- 706 Okunma
- 12 Yorum
- 30 Beğeni
Son Perde Oyunu
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Hayat, bir tiyatro sahnesini andırır.
Daha doğrusu ’’hayat bir oyundan ibarettir’’ derler.
Bizler ise bu sahnede rol alan oyuncularız. Doğduğumuz an perde açılır ve oyun başlar. Her sahne, hayatımızın bir evresini temsil eder. Neşe, hüzün, sevgi, ayrılık, başarı ve başarısızlık gibi duygular, bu sahnede yer alan perdeler gibidir. Her perde kapanıp açıldığında, hayatımızda yeni bir sayfa açılır ve yeni bir serüven başlar.
Zaman, bu oyunun en önemli rejisörüdür. Bize ne zaman doğacağımızı, ne zaman öleceğimizi ve aradaki her şeyi o belirler. Bizler ise elimizdeki metne göre rol yapmaya çalışırız. Bazen metni beğenmeyiz, bazen de ezberlemekte zorlanırız. Fakat unutmayalım ki, bu oyunda doğaçlamaya çok fazla yer yoktur.
Her oyunun bir son perdesi olduğu gibi, hayatımızın da bir sonu vardır. Perdenin kapanacağı o an geldiğinde, geriye dönüp sahneye bakmak ve oynadığımız rolleri gözden geçirmek isteriz. Acaba rolümüzü hakkıyla oynayabildik mi? Acaba seyircileri (sevdiklerimizi) mutlu edebildik mi? Bu soruların cevabını bulmak, o son perdeyi huzurlu bir şekilde kapatmamızı sağlayabilir.
Son perde yaklaşırken, hayatımızın bilançosunu çıkarmak da önemlidir. Hatalarımızdan ders almalı, güzel anılarımızı yad etmeli ve sevdiklerimize olan sevgimizi dile getirmeliyiz. Son perde kapanmadan önce, elimizden geleni yapmış olmanın verdiği huzuru hissetmeliyiz.
Evet, hayat bir oyundur ve her oyunun bir sonu vardır. Önemli olan, bu oyunu sonuna kadar oynamak ve elimizden geleni yapmaktır. Son perdeyi kapatırken, arkamızda güzel bir iz bırakabildiysek, o zaman bu oyunu kazanmış, alkışı da hak etmişiz demektir.
Hayatın son perdesi, ölümden ibaret değildir. Ölüm, sadece bu tiyatro oyunundan çıkış biletimizdir. Asıl önemli olan, bu oyunda nasıl bir rol oynadığımızdır. Unutulmamalıdır ki, her birimiz bu tiyatronun başrol oyuncusuyuz. Kendi hayatımızın hikayesini kendimiz yazarız ve kendimiz oynarız. Önemli olan oynadığımız rolün hakkını vermek ve son perdeyi huzurlu bir şekilde kapatmaktır.
"Avâzeyi şu âleme Davut gibi sal
Bâki kalan bu kubbede, bir hoş sâda imiş.
Sen de, Baki gibi, Yunusça bir hoş seda bırak, gönüllerde kal.
Ey Dost, Mevlana misali gönüllerde kalmak en büyük güzellikmiş"
"
YORUMLAR
Konduk, gördük ve göçme zamanını bekleyen kuşlar gibiyiz. Nihayetinde rüyanın verdiği aldatıcı algıyla oyalandığımız hakikat uzak olmasa gerek. Doğumun gerçekleşeceğinden emin olamayız ama her doğanın öleceğinden eminiz. Hakikat, asıl hakikat bu olsa gerek. Selam ve saygıyla...
Ramazan Boran 1
ölüm, varoluşumuzun en temel ve kaçınılmaz gerçeklerinden biri. her ne kadar bu gerçeği kabullenmek ve onunla yüzleşmek zor olsa da, ölümün hayatımıza kattığı bazı anlam ve derinliği de göz ardı edemeyiz.
hayatın kısalığı ve en iyi şekilde değerlendirme çabası, farkındalık ve kabullenme, daha anlamı ve daha doyurucu bir hayat yaşama vs..
çok teşekkür ederim.
aynı güzellikte selam ve saygılar.
iyi dileklerimle.
🙏
Hayata karşı bir kasıt arıyorum; Tanrı'nın bize biçtiği kader oyununun tam karşısında, kendi yolumuzu çizmek için çabalıyoruz. Hiç kimse size bir rol biçmesin, kendi hikayenizin yazarı olun.
