- 450 Okunma
- 8 Yorum
- 11 Beğeni
VE SEN SEBASTİAN...
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Düşlerimi terk et, Sebastian yetmedi zikret içini ve deştiğin yaralarda bırak da kaybolayım yeniden ve yeniden yaşanan can pazarında saklı dikenlerimle bak, nasıl da tahliye ediyorum mevsimi ve terbiye ediyorum gönlümü aşkın Muradiye’si yerlisi olduğum bu yabancılığın da güftesi ve peyderpey âşık olduğum gecenin koyultusu karartısı ıssız merdivenler dikitinde saklı iken meramım ölgün düşler körfezinde alabildiğine ziyanım.
Ve sen, Sebastian, sen:
Tekil yürek hanemde
Israrla batan çuvaldızın dibinde
Saklı hüsranım
Semada kayan yıldız olma ihtimalim
Ve pembe panjurlu düşlerimde
Azık bildiğim kelamın da yitiminde…
Sev, beni Sebastian yetmedi şımart coşkumu.
Semiren sessizliğin aldığım kültüründe baş veren midir yoksa o Şark çıbanı.
Ben iklimim ben Şems’im:
Ben iradenin ta kendisi kozamdan değil göç ettiğim varsa yoksa tek kozum gönlün sırnaşık arbedesi.
Pulum ben.
Paradan ziyade paraladığım sevginin dikiti iken kalbim ve sarkıtında sözcüklerin…
Ah, Sebastian: ah, sensin muhatap olduğum ve gönül familyam hınca hınç bir çırpınış bir hışımla yaktığım gemiler ve geviş getiren sözcükler cumhuriyeti.
Kanamalı diyezi melodilerin.
Kardığım ne olmuş ki varsın aşkın ikamesi ve evet, o diril düşlerim.
Dingin tayfası mı yalnızlığın ve kordan satırlar.
Dalgın yüreğim bir yangından ilk kurtardığımdır elbet yazılası heceler.
Gönlün kırık kubbesi ve sözcüklerin zümresi.
Azametli bir yakarış bir diriliş bir temsili resim varsa yoksa göğün konşimentosu az evvel saldım ben hayallerimi enginlere harabe satırlarda saklı iken gizim ve tek esintim tek tesellim nasıl ki fikri zikrediş.
Meali değil meramı hiç değil:
Melankoliden sarhoş olmuş cümleler kimine göre b/atıl imgeler ve atar damarı sessizliğin kalemse cenk eder ısrarla cahil cüheladan uzak nasıl ki bilgidir aşkın hicreti.
Sanrılar denizi.
Aşk okyanusu.
Mevsim ötesi ve çıldırası.
Yâdı dünün yakılası günlüğün yarım ağız sevenlerden alabildiğine uzak bilinmezin tecridi bilindiklerin tefrişi.
Hulasası elbet yerin göğün.
Hükümranlığında Rabbin ve köpüren denizin azalmış tuzu.
Bir yangı.
Bir yergi.
Bir yargı.
Bir de yetemediğim yatıya kalmadığım yandığım ve yaktığım ve yağdığım tünediğim evrenin sol üst çekmecesi.
Hüznümü mutlak mutluluğa dönüştürdüğüm ve yana yakıla cüret eden imgelerin taziyesi.
Ben ki.
Beyitler aştım.
Ben ki.
Rengine aşkın nasıl da müptelayım.
Ben ki:
Beynamaz seferisi hüznün beylik bir kelamdan çok öte süzülüşüm göğün tecrit ettiği yerkürenin katmanları acının endamları açamadığım kapıların hüsranı ve işte koştuğum ve işte yandığım Hakkın Kapısı nasıl ki ardına değin açık.
Açık ettiğim ne ki?
Açlıkla terbiye ettiğim.
İdamesi değil nefsin ikazı vereceğim son nefesin buğrasında saklı seferi gölgelerin devindiği.
Belki de bir ip cambazıyım ben:
Hani, hani her kimse iplemediği kadar ikircikli ruhların açılımında kayda değer tek nazarı.
Nazlı.
Nazenin.
Nezih.
Ve ölümlü ve ölümle içli dışlı.
Mentollü iç çekişleri gecenin.
Mezarına sığamadığı kadar yalnızlığın aslında bentler aştığı.
Zinhar ölüm.
Ziyadesiyle yetersiz verilen hüküm.
Gönlün küpeştesi.
