- 393 Okunma
- 5 Yorum
- 7 Beğeni
B/E/N/İ/M O/D/A/M
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
“…Tanrı, insanların anlayamayacağı şeyler için bir kılıftır...”
Bu düşünceyle başlarız, bilginin ve bilinmeyenin derinliklerine doğru yolculuğumuza. Bilgi ve sanatla dolup taşan bu odada, insan ruhunun sınırlarını zorlayan, aklı ve duyguyu bir araya getiren bir kitaplık yükselir.
Bir zamanlar, kitapların ruhlarıyla donatılmış bir odanın köşesinde, sessizliğin melodisiyle harmanlanmış bir kitaplık yükselirdi. Kitaplık, bilgiye aç bir gezginin durağı, düşüncenin ve hayalin bir mabedi gibi dururdu.
Üç beyaz raf, adeta sonsuzluğa uzanan merdivenler gibi dizilmiş, üzerlerinde taşıdıkları kitaplarla sükûnetin ve bilginin taşıyıcılarıydı. Her bir raf, farklı bir dünyanın kapılarını aralayan eserlerle doluydu. Kütüphanenin ortasında, üçgen çatısıyla alışılmadık bir duruş sergileyen ahşap bir raf vardı. Bu raf, geçmişin ve geleceğin izlerini bir arada taşıyan kitaplarla dolup taşardı. Üst raflarda ise düşüncelere şekil veren figürler, küçük heykelcikler ve erzantirik taşlar yer alırdı. Heykelcikler, odanın atmosferine mistik bir hava katar, sanki zamanın ötesinden fısıldayan sesler gibi dururdu. Her biri, bir sanatçının ruhundan bir parça taşır, bu küçük objeler odanın ruhunu tamamlayan dokunuşlar olarak belirirdi. Erzantirik taşlar ise, zamanın ve mekanın derinliklerinden çıkarılmış, bilgelik ve huzurun simgeleriydi.
Duvarda asılı iki tablo, odanın ruhunu tamamlayan renkli düşler gibiydi. Soldaki tabloda, akıcı fırça darbeleriyle resmedilmiş bir figür, ateşin ve suyun dansına katılırmışçasına hareket ediyordu. Sağdaki tabloda ise, birbirine sırtını dönmüş iki figür, doğanın dinginliği içinde kaybolmuşlardı. Her iki tablo da, odanın atmosferine anlam katan, derin düşünceleri ve duyguları yansıtan birer eserdi.
Lambanın yumuşak ışığı, kitapların üzerine düşerken, her sayfa adeta fısıldayan bir sesle konuşmaya başlardı. Raflar, yüzyılların bilgeliğini taşıyan kutsal emanetler gibi durur, her biri bir bilge gibi sessizce beklerdi. Kitaplar, hayatın farklı zamanlarından hikayeler anlatır, geçmişin bilgeliğiyle geleceğe ışık tutardı. Her biri, farklı bir dünyanın anahtarını sunar, okuyucusunu bilinmeyen diyarlara davet ederdi.
Odanın tam ortasında, üzerinde narin bir mumun yandığı ve minik bir müzik kutusunun döndüğü küçük bir masa dururdu. Mumun titrek alevi, kitapların üzerine düşerken, odaya sıcak bir huzur yayardı. Müzik kutusu, içindeki melodiyi hafifçe döndürürken, odanın dört bir yanında yankılanan nağmeler, bir masalın başlangıcını anlatır gibi büyüleyici bir atmosfer yaratırdı. Bu müzik kutusu, geçmişten gelen bir hatıra gibi, her notasında bir zamanlar yaşanmış anıları taşırdı.
Bu köşe, insan ruhunun derinliklerine inen bir yolculuğun başlangıç noktasıydı. Burada, zaman ve mekan kavramları kaybolur, sadece düşünceler ve hayaller kalırdı. Kitaplar, insanın en derin arzularını, korkularını ve umutlarını yansıtır, okuyucusunu düşüncenin ve hayalin uçsuz bucaksız dünyasına taşırdı.
Bu odada, bilgi ve sanat bir araya gelerek, ruhu besleyen ve zihni aydınlatan bir mabet yaratmıştı. Her köşesi, her rafı, her kitabı, insan ruhunun ve zekâsının bir yansımasıydı. Bu kutsal köşe, okuyan, düşünen ve hayal eden her birey için bir sığınak, bir ilham kaynağıydı. Burada, zaman durur, sadece kitapların ve müzik kutusunun fısıltıları kalırdı.
Tanrı, insanların anlayamayacağı şeyler için bir kılıftır... Bu odada ise, her kitap, her sanat eseri, her mum ışığı ve müzik kutusunun her melodisi, o kılıfın ardındaki sırların bir parçasını sunar, okuyucusuna anlayışın kapılarını aralar. Ve belki de, burada, bilinmeyenin kucağında, insan ruhu bir parça daha aydınlanır.
