- 203 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
OSMANLI VE MATBAA.
OSMANLIDA MATBAANIN YASAKLANMASI
1445’te Alman şehri Main’de Johann es Gutenberg iktisat tarihini derinden etkileyecek bir yeniliği açıkladı; hareketli hurufata dayalı bir matbaa makinesi. O zamana kadar kitaplar ya kâtipler tarafından elde kopya edilmek – ki bu son derece yavaş ve zahmetli bir işti – ya da bunların her bir sayfası belirli özelliklere sahip tahta kalıplara basılmak zorundaydı.
Kitaplar son derece nadir ve çok pahalıydı. Fakat Gutenberg’in icadından sonra bu durum değişmeye başladı. Kitaplar basıldı ve daha ulaşılır hale geldi. Bu yenilik olmasaydı okuryazarlığın ve eğitimin kitlesel boyutta yaygınlaşması imkânsızdı.
Batı Avrupa’da matbaa makinesinin önemi hemen fark edildi. Sınırın ötesinde, Fransa’nın Strazburg şehrinde daha 1460’da bir baskı makinesi kurulmuştu bile. 1460 sonlarına gelindiğinde önce Roma ve Venedik’teki, ardından Floransa, Milano ve Torino’daki baskı makineleriyle bu teknoloji İtalya’ya yayılmıştı. 1476’ya gelindiğinde William Caxton Londra’da bir baskı makinesi kurdu. İki yıl sonra Oxford’da da bir tane vardı. Matbaa aynı dönemde Bene lüks ülkeleri üzerinden İspanya’ya, hatta 1473’te Budapeşte’de ve bir yıl sonra Krakow’da açılan matbaalarla Doğu Avrupa’ya yayıldı.
Ancak herkes matbaayı cazip bir yenilik olarak görmüyordu. Osmanlı Sultanı 2. Bayezid, daha 1485’te çıkardığı bir fermanla Müslümanlara Arapça baskı yapmasını açıkça yasakladı. Bu kural 1515’te Sultan 1. Selim tarafından tekrarlandı. 1727’ye kadar Osmanlı topraklarında matbaaya müsaade edilmedi. Daha sonra Sultan 3. Ahmet, İbrahim Müteferrika’ya bir matbaa kurması için izin veren bir kararname çıkardı. Bu gecikmiş adıma bile kısıtlamalar getirilmişti. Kararname “Bu hayırlı günde bu Batılı usul, tıpkı bir gelinin duvağını kaldırır gibi gün yüzüne çıkarılacak ve bir daha asla saklanmayacaktır ” dese de Müteferrika’nın matbaası sıkı bir biçimde izlenecekti. Kararname şöyle diyordu:
Kitapları tahsis için, hakiki ulema ve müdekkik fazıllardan, şer’i ilimlerde ve yüksek fenlerde ehilleri tam olan Müslüman faziletli kadılardan eski İstanbul kadısı Mevlana Es ‘ad (faziletleri ziyade olsun) ve büyük şeyhlerden olup, hakiki âlimlerin önde geleni Kasımpaşa Mevlevi hanesi şeyhi Musa (ilmi ziyade olsun) Memur ve tayin olunmuşlardır.
Müteferrika’ya matbaa kurması için izin verilmişti fakat ne basarsa bassın, din ve hukuk alimlerinden, yani kadılardan oluşan üç kişilik bir heyet tarafından incelenecekti. Belki de matbaa makineleri daha yaygın olsaydı diğer herkes gibi kadıların ilim ve irfanları da ziyade olacaktı. Fakat öyle olmadı, matbaa kurması için Müteferrika’ya izin verildikten sonra bile.
Beklenebileceği gibi, sonuçta Müteferrika çok az kitap basabildi; matbaanın faaliyet geçtiği 1729’dan Müteferrika’nın çalışmayı bıraktığı 1743’e kadar yalnızca 17 adet kitap. Ailesi geleneği sürdürmeye çalışsa da 1797’de pes edinceye kadar yalnızca yedi kitap daha basabildiler. Osmanlı İmparatorluğu’nun Türkiye’deki merkezinin dışında matbaacılık daha da geri kaldı. Örneğin Mısır’da ilk matbaa makinesi ancak 1798’de, Napolyon Bonaparte’ın ülkeyi ele geçirmeye yönelik başarısız girişiminin parçası olan Fransızlar tarafından kurulabildi. 19. Yüzyılın ikinci yarısına kadar Osmanlı İmparatorluğu’nda kitap üretimi esasen mevcut kitapların elde kopyalarını çıkaran kâtiplerin üstlendiği bir işti. 18. Yüzyıl başlarında İstanbul’da böyle 80 bin kâtibin faaliyet gösterdiği sanılmaktadır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.