- 183 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
Cep telefonu çılgınlığı
CEP TELEFONU ÇILGINLIĞI
Herkes cepli oldu artık. Bir değil birkaç tane var hem de. Modeli değişince eskisi atılıyor, yensi alınıyor. İkide bir yeni modeller, markalar çıkıyor. Değiştir babam değiştir, iletişimini geliştir! Melodi yükle, resim, desen yükle, fotoğraf çek. Evdeki telefon pek kullanılmıyor. Beyimiz ya da küçük hanımımız iki adım ötedeki telefonu açmaya üşeniyor, yanında çanta ya da cüzdan gibi taşıdığı cep telefonuna sarılıyor hemen. Anne babaların, çocukların ayrı telefonları var. Konuşuyorlar da konuşuyorlar. Bilmiyorum, o kadar lafı nereden buluyorlar? Kontürleri bozuk para gibi harcıyorlar. Ondan sonra da geçinemiyoruz, iki yakamız bir araya gelmiyor diye dert yanıyorlar, ağlayıp sızlanıyorlar...
Sokakta, evde, odada, salonda, hatta tuvalette bile cepleşiyorlar, mesaj çekiyorlar. Kimi otobüslerde cep telefonu yasak olduğu halde aldırmıyorlar, telefonlarını kapatmıyorlar. Geçenlerde bir genç kız yol boyunca hep konuştu, uyarılara aldırmadı. Kim bilir hangi sorunu çözdü, hangi önemli memlekete meselesini laf salatasıyla sonuca bağladı! Cep telefonu yokken böyleleri konuşmadan nasıl duruyorlardı acaba, çok merak ediyorum. Bir bilen varsa söylesin. Çılgınlık, tutsaklık bu, başka bir şey değil. Onsuz yapamıyoruz; sevgilimizi, eşimizi bile onun kadar yanımızda taşımıyoruz, içli dışlı olamıyoruz. Bir statü simgesi haline geldi cep. Kimi pırlanta taktırdı üzerine, kim altın suyuna batırılmış olanını istedi. Avladı bizi, tutsak etti kendine, iyice alıştırdı. O efendi oldu, biz evcil hayvan! Ne isterse yapıyoruz, eskisi demode olunca hemen yenisini alıyoruz, şerefimizi kurtarıyoruz!
İnternete gireni, kameralısı da var şimdi. Bluetooth zımbırtılısı, swaravski taşlısı, ahu gözlüsü, hilal kaşlısı çıktı! Gümüş kaplamalısı, şeker renklileri, çiçek desenlileri, hologramlıları bile görülüyor. Telefon o kişinin sınıfını, toplumdaki yerini belirliyor. Cep telefonu olmayanlar adamdan sayılmıyor. Cep telefonunu kapalı tutanlar eşten dosttan fırça yiyor, geyik muhabbeti yapacak dost aranılıyor...
Milliyet Cumartesi ekinde(23 Aralık 2006) Melis Alphan’ın yazdığı gibi, “Tam çağdaşlaşıyoruz derken bir aksesuarın tutsağı olduk(...) seçtiği telefon kişinin tarzının ve kişiliğinin göstergesi... Aynen saçı, başı, kıyafeti, makyajı, ayakkabıları, çorabı, tokası gibi... Kıyafetinin rengine göre telefonunun kılıfını, desenini değiştirenler var. İcat olduğu günden bu yana çantadan kemere ve monta kadar çıkmayan ‘cep telefonu dostu’ ürün kalmadı.”
Alphan, bu hastalıktan kurtulmak umuduyla yazısını bitirmiş ama ben onun kadar umutlu değilim. Bu hastalık başka hastalıklara davetiye çıkarmasın yeter! En gözde aksesuarımız, fiyaka aracımız, kısa ve kolay haberleşme yolumuz kazandığı mevziyi terk eder mi kolay kolay! Uzun mektuplar yazıp elini yoracağına, postaneye kadar gideceğine, oturduğun yerden çek mesajını, tamam! Bu devirde iyi bir cep telefonu olmayan erkeklere kızlar pas vermiyorlar. Hafızalısı, ajanı, ajandalısı, harmandalı, zeybek oynayanı, chatboardlısı, dual bantlısı olanını mı ararsın, waplısı, melodili olanı mı? Menüsü bile var ama yemek menüsü değil bu, fonksiyonel menü bu menü! Canın sıkılıyorsa bas düğmesine, oyun oyna, yol ve hava durumunu, borsayı öğren. Kültür edinmek, yabancı dil öğrenmek için kitap okumana, hatta okula gitmene bile gerek yok! Cep telefonu ilanlarını izle, Avrupalı oluver. Birinde dahili data transferi ve kızıl ötesi bağlantı özellikleri bulunuyormuş. Diğeri ajans defteriyle senkronize edebilme olanağı veriyormuş, öbürü internette surf yapabiliyormuş. Cihazın zarif hatları ilgi çekiyormuş. (Telefon değil, film yıldızı mübarek!)
