Potansiyel kötü, birebir ölüydü.

Sarmal şekilli bir tünelin içine bağırıyorum. Niyet, kasıt ve murtaza yankılı bir odada bir ara bulunmuş ama yakınlarına ulaşılamıyor, telefonu elinde, koridordan geçenlerden medet umuyor, boş bakana, boş bakanlar için uzun boylu insanlar yaşlanınca daha üzüntü verici, o heybet nereye gitti, o akıl hani sürecekti? Kısmetini yiyen tohum,
buraya kadarmış.

Markette bir ben varım, görevli dükkanı kapatma hazırlığı içinde, rahatsız olmamam için beni görmemiş gibi yapıyor, iyi de ışıklar da kapalı, ne alacaktım onu da unuttum, telefonum çalsa belki hangi jelolojik yıldayım ve hangi filarmoni otonom sekseğinindeyim hatırlardım. Yalan yanlış da olsa bir şeyler satın almış olacağım ki bir bakıyorum Semaların kapıdayım. Kapısına gidip sayısız kez arkadaşlığını dilendim de, orada olmak için epeyice yaşlıyım. Aldıklarım onlar için belli, ışık loş bir derecede, kapı açılmadı, sesler belirgin. Bekliyorum, bekledikçe irileşen gözlerimle kese kağıdı Amerikan filmlerine, ben yarı açık pencereden gökyüzünü izleyen kırklı yaşlar sinir sistemine yakınlaşıyorum. Oradan buraya sonsuz kadar yer var, has ilktir an. Küfür gibi geliyor aşk.


Ağlıyorum, memnun musun diyorum bir yandan, sakalı öfkesiyle değişmemiş, karagöz sakallı adamlarda bir cinlik var da bilemiyorum. Yutup midesine gizlemiş ya da bir anlık dalgınlığı fırsat bilip iyi biri gibi görünmeyi başarmış, En son x de çok iyi biri gibi görünen hakkı çok fena yenmiş gazeteciyi pulladım. Parladıkça sönükleştim, hızla aklımı kapadım, belirgin bir karanlıkta mutluyum.

Alıkça ve mantıklı yakıştırmayla fiyakalı olduğunu düşünüyor, derin baktığını da. Oysa sigara aldıktan sonra fişi ayrı, sigarayı ayrı yere koymasını sağlayan sürecin güncel hatasından bir İspanyol parça çıkaracak kadar yanlış bitişiği. İki kapıdan seçenek üretmez, boylu boyunca kusur bulduğun köşelere sessiz kalmasını rica etmezdin. Ben bunca çatlağa bir senin yanında rastladım ve sana her seslendiğimde sırası gelen sesimi soğurdu, o sıra sigara alırken, yumurta almayı unutmuşum diye düşünmen ilgini fikri kılamadı, ben uyuz olmuş gibi kaşındıran tiftiğimsi geçmişi ulu bir fezleke ile simyasal duruşlardan bozdurdum.

Ne kadar ugraşsam da, gelişen kusma hissiydi, ilacı olan naneler kurumuş, anneme ne oldu diye sormak üzereyken ağaçlar ilgiyi çekti. Zorlasan da bir rüya ilmini, görünenden eylemiyor. Durağa kadar geldim, dönmeyi dilemek korkusuz dizlere göre. Bir yansımanı görseydim sakalın tilkinin kuyruğuna benzemezdi.

Eskiden Semalarda, Karagöz Hacivat’a meraklıydık, mumun loş ışığında çok gösterimiz olmuştur. Onu hoş beş yapan sitemkar kapı koluna unuturdum. Rahatladım epeyice, düşününce Uzaylılar mı daha kötüydü yoksa semalar mı birkaç film daha izleyince tahmin ederim.

Her neyse, karanlığa ufak bir yamayla, uzun boylu yaşlı adam kendini unuttu, beni senden önce sevmemişti. Sakallı sırlarıyla öldü.

Gözünü fena halde siteme kaptırmıştın,

Wake up.