkeninde gerçekleştiriyor.Biz bireyleri etkileyen bir başka güçsel varlıkta toplumsal değerler töre gelenek görenek oluşturuyor.İkincisi birinciyide etkiler görünsede ikincisi agır gelişen bir kavram .Biraz tutucu bir yanı olduğunu görebiliyoruz.Gerekli olanlar niçin var sorusuna çokça muhatap olan bir durumun varlığından söz ediyoruz.
****
Sabit düşünce büyük bir yanılgı oluyor.yaşam akıp giden dinamik bir kavram bizim bu gerçeği görmememiz bizi geriye itiyor.Yaşam ıskalanıyor.Hayat anlamını yitiriyor.Bizlerse çok şeyleri kanuşmaya dahi cesaret edemiyoruz.İçimizdeki şeytanla yalnız bırakıyor hayat bizi.Yolculugumuz taşlı dikenli yollarda ruhumuzu kanatıyor.
****
Bazen kader ben burdayım diyor.Aklın kabul etmeyeceği olayların içinde buluyoruz kendimizi . en güçlü göründüğümüz zamanlarda dahi çaresizliğin gırdabında tükenmeyi yaşıyoruz.Biliyoruzki yaşamın varlığı umut etmekle yeşieriyor.Umut tükendiğinde konuşulanların konuşulmasının bir anlamıda kalmıyor.Anlamak istemiyoruz yaşamı konuşulmayanların sevinçledigini.
*****
İnsanlarla konuşurken gözlerinin içine bakın o size samiyeti getirecektir.İçinizdeki kirliliği paklayıp aklayacaktır.Kibri ayağınızın altına almış olacaksınızdır.Gözler yaşamın var oluş kapısıdır. Sevgi gözlerde kendine yer bulur.Gözlerdir ilk hüzünlenen yaşını akıtan.Sizi insan kılan.Gözler yüreğiniz dünyayla özdeş bir kapısıdır.Okapı hep açık olmalıdır. Samimiyetin daklaştıgı tek varlığımız gözlerimizdir. Ah o kara gözler hatırlayınca yüreğim sızlar .Alıp başımın giderim ıraklarda bag bozumlarının vaktidir zaman .Sevda delirmiş ömür tükenmişken.Hatırlanır olur hikayesi yitenlerin..
****
Ruhumla çok iyi anlaşıyoruz.Umarım beni yanıltmıyordur.Ruhu bir misafir gibi görmemek lazım ruh bedenimizin hükümdarı .Acılarımızın yoldaşı .Yanlışlıgımızın zulası.Ruh bizim var olmamızın adı . Tanrı vardır bunu biliyorum.Seninde bilmeni isterim. Ahlakın ilahi bir yönü olmalıdır.Günümüz ahlakında bu özneyi göremiyoruz. Ahlak doğanın içinde bir kuvvet olarak varsa o kuvvetin beslendiği mekanda evren olmalıdır.Ama görüyoruzki bir çok toplumda ahlak diye bize dayatılan yaşamın çöp kırıntılarından öte bir şey değildir. Aslında ahlak insan ruhunu besleyen en önemli varlıktır.Ahlak ruhun edebidir diye düşünebiliriz. Aslında bu dünyaya getirildik (Yaratıldık ) amaç olarak varlığımızı nasıl izah etmeliyiz yoruma açık bir durumdur.Dini kavramlarımız bize insanların imtihan için getirldigini açıklaya dursun Tanrının buna neden gereksinim duyduğunu bu sınırlı aklımızla anlamakta zorlanacağımız kesindir.Evet yaratıldık ve bunun bir amacı olduğu gerçeği önümüzde duruyor.
*****
Bir şeyin ne olduğunu anlayabilmek için neden var olduruldu onu anlamakla ilgili bir durumdur.Ben varım bu var oluşun gerekçesi ne olabilir. Yada şöyle düşünüyorum ben hastayım tanrı niçin bu hastalığa beni uygun buldu.Kaderimin bunda rölü nedir.Kaderimi tanrı çiziyorsa ben niçin sorumlu oluyorum. Gençliginden yaşamın diğer akışlarında ablam fidan niçin hastanelerde geçen bir ömür yaşadı .Tanrı ona haksızlıkmı etti.Niçin birileri uzunca bir hayatı yahatça yaşama şansı bulmuşken birileri erkence zamanlarda ömrünü tamamlamış oluyor.Kaldıki bu kısa sayılacak ömürde daim bir mücadele daim bir endişe yaşamın özünü belirliyor.
