- 405 Okunma
- 6 Yorum
- 5 Beğeni
Elevay
Bizim orada kullanılan öyle ilginç kelimeler, deyimler, atasözleri var ki!
Azbuçuk eli kalem tutan biri olarak hayret ediyorum.
Genel olan atasözleri ve deyimlerin haricinde olanlar var.
“Gönül düştü kediye, kedi döndü duduya”
“Öküzün harmanda pislediği kışın önüne gelirmiş”
“Kendi evinde çörek olamaz, elin evinde börek olur”
“Eşeğini dövemeyen paldumunu dövermiş”
“İtin hatırı yok sahibinin hatırı var!”
Bunlar ve benzerlerini “Bizim köylü demiş ki!” diyerek yarı esprili kullanmaya çalışıyorum.
Hele unutulmaya yüz tutan kelimeler. Bizim orada yüzlerce var. Tüm Türkiye taransa eminim ki binlerce öz Türkçe kelime bulunur.
Biri var ki onun verdiği anlamı anlatabilmek için ciltler dolusu kitap yazmak lazım.
“Elevay!”
İki kelimenin müthiş birleşimi. Kendi evi, yakınları için idare eder ama başkalarına vay ki vay anlamı var.
Bu birleşik kelime midir, nedir, edebi değerini pek bilmem açıkçası. Kel olsa Tecavüzcü Arif veya Mezarifi Mazruf gibi anın da bir şeyler söylerdi. Ben edebi isimlendirmesinde değilim. Bu birleşik iki kelimenin verdiği anlam çok müthiş.
Eli yavaş olan, mızmız, pratik olmayanlar için kullanılıyor.
Şimdi bu ve buna benzer güzelliklerimizi Z Kuşağı falan bilmez çok yazık.
“Eski çamlar bardak oldu” ‘nun gerçek anlamını bilen kaç kişi vardır acaba?
Eskiden tarlalara falan su götürmek için plastik bidonlar yoktu. Kalın ağaçların gövdeleri oyularak su taşıma kabı yapılırdı. Bunların büyüğüne senek, daha küçüğüne ise bardak denirdi. Sonraları fıçılar çıktı. Bu su kaplarına konulan sular gölgeliklerde buz gibi olurdu. Çam kokusu da sinerdi ki içmeye doyum olmaz.
Bu unutulmaya yüz tutmuş kelimeleri tespit ederek mümkün olduğu kadar hepimiz kullanmaya çalışsak ne iyi olur. TDK için de faydalı olur diye düşünüyorum.
BİZİM ORADA (ÇORUM İSKİLİP) KULLANILAN AMA MAALESEF UNUTULMAYA YÜZ TUTMUŞ BAZI KELİME ve DEYİMLER
A
Abov: Hayret nidası
Ağa: Baba,
Ağca: Beyaz,
Ağnanmak: Yuvarlanmak, at, eşek gibi hayvanların yuvarlanması,
Aha: işte,
Ahacık: İşte burda
Alaçık: Ağaç dallarıyla iskeleti kurulmuş ot, çul, kilimle örtülü çadır. (Alacık)
Alma: Elma
Amağa: Şaşırmak
Ambar: Genellikle kalaslardan yapılmış hububat deposu,
Anadut: Buğday ve benzeri ekin destesini kağnıya veya başka bir araca yüklemede kullanılan üç kollu harman aleti. Tarım aracı,
Annacı: Karşısı. Örnek: Annacıma gel, tam annacında
Aş: Yemek
Ağu: Zehir
Ayakyolu: WC, tuvalet
B
Baba çıkasıca: Sinirlenilen kişiye söylenen söz
Badal: Merdiven basamağı
Bahraç / bakraç: Bakırdan küçük kova
Balak/Malak: Manda yavrusu
Baldırcan: Patlıcan
Bardak: Çam ağacından oyulmuş 7-8 litrelik su kabı, seneğin küçüğü. "eski çamlar bardak oldu" deyimi buradan gelmektedir. Şimdi ise bardak su bardağı-çay bardağı olarak algılanmaktadır. Su içmek için kullanılan bu günkü bardak yerine "tas" kullanılmaktaydı,
Batman: Yaklaşık 20 litrelik sıvı ölçü birimi,
Bayak: Az önce bayakdan: biraz önce
Bazlama: Sacda pişirilen yuvarlak ekmek
Bekit: Kapat, ört
Belermek: Gözleri büyüterek öfkeyle bakmak,
Bıldır: Geçen sene,
Bıza’/Buzağı: İnek yavrusu
Bibi: Uzaktan kadın akraba,
Bicimcik: Azıcık, az olan şey
Biçki: Testere türü
Biley taşı: Kesici araçları bileyen alet
Biz: Delik delmeye yarayan alet,
Bostan: Kavun, karpuz tarlası
Boyunduruk: Çift süren hayvanları birlikte yürüten ağaç çember
Boz : 1- Sürülmemiş toprak, 2- Renksiz, gri renkte olan, bomboz: rengi atmış, bomboz olmuş: hastalıktan rengi iyice sararmış.