Ah telefon, vah telefon, sen neymişsin sen!
Keçileri kaçıracağız senin yüzünden...
YORUMLAR
Artık bu cep telefonu işi çılgınlık halini aldı değerli Hocam. İnsanlar birbirine neredeyse cep telefonunun markasına göre değer verir oldu... Ay Fon telefon dedin mi akan sular duruyor, aç geziyor adam ay fon almak için ...ıçını yırtıyor... Metroya biniyorum karşımda ki herkesin elinde cep telefonu, bir şey okusalar içim yanmaz oyun oynuyorlar hem gençler hem de koca koca adamlar... Gözler de bozuluyor, beyin fonksiyonlarını bile etkiliyor... Resmen esiri olduk teknolojinin... üç yaşında çocukların eline bile veriyorlar sussunlar diye... Bu gidişle nesilleri kaybedeceğiz her bakımdan. İlkokulların birinci sınıfında bile sınıfın yarısı gözlük takıyor ... Yazık gerçekten çok yazık ediyoruz çocuklarımıza... Kutlarım yürekten...
Kavramsal Empati Yılmaz S
Anlayamadığım eski dönem insanlarının çıkart telefonunu misali günümüz, teknolojinin hala yabancısı sayısı fazla insanlar, içinde telefon kullanmayı, akıllı, babam dahil, öğrenmek istemez, aslında bu bir şans.
Bizde her gün anons olur hava durumu, nöbetçi eczane.
Tam bir gürültü kirliliği.
Oysa insanlar böylesi bir teknolojiyi kullansalar Gprs'den öteye öyle rahat ki.
Öğrenciler için zorunlu. Bankacılık dahi olmazsa olmaz.
Öğrenciler derslerini, siz görmeden araştırdıklarını ama bir metro da biraz kafa dinlemek niye kötü olsun?
Şu bizim zamanımızda lafı unutulmalı.
Ben, ansiklopedilerden çalışırdım 90'lı yıllarda.
O Ayfon dediğin tüm kameraları yok etti.
Derste dahi kullanıyoruz kitaplardan çektiğimiz, hatta video ile.
Modeli eskidiğinde değişecek tabi.
İşlemciden, kameraya kadar gelişim, teknoloji evrimi sürecek.
Ülkedeki yaşlı nüfusun eğitimi ile ilgili bir sorun.
İsteyen istediği kadar alır ama para mevzusu bireysel.
Yani Teknoloji devi Japonya da bizim gibi yaşlı nüfus bulamazsın.
O yaşta atariye, playstation oynar.
Bizim yaşlı nüfus daha kitapla arası yok.
Ama dünyanın en bilgin insanlardır. IQ düzeyi düşüklüğü bariz ortada. Biz psikoloji de ayrıntılı gördük.
O yüzden böylesi güya gün görmüş ama gelişime kapalı bir yaşlı, muhtaç insanlara bir şey anlatılmaz.
En iyi bildikleri de malum o kadar kul hakkına girildiği ülkedeki din dir.
Onu da tam olarak bilmezler, eleştirilemezler, biat etmemiz şart.
Klasik Asya toplumu!
Akıl almaz, biz şunları yaşadık , şu şimdiki kuşak şöyle, böyle.
Parayı veren dert etmiyor ama şu kadar para verilir mi diyenler ortalığa çıkıyor ülkede.
Bunda bireysel toplum olmamamızdır.
Batıda kimse kimseyi ilgilendirmez. Ama yasalar vardır.
Bizde "toplum, ahlak kanunları, biat kuralları", başkasının ne yaptığına, ailesine kadar karışacak toplum bekçisi güya dindar ama en büyük günah olan ",kul hakkını" öyle hisseddirmeden yiyen, yasa, anayasaları tanımaz ve kendini çok üstün ama niteliksiz, cahil kabullenmez eski bir kesim vardır.
Batının, Asya'nın böyle yaşlı insanları ile aralarında en az 200 sene var!
Her konuda bilgisiz bu yaşta bir kesim görmedim.
Eskiden gün görmüş insanlarla sohbet etmek zevk, huzur verirdi.
2000'li yılların ardından tam bir dehşet ortam, zihin hakim...