*****
Duygularımız ve dolayısıyla duyu organlarımız çok önemli bize çevrimizle anlaşılır olma şansını veriyor.Burda şöyle bir belirsizligide ifade etmekte fayda olacak gibi .Çevre değişkendir.Çünkü toplum dinamiktir.O zaman gerçek sanılanı sade duyu organlarımızın yetkenligiyle açıklama şansımız olmayacaktır .Burda düşünme sorgulama araştırma neden niçin sorularına yatın arama bizim yolumuzu belirlemiş olacaktır. İyiyi bilmek iyi olma iddasından vaz geçmemek lazım .İyi nedir diye düşünecek olursak Huzurun kaynağı diye bir görüşü ifade edebiliriz.Bu durum en iyiye ulaşmak en huzurlu olmak gibi bir sonuçla bizi karşılaştırmış oluyor.
***
Dünyadan vazgeçmeyelim .Dünya bizim için yaratıldı diye düşünelim. Paylaşalım empati yapalım .Kendi doğrularımızın gerçek doğru olmayabileceginide akıldan çıkarmayalım.Kırmızı güller dikelim konuşulmayanları konuşabilmeyi başaralım.Hayata bir anlam katalım.Bu dünyaya tesadüfen gelmiş olamayacağımızın farkında olalım.
****
Dünyanın çivisi çıkmış.Haksızlıklar diz boyu.Kalbi incinmiş insan yığınları hüzünün yorgunlgunda ömür tüketiyorlar.Ömür yalanlar üzerine kurulmuş bir sömürü çarkının dişlileri arasında tükümip gidiyor.Birde vakitsiz ölümleri var kaderin. Yüregi pak insanları alıp götürüyor erkence geride yalanın pici sokağın kahpesi yıkıyor umudun duvarlarını. Yinede sevmek lazım umutlanmak lazım. Paylaşmak lazım sevgiyi .Bunu başarabilirsek belki yine baharlar gelir sokaklara yine sevdalar tütser umuda dair.
****
Kimse kalmaz yanımda biliyorum sende gidersin Kadın gider umut gider.Bir ben kalırım tozlu yollarında gecenin.Gece saklar beni .Çok kadınlar özler yüreğim.Şiir olur sözcükler yüreğimde. Ah bu özgürlük ne zaman gelcek söyle bana.Ne zaman bitecek bu hasret.İşçiler ne zaman sevinecek yaşadıklarına.Sabah ne zaman olacak .Ne zaman ısıtacak güneş şarkılarını ağlamanın. Hani sevmek vardı bir zamanlar.İşçi evlerinde oturmak bir sofrada .Kafkas göçmeni babam şirin usta maviş gözleri hala aklımda.Hala özlenir olur bu mevsimde babalar.Daha gelincikler açmamıştır hayellerimizde.Daha soyunup dökünmemiştir aşk.Gece dinlememiştir hikayesini özgürlüğümüzün. Bak işte sabah ezanı okunuyor.Kalk giyinelim günahlarımızı üzerimize.Şiirler yazalım bir çay demliyelim. Unutalım göçüp gidenlerimizi. Kimseler kalmadı bak kalk bizde çekip gidelim.
****
Geçiciyiz biz bakmayın uyuduğumuza uyandığımıza.Kalkıp sabahları işe gittiğimize.Sevdalandığımıza. Agladığımıza.Yokuz yokluğumuzun farkında olmadan.Hani demiş ya şair ‘Yaşamak ciddi iştir ‘.Ölmekte öyledir gülümsetmekte.Sende öylesin benim için.Yanımdasın nefesin gözlerimde.Hani korkular vardır çaresiz umutsuzluklar.Özgür fahişeler gibidir hayat.Emekçi tayfaların ellerindeki sıcaklık.Korkusu yaşamanın ölüme inat.Sana inat bana inat.Vakitsiz devrimlerin başucunda uyuyan.Aparatsız askerler gibiyiz.Geçip gideriz dehlizlerinden ömrün.