Böğür: Yan taraf, vücudun yan tarafı, böbreklerin olduğu kısım
Börtletmek: Bir şeyi haşlamak
Börü: Zehirli bir örümcek türü,
Bucaklık: Evde kap kacak konulan yer,
Bulamaç: Undan yapılan cıvık yiyecek
Bundan keyli : Bundan sonra,
Buymak: Çok üşümek,
Büngüldemek: Suyun yerden fokurdayarak çıkması,
Bürgü: yemeni,
C
Cahal: Cahil, tam yetişmemiş, delikanlı
Camış : Manda
Canavar: Kurt
Cerek: Uzun ince ağaç, uzun boylular için de kullanılır
Cıbır: Parasız, pulsuz
Cılga: Patika-keçi yolu,
Cıncık: Camdan yapılmış eşya,
Cırcır: Fermuar
Cırcır olmak: İshal olmak
Cimciklemek: Çimdik atmak, çimdiklemek
Cirpeden: Hızlıca, birdenbire, hemen
Cof cof: Süs
Culuk: Hindi
Cuvara: Sigara
Cüce: Civciv
Cücük: Civciv
Ç
Ça’al: küçük taşlardan oluşan yığın.
Çalhama: Yoğurtla ayran arası kıvamdaki yoğurt,
Çandı : Evin, ambarın köşesi
Çapıt: Bez parçası
Çarkıt: Bozuk - külüstür,
Çatal kapı: bahçeli evlerin dış kapısı
Çebiş : bir yaşındaki erkek keçi,
Çemkirmek : 1 . Birine karşı gelmek, sert cevap vermek. 2 . Halk ağzında köpek kesik kesik havlamak.
Çıngı: kıvılcım,
Cıvıtmak: oyunbozanlık
Çiğit: çekirdek
Çilermek: su sızması,
Çimmek: yıkanmak
Çinilemek: çınlamak,
Çor: hastalık,
Çöğdürmek: küçük abdest yapmak (özellikle çocuklarda)
Çöğmek: yana yatmak,
Çökelik: evde yapılan bir peynir türü,
Çömelmek: dizlerinin üstüne çökmek
Çömütmek: çömelmek,
Çördük : armutun küçüğü
Çörtleğen / çörten: pınarlarda ve çatılarda su akan yer,
D
Dalmak: bir yere girmek
Dam kürümek: ahırı süpürmek
Dam: ahır, çatı
Darı: mısır tanesi
Demrağ: egzema
Deze: teyze
Dıhım: Lokma
Dıldıbız : fakir
Dibek: ağaçtan yapılmış havan, sohu
Dinelmek: ayakta durmak dirgen : harmanda sapları yayan çatallı araç
Dolama: parmağın iltihaplanıp şişmesi
Donyağ: içyağ - çok soğu insanlar için de kullanılır -
Dölek: düzlük,
Döş : göğüs
Döven : düven,
Duluk: avurt
Duncukmak : nefessiz kalmak, somurtmak,
Dürzü : (aslen bir mezheptir) aşağılamak için kullanılır
Düve: bir yaşındaki dişi inek yavrusu,
Düven: harmanda traktör, at veya öküzle çekilen, ekinleri ezip saman yapmaya yarayan, aralıklarla kesici taşlar monte edilmiş kızak
E
Eci: kız kardeş, bacı, abla,
Ecicik : azıcık, bir tutam ekti: yiyecek konusunda yüzsüzlük yapan
Ellağam : herhalde, galiba
Ellik: ekin biçerken el parmaklarına takılan ağaç parmaklıklar.