Tanrı, bilinmeyenin sisleri arasında, insan ruhunun keşfetmeye cesaret ettiği en büyük muammadır.
YORUMLAR
Yazınızın başlığını anlayamamakla birlikte büyük bir keyifle birkaç defa okuduğumu söylemek istedim.
İlim müslümanın yitik malıdır diye biliyorum.
İçinde bulunduğumuz durum okumamanın biz kestiği cezadır.
Siz okumanın önemini çok güzel anlatmışsınız.
ALLAH cc okuma isteğimizi arttırsın diyeceğim ama ilahi sistem öyle işlemiyor.
Çaba göstermeden dilemek cenabı hakka saygısızlıktır (argo tabirle dalga geçmektir) diye düşünüyorum.
Fiili dua olmadan kavli duanın hiç bir hükmü yoktur.
Uzun oldu
Yazı ve şiirlerinizin devamını diliyorum.
Saygıyla sevgiyle
CaNMaYBuL
İçinde bulunduğumuz durum, maalesef, okumanın ve öğrenmenin önemini kavramadığımızda karşılaştığımız acı bir gerçektir. Okumanın değeri, insana verilen en büyük nimetlerden biridir. Allah’ın bize bahşettiği bu nimet, çabayla, azimle ve gayretle anlam kazanır. Sadece dilemek, elbette ki yeterli değildir; fiili dua, yani emek ve çaba, kavli duanın, yani sözlü duanın gerçek bir anlam kazanmasını sağlar.
Okumanın önemi üzerine düşündüğünüz ve bu düşünceleri paylaştığınız için müteşekkirim.
Yorum için teşekkür ederim.
Selamlar
CaNMaYBuL
Yaşamın öğretileri, evrenin derinliklerinden kalplere üflenen bir esinti gibidir. Tanrı’nın nefesiyle dolup taşan kalpler, her biri kendi renginde, kendi tonunda bir armoni yaratır. Bu armoni, yaşamın derinliklerinde yankılanan, her ruhun kendi parmak izini taşıyan bir gizdir.
Her bir ruh, evrenin sonsuz renk paletinden bir tondur. Bu ton, bir yandan kendi benzersizliğini yansıtırken, diğer yandan evrensel bir bütünlüğün parçası olduğunu da hatırlatır. İçsel ve fikirsel olarak dolu dolu, her kelimesi bir damla bilgelik taşıyan bu yazı, okuyanı derin bir düşünce yolculuğuna çıkarır.
Yorum için çok teşekkür ederim
Selamlar
düşünce odası düşünce atölyesi insanlığın tarihi bu iki işlev ile geçer her insan kendine göre bir tanrı aramış çok güzel bir çalışma beğendim
CaNMaYBuL
İnsanlığın tarihinde, her düşünce odası ve her düşünce atölyesi, tıpkı yıldızların gökyüzünde parladığı gibi, birer bilgi kıvılcımı saçarak evrene dağılır. Zamanın derinliklerinde yankılanan bu arayış, bir rüzgarın esintisi gibi, her insanın ruhunda titreşir. Herkes kendi tanrısını aramış, kimi güneşe tapmış, kimi yıldızlara, kimi ise gönlünde sevdanın ateşiyle yanmış.
insanın bitmek bilmeyen arayışını, sonsuzluğa uzanan bir köprü gibi gözler önünde devam edecek.Ruhun derinliklerinde bir yolculuk, her adımda yeni bir evren keşfetme arzusu. Bu yolda, bazen kaybolmuş, bazen ise kendini bulmuş insanın hikayesi var.
Yorum için çok teşekkür ederim..
Selamlar
İnsanın zaman içindeki yolculuğu bilinmeyene doğrudur.Merakı öğrenmesine kapı aralar.Olaylar, sesler,görüntüler, kitaplar,tablolar,heykeller,vs öğrenmek için yönelinen olgulardır.Kitaplar tür olarak çeşitlilik arz ederken; yoğunlaşılan türler bize o doğrultuda kapılar aralar.Aralanan kapılar okumaya başlamadan önce sessizdir.Okumak için zaman ayırıp başladığımızda bize mevcudiyetinde gizli tüm kapıları ardı ardına açar.Bu yolculuk bazen bir serüven, bazen bir öğreti, bazen bilim ve teknoloji,bazen psikoloji ve sosyoloji olabildiği gibi,hayatın ritmi olarak muhasebe ve hesap ,mantık ve felsefi konularda olabiliyor.İlgi alanlarına göre kitaplar da hayatımızdaki yerini alıyor.
Okumayı seven kimse okumanın verdiği hazzı aldıktan sonra kitaplardan ayrılamaz Odasına sığdıranadıklarını sahaflarda, kitapçılarda, koleksiyoncular da vs yerlerden temini cihetine gider.Ufku açılır okudukça.