****
Bekliyoruz.Tüm yalanlar tasını tarağını toplayıp gitsin.Geriye sessizliği kalsın acının.Üzerine tuz basalım bu hayatın.Yetim çocukları ısıtsın güneş. İsimsiz hikayelerde şarkılar söylesin sevda. İnsan olmak farklı bir durum anlıyorum. Özgürleşmeyi gerekli kılıyor.İnsan özgürleştikçe insan kalıyor. Özgürleşmeden söz etmişken bu birazda kendinizle ilgili bir durum.Açık olmak hayata karşı kendinle barışık olmak .Yalanlarını red etmek tüm soytarı yüzlerin. Hani yaşamak çok önemli çok hoş sabaha erişmek.Ama ölümüde tanımak lazım.Bölüştürmek ekmeklerini tüm özgürlüklerin. Sevmek lazım başka türlü olmayacak bu hayat.Haydi çekip gitsin yalanlarını yavan hikayelerin.Hayat ısıtsın yüreğimizi. Açalım dehlizlerini yüreğimizin konuşlulmayan ne varsa bu hikaye konuşalım olurmu.
Sigmund Freud Ruh sağlığını ‘sevmek ve çalışmak’ olarak ifade eder.Sevmenin insan yaşamında yadsınmaz bir pozotif etken olduğu görüşünü önemser.Sevmeyince onun yerini nefret algısının dolduracağını ifade etmek doğru bir görüş olurmu bilinmezlik taşısada sevmemenin çalışmayıda ötelediğini kişiyi miskinleştirdiğini dahası melenkolik bir yapıyı oluşturduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.İnsan denen canlının sosyal bir varklık olduğu gerçeğini hepimiz kendi yaşam yolculuğumuzda görmek ve bu gerçeği yaşamak durumda kalmışken bireyselliğimizin sınırları oldugunuda kabullenmiş olmalıyız.Burda şöyle bir sorun karşımıza çıkabiliyor.Sosyal bir varlık olarak sosyal işlevimizde sınırsızlık mümkünmüdür.Açıkcası bilmeliyizki sosyal varlığımızda kendi içinde sınırlıdır.Çünü toplumun kuralları vardır bu kurallar eleştirsel bir karekter taşır görünselerde aynı zamanda toplumun sağlıklı işlevine katkı veren özgünleşebilmiş bir gerçekligede sahiptir.Bunun başında pozotif hukuk kadar toplumu ve bireyi etkileyen ahlak kuralları toplumsal töreleri gösterebiliriz.Zaman zaman despot yönleri olsada toplumların kendi içsel kültürel karekteristigini yok saymak gerçekçi olmayacaktır.Yaşam kabul edilebilir bir toprağın üzerinde yeşerdikçe birey ve toplum mutlu olma şansını yakalar.Bunun içinde düşünmek düşünceyi ifade edebilmek (konuşmak ) ve karşıt görüşlere açık olmak önemsel bir gereklilik olur. Var olanı red etmeden olması gerekene ulaşmaya çalışmak doğal bir gerekliliktir. Yaşamda daim ilerlerde olmak yeniliklere açık olmak özüde ötelemeden içinden doğruyu damıtmak hedef olmalıdır. Sevmek çalışmak ve paylaşmak .Hepsinden öte konuşmak konuşulanı anlamaya çalışmak bir çok yanılgıyı ortadan kaldırır diye düşünülmelidir. Mutluluk birazda karşıtları anlamakla ilgili bir sonuç oluyor gibi.
*****
Akdenizi bilirsinizdir.Cana yakın bir denizdir.Sevdirir kendini.Sıcak sımsıcaktır bir annenin kucağı gibidir.Sofrada anne yemeği olur ya hani şöyle sevdirir kendini zaman . Akdeniz öylebirşeydir işte.Sabah erkenden uyanıp bu yazın ilk eylemini gerçekleştirmiş oldum.Denizde yüzmeye gittim .Daha bir çok iş yeri açılmamıştı.Sokaklar boş gibiydi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.