Gökten zembille inen bir bebek gibi içimde sakladığım hayallerin dönüştüğü enginliği bana sunan mademki yüce Rabbim.
Temaşası.
Tasfiyesi.
Taziyesi.
Renkler solgun ve rakımı yitik bir kubbe solan nazarımda ne çok kıvılcım ne çok da ukde.
Ve de yanan için için içerlediğimden de öte.
Ve Sebastian: bak sadece bak gözlerimin ta içine.
Çırpınışlarıma mademki tanıktır bu yer bu gök kubbe.
Sebastian…
Sen ki:
Seferi yoldaşım.
Sen ki morgda unutulan na’şım.
Sen ki Sebastian elbet değildir bu tek yakarışım.
Yanan mumun dibine verdiği ışık.
Yeren zalimin konçertosu.
Yağan zembilin iç sesi.
Ölümün solgun neşesi.
Üstü örtülü gülücükler cumhuriyeti.
Ve yiten insanlığın tek lüksü nasıl ki umuda dair.
Nazım.
Ve de hocam iken Nazım.
Öyküm öykündüğüm ve cenderem ve cengim.
Hazzın değil hazinenin tek sahibi mademki bulduğum ganimettir şu yuvarladığım iç sesim.
Kondum konalı göğsüne.
Sebastian…
Sahiden söyle sen var mısın?
Ya, ben?
Kıvılcımlara denk düşen.
Kıyamet alameti iken çarpım tablosu ve işte çoğaldığım ve işte çağladığım ve işte çalkaladığım alfabe.
Kanıksanası ne var ne yok.
Zayıf aldığım tek dersim iken iklimlerde devinen.
Zinhar teslimiyetim.
Ve zalim tayfası cihanın ve:
Ve sen, Sebastian, sen:
Asla da var olmadın.
Mealimden değil mizacımdan düştüğüm kadar aşka mihenk taşım iken kalemin cüret ettiği şiirlerin de dolmazken vadesi sönmezken rütbesi çalakalem değil çala oynaya sevdiğim şarkıların nezdinde ve evet, Sebastian, sen.
Hazzın doruğunda kanayan bir takvimin asla kopmayacak iken o son sayfası…
Mademki bir varmışım bir yok.
Mademki Sebastian: benim yalana karnım tok.
Hem varım hem yok.
Hem şiirim hem şehir ucube frekanslarda yayın yapan zemherinin sahibi iken zalim ve iblis.
Bir koşu gitmiştim ki.
Bir koşu da geldim.
Ve söylesene:
Ben gerçekten ben miyim bu kibirli dünyada ziyan ettiğim kadar hayatı ve bil ki Sebastian:
Ben babamın öldüğü yaştayım doğurmuşken ansızın kendimi ve kim olmanın değil neye meylettiğimin de resmidir kalemimin çizdiği o rotada varsın saklı olmasın dengim varsın zil zurna sarhoş olsun imgelerim ne de olsa ben sadece şiirden ibaret bir heceyim gönlün koru aşkın közü gamın izi gemlediğim ne var ne yok düştüğü kadar cihan gözümden ve düştüğüm kadar aşka düşkünlüğüm iken ne yasım ne yaşımdır itibar görsün istediğim zaten bir yasa mahiyetinde değil mi ki hayallerin omzumdaki apoleti bir yer bir gök bir de sen, Sebastian…
YORUMLAR
Gülüm Çamlısoy
Teşekkür ederim.
Derin saygı selamımla
Hak ettiği yere yakışmış elbette, tebrik ederim arkadaşım sevgilerimle..
Gülüm Çamlısoy
İçten teşekkürlerimi sunuyorum sevgili arkadaşım.
Tüm sevgimle gönül bahçenize
Gülüm Çamlısoy
teşekkür ederim yürek dolusu
SÖZCÜKLERİN TÜREVİ İKEN DUYGULAR KANIKSADIĞIM KADAR YAZMAYI ARA VERMEK ZORUNDA KALDIĞIM...
YÜREK İKLİMİNİZDE SAKLI GÜZELLİKLERİ VE SİZLERİ DE ÖZLEMİŞKEN BU BAĞLAMDA TÜM YÜREĞİMLE AİT OLDUĞUM BU GÜZEL AİLENİN BİR MENSUBU OLMAK GURUR VESİLEMDİR...