Emişik: bir memeden emen kardeş olmayan yavrular.
Emme : ama
Emmi: amca
Empirme: kadın elbise kumaşı.
Enek: misket, bilye
Enik: kedi, köpek yavrusu
Enteri: zıbın, elbise
Erişmek : (meyvalar için) olgunlaşmak
Erze: kapıyı kapalı tutmaya yarayan demir
Evlek: ekin ekerken ayrılan bölüm,
Evmek : acele etmek
Evrağaç/evirgeç: ekmek çevirmeye yarayan uzun yassı tandır değneği,
Eyy: efendim
Eze: vücut, beden
F
Fağrimek : yaşlanmak, ihtiyarlamak
Felfecir okumak : gözlerin fıldır fıldır dönmesi
Ferik : piliç
Fırıldak: oyuncak, kendisine güvenilmeyen, sahtekar
Firik : kızarıp olgunlaşmaya başlayan buğday başaklarının ateşte kavrularak yenmesi,
Fişne: vişne
G
Garipsemek: özlemek,
Gedik: dişleri dökülmüş olan,
Gerneşmek: gerinmek,
Gı : erkeğin kadına seslenişi
Gıdık : çene altı
Gidişmek : kaşınmak
Gobel : erkek çocuğu,
Gocuk : kış giysisi
Gödek / güdük: kısa
Göğ böğrülce : taze fasulye
Göğermek : yeşermek
Göğsemek : hayvanların çiftleşmeye hazır olması
Gök: yerine göre mavi-yeşil,
Göynümek : olgunlaşmayı da öte geçmek
Guguk : kuş türü
Gunnamak: eşeğin, köpeğin doğurması,
Gurk: yavru için yumurtaya basan ya da yeni civcivleri olan tavuk.
Guvermek: yeşermek,
Güğüm: bakırdan yapılan büyük su kabı, helke
Günnük : yevmiye
H
Hağ: sırtta taşınan büyük sepet,
Hamut: çift süren öküzün boynuna takılır,
Hapaz: avuç
Haral : büyük kıl çuval,
Hayat : avlu
Hazetmek / hazitmek : beğenmek, hoşlanmak
Heçlemek: bozmak, atılacak hale getirmek, berbat etmek
Hedik : haşlanmış buğday
Helke : su kabı,
Hergele: işsiz sapsız, yaramaz insanlar için söylenen söz.
Heşlenme: boşa gitme
Hırka: eskiden kadınların giydiği folklorik bir giysi.
Hızar : ağaç biçen biçki
Hinkirmek: sümkürmek,
Holluk : fol
Horanta : çoluk-çocuk
Hörüklemek: bir şeyi ağzına kadar doldurmak,
Huysukma: tedirgin olma, çekinme, huylanma
Hürü: huri
I
Irakı: rakı
Iramazan: ramazan
Irbık: ibrik
Irza: rıza
Isıcak: sıcak
Islağaç : yufka ekmek pişirirken çevirmeye yarayan yassı tahta
Islama : ekmek ıslama
Ismarış: sipariş
Işgın: fidanın sürgün kısmı - filiz,
İ
İbrik : abdest almaya yarayan su kabı,
İdare: gazyağı ve fitil kullanılarak kullanılan camsız aydınlatma aracı.
İkileme : tarlayı ikinci kez sürme
İleğen : leğen
İlergün/ürelüğün: dünden önceki gün
İlistir: delikli süzme kabı
İliye: öyle değil mi
İrilik : samanın irisinin konulduğu yer,
İt dirseği : göz kenarında çıkan bir kabarcık
İya’ : kaburga kemiği,
K
Kabak : kabak, kel
Kalbur: elekten büyük olan eleme aracı.
Kamaşmak : mayhoşluk
Kanara: yemekten başka bir şey düşünmeyen işe yaramaz kimse, lüzumsuz işlerle uğraşan
Keyli : artık
Kıbraşma: kıpırdama, hareket etme
Kıran giresice: ilenç (salgın hastalık bulaşsın inşallah)
Kıran: toplu ölümlere sebep olan hastalık.