Mütedeyynsizlerin çakrası ise devam eder…
Bir hikaye yazmak istersin, içinde sadece ben olayım istersin. Sonra siler, tekrar yazarsın ve sayfalarca devam edersin. Sona geldiğinde korkarsın, titrersin, ağlarsın, üzülürsün. "Bu kadar mıydı?" diye kederlenirsin. "Bir daha, bir daha," demeye nefesin yetmez. Hayat, adalet terazisi gibidir; her anı tartmak, her kararı ölçmek zorundasın. Bazen hüzünle, bazen sevinçle dolu bu terazide, dengeyi bulmak için çabalarsın. Kendi rolünü bulmak, kendi hikayeni yazmak, işte asıl mesele budur. Ve bu hikayenin sonunda, kendi adaletini sağlayabilmek, nihai huzuru getirecektir.
Ramazan Boran 1
Allah insana en büyük nimet olan aklı vermiş Peki niçin vermiş? düşün diye, sorgula diye vermiş.
Akıl, bilgiyi işleme, mantık yürütme ve karar verme yeteneğidir.
Bizi, duyularımızdan aldığımız ham verileri anlamlandırmaya ve bu verilerden yeni bilgiler çıkarmaya imkan verir. Akıl sayesinde, problemleri çözebilir, karmaşık kavramları kavrayabilir ve daha faydalı daha yaratıcı çözümler üretebiliriz.
Sorgulama ise, merak duygusundan beslenen bir keşif yolculuğudur. Var olanı olduğu gibi kabul etmek yerine, neden ve niçin sorularını sorarak daha derin bir anlayışa ulaşmayı amaçlar. Sorgulama, bizi önyargılardan ve dogmalardan kurtararak, yeni bakış açıları kazanmamıza ve kendimizi geliştirmemize yardımcı olur.
Sorgulamadan asla öğrenemezsiniz, öğrenmeden de asla gelişemezsiniz..
ve senin anlayacağın kardeşim,
düşünmeyen, sorgulamayan, araştırmayan, okumayan içi boş bir kafanın içini o müdedeyyinsizler gelir bi güzel dolduruverir. daha fazla açmaya gerek var mıdır bilmiyorum kardeşim.
eyvallah
hoş geldin .
CaNMaYBuL
Bu durumda “Varsa eğer “Tanrınız sizden çokta memnun olmayacak. Neden mi?
Aklı ve sorgulamayı yücelten düşünceleriniz takdire şayan. Ancak, "Allah insana en büyük nimet olan aklı vermiş, peki niçin vermiş?" sorusunu bir kenara bırakıp, insan aklının kökenine ve işlevine daha geniş bir perspektiften bakalım.
Aklın kökeni, evrimsel süreçte hayatta kalma ve uyum sağlama yeteneğimizden doğar. İnsan beyni, milyonlarca yıl süren doğal seleksiyonun bir sonucudur. Aklımız, hayatta kalma becerimizi artıran bir araçtır; besin bulmamıza, tehlikelerden korunmamıza ve karmaşık sosyal ilişkiler kurmamıza yardımcı olur.
Bilgiyi işleme ve mantık yürütme yeteneği, deneyimlerimizden ve çevremizden edindiğimiz bilgilerle şekillenir. Bizi, duyularımızdan aldığımız verileri anlamlandırmaya ve bu verilerden yeni bilgiler çıkarmaya yönelten bir mekanizmadır. Bu yetenekler, doğanın bize sunduğu en güçlü araçlardan biridir.
Sorgulama ise, doğuştan gelen merak duygusundan beslenen bir keşif yolculuğudur. Bilimin temeli, var olanı olduğu gibi kabul etmek yerine neden ve niçin sorularını sormaya dayanır. Sorgulama, önyargılardan ve dogmalardan kurtulmamıza, yeni bakış açıları kazanmamıza ve kendimizi geliştirmemize yardımcı olur.
Öğrenme ve gelişme, akıl ve sorgulamanın yan ürünleridir. Ancak, bu süreçler, tanrısal bir gücün müdahalesine ihtiyaç duymaz. İnsan aklı, kendi başına yeterlidir. Bilim ve felsefe, doğayı ve insan davranışlarını anlamamıza yardımcı olan araçlardır. Tanrının varlığı ya da yokluğu, bu süreçleri etkilemez.
