- 160 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beðeni
Ýstanbul’un Fethi Üzerine Hasbihal
“Kostantiniye (Ýstanbul) muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden emir ne güzel emir; onu fetheden ordu ne güzel ordudur.”
Alemlere rahmet olan hazreti Muhammed Mustafa (S.A.V.) bu mübarek sözleriyle baþta ashab-ý kiram efendilerimiz olmak üzere, gelmiþ ve gelecek olan ümmetlerine Ýstanbul’un bir gün mutlaka fethedileceði müjdesini vermiþ oluyorlardý. Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V)’ in mübarek müjdelerine nail olabilmek için, bütün ashab canla, baþla çalýþmaya baþladý. Hz. Osman (r.a)’ýn halifeliði zamanýnda Ýstanbul için ilk fetih giriþimi yapýldý; daha sonra Emeviler döneminde fetih giriþimleri devam etti. Hz. Muaviye (r.a)’ýn Ýstanbul’u fetih için gönderdiði orduda Peygamberimiz hazreti Muhammed Mustafa (S.A.V)’i Mekke’den Medine’ye hicret ettiði sýrada evinde misafir eden, Eba Eyyubel Ensari (r.a) da (Bilinen ismiyle Eyüp Sultan Hazretleri) bulunuyordu. Þehrin muhasarasý sýrasýnda sur yakýnlarýnda geçirdiði bir hastalýktan dolayý þehid olunca mübarek cesetleri sur dibine defnedilmiþti.
Ýlerleyen yýllarda bir çok islam halifesi ve devlet reisi Ýstanbul’u fetih için seferler düzenlemiþler, ne var ki bir türlü muvaffak olamamýþlardýr. Ta ki takvimler 29 mayýs 1453’ü gösterinceye kadar bu böylece sürüp gitmiþtir.
Fatih Sultan Mehmed Han, kendisine inanmýþ mübarek ordusuyla, o zamana dek görülmemiþ savaþ taktiði ve aletleriyle fetih için, harekete geçmiþti. Bir tarafta Fatih Sultan Mehmed Han komutasýndaki gaza ordusu, diðer tarafta Akþemseddin hazretlerinin baþýnda bulunduðu dua ordusunun azim ve gayretleriyle; Allah azze ve celle hazretleri Ýstanbul’un islam memleketi olmasýna müsaade ediyordu. Sultan Fatih Ýstanbul’u aldýðýnda günlerden Salýydý. Kimsenin malýna mülküne, ýrzýna namusuna dokunulmayacaðý garantisi verildiði gibi, herkes inancýný yaþamaktada serbest býrakýldý. Elinde her türlü güç ve imkan bulunduðu halde ne kilise kapattý, ne havra. Sadece tavanýnda Kabe’nin topraklarý bulunan, asýrlardýr hakettiði deðere bir türlü ulaþamamýþ olan Ayasofya Kilisesi’nin Camii’ye çevrilmesi emrini verdi ve fetihten sonraki ilk Cuma namazýnýda burada bizzat kendisi kýldýrdý.
Ýstanbul fethedilmiþ halk beklediði huzura kavuþmýþtu. Öyleki zýndanlardaki mahkumlar bile serbest býrakýlýyordu. Bu mahkumlarýn arasýnda papazlar dahi bulunuyordu. Bir çok tarihi eserde Sultan Fatih’le iki papaz arasýnda yaþanan bir olay þöyl anlatýlýr:
Sultan Fatih mahkumlarýn serbest býrakýlmasý emrini verince, hapisteki papazlardan ikisi zindandan çýkmak istemezler. Halka zulüm ve iþkence eden Bizans Ýmparatoru’na, adaletli olmasýný tavsiye ettikleri gerekçesiyle hapse atýlan papazlar, bundan böyle hapisten çýkmamaya yemin etmiþlerdir.
Olaydan haberdar olan Sultan Fatih, huzuruna çaðýrdýðý papazlarýn aðzýndan kendi hikâyelerini dinler ve onlara þöyle der:“Bir teklifim var: sizler Ýslam adaletinin uygulandýðý bu memleketi geziniz, Müslüman hâkimlerin ve halkýmýn davalarýný dinleyiniz. Eðer hayata küsmenize sebep olan adaletsizliði burada da görürseniz gelip bana bildiriniz ve önceden verdiðiniz kararýnýz doðrultusunda uzlete çekilerek hâlâ küsmekte haklý olduðunuzu kanýtlayýnýz.”
