Savaşmayı İstemeyin
“Size karşı savaş açanlara, siz de Allah yolunda savaş açın. Sakın aşırı gitmeyin, çünkü Allah aşırıları sevmez.”, Bakara, 190.
Bir hadiste, Abdullah ibn-i Ebî Evfâ RA’den rivâyet olunmuş:
"Ey insanlar! Düşmanla karşılaşmayı istemeyin, temenni etmeyin! ’Yâ Rabbi benim karşıma düşmanı çıkar, bir çarpışayım, vurayım, kırayım...’ diye savaşı, düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyin! (Ves’elullàhel-àfiyeh) Allah’tan rahatlık, huzur, saadet, afiyet isteyin. Başınız dinç olsun, vücudunuz rahat olsun. Afiyet isteyin Allah’tan..." Prof. Esad Coşan sohbetlerinden, Buhàrî, Müslim
Bizim savaşmaktan kastımız ile düşman ile savaşmayı mı, yoksa kendi nefsimizle savaşmayı mı anlamalıyız. Hangi savaş olursa olsun, onu yenmek ve zafere ulaşmak için verilen mücadele oldukça elem verici, acı dolu ve kulun en zor mücadelesidir.
Benim silahım var topum var, askerim çok gibi galeyana gelip savaşı istemek gerçekten yanlış bir temennidir. Savaş ancak, bize saldırılırsa kendimizi savunmak için yapılır. Bir başka ülkeye savaş açmak, ancak zalimlik olur. Fakir birinin zengin olma hayali ile piyango almak istemesi, kumar oynarken bir anda köşeyi dönme merakı ve sonuçta alın teri dökmeden ve helalinden kazanmadan hayatı garanti altına alma eylemine benzer bu durum.
Düşünsenize, pamuğun içine diken atsanız ve çıkarmak için tüm gücünüzü verip çalışsanız; pamuk paramparça olur dağılır. Diken çıkar ama pamuk diye bir şey kalmaz sonunda. Savaşta böyledir, savaşan ülkenin askeri ölür, aileler paramparça olur, tıpkı Gazze şehrinde Filistin halkının başına gelenler gibi, Allah korusun. Biz ülke olarak, savaşmadan ve diplomatik yollardan barışı korumaya, huzuru bu şekilde sağlamaya gayret etmeliyiz. Bu gayretimize rağmen düşman savaş açmışsa da savaşmaktan başka yol yoktur. Bu durumu asla temenni etmem, etmeyelim de…
Günümüzde, ülkeler arasındaki savaşlar yerine, kişinin nefsiyle olan savaşı daha ön plandadır. İnsanı günaha götürecek o kadar kolaylıklar ve zengin seçenekler var ki… Ev alacak kişi, bankadan kredi altında faizle para alarak kolayca ev alabiliyor. Sigara, alkol, yemek-içmek gibi şeylerle, doğayı kolayca kirletiyor. Kolayca yalan söylüyor ve insanları aldatıyor. Kişi kendine savaş açıyor böylece ve sonuçlarında ne yaparsa kendine zarar veriyor. İçki içenin siroz olması, sigara içenin kanser olarak ömrüne son vermesi ya da kangren olarak uzuvlarını kaybetmesi, çevreyi kirletenin etrafa yayılan kötü kokular ile yayılan virüslerden dolayı hastalıktan kurtulamaması gibi…
Sonuçta savaşın her türlüsü acı ve elem veren bir durum. Kutsal kitabımızda istenilen emir ve yasaklara uysa insan, bu dünyasını cennete çevirebilir yaşadığı her anda. Allah’a yalnızca kul olan ve yaşadığı örneklerle günümüze hala mesaj niteliğinde ibret veren ve sevilen, Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli… Gibi nice insanlar bunun örneklerini yaşadıkları ile bizlere göstermişlerdir. Acaba, onu okuyan, onun için anma törenleri düzenlediğinde bu gösteriden mest olanlar, niçin onların mesajlarını, yaşanmışlık ve sonuçta mutlulukla döşenmiş hayatlarını, kendi dünyalarında yaşayarak kabul etmiyorlar ki? Kur’anı ve sünneti okumasak bile, onu yaşayan bu kadar çok örnek varken, neden merak etmeyiz, araştırmayız ki?
Allah elbette sabırlıdır ama insanın bir ömrü boyunca sabreder sadece. Ecel geldikten sonra dünyaya dönüşün olmadığı gerçeği ile insan aklını başına alıp, kendisiyle savaşmalı, akıllı olmalı… Zafer kazanmalı! Yoksa Gazze’de yaşananlar gibi Allah’a karşı samimi olmayan her topluma bir zalimi başına deccal gibi baş belası ederek, sınav vermekte çaresiz değildir yüce Rabbim.
Sonuçta, Müslüman mü’min gibi yaşayarak samimi olduğunu Rabbime inandırmalı ve böylece Allah’ın sevgisini kazanmalıdır. Müslüman, kendi yararı için bir an önce gaflet uykusundan uyanmalıdır.
Saffet Kuramaz, 30.06.2024, Ankara
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.