Ve kardeşim, düşünmeyen, sorgulamayan, araştırmayan ve okumayan bir kafa, içini dolduracak her türlü dogmatik ideolojiye açıktır. Bu durum, yalnızca dini inançlarla sınırlı değildir; siyasi, sosyal veya kültürel her türlü dogma için geçerlidir.
Öyleyse, aklımızı ve sorgulama yeteneğimizi yücelten bir varlığa minnet borcumuz yoktur. Bu yetenekler, doğanın bize sunduğu bir armağandır. İnsan hayatındaki gerçek mucize, aklın ve bilimin ışığında ilerleyerek kendi potansiyelimizi keşfetmemizdir. Tanrının insan hayatındaki rolünü sıfırlamak, aslında insanın kendi gücünü ve yeteneklerini keşfetmesini sağlamak demektir.
“ daha fazla açmaya gerek var mıdır bilmiyorum kardeşim.‘
Ramazan Boran 1
Akıl: Allah'ın insana bahşettiği en büyük nimettir.
Aksine doğanın bize sunduğu bir armağan değildir akıl.
Doğa neden diğer canlı türlerine bu akıl denen nimeti armağan etmemiş de yalnızca insana bahşetmiş bunun da cevabını bulmak gerekir.
İnsanı diğer canlılardan ayıran en temel özelliklerden biridir akıl.Yüce Allah, insanoğluna akıl gibi eşsiz bir nimet bahşederek onu evrenin en yüce varlığı kılmıştır. Akıl, insanı doğruyu yanlıştan ayırt etme, hakikati arama ve öğrenme, ahlaki değerleri kavrama ve sorumluluklarını yerine getirme yeteneğiyle donatır.
Bu sayede insan, hayatın anlamını sorgulayabilir, ilahi kudreti ve güzelliği idrak edebilir ancak.
Benim inandığım Yaratıcının kitabı
Kuran-ı Kerim'de de aklın önemi birçok ayette vurgulanmıştır.
Bir ayette şöyle buyrulur:
"Rabbin dilediğini hidayete erdirir, dilediğini de şaşkınlığa sürükler. O, merhametlilerin en merhametlisidir." (Ra'd Suresi, 11)
Bu ayette, Allah'ın hidayet ve dalalete yönlendirmesi, kişinin aklını nasıl kullandığına bağlı olduğu belirtilmektedir. Aklını doğru şekilde kullananlar hidayete ererken, aklını yanlış kullananlar dalalete sürüklenir.
Yine başka bir ayette şöyle buyrulur:
"Eğer siz de aklınızı kullanırsanız, elbette ibret alacak çok şey bulursunuz." (Yusuf Suresi, 3)
Bu ayette de aklın, insanı tefekküre ve ibret almaya teşvik ettiği vurgulanmaktadır. Aklını kullanan insan, kainattaki her şeyde Allah'ın kudret ve hikmetini görebilir ve O'na olan inancını daha da güçlendirebilir.
Aklın insan için bir nimet olmasının birçok sebebi vardır.
Bunlardan birkaçı şunlardır:
Akıl, insanı özgür kılar. Aklını kullanan insan, kendi hayatının sorumluluğunu alır ve kendi kararlarını verir. Başkalarının dayattığı fikirlere körü körüne inanmaz ve her zaman sorgulamaktan çekinmez.
Akıl, insanı erdemli kılar. Aklını doğru şekilde kullanan insan, iyilik ve kötülüğü ayırt edebilir ve doğru olanı yapmaya çalışır. Nefsinin arzularına yenik düşmez ve her zaman ahlaki değerlere göre hareket eder.
Akıl, insanı mutlu kılar. Aklını kullanan insan, hayatın anlamını kavrar ve ona göre bir amaç belirler. Bu sayede hayatından tatmin alır ve mutlu bir şekilde yaşar.
Sonuç olarak, akıl Allah'ın insana bahşettiği en büyük nimetlerden biridir. Aklını doğru şekilde kullanan insan, hayatında birçok başarı elde edebilir.
Akıl denilen nimeti bize bahşeden yaratıcıya elbette minnet borcumuz vardır.Aksi halde hayvandan ne farkımız kalırdı değil mi.
