- 684 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
IRMAKLAR BÜYÜTTÜM İÇİMDE (I)
Küçük kaynaklar gördüm.Sisi sarık gibi başından eksik olmayan adını da sisten alan dağların doruklarında..Temmuz ve ağustos sıcaklarına rağmen buharlaşmadan toprağı delen.Yüzlerce metre derinliklerden kayaların arasından çıkıp hayata beşiklik eden…
Ve her çeşme başında bir kaynak büyüttüm içimde…Bu coğrafyanın yüzlerce yıllık boynu bükük ,kederli yüzüne dair.Kaynak,dereye dönüşürken başka sulara ihtiyaç duyardı.Ben kanımla çizdiğim haritada başka kaynaklar olmadan dolacağı zamanları düşledim bütün çeşmelerin.
Peşine düştüm doğduğu yerden akan suyun…Çam ağacından yapılmış oluktan sarı-yeşil çayırların arasından en berrak haliyle akan tarihle köklerini takip ettim.Küçük yamaçlardan aştıkça aşağı doğru daha bir coşan,tepelerden çağlayan olup akan küçük derecikti aslında hayatımız.
Ben kaynağın dereye dönüştüğü zamanları gördüm. Küçük birikintiler ... Aslında iki ayrı menbaın birleşmesidir bu. Doğal, içten, kardeşçe, sarılırcasına, birleşircesine,iki bedenin bir bedende yok olması gibi…Hem ayrı hem bir bütün oluşunu gördüm…Kuzeyden, güneyden.sel gibi Anadolu’ya akan can kardeşlerin dereler gibi kaynaşmasını gördüm.
Ben kaynak oldum,dereler arzulayarak.Nehirlerin bir hikayesi olduğunu biliyordum.Derelerin ruhları kandırmayacağı aşikardı.Ben ırmaklar gördüm sonra.Derelerin ardında.
Dereler coğrafyaya hayat sunar. Bütün bitkiler onun suyunda beslenir. Nehre doğru akarken artık o kaynağına bir daha geri dönmesi mümkün olmayan yepyeni yolların yolcusu olduğunun farkındadır.Geçtiği her yeri imzasıyla kendine bende eder.
Dereler birleşir ,nehirlere döner…Baharda gürül gürül batıya doğru akan ,sonbaharla bulanıklaşan…bütün kışlarda derlenmek toplanmak için kaynağını güçlendiren nehirler gördüm. Bütün kar sularını emerek çoğalan nehirler .
Nehirler gördüm yağmurla çoğalan, sonra yağmura dönüşen…Kendinden olana bedelsiz dönüşmeyi varlığın temel şartı yapan nehirler gördüm.
Nehirler gördüm gecelere şahit .Bütün karanlığını yuttu zamanın…Bütün olmazlara kanat çırparken geceyi içime taşıyan nehirler vardı…Nehirler gördüm gündüzlere şahit.Bütün oluşları hücresinde saklayan…Arif olan bir gönle sır vermeye hazır ab-hayat hakkında.Yaz sıcaklarında içime dökülen nehirler gördüm sonsuzluğa ser taşıyan.
Nehirler gördüm…Deli taylar gibi…yıkmadığı kayalık yok,aşmadığı engel kalmammış.Çoruh gibi denize koştuğunu gördüm. Çoruh deli taylara dönerken içimde , suyunda serinledi alnım.Oradan düştüm yollara..Kardelenler güneşe gülümsediği demler Murat oldu yüreğim yayla kokulu çiçeklere saldı can suyunu.
Dicle oldum, Fırat’ı duydum genlerimde.Kızıl ırmak,Yeşil ırmak benden doğan sevdalardı yine bana dökülen.Sakarya barındığım yer…Kara denizle sarmaş dolaş…Fırat Sakarya’ya öz kardeş..Dicle ,Menderes’e ,Tuna’ya kan kardeş…Kardeşlerin sevdasıdır benim sevdam kalleşlere inat,keleşlere inat…
Gök kubbenin altında ne varsa söylenen mürekkebi sendendir diye ırmaklar büyüttüm içimde.Kılıca su veren ustanın mahareti, bazlamaya tat veren kadının alın teri…Sendendi Ferhat’ın Şirin uğruna başladığı yolculuk hikmeti…
(devam edecek)
Sinan YILMAZ