ÇOK DEĞERLİ EDEBİYAT DEFTERİ SEÇKİ KURULUNA VE TÜM GÖNÜL DOSTLARIMA EN İÇTEN TEŞEKKÜR VE ŞÜKRANLARIMI SUNUYORUM.
İYİ Kİ VARSINIZ İYİ Kİ...
EN İÇTEN SELAM SEVGİ SAYGI VE İYİ DİLEKLERİMLE...
Sebastian.
Uzak dayanışma.
Masallarla gelen.
Dokunamadığım.
Var ama.
Yazıda duruyor.
Şşşşşşttt.
Çok saygımla Üstadım
Çok saygımla
Gülüm Çamlısoy
İyi ki sizler varsınız.
Sessiz ve yorgun bir günün anatomisi elbet içime gömdüğüm ne varsa sonsuzluğa müptela hiçliğin kıyısında salındığım umutla inançla...
Teşekkür ederim yürek dolusu.
En içten saygı selamımla kıymetli hocam
Günü'n yazısı ve yazarını içtenlikle kutluyorum
Pek siteye gelemiyorum
Vaktim olmuyor
Ama sizi günde görmek güzel di.
Daima sevgiyle 🤍
hüzünlükent tarafından 26.5.2024 09:46:01 zamanında düzenlenmiştir.
Gülüm Çamlısoy
Hakkınız ödenmez asla sizlerin.
Teşekkür ederim güzel arkadaşım dışarıdan okudum eşsiz yürek sesini ve bir koşu geldim zor da olsa geldim.
İçten sevgi selamımı gönderiyor duru kalbine.
Tüm sevgimle
Ah, Sebastian!
Burası, kelimelerin kavislerinde yankılanan duygu sellerinin, özneden yansıyan gölgelerle buluştuğu derin kuyudur. Seninle hasbihal ederken, dilimin ucunda dolaşan kelimeler, adeta birer tutku seli misali kaleme dökülürken, içimin dehlizlerinde yankılanan çığlıkların ahenginde buluyorum kendimi. İşte, yine burada, kelimelerin zarif bir dansı içinde, seninle yan yana ama uzakta, zamanın ve mekânın ötesinde bir yerde duruyorum.
Gönlümün nazenin kubbesinde yankılanan duygular, aşkın ince bir sızı gibi içimde yayılması, her dizede başka bir âlemde sürüklenişim... Evet, Sebastian, içimdeki boşluklar dolmuyor, tam aksine her kelimenin ağırlığıyla daha da derinleşiyor. Bir yangının küllerinde aradığım anlamı bulamamak, belki de kendimi aradığım bu labirentte kaybolmanın cazibesine kapılmak...
Sev beni, Sebastian, yetmedi şımart coşkumu. Şımart ki coşkunluğumun doruklarında, içimde yankılanan sessiz çığlıkların melodisinde, aşkın en derin sularında boğulayım. Sessizliğin bir kültür, bir yaşam biçimi haline geldiği bu evrende, aşkın Şems’i olma yolunda yürüyen bir dervişim ben. İklimler değişirken, mevsimler birbirini kovalar, gönlümün derinliklerinde yankılanan o ince sızı, kalbimin en derin köşelerinde saklı duran o sevda türküsü...
Ah, Sebastian, ah! İçinde sakladığın o derin yaraların peşindeyim. Sözcüklerin yankısında bulduğum huzurun peşinde, her defasında yeniden doğan ve yeniden kaybolan bir serap misali. Gönlümün kırık kubbesinde yankılanan sesler, sarkıtlardan damlayan hüzün, her defasında başka bir melodiyi dillendiren sözcükler... Ve ben, içimde taşıdığım o derin acının yankısında kaybolan bir yolcuyum.
Ah, Sebastian, ah! Kelimelerin büyüsünde kaybolduğum bu evrende, seninle yan yana ama uzakta, her defasında yeniden doğan ve yeniden kaybolan bir serap misali... Aşkın en derin sularında boğulurken, içimde yankılanan o derin sessizlikte, seninle buluşmanın huzurunda kayboluyorum.
Sen ki, sevgili Sebastian, varlığın bir yanılsama, bir hayal... Ama işte burada, kelimelerin büyüsünde, aşkın derin sularında buluşmanın huzurunda, seninle yan yana, ama bir o kadar da uzakta, kayboluyorum. Bu kelimelerin büyüsünde, her defasında yeniden doğan ve yeniden kaybolan bir serap misali, aşkın en derin sularında boğuluyorum...