"Akıl, insanı hayvandan ayıran en önemli özelliktir." (Aristoteles)
"Aklı olmayanın dini de olmaz." (Hz. Muhammed)
"İlimsiz can, denizsiz gemi gibidir." (Hz. Ali)
"Akıl, yüreğin rehberidir." (Mevlana)
"Düşünmeyen kafa, kesilmiş gülden beterdir." (Hz. Mevlana)
Ayrıştığımız tek nokta var kardeşim.
"Aklın kökeni, evrimsel süreçte hayatta kalma ve uyum sağlama yeteneğimizden doğar. İnsan beyni, milyonlarca yıl süren doğal seleksiyonun bir sonucudur""
evrim teorisi safsatatan başka bir şey değildir.
Başa dönüyorum.
Senin de dediğin gibi;
"Hiç kimse size bir rol biçmesin, kendi hikayenizin yazarı olun"
ve benim dediğim gibi;
"düşünmeyen, sorgulamayan, araştırmayan, okumayan içi boş bir kafanın içini o müdedeyyinsizler gelir, bilimin bile ret ettiği bazı teoristler, dogmalar gelir bi güzel dolduruverir.
Doğru tektir kardeşim.
Doğru olan hiçbir şey ne akla ne mantığa ne de bilime aykırıdır.
Eyvallah.
CaNMaYBuL
Bütün bu yazdıklarımı geri alıyorum. Gereksiz ve alakasız buluyorum artık.
By by
Ramazan Boran 1
Herkes inandığı gibi yaşar..inandığı şekilde devam eder.yoluna..Dayatma asla söz konusu değildir.Sonuçta herkesin hür iradesidir.Herkesin fikri de görüşü de kendine özeldir. Saygı duyarız elbette.
By kardeşim.
İyi dileklerimle.
🌈:-)👏👏👏👏🌺🌸💮❤️💛🧡💚💙🍀🍀✨
🌺🌼🌹🎀🌷🌻💕💯🎉💟❣️💜💓💝✨🌿🕊️
Mevlana,ne güzel demiş Dost misali gönüllerde
Kalmak en büyük güzellikmis 🥰
Çok güzel düşündüren anlamlı güzel hoş Bir yazı,
Gün güzelliği seçilmiş 🎀🎉🌸✨💓🌺🌻🌷🌅🍀🍀
Gönül dolusu tebrik ediyorum Boran şair 🙏🎀🎉
Selamlar olsun Usta kaleminize 🙏🍀🍀🌺:💝🌺
Saygımla 🙏🙏🍀🍀🎀🎉💜🌿🧡💚💛🌈❤️💙💚
Ramazan Boran 1
birine gülümseyin ve selam verin
birine yardım eli uzatın
birine iltifat edin
birine teşekkür edin
birini dinleyin ve değer verin
birine sevginizi gösterin
bu küçük jestler bile birinin gününü güzelleştirebilir, hoş bir sâda olarak gök kubbedeki yerini alabilir.
çok çok teşekkür ederim kıymetli şairem.
selam olsun güzel ruhunuza,
saygı ile birlikte.
🙏🙏
Ramazan Boran 1
o yüzden korkmaya hiç gerek yok.
huzur hepimizle birlikte olsun üstadım.
eyvallah..
çok çok teşekkürler
saygı ile .
🙏
Çok bilinen, basit bir soru ile başlayayım hayat felsefesine, yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan çıkar?
İnsan kendi kaderini mi oluşturur, yoksa yazılmış bir kaderin oyuncusu mudur?
Yüz yıllardır din ve felsefe alimleri bu konu üzerinde çok fikirler öne sürmüşler,
en yaygın olarak ta insan bu hayatta bir oyuncudur fikri galip geliyor.
Tebrik ediyorum
Ramazan Boran 1
''insan bu hayatta bir oyuncudur fikri''
birçok farklı yorumu ve katmanı vardır bunun.
bazıları bunu kelimenin tam anlamıyla yorumlayarak insanların tiyatroda olduğu gibi önceden belirlenmiş rolleri olduğunu ve bu rollerden sapmamaları gerektiğini savunur. bazıları ise bu yorumu daha metaforik bir şekilde ele alarak, insanların kendi rollerini seçme ve tanımlama özgürlüğüne sahip olduğunu, ancak bu rollerin toplum ve din tarafından belirlenen normlar ve beklentilerle sınırlandırıldığını öne sürerler..