Papazlar zaman kaybetmeden yola çýkarlar. Ýlk duraklarý Bursa’dýr. Orada þöyle bir olayla karþýlaþýrlar: Bir Müslüman’ýn, “hiçbir kusuru yok” denilerek bir Yahudi’den satýn aldýðý atýn hasta olduðu ortaya çýkar. Müslüman, sabah olur olmaz kadýnýn yolunu tutar. Ancak kadý henüz gelmemiþtir. Bir süre boyunca bekleyen Müslüman, kadýnýn gelmeyeceðini düþünerek atýný alýp geri döner ve at o gece ölür. Olayý sonradan öðrenen kadý, atýn sahibi Müslüman’ý çaðýrarak þöyle der: “Eðer geldiðinizde ben makamýmda bulunsaydým, atý sahibine iade edip paranýzý alýrdým. Ancak zamanýnda daireme gelmediðim için olaylarýn bu þekilde geliþmesine sebep oldum. O yüzden atýn ölümünden doðan zararý ben ödeyeceðim.”
Bu olay karþýsýnda hayrete düþen papazlar buradan Ýznik’e geçerler. Bu þehirde ise þöyle bir mahkeme ile karþýlaþýrlar:Bir Müslüman’dan tarla satýn alan baþka bir Müslüman ekin zamaný gelip de tarlasýný sürmeye baþlayýnca sabanýna bir küp altýn takýlýr. Çiftçi altýnlarýn hepsini alarak tarlanýn ilk sahibine giderek küpü vermek ister. Ona “Ben senden tarlanýn altýný deðil, üstünü satýn aldým. Eðer tarlanýn içinde bu kadar altýn olduðunu bilseydin bana bu fiyata satmazdýn. Al þu altýnlarýný” der.
Tarlanýn ilk sahibi ise, tarlayý kendisine taþý ve topraðýyla beraber sattýðýný söyleyerek altýnlarý kabul edemeyeceðini söyler. Anlaþmaya varamadýklarý için iki Müslüman soluðu kadýnýn huzurunda alýrlar. Kadý, adamlara çocuklarý olup olmadýðýný sorar. Birinin erkek diðerinin ise kýz çocuðu vardýr. Kadý, bu iki çocuðu nikâhlayarak altýný da çeyiz olarak onlara vermeye hüküm verir.
Bu iki olaya tanýk olduktan sonra papazlar Ýstanbul’a gelerek Fatih Sultan Mehmed’in huzuruna çýkarlar ve þöyle derler: “Bizler artýk inandýk ki bu kadar adalet ve birbirinin hakkýna saygý ancak Ýslam dininde vardýr. Bu dinin insanlarý baþka dinden olanlara bile kötülük yapamazlar. Bu yüzden biz zindana dönme kararýmýzdan vazgeçtik, sizin idarenizde hiç kimsenin zulme uðramayacaðýna inandýk.
Sulatn Fatih aldýðý bu cevap karþýsýnda haklý olarak þu cümleyi söyler:
“Bu halkla ben dünyayý bile fethederim”
Bir zamanlar Ýstanbul’da hile vardý, zulüm vardý, hýrsýzlýk vardý, yolsuzluk vardý, her tülü ahlaksýzlýk vardý ve bir Sultan çýkageldi. Asýrlaca beklenen o Sultan, kendisine inanmýþ mübarek ordusuyla, Ýstanbul’u zulmetten aydýnlýða çýkardý. Hemde öyle bir çýkardý ki; bu olayla orta çað kapandý, yeni çað baþladý.
Fetihle beraber huzurun adresi olan o Ýstanbul’da, Ulubatlý hasanýn canýný feda ederek burçlarýna bayraðý diktiði o Ýstanbul’da, þimdi gene talan var, zulüm var… Maðazalarýn, dükkanlarýn isimleri türkçe deðil, caddeler, sokaklar tekin deðil, mezarlarýnda ölüler dahi rahat býrakýlmýyor… Hastanelerde bakýmsýzlýktan, ilgisizlikten ölenler, trafikte sabredemeyip kavga edenler, maçlardan sonra -kazandýk- diye, sevinenlerin tabancalarýndan çýkan kurþunlarla hayatlarýnýn baharýnda dünyadan ayrýlmak zorunda kalanlar… Aðýr þartlarda, sosyal güvencesi bulunmaksýzýn, az paralara çalýþtýrýlan iþçiler… Bir zamanlar Sultanlarýn halkla bütünleþtiði, içinde ibadet edilen mübarek mekanlarýn ruhsuzlaþmýþ halleri… Bakýmsýzlýktan mezar taþlarý dahi kýrýlmýþ olan evliya türbeleri… Aylarca, yýllarca devam edip, bir türlü karara baðlanamayan davalar…
Bütün bu olumsuzluklar düþünüldüðünde, Ýstanbul’un yeniden fethedilmeye ihtiyacý var, demeden yapamýyor insan.
Ne diyelim, Ýstanbul’umuzun fetih yýldönümü kutlu olsun!
yusuf akkaya
YORUMLAR
Henüz yorum yapýlmamýþ.