Kavuşma
...
-“Ulan bu bana yapılır mı?” Dedi cami avlusunda parası çalınan adam. Emekli maaşını yeni çekmiş, bütün umutlarını ona bağladığı parası abdest alırken çalınmıştı. o esnada kimse olmadığı için kimsede onunla ilgilenememişti... Ezan okunmuş, cemaat neredeyse farza başlamak üzereydi, o abdest aldığı şadırvanda yalnız başına yere oturmuş ağlıyordu. Gözyaşları ak sakalında bengisu gibi akmaktaydı…
İnşaatta çalıştığını sonradan öğrendiği, üzerinde harç kiri ile yer yer pislenmiş elbiseli genç bir adam, ona doğru yaklaşarak, sırtını sevgiyle okşadı ve
-“Amcacığım her şeyde hayır vardır ama biz bilemeyiz, gel namazımızı kılalım sonra senin derdine çare arayalım olur mu?” dedi. Beraber namazı kıldılar ve sonra avluya çıktılar.
-Amca, bir bana bak, hikayemi dinle ve sonra yine ağla istersen haline…
-Ben çok zengindim. Güzel bir ailem ve konforlu bir yaşantım vardı. Evimize hırsız girmiş ve evin salonunda boğuşurken onu kazara öldürmüştüm. Cinayet yatak odasında işlenmediği için suçlu bulundum ve yıllarca hapiste kaldım. Hapisten çıktığımda, eşimin başka bir adamla yaşadığını ve tüm malımı har vurup harman savurduğunu, beraber olduğu erkek tarafından para bitince öldürüldüğünü, kız çocuğumun ise asla öğrenemediğim bir aile tarafından evlatlık verildiğini öğrendim. Hapisten çıktığımda, sevdiğim kimse kalmamıştı dışarıda ve yaşamak için gördüğün gibi inşaatta çalışıyorum. Eğer benim teklifimi kabul ederseniz size baba ve eşinize anne derim, bir evlat gibi size bakar ve birlikte yaşarız, ne dersiniz?
-“Oğlum ben seni tanımıyorum. hem ben kabul etsem, eşim ne der bilmiyorum. Ne kadar istediysek evlat sahibi de olamadık. sonradan komşumuzun uzaktan tanıdığı bir akrabası tarafından getirilen ve kimsesi olmayan bir kız çocuğunu evlatlık aldık ama ona da yaşlı halimizle sevgiyle bakamadık. Bize ısınamadı. Çok huzursuz ve hırçın. bir tarafta bakıma muhtaç eşim diğer tarafta sorunları olan bir çocuk ve şimdide parasız kaldım. Sana evladım demek isterim, gel istersen evimize gidelim. Eşim yatalak ve sevgiye ihtiyacı var. Kimseyle konuşmaz, benimle dahi. Belki seninle konuşur inşallah! Onun bakım masrafları, çocuğun okul giderleri için emekli maaşım yetmezken, paramın hepsi çalındı işte…”
İsmi Ahmet olan, adam kafasına vurarak yine ağlamaya başlamıştı. Beraber inşaata gittiler, Amelelik yapan ve isminin Mustafa olduğu adamsa üstünü orada değiştirdi ve beraber evin yolunu tuttular. Eve gelirken, Mustafa güzel bir çiçek yaptırdı ve eve geldiler. İsminin Emine olduğu yatalak yaşlı kadın ise boş gözlerle kocasına bakarken, Mustafa’nın elindeki çiçekleri görünce birden gülümsedi. Adam kadının eline öptü ve çiçekleri ona verdi.
-“Oğlum bir ömür boyu seni bekledim. Anneliğimi ve sevgimi sana vermek isterim.” dedi ve yataktan ayağa kalktı. Kocası, Ahmet eşinin sağlıklı ve yürüdüğünü görünce şaşırıp kalmıştı oracıkta.
-“Emine sultanım, sen iyi mi oldun. Üstelik konuşuyorsun da, yoksa yine gözlerim mi görmüyor, yoksa kulağım mı yanlış işitiyor” dedi şaşırmış bir şekilde.
-“Yok bey, şaşırma. Ben iyiyim. Rabbime ettiğim dualarım kabul oldu çok şükür. Oğlum geldi. Sana hep rüyamı anlatırdım ya, işte anlattığım ve gördüğüm çocuk buydu.” dedi.
Odanın içine sorunlu olduğunu öğrendiği çocuğun geldiğini görünce Mustafa, şaşırıp kalmıştı. kaybettiği ve bir türlü bulamadığı kızıydı gelen. Kız babasını hemen tanımış ve koşarak ona sarılmıştı. Ahmet amcayla, kızın gözyaşları inliyordu odada. Mustafa’da çok mutluydu ve oda ağlıyordu, nasıl ağlamasındı ki… sanki o evin içine nisan yağmurları yağıyor ve yeşeren ağaçlar gibi yenecek meyvelerin çiçekleri meyveye düşercesine, neşeli bir başlangıç hayatın içine akıyordu. Hep birlikte şükür namazı kıldılar ve dua ettiler…
Polise hırsızlıkla ilgili ihbarda bulunmuşlardı ertesi gün... Bir süre sonra hırsızda yakalanmış, Ahmet amcanın tüm paraları geri dönmüştü.
Saffet Kuramaz, 26.06.2024, Ankara