çok teşekkür ederim Müjgan hanım.
değer bahşettiniz eksik olmayın hiç.
saygı ile daima
🙏
Ramazan Boran 1
maddi varlıklar, makamlar ve şan şöhret gibi amaçlar gelip geçicidir. geriye kalan ise küçük bile olsa yaptığımız iyilikler, sevdiklerimizle kurduğumuz bağlar ve bıraktığımız güzel hatıralardır. keşke bu hayatta hoş bir seda bırakmak her insanın gayesi olsa..
hoş geldiniz çok teşekkürler değer bahşeden kıymetli ziyaretiniz için.
en iyi dileklerimle.
Geçmiş dönem yazılarımda ve hatta hatırlamadığım yeni yazılarımda da olabilir yaşamı oyuna benzettiğim ya da direk yaşam bir oyundur söylemlerim benim de oldu (: bence bazen hatta çoğu zaman büyük konuşuyoruz özellikle evrensel varoluş yaklaşımlarımıza dair söylemlerimiz elimizdeki sınırlı bilgilerle bir gün sonrasında dahi yerden yere vurabiliyor bizi ... e burda da tabi devreye dinler giriyor ki birinin yap dediğini birinin yapma dediği ve sonucunda her birinin cennet vaad ettiği bir başka bilinemezlik paradokslar sinsilesi...
Fakat konumuzdan uzaklaşmadan şunu söylemek gerekli bence... en azından şu anki Kızıltanca; " Yaşam asla değil asıl oyunlar benzer yaşama çünkü oyunlar yaşamın en girift noktalarını dahi örnek alırlar kendilerine. Yaşam hiçbir oyuna benzemez benzetilmemelidir de zaten. Oyunlar biter ve yenisi başlar oysa yaşam öylemidir?.
Ki pesimist ile Nihilist karışımı melez ruhu hiçliğin yıldırımları ile kavrulan bana dahi sorgulatır bu aralar Yaşam kendini... "Ey Kızıltan Elle Tutulur Tek Gerçeğinim Ben Senin O Yüzden Ciddiye Al Beni"....
Varolasın değerli kalem... (: ya da oldu mu şimdi bu? gelmişken hafta sonu , nerelere götürdün eğlence moduna ayarlı Kuzgun beyni mi.... Sevgimle.
Not: Ah bir de "Zaman, bu oyunun en önemli rejisörüdür." demişsin ya değerli dostum.
" Zaman gerçek mi yoksa dev bir yanılsamadan mı ibaret". Bu bile başlı başına bir yazı konusudur bence (:
Ramazan Boran 1
tıpkı oyunlarda olduğu gibi, hayatta da uymamız gereken kurallar vardır. bu kurallar doğa yasaları, fizik yasaları ve toplum kuralları gibi farklı kategorilere ayrılır. bu kurallara uymak, hayatta başarılı olmak için önemlidir diye düşünüyorum.
bir de şöyle bir durum var sevgili Yıldıray abim.
her oyunun bir kazananı bir de kaybedeni var. kazanırken kimlere neler kaybettirdik bunu da düşünmek lazım. bu hayatta kimilerinin oynama şansı bile olmuyor.
hayatta da aldığımız her kararın bir sonucu da var. bu seçimler, küçük ve günlük olabileceği gibi, hayatımızı ve bazılarının hayatlarını kökten değiştirebilecek kadar önemli de olabilir.
bunların yanında hayatın bir oyuna benzetilmesi, felsefi ve dini açıdan da farklı yorumlara yol açmıştır her zaman. bazı insanlar, hayatın ilahi bir varlık tarafından tasarlanmış bir oyun olduğuna inanırken, kimileri de rastgele bir olaylar zinciri olduğunu savunur.
ancak, hayat bir oyunla aynı değildir. en önemli fark şudur ki, hayatta bir daha "yeniden başlama" gibi bir şansımız asla olmayacak. ve bu nedenle, aldığımız her kararın ve yaptığımız her seçimin geri dönüşü olmayan sonuçları olduğunu unutmamak gerekiyor.
bu kıymetli yorumunuz olaya farklı bir pencere sundu.
eyvallah deyip baş tacı yaptım. her görüş saygıyı sonuna kadar hak eder.
çok çok teşekkür ettim sevgili üstadım
eksilmeyesin hiç.
sevgiyle kal hep.
Perdenin kapanacağı o an geldiğinde dönüp sahneye bakmak ve oynadığımız rolleri gözden geçirmek
Ya da sona yani aslında asıl doğuşa yaklaşırken...