Dinimizin ilk emri de zaten ''oku''değil midir?..Oku diyen Tanrı yarattığı ile arasına mesafe koymaz iken; şah damarından daha yakın bir mesafede iken, en üstün bir vasıfta yaratılan insanın anlayamayacağı şeyler için Tanrı'yı kılıf olarak kullanması anlaşılmaz bir durumdur.İsteyene ilmin kapısını ardı ardına açan Yaratıcı insana düşünmeyi,müzakere etmeyi,okumayı, yeni yeni şeyler öğrenmeyi öğütler.
Okuyan,araştıran ve danışan -tartışan insanların tefekkürü farklıdır.Hiç bilen ile bilmeyen bir olur mu?
Hayat devam ettiği sürece insan yaratılışı gereği muammadan muammaya çözüm arayacak ve birikimleriyle hayata son noktasını koyacaktır.
İlginç konulara yönlendiren başarılı yazılarınız var.Kaleminizi okumak bir ayrıcalık.Teşekkürler.Sağlıcakla.Saygıyla.
CaNMaYBuL
Ne mutlu insana ki, zamanın meçhulüne doğru attığı her adımda öğrenmenin kapılarını aralamakta. Bilginin ve hikmetin sonsuz ufkunda, merakın kandiliyle yolunu bulmakta. Evet, kitaplar; sözlerin, i mgelerin, duyuların ebedi taşıyıcıları. Onlar ki, sessizliğin içinden gelen fısıltılarla konuşurlar; ruhumuza dokunur, kalbimize serin bir meltem gibi esip geçerler.
Okumak, bir kapının eşiğinden geçip bambaşka bir dünyaya adım atmaktır. Bu dünyada serüvenler, öğretiler, bilim ve teknolojinin esintileri, psikoloji ve sosyolojinin derin izleri, hayatın ritminin matematiği, mantığın ve felsefenin sarmalları bizi bekler. Her bir sayfa, ruhumuzda yeni bir iz bırakır; her bir cümle, düşüncelerimizde yeni bir pencere açar.
Bir kez okumanın zevkini tadan, bir daha kitaplardan kopamaz. Kitapların büyüsü, odalarımızın sınırlarını aşar, sahafların tozlu raflarına, kitapçıların renkli vitrinlerine, koleksiyoncuların gizemli dünyasına uzanır. Her yeni kitap, yeni bir yolculuk, yeni bir keşif demektir.
Evet, dinimizin ilk emri "Oku" değil midir? Oku diyen Yaratıcı, insana düşünmeyi, müzakere etmeyi, yeni şeyler öğrenmeyi öğütler. Şah damarımızdan daha yakın olan O, bizi bilginin ve hikmetin derinliklerine davet eder. İnsan, anlama ve öğrenme kabiliyetleriyle yaratılmış en üstün varlıktır. Tanrı’nın bilgeliğini, ilmini arayan insan, tefekkürde derinleşir, bilginin ışığında aydınlanır.
Tefekkür eden, okuyan ve danışan insanların bakışı farklıdır. Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu? Hayat, bir bilmeceyi çözer gibi ilerler ve insan, birikimleriyle son noktasını koyar bu serüvene.
Bu derinlikli ve dolu dolu yorum yazınca, sizin kaleminize yaraşır bir cevap vermek istedim.
Yazılarınız, ruhu aydınlatan birer meşale gibi. Okumak, sizin kaleminizden dökülenlen yorumu okumakta bir ayrıcalık.
Teşekkürler, sağlıcakla ve saygıyla.
Zamanın ne getireceği hiç belli olmuyor ama hep kazananlardan olmanı isterim kardeşim. Amasya'ya taşınıyoruz bir süre uzak kalacağım ve özleyeceğim dostları ve paylaşımlarını. Selametle kalasınız.
CaNMaYBuL
Değerli ve biricik Ablacığım
Zamanın ne getireceği hiç belli olmuyor, ama her zaman kazananlardan olmanızı dilerim. Amasya’ya taşınıyor olmanız nedeniyle bir süre uzak kalacağız ve paylaşımlarınızı özleyeceğim. Edebiyatdefteri üzerinden kurduğumuz bu güzel dostluk, şiir ve yazılarla derinleşti. Her paylaşımınız, bana farklı dünyaların kapılarını araladı.Emin olun. Hece şiirini sevmeme nedensiniz.
Amasya’nın tarihi dokusunda, yeni ilhamlar bulacağınızı ve kaleminizin yine harika dizelerle dolacağını biliyorum. Bu yeni yolculuğunuzda size huzur, mutluluk ve ilham diliyorum. Mesafeler, edebiyatın köprüleriyle aşılır; paylaşımlarınızı dört gözle bekliyor olacağım.
Selametle kalın ve yazılarınızla bize ilham vermeye devam edin.
Sevgi ve saygılarımla,