- 134 Okunma
- 0 Yorum
- 3 Beğeni
Bir Zamanlar
Biliyorum ki çağımızın en büyük zorluklarından biri, erdemlerin ve insani değerlerin yavaş yavaş yitip gitmesidir. Eskiden daha çok değer verdiğimiz dürüstlük, kibarlık, adab-ı muaşerete uygun hareket etmek ve nezaket gibi kavramlar, günümüzde adeta unutulmuş birer anı haline gelmiş durumda. Evet, teknolojinin ve bilimin hızla ilerlemesiyle hayatımızda pek çok kolaylık elde ettik; fakat bunun bedeli ağır oldu: Ruhumuzun derinliklerinde yeşeren insani erdemlerimizi kaybettik.
Bir zamanlar insanlar arasındaki ilişkilerde temel taşlardan biri olan dürüstlük, artık sadece nostaljik bir kavram gibi görünüyor. Birçok insan, dürüstlüğün yerine çıkarını ön planda tutmayı, yalan söylemeyi ve hatta aldatmayı tercih eder hale geldi. Bu durumun, kapitalizmin ve neoliberalizmin toplum üzerinde yarattığı baskılarla doğrudan bağlantılı olduğunu düşünmek yanlış olmaz. Para kazanma hırsı, insanları sadece ekonomik kazançlarını maksimize etmeye odaklanmaya yönlendirdi; erdemli olmanın ve dürüst davranmanın, maddi bir getirisi olmadığı sürece bir anlam taşımadığına inanılmaya başlandı.
Kibarlık ve nezaket ise, artık bir zayıflık olarak görülüyor. İnsanlar, kibar ve nazik olmanın onları rekabetçi dünyada geri bırakacağına inanıyor. Oysa ki, kibarlık ve nezaket, toplumun çimentosu gibidir; bireyler arasındaki ilişkileri sağlamlaştırır ve toplumsal huzuru artırır. Ne var ki, bu değerler, yerini kabalığa ve bencilliğe bırakmış durumda. Birçok insan, günlük yaşamında kaba davranışları normalleştiriyor ve bu tutum, toplumsal dokunun yıpranmasına neden oluyor.
Eğitim sistemimiz de ne yazık ki bu erozyondan nasibini almış durumda. Eskiden okullar, yalnızca bilgi aktaran kurumlar değil, aynı zamanda ahlaki ve etik değerlerin öğretildiği, bireylerin topluma faydalı ve erdemli bireyler olarak yetiştirildiği yerlerdi. Günümüzde ise, eğitim sistemi büyük ölçüde yalnızca öğretim üzerine odaklanmış durumda. Öğrenciler, ahlak ve etik değerlerden yoksun bir şekilde, sadece sınavlarda başarılı olmaları için yetiştiriliyor. Soru çözmek, yüksek puanlar almak, başarılı olmak için her şey mubah sayılıyor; ancak erdemli ve ahlaklı bireyler yetiştirmek geri plana atılıyor.
Kapitalizm ve neoliberalizmin etkisiyle, insanlık olarak para kazanmayı her şeyin önüne koyduk. Maddi zenginlik peşinde koşarken, ruhsal zenginliğimizi kaybettik. İnsanlar, birbirlerine karşı daha duyarsız, daha bencil ve daha kaba hale geldi. Her şeyin satılık olduğu, maddi değeri olmayan hiçbir şeyin önemsenmediği bir dünyada yaşıyoruz. Erdemler, vicdan, ahlak, kibarlık ve nezaket gibi değerler, yalnızca nostaljik birer hatıra olarak kaldı.
Şimdi, durup bir düşünme vakti. İnsanlık olarak nereye doğru gidiyoruz? Para kazanmak, gerçekten de hayatımızın tek amacı mı olmalı? Erdemli olmanın, dürüst olmanın, kibar ve nazik olmanın bir değeri yok mu? Bu soruları kendimize sormalı ve yanıtlarını aramalıyız. Belki de bu, kaybettiğimiz erdemleri yeniden bulmamız ve insanlık olarak daha güzel bir geleceğe doğru adım atmamız için bir fırsattır. Belki de, kabalığın bir yaşam tarzı haline gelmesine izin vermek yerine, yeniden nezaketin, dürüstlüğün ve kibarlığın hüküm sürdüğü bir dünya yaratabiliriz. Unutmayalım ki, insanlığı insan yapan değerlerdir ve bu değerler olmadan, sadece maddi olarak zenginleşmiş ama ruhen fakirleşmiş bir dünya yaratmış oluruz.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.