Bazen düşünüyorum..
Aslında yaptığımız yanlışlardan da biri bu sanırım. Sahneye bakmakta çok geç kalıyoruz. Çünkü son geldiğinde ya da yaklaşırken çok geç kalmış olabiliyoruz.
Ben bu sahneyi insanın içsel yolculuğuna da benzetiyorum. Keşke içimize doğru bir yolculuğa çıkabilsek ve bu yolculuğu son ana kadar devam ettirebilsek. Belki daha çok farkına varabilirdik bazı şeylerin. Ya da nerde durup nerde durmamamız gerektiğinin. Ama kendimiz yerine kendimizden başka herkese ve herşeye fazla bakıyoruz galiba.
Yazı konuyu çok güzel anlatmış ve açıklamış. Bazen okuyoruz, biliyoruz da hatta ama uygulama safhasına geldiğimizde sınıfta kalıyoruz. En zoru uygulamak sanırım. Uygulama olmadan da, bildiklerimiz sadece bildiklerimiz olarak kalmaya devam ediyor.
Sayın Boran gün başarınızı tebrik ediyorum içtenlikle
Ve gerçeklere dair bu tür yazılar okumak her daim insana iyi geliyor. Bu nedenle teşekkür de ediyorum size.
Umarım ardımızda hoş bir seda bırakmak ve en az pişmanlıkla dünya yaşamından ayrılmak nasip olur her birimize.
Gün güzellikler getirsin
Saygılarımla
Ramazan Boran 1
yazının özünü ne güzel özetlediniz..Eksik olmayın hiç, varlığınız daim olsun hep.
🙏
cümlemize inşallah
günler güzelliğini bahşetsin.
iyi dileklerim saygılarımla.
🤗🤗
"""bu oyunda doğaçlamaya çok fazla yer yoktur."""
Bugün doğaçlama yapalım mı?
Belki düzeni bir kurgu ile kısa süreliğine bozarız. Değişir belki sendeki siyah, bendeki siyah al bir gün olur bizim için, bir günlük de olsa istediğimizi yaşamış olurduk. Olma mı?🤷♀️
Ramazan Boran 1
Olur tabiki de😊
Farklı Kültürlerden ve Dönemlerden Örnekler:
Antik Yunan: Sokrates, "hayatın provası" olarak adlandırdığı bir mağara benzetmesiyle bu fikri savunmuştur. Bu benzetmede, mağaradaki insanlar sadece gölgeleri görebilirler ve gerçekliği yanlış yorumlarlar.
Sokrates'e göre, felsefe yapmak, mağaradan çıkmak ve gerçekliği anlamak için gereklidir.
Shakespeare: Shakespeare'in oyunlarında, dünya bir sahne ve insanlar da bu sahnede rol alan oyuncular olarak tasvir edilir. Örneğin, "Hamlet" oyununda Prens Hamlet, "Olmak ya da olmamak, işte asıl mesele" diye sorarak hayatın anlamı ve amacı üzerine düşünür.
Bilge Ömer Hayyam: "Dünya bir sahnedir ve biz hepimiz bu sahnede birer oyuncuyuz" diyen Bilge Ömer Hayyam, hayatın geçici ve fani olduğunu ve her anın değerini bilmemiz gerektiğini vurgular.
Mevlana: Mevlana'ya göre dünya bir gölge oyunudur ve biz de bu gölge oyununda rol alan kuklalarız. Gerçeklik ise gölgenin arkasındaki ışıktır.
Mevlana, bu benzetmeyle bize gerçekliğin ötesini ve ilahi sevgiyi anlamamızı öğütler.
Modern Felsefe: Jean-Paul Sartre gibi varoluşçu filozoflar, hayatın anlamının önceden belirlenmiş olmadığını ve insanların özgür iradeyle kendi anlamlarını arayıp bulması gerektiğini savunmuştur.
Bu görüşe göre, dünya bir oyun sahnesi değildir, aksine insanların kendi oyunlarını yazdıkları bir yerdir.
Ramazan Boran 1 tarafından 11.7.2024 23:42:05 zamanında düzenlenmiştir.
Semiha Türkmen Çiçekoğlu
Ramazan Boran 1
Çok teşekkür ederim.
Bilmukabele selamlar hürmetler.
Semiha Türkmen Çiçekoğlu
Ramazan Boran 1
Amin, cümlemiz için.