Kademsiz: şansız, talihsiz, uğuru olmayan
Kaktır: ittir.
Kapçık : kabuk
Karavuk : baharda toplanarak yenilen ot,
Kaş : uçurum, tepe sırtı
Kaşıklık : kaşık konulan askılı tahta kap,
Katık: yoğurt, ayran,
Kaynata: kayınpeder
Kekil: yeni gelinlerin kulak yanlarında kesilerek şekil verilen saç
Kele: pekiştirme sözü,
Kelem : lahana
Kemre: hayvan gübresi
Kendigelen: yere dökülen tahılın ertesi yıl kendiliğinden bitmesi,
Kertmek: oymak, işaret koymak kes: samanın incesi yendikten sonra, yemlikte kalan iri kısmı
Kesek: tarlanın sürülmesinden sonra oluşan iri toprak parçaları.
Keskenmek: atacakmış gibi, vuracakmış gibi yapmak,
Keş: yağsız peynir
Kımçıtmak: keserken koparmak,
Kır: yazı-yaban,
Kıran girmek: bitmek sona ermek, salgın hastalık
Kırık: kadınların yabancı erkek dostu
Kırklık: koyunların yününü, keçilerin kılını kesmede kullanılan bir tür makas
Kırkmak: kesmek
Kırmaşmak / kıpraşmak: kımıldamak,
Kısrak: dişi at
Kıyak yapmak : iyilik yapmak, torpil geçmek
Kirez: kiraz
Kişkişlemek: kışkırtmak,
Kostak: forslu olan,
Kömbe: alttan ve üstten odun ve tezek ateşiyle sinide pişirilen mayalı çörek
Kömüş: manda,
Kösüre : kesiçi araçları iyeleyen bir alet , bileği
Köynek: atlet yerine kullanılan iç çamaşırı,
Kuruluk: yüksekçe yer
Kuytuk: çukurca yer
Külek: buğday ölçü birimi, kavanoz şeklinde kap, küçük yağ fıçısı,
Külük: balyoz,
Küpür: süpürünce çıkan toz toprak,
Küskü: sopa
Kütük: ağaç gövdesi, kısa, bodur
L
Türkçede L ile başlayan kelime pek yoktur.
Leğen: abdest alırken suyun döküldüğü kap,
Lök: gaz lambasının cam takılan kısmı
Löküs: lüks( gaz yakıtlı aydınlatma aracı)
M
Ma’da : başka
Madara: rezil olma, alay konusu
Madeniz: maydanoz
Mağza : bodrum kat odası
Mahana : bahane
Mal: büyükbaş hayvan, ayrıca mal, mülk
Malak: Manda yavrusu
Malama : savrulmaya hazır samanla tane karışımı yığın,
Malamat : rezil,
Maşalama : bahçede sebze ekmek için ayrılan küçük bölümler,
Meccanen: bedava, beleş
Meğsimek: mühimsemek, önemsemek, değer vermek
Misir: mısır
Mostra: gerçek, gerçek yüzünün ortaya çıkması.
Motur: traktör
Musmul: mundar olmayan - temiz,
Muzur: yaramaz, yaramaz işler yapan
Münkürcü: iyilik bilmez , nankör.
N
Nacak: küçük balta
N’oldum delisi: konumu, durumu değişince havalara giren insan.
Nahal : nasıl
Narasın: ne arasın (narasın gız anam yok)
Niyittin : ne yaptın
Nodul : ucunda çivi olan sopa, övendere
O
Ocaklık : eski evlerde ateş yanan yer
Okka: bir kilogramdan biraz fazla ağırlık ölçüsü
Oklağa: oklava
Okuma: davet, davetiye
Ö
Ödüm koptu: çok korktum
Öğnük: önlük
Öğörsemek : ineklerde çiftleşme arzusu
Öndere: ucu çivili uzun sırık, övendere
Önlük: kadınların ev işi yaparken önlerine taktıkları bez,
Örklemek: bağlamak
Ötüğün: öteki gün, önceki gün
Övendere: nodul,
Özemek: bir şeyi fazla uzatmak, yoğurt vb malzeleri cıvıklaştırmak
P
Palaspandıras: hazırlıksız, alelacele ile hareket etmek.
