- 145 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ne Haldeymişiz Şimdi Ne Haldeyiz
Doksanlı yılların başında Bursa’nın Kestel ilçesine bağlı Alaçam Köyü’nde iki katlı elli talebe kapasiteli Kur’an kursunda okurken sevgili hocamız Hayrettin Tekin bize bir kitap hediye etmişti. Kitab, “Karanlık Gecelerin Nurlu Sabahı” ismini taşıyordu. Aslında kitapta sayılmazdı; kitapçık demek ya da cep kitabı diye adlandırmak daha isabetli olur. O yıllarda yaşımız on-onbir olduğu için kitaptan çok fazla birşey anlamamıştım. Yıllar sonra kitabı tekrar okudum; bitirdim; birdaha okudum. Kitabı benim için ilginç kılan iki özellik vardı, birincisi kitap 1960’lı yıllarda kaleme alınmış ve daha ziyade o günkü gençliğin içerisinde bulunduğu ruh halini ve manevi çıkmazlarını konu alarak, ona bir reçete sunuyordu. İkincisi ise, bu kitap yine aynı yıllarda “zararlı” addedilerek mahkemeye verilmiş; netice itibariyle beraat etmiş bir kitaptı.
Bu kitapta geçen bir konuşma geldi hatırıma Yazar (Sami Arslan) diyordu ki, bir gence sordum:
- Kardeşim bir türkü söyler misiniz?
- Hay hay efendim!
İçten gelen bir arzu ile “Kızım seni Ali’ye veryim mi?... ” yi söyledi. Yine sordum:
- Müslümansınız değil mi?
- Evet efendim.
- Elhamı okur musunuz?
- ...
- Niye sustunuz?
- ...
- Abdestsiz okumaktan mı çekiniyorsunuz? Yoksa sıkılıyor musunuz?
- Hayır efendim...Ben...Evet ben...
- Evet size ne oldu? Niye kızardı yüzünüz kardeşim?
- Bilmiyorum, ama kabahat bende mi? Öğretmedilerki...
Konuşma bu minval üzere devam edip gidiyor, genç hiçbir dini suale cevap veremiyordu. Nihayetinde eksiklerini farkediyor, kendisini uyaran yazara teşekkür ederek dini ilimleri öğrenme gayretine girişiyordu...
Bunu neden yazdım? Muhterem okuyucularımız, altmışlı yıllardaki gençliğimizin hali böyleymiş. Aklı başında olan bazı hoca efendiler ve onların yolundan giden, onlardan ders alan talebeleri ümmet-i Muhammed’in (s.a.v) evladına ehl-i sünnetin yolundan giderek dini ilimleri öğretmeye gayret ettiler, ediyorlar. Fakat yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğine yaklaştığımız şu günlerde bu necip milletin evladı daha büyük tehlikelerle karşı karşıya.
Bu tehlikeleri bir kaç cümle ile özetlemeye çalısırsak; halkımız etnik milliyetçilik oyunlarının içerisine çekilmeye çalışılıyor. Gayri müslimlere karşı akıl almaz kolaylıklar gösteriliyor. Dizi, film, sinema, tiyatro, sahne (şarkıcılık, türkücülük, popçuluk vb.) gibi sanat (!) adı altında gençlerimizin ahlakını zedeleyecek yayınlara birbiri ardınca imza atılıyor. Yetenek yarışması (!) adı altında ortaya konulan ve bir kişiye verilecek olan bir ödülü kazanabilmek için onlarca genç izzet-i nefislerini hiçe sayarak, milyonların önünde sirkte dahi görülmesi mümkün olmayan hareketler yapıyorlar ve adınada yetenek (!) diyorlar... Milyonluk beşiklerin içerisinde koşan 22 kişiden birisi olabilmenin hayalini kuran gençlerin sayısıda azımsanmayacak derecede.
Buna karşılık, manevi duyguları gelişmiş, dini ilimlerle bezenmiş, vatanına, milletine, mukaddesatına bağlı, ilim yolunda ilerleyen geçlerin sayısı ise malesef yeterli değil. Her yeni icatın sahtesini üretmekte üzerimize yok. Birkaç misal vereyim. Ben Almanya’da yaşıyorum. Buralarda sigara satılan otomatlar var. (Allah evlatlarımıza bu mereti içmeyi nasip etmesin. İçenlerede biran evvel bırakmayı nasip etsin) Bu otomatlardan kağıt paralarla sigara almak mümkün olduğu gibi madeni paralarlada almak mümkün. Bol sıfırlı liralardan az sıfırlı liralara geçerken madeni paraların şekli değişmişti malum. İşte bu yeni madeni parlardan yanılmıyorsam 2 liranın hacmi 2 Avroya eşitti. Bu bakımdan 2 Avro atılması gereken kısma vatandaşlarımız 2 lira atarak binlerce paket sigara almışlar. Bir müddet sonra bunun farkına varan alman yetkililer otomatların çalışma prensibinde değişiklik yaparak durumu düzelttiler. Hatırlarsınız eskiden jetonlu telefonlar vardı. Bir jetonla 35-40 saniye anca konuşulurdu, süreyi uzatmak için jetona bir delik açılır ve ip bağlanarak saatlerce konuşulurdu. Bundan bıkan yetkililer kartlı telefonları icat ettiler, onuda dolu kartın manyetik alanını boş kartlara kopyalayarak aşmıştık... Şimdilerde arabaların otomatik kilit sistemlerini devre dışı bırakan bir sistem geliştirmişler, o sistemi kullanarak araba hırsızlıkları yapıldığına dair haberleri duyuyoruz, okuyoruz. Örnekleri artırmak mümkündür. Şu kadar varki kötüden örnek olmaz ancak ibret alınır.
Biz kendimiz gibi olmadıkçada bu iş kolay kolay düzelmez. İstiklal Şarimizin dediği gibi:
Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır;
Fazilet hissi insalarda Allah korkusundandır.
İnandığımız gibi yaşamaya başladığımızda, içinde boğulduğumuz sorunlarında bir bir çözülmeye başladığını göreceğiz...
Yusuf Akkaya
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.