Milenyuma denk bir aşkın açmazları/1
Ha buldum ha bulacağım derken ne çok aramışım meğer seni. Yıllar geçmiş birbiri ardına, o yıllar ki acının her tonunu işlemiş yüreğime. Bakma sen dilimin dilimin dediğine, anlamamış olamam değil mi seni buldum dediğim istasyonların gerçekte benden ne kadar uzakta olduğunu ?
Engin denizlerde açıktan geçen ve sadece çıkardığı dumanından hissedilen gemiler gibiydi mutluluk. Hep gördüğümüzle yetindik nedense ve bu bir yaşam biçimi haline geldikten sonra da çok da aklımıza gelmedi hani göremediğimiz o gemiyi aramak. Ve sen sevgili, yaralı insanlar çekermiş birbirini. Bizi bu yaşadığımız hayatın dışına savuracak bir şeyler ararken bulduk birbirimizi. Ama güvensizdik, ama kırılgan. Ve içimizde onca zamandır biriken karanlığın kinini birbirimize boşaltacak kadar da zalim. Oysa kimseye karşı zalim olmayı becerememiştik de aslında. İnsanlar o düz hayatlarını yaşadılar bizimle, her gün bir parça yok olduğumuzu bilsek de bugün bile neden diye bir anlam veremediğimiz duygular adına kabullendik her yenilgiyi. Belki de onlar bizim zalimliğimize bile değmeyeceklerdi, onlarla o zevki bile doğru dürüst yaşayamayacağımızı bildiğimiz için kabullenişi seçtik, yok olmayı...
Ve sen ! sevgisini bana inanıp ortaya çıkartırsa yok olacağını , elinde kalan son sevgi kırıntılarını da kaybedeceğini düşündün hep. Öyle incinmiş, öyle kırılmıştın ki beni diğer insanlardan ayıramadın uzun müddet ve gerçekte
sevginden önce kinini verdin bana. Bu bir şeylerin doğasına ters gözükse de kabullenişim şaşırttı belki seni, aslında bende bilmiyorum tam gerçeği ve bu zaten bizim gerçeğimizin de ta kendisi.
Bir şeyleri üçüncü boyutta yaşamak neden diye sorduğumda kendime, buda içimdeki bana ait kin olmalı diyorum ve kime karşı dersen elbette kendime... Ve şimdi seni böyle severken anladım, meğer çok eskiden kırmışlar beni ve senin bunda hiçbir suçunun olmadığını bilmekte yetmiyor aslında bana.
Ben aşkı senin gözlerinde arıyorum ve ben anlatamamış olsam da anlayacağını biliyorum. Anlamalısın, yanlışım varsa ; senin...
Nisan/2000
YORUMLAR
Yazı kurgu mudur gerçek midir bilmiyorum ama ben, bende bıraktığı hisse göre cevap vereceğim.
Hiç kendime öfke duyacak kadar kendimi ötekileştirmedim. İnsan kendini nasıl terk eder?
Şöyle izah edeyim. Sigarayı bırakan insanlar hem sigaraya hem de sigara içen insanlara öfke duyarlar.
Tekrar soruyorum. İnsan kendine nasıl kin duyar?
Herşeyden ve herkesten kaçıp en çok kendime sığınırım ben. İnsanın evidir kendisi. Beni en çok bu kendine kin duymakla ilgili cümle etkiledi. Kanım dondu diyebilirim.
Güzel bir yazıydı. Teşekkürler.
Sevgilerimle...
cem3453
çok değerlisin nezdimde " gerçek" usta.
varlığına saygımla .
Den(iz)
: )