Paldum: Hayvanın üzrine örtülen örtü
Pantul: pantolon
Parpı: şifalı çamur
Paya: havalı, cakalı
Pece: baca,
Peşkir: el havlusu
Pınsık: (ateş için) bir türlü alev almayan, habire tüten, pasif
Pırtmak: hızlıca kopmak, ayrılmak, kaçmak,
Pinnik: kümes,
Poğsumak: buharlanıp ıslanmak
Pörtleme: dışına taşma
Pu’ar: pınar, su yalağı, çeşme
Pürtük: küçük parça
R
Türkçede R ile başlayan kelime pek yoktur.
S
Saban: çift sürmeye yarayan tarım aleti,
Sacayağı: üzerinde yemek pişirilen üç ayaklı demir
Saçkı: tandırda yakılan ot,
Saçma: serpme
Sahan: tabak,
Sahanlık: tabak konulan yer,
Sallı: ağır
Sap yiyip, saman sıçmak: ne dediğini bilmeden saçma sapan konuşmak.
Sap: ekin sapı/iri saman,
Seğirt: koş
Seki: oturak,
Seklem: (kıl çuval), silgi (banyo havlusu),
Sekmen: zeminden 30-40 cm yükseklikteki yer
Sene: yıl
Senek: çam ağacının kütüğünden oyulan, tarlalara su içmek için götürülen, yaklaşık 20 litrelik su kabı,
Senit: üzerinde hamur açılan, meyve, sebze doğranan tahta tabla.
Sergen: raf
Siğme: akıtma, işeme
Sini: büyük tepsi
Sinsin: ateş çevresinde oynanan oyun
Sohum: yufka ekmekten yapılan, sulu yemek almaya yarayan kaşık gibi parça
Sokranmak: homurdanmak,
Soku: bulgur, keşkek dövülen dibek
Sokum-sohum: yufka ekmeğin kaşık gibi kullanılması,
Somak: mısır koçanı
Sorutmak: yüzünü ekşiterek oturmak
Söbe: tam yuvarlak olmayan
Sündürme: uzatma
Sütlük: eskiden yemek, yoğurt ve yağ gibi yiyeceklerin koyulduğu yer.
Süzme: bez ile süzülmüş yoğurt
Ş
Şafak: alın
Şaplak: şamar
Şepit: bazlama ekmeği
Şıvgın: sürgün, ince dal
Şilepe: yapış yapış
Şindi / şindik: şimdi,
Şipit: terlik,
Şippedenek: hemencecik
Şirevit: üzümlerin pekmez yapmak için doldurulduğu, çıkan şıraların alt yanındaki bir delikten boşaltıldığı ağaçtan yapılma v harfi şeklinde olan 2,5 metre uzunluğunda, 1 metre genişliğine ve 80 cm yüksekliğinde at arabası veya kağnı ile taşımaya uygun, üstü açık olan depo,
Şişek: kısır koyun,
T
Talla: tarla
Tas: bardak anlamında da kullanılır, çukur tabak anlamında da
Tataram: üşütme sonucu mide ekşimesi, mideyi bozmak, kusmak
Tavatır: çok iyi, güzel
Tekecen: baharda toplanarak yenilen ot,
Temek: ahırdan hayvan dışkılarının atıldığı delik, küçük pencere,
Tengdirmek: ortadan kaybolmak, ölmek, elden çıkarmak
Tepik: tekme
Tınaz: saman yığını,
Tınaz: harman düvenler tarafından dövüldükten sonra yığılan saman ve tanelerin karışımı olan yığın.
