TELEVİZYON İCAD EDİLDİ MERTLİK BOZULDU...
TELEVİZYON İCAD EDİLDİ, MERTLİK BOZULDU!...
Hala dünmüş gibi hatırlarım televizyonla nasıl tanıştığımı.
İlkokul yıllarımın dördüncü veya beşinci basamağıydı sanırım…
Mahallemizin o zamanki az buçuk hatırı sayılır zenginlerinden Sabri amcaların evinde vardı bir tek televizyon…
Radyoyu çok önceleri duymuştuk.
“Düğmesini çeviriyorsun, insanlar bu makinede konuşuyor, şarkı söylüyor” derlerdi o vakit…
Ama bir zaman sonra duymuştuk ki;
“Bir makine çıktı, insanlar içinde konuşuyor, şarkı söylüyor ve sen onları görebiliyorsun” diye…
Televizyon , o zamanlar bile yaşamımızın bir parçası olmuştu.
Okuldan çıktığımız vakit, Sabri amcaların evini tutar, televizyon seyretmeye giderdik…
İçerde, mahallenin çocukları, TV seyretmekten yoksun kalmayalım diye, uslu uslu bir köşeye oturur, temaşaya dalardık o zamanın filmlerini…
Heyecanlanırdık…
Bir gün, okulda iken, ağabeyim, babamın televizyon aldığını haber vermişti. Nasıl da sevinmiştim! hem de Nordmende!
O zamanın çok sevdiğimiz, keyif aldığımız dizilerini (Bonanza, Dallas, Uzay yolu) seyrederken, kendimizi seyrettiğimiz, hayran kaldığımız filmin oyuncularının yerine koyar, gah çekirge, gah en yaman kovboylar kesilirdik.
Babam, her gün yayınlanan dizi furyalarını seyrederken, sürekli değişen farklı bölümlerinden bi haber,
“Oğlum her gün oynuyor bu film, sıkılmıyor musunuz bu filmi her defasında tekrar tekrar izlemekten” diye der, dururdu…
Sofraya oturur, dizilere öyle kaptırırdık ki kendimizi, yemek zamanlarında yemek kaşığını ağzımıza götürecek yerde burnumuza koyacak hallerimiz olurdu.
Gariptik…
Çocuktuk işte…
Sizler neler yaşamışsınız kim bilir?
Bizler geliştik, teknoloji de…
Kanallar renklendi, çoğaldı. Çok şey değişti.
Ama bir tek şey değişmedi,
Hala o çocukluğumuzdaki “esaret”…
Kendimizi alıkoyamadık o sihirli kutunun büyüsünden…
O iletişim mucizesi evlerimize, hayatımıza girdi, ama,
Evlerimizden, hayatımızdan da bir şeyler götürdü ne yazık ki…
Sıcacık kış gecelerinde, büyüklerimizin, gece ilerlerken bize anlattıkları ve bizimde usulca dinlediğimiz ve keyif aldığımız masalları dinleyemez olduk sonra…
Gün aşırı gidip geldiğimiz, hallerini hatırlarını sorduğumuz konu komşu, akraba, dost ziyaretlerini unutur olduk gün geldi…
Ve en önemlisi, en değerli saydığımız, üzerlerine titrediğimiz gözbebeklerimize, çocuklarımıza sahip çıkamaz olduk an geldi…
“Aman kaçırmayalım!” diye, gece yarılarına kadar beklediğimiz, ailemizi, eşimizi, çocuklarımızı, kısacası her şeyimizi bir kenara atıp, dizi furyalarına daldık gün geldi…
Ve en son “dertlerimize çare bulacaklar, ailevi sorunlarımızı paylaşacağız” diye yıkılmış insanları peşlerinden sürüklediler gün geldi…
Cinayetle son buldu ümitler…
Ve mertlik bozuldu en son …
Can evimizden yaralandık…
Bizi en zayıf noktamızdan,duygularımızdan vurdular…
Yaralandık…
Baş edemedik…
Onlar güçlüydüler çünkü, biz ise zayıf…
Onların her şeyi vardı, bizim ise elimizde naylon dan yapılmış bir kumanda aleti…
Ve en son dudaklarımızda her şeyi özetleyen iki acıklı kelimeyle kalakaldık…
O da şu,
“TV icad edildi, mertlik bozuldu"...
YORUMLAR
hep der dururum,bir yerde teknoloji yarardan çok zarar getirir..bilgisayara ne demeli..?o daha da kötü..
çocuklarda ne ders bıraktı nede ahlak..
biz bu yaşımızla bile hala görmediğimiz şeyleri onlar daha çocuk yaşta görme imkanı buluveriyor bu pc sayesınde ..
sonrasını siz duşunun..
ağzına sağlık..sevgilerimle...
Hele son zamanlardaki dizi furyası...
iki kelam edilemez oldu ev/ler/de.
Ben sadece haberleri izliyordum dum diyorum evet artık açmıyorum bile.
Zaman kaybı bence.
Tebrikler kaleme ki...
bilemiyorum kaç yıl öncesine gittim, götürdü.
Sevgimle.