- 138 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
Güzel günler...
“BEN GÜZEL GÜNLERİN ŞAİRİYİM”
Başlığı tırnak içine aldım; çünkü bu söz benim değil, Melih Cevdet Anday’ındır. Şair ve yazarlar toplumsal olaydan söz etmeli, sadece söz etmekle kalmamalı halkın dertlerine ortak olmalı, Mehmet Emin Yurdakul’un dediği gibi “dertlilerin gözyaşını mendiliyle silmeli”dir. Ayrıca acı gerçekleri dile getirmeli, göstermeli, bu tür olayların olmaması için çaba göstermelidir ama iç karartıcı yazı ve şiirler yazarak okurların ruhunu karartmamalıdır.
Anlatım biçimimiz(üslubumuz) iyimser olmalı. Olaylara ve konulara mizah penceresinden bakmalı, hem güldürmeli hem düşündürmeli, güzelliklerden, sevgi ve dostluktan, mutluluk veren şeylerden söz ederek moral vermeliyiz. Bunları söylerken “boş ver, aldırma, ne olursa olsun, gülmene, eğlenmene bak” deyin ve Ziya Paşa gibi “İç bade güzel sev var ise aklı şuurun/Dünya var imiş yok imiş ne umurun” diyerek duygusuz, bencil olun, her şeye boş verin demek istemiyorum ha! Sanatçılar güzel günlerin yakın olduğunu vurgulamalı, umut aşılamalı, Sabahattin Ali’nin “Başın öne eğilmesin” ve “görecek günler var daha” deyişine uygun yapıtlar sunmalı. İstiklal marşının “Korkma!” diye başladığını, korkunun ecele faydası olmadığını anlatmalı, sezdirmeli, ne olursa olsun kötülüğün, çirkinliğin, zulmün böyle sürüp gitmeyeceğini belirtmeli, “Doğacaktır sana vaat ettiği günler Hakkın/Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın” diyebilmelidir.
Erhan Tığlı