- 239 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Gece Yarısı
Sıcak havalarda yazı yazacak tahammülü genellikle kendimde bulamasam da şaşırtıcı bir biçimde, gecenin bu saatinde, cümle âlem uyurken elim bir şekilde kalemimi buldu.
Aslında bu kavuştayın bir diğer sebebi de kalbimdeki ne üdüğü belirsiz sancı diyebilirim. Genzimi tıkayan bu sancı bana ıstırap yaşatırken niçin acı çektiğimi anlamakta zorlanıyorum, aslında bugün gayet güzel bir gün idi benim için.
Bir miktar kapana kısılmış, kafese hapsedilmiş gibi hissediyorum. Yanlış anlaşılma olmasın, bu şu an yahut yakın zaman içerisinde gelişen bir durumdan ziyade yirmi yıllık bir birikim. Dış dünyaya kapatılarak büyütülmeye çalışılmış ama her defasında bir yenilik daha görebilmek için kaçak göçek savaşmış acınası bir insan olduğumu çoğunlukla dile getirmekten çekinmedim. Bu biçimsiz bedenin tasarımcıları, üstümdeki en ince ayrıntıya kadar hükmetmek için ellerinden geleni ardına koymuyor diyebilirim. Ancak tüm bu diktatörlüğe rağmen benliği uğruna çarpmaya devam eden yüreğim varoluş savaşının yarattığı ıstırabın getirisi olan bu ağrının yanı sıra tatlı bir çiçek zehrinden de zaman zaman muzdarip.
Ah benim ağu çiçeğim... Güneşten akan tellerin alnına dökülürken, tertemiz benzin şavkını zihnime kazırken sana karşı koymanın mümkünsüzlüğü hiç ama hiç zoruma gitmiyor. Sana sürünmenin getirisi olan ince zehir damarlarımdayken ne kadar kusursuz olduğunu sayıklıyorum bilincimi yitirmişçesine. O ne güzel gülüş öyle, ay yüzeyinde mum yakıyor; o ne güzel ses öyle, aklımdaki tilkileri bertaraf ediyor! Elime sardığın ince parmakların, açıklaması güç bir güven; yaslandığım bağrın ise büyüleyici bir huzur armağan ediyor bana. Solgun çehren ile günüm kararıyor, tek tebessümüne çayırlar yeşeriyor. Bir insan havaya, suya ve mevsimlere hükmedecek gücü nereden buluyor?
Karşı koyulamaz çekimin kişiyi bağımlı edecek kadar kuvvetli ve ben çoktan zihnimce pervane olmuş durumdayım. Kurak topraklarıma herkes gibi kan akıtmak yerine serptiğin su içimde minik bir filiz yeşertti. O filiz yavaş yavaş yerini ormana bırakırken ben yaşamın çizgisi ve mutlak gerçeklikle boğuşuyorum.
Uğruna topraklarımdan vazgeçeceğim gözlerin zaten memleketim tüterken sana sahip olmanın verdiği güç, sırtıma asılı cesetleri teker teker attıyor yere, elimi hiç kirletmeden. Nefret ettiğin her şey her zerrene nüfuz etmiş, nefret ettiğim her şey her zerreme nüfuz etmiş; kurtuluşsuz bu savaşta sırt sırta vermek kalbimi ısıtıyor. İnadın, anlayışın, öfken, nezaketin, sessizliğin, konuşkanlığın; zıtlıkları tek bir bedende toplayışından etkilenmemek ne mümkün... Bir güz akşamı sokulduğum kollarından vazgeçmek gibi bir niyetim yok, istersen yaşamını kır-dök, beraber toplayalım. Esen yel bile kulağıma adını fısıldarken seni bırakmak istemiyorum, ben var gücümle savaştığımda kaybetmekten nefret ediyorum.
Aklımı başımdan alan hırçın ağu çiçeğim, seni seviyorum.