Tıngır: kova,
Tokaç: çamaşır yıkarken, çamaşırları dövmeye yarar ağaçtan gereç
Toklu: bir yaşındaki koyun yavrusu,
Tomruk: kalın ağaç
Topalak: domates
Tuğmen: kuşlarda ibik,
Tummak: suya dalmak,
Tumman: eskiden bezden yapılmış genelde kadınların giydiği pantolon biçimli giyecek,
Tülemek: kuşların tüy çıkarması, mecazi: maddi bakımdan iyi duruma gelmek,
Tünek: tavukların tünediği yer,
U
Uçuklama: dudakta kabarcık oluşması
Uğra: un
Urba: giysi
Ü
Üç etek: folklorik giysi, yöresel giysi
Üğrün üğrün: gizli, gizli
Üleş: pay, leş
Ünnemek: çağırmak
Ürelüğün: ileri gün, geçen gün,
Ürümek: havlamak (köpek ürüyor derler)
Ürüya: rüya
Ütelemek: tavuk, hayvan tüylerini ateşte yakmak, ot/ekin dallarını ateşte yakmak,
V
Verep: yamaç,
Y
Yaba: harman savurmaya yarayan tarım aleti,
Yad: yabancı, el
Yal: kedi ve köpeklere verilen un ve su karışımı yiyecek.
Yalak: hayvanların su içtikleri kap
Yağlık: mendil ya da iş yaparken boyuna bağlanan bez
Yapak: bayanlarda saçların taranmamış hali, yapaklı
Yavsu: inek at gibi hayvanlar üzerinde yaşayan bir asalak canlı.
Yaykamak: çanak, tabak gibi kaplara su tutmak, durulamak.
Yazı: tarla - yeryüzü,
Yelikmek: şımarmak
Yellenmek: yokuş aşağı iniş esnasında hızlanmak, ayrıca gaz çıkarmak
Yel-yepelek: hazırlıksız alelacele hareket etmek
Yemlik: 1- baharda toplanarak yenilen ot,
Yemlik: 2- hayvanların yem yediği oluk,
Yırak: uzak,
Yiğnik: hafif
Yirik: yırtık
Yoha / yuha: sığ
Yoz: yabani
Yumak: yıkamak,
Yunacak: pis, dinsiz,
Yunmak: yıkanmak-çimmek,
Yüklük: evde yatak yorgan konulan yer,
Yülümek: kazımak, tıraş etmek,
Yüssük: yüzük
Z
Zabın: fakir, çaresiz
Zağar: köpek
Zeklenmek: alay etmek, alaylı taklit yapmak,
Zevzek: geveze
Zı’armak: oyunbozanlık,
Zıbın: kadınların giydiği basma entari
Zıkkım: zakkum
Zımzıklamak: yumruklamak
Zırzop: elde avuçta durmayan insan.
Zikke: hayvan ipi bağlamaya yarayan demir kazık.
Zilli: biraz hareketli ve oynak kız çocuklarına söylenir.
Zükkem: nezle
.
Suat Zobu
ÖNEMLİ NOT: SİZLER DE KENDİ YÖRENİZDE UNUTULMAYA YÜZ TUTMUŞ KELİMELERİ YORUM OLARAK YAZIN LÜTFEN.
.
YORUMLAR
Ne güzel bir bilgilendirme. Bizim Artvin'de de Gürcüce ve Ermeniceden çok kelime girmiştir dilimize, Rahmetli babaannem hep anlatırdı... Ağustos Böceğine Çicina derlerdi mesela, yumurtaya yaysa derlerdi, Başol, git demekti ... Aklımda kalmış kırıntılar... Kutlarım yürekten...
Gerçek yazarların görevlerinden biri de literatüre yeni kelimeler kazandırmaktır.
Sen bunu yapmışsın.
Edebiyat sana minnet borçlu.
Yazının sonundaki liste var ya; bilene altın değerinde.
Seni özledim be Suat!
Nasip olsa da bir araya gelsek o kelimeler üzerinden saatlerce, günlerce konuşsak.
Hiç birisi bana yabancı değil çünkü.
GARDAŞIM BENİM...
Saygıdeğer üstâdım,
Yöresel ağız olarak kullanılan bu ve benzeri çok hoş ve güzel kullanımlar dilimizde bulunmakta ama yeterince kullandığımız söylenemez.
Yazdığınız kelimeler Çorum İskilip yöresine ait olmakla birlikte bizim Tokat yöresinde de aynen kullanılmaktadır. Elevay ifadesi tamamen aynı anlamda.
Çok güzel ve diğer sözlük kısmındaki kelimelerle birlikte başvuru kaynağı olabilecek paylaşımınız için gönülden kutluyorum tebrikler.
Emeğine sağlık diliyorum.
Sonsuz selam, sevgi ve saygılarımla.