- 370 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
NEDEN MUTLU OLAMIYORUZ
Tek kişilik bir oyundur bir kişinin sırayla 2 ayrı role girmesi gerekir ama isteğe bağlı olarak düzenlemeler yapılarak 2 kişilik hâle de getirilebilir. Genel olarak cinsiyet kalıplarının bizi yetersiz ve huzursuz hissettirdiği anlatılmaya çalışılmıştır.
Bu benim ilk seneryo deneyimim yorumlarınıza açığım.
SAHNE 1
Kadın: Ne kadar da güzel değil mi, bu masmavi deniz, bu gökyüzü, bu martılar ve etrafta gülüp eğlenen bir çok insan; hepsi ne kadar da güzel değil mi? Ben buraya ilk defa geliyorum, ilk defa görüyorum bu manzarayı, ( derin bir nefes alır) ilk defa içime çekiyorum beni bir nebze bile olsa rahatlatan bu deniz kokusunu. (Duraksar) Ve, ve biliyorum ben buraya son defa geliyorum. Yani aynı zamanda son defa görüyorum bu güzel denizi, son defa görüyorum bu gökyüzünü, son defa var oluyorum. Son defa benliğinde var oluyorum, var oluyorum ve yavaş yavaş yok oluyorum. (Duraksar) Hoş var olsam ne olmasam ne...
(Duraksar ve etrafına bakar) Baktığımız da insanlar ne kadar da mutlu değil mi? Acaba bir ben miyim mutlu olamayan, acaba bir ben miyim multu olmayı başaramayan, hiçbir işi beceremeyen? Evet, evet başaramadım başaramadım.
SAHNE 2
(Oyuncu erkek kılığında gelir)
Erkek:( yürüyerek etrafına bakar) Anlamıyorum ki beni her seferinde buraya getiren şey ne? Neden hep kendimi burda buluyorum. Sanki burada var oldum ve burada yok olmam gerekiyormuş gibi hissediyorum. Bu mavi deniz, bu gökyüzü ve en çok da her estiğinde omuzumdaki yükleri kaldıramayışımı, yetersizliğimi anlatan bu rüzgar benden ne yapmamı istiyor? (Duraksar ve başını eğer) Evet rüzgâr, evet haklısın ben omuzumdaki yüklerin ağırlığıyla ezildim, eziliyorum! Bak kaç yaşıma geldim insanların deyimiyle "Bir baltaya sap olmadım." (Duraksar ve ellerine bakar) Bakmayın benim bu nasır tutmuş ellerime ben şairdim. Şiirlerim için yaşayıp şiirlerim için var olan bir şairdim. Ta ki babam elimden kalemimi alıp tornavidayı verene kadar. İşte o an, işte on sanki elimden alınan kalemle birlikte kalbimden; duygularım, ruhum ve hisselerim de çıkartılmıştı. İşte o günden sonra ne acı ne mutluluk hissettim. (Sesini yavaş yavaş yükselterek) İşte o zaman başladı benim yok oluşum.
SAHNE 3
(Oyuncu kadın kılığına girer)
Kadın: Bazen soruyorum kendime tüm bu olanların suçlusu ben miyim? Yoksa sadece bana yazılmış bir oyunun içinde oynatılan bir kukla mıyım? (Gülerek) Kendimi tebrik ediyorum, çok güzel bir tespit. Çünkü ben gerçekten de kuklayım. (Sinirli bir ses tonuyla) Bana bu hayatı reva görenlerin oynattığı bir kukla... (Yavaşlayarak) Oysa ki... Benim hayallerim vardı. (Kararlı bir ses tonuyla) Tam 7 yaşındayken karar vermiştim, doktor olacaktım ben. Kendi ayakları üzerinde duran güçlü bir doktor! ... Ama işte hayat ne kendi ayaklarımın üzerinde durabildim ne güçlü olabildim ne de doktor...
Şimdi geriye bakıp düşünüyorum da bunun sorumlusu ben miyim? Hayır, hayır bunun sorumlusu ben değilim! Bunun sorumlusu sizlersiniz! Evet , evet her biriniz sorumlusunuz. Tıpkı kız çocuğudur okumasın vakti zamanı gelince de evlendirelim diyen amcam gibi!
SAHNE 4
(Oyuncu erkek kılığında gelir)
Erkek: Ruhumun derinliklerine işleyen rüzgar bilir misin, ben yıllar öncede gelirdim buraya. Şiirlerim için... Şimdi sorum sana eyy mavi deniz bilmem hatırlar mısın? Eskiden benim umutlarım, hayallerim ve şiirlerim vardı. Ehh, bir de dönüp şimdi bakın hâlime... Ne umudum kaldı, ne hayalim ne de şiirimim...
Söyleyin bana bir kere gelip gittiğimiz bu yalan Dünya’da neden mutlu olamıyoruz? Neden mutlu olacağımız şekilde yaşamıyoruz? Ben neden sevdiğim işi yapamıyorum. Hiç bilmediğim bir işi yapmaya mahkum ediliyorum? Bilir misin rüzgar neden cinsiyetimden dolayı duygularımı kaybetmek zorunda kalıyorum? Ah be rüzgar bakma benim sana sorduğuma... Bu sorular tüm insanlığadır! Çünkü bunun sorumlusu sizlersiniz! Bunun sorumlusu bizleriz!
YORUMLAR
yazınızı ilgi ve beğeniyle okudum, değişik kişiler ve açılar yazıyı zenginleştirmiş.
Neden mutlu olamıyoruz diye soruyorsunuz başlıkta.
Elde ettiğimizle yetinmiyoruz, daha çoğunu istiyoruz. Sevgi ve dostluğa gereken önemi ve değeri vermiyoruz. Başkalarına özeniyor ve imreniyoruz da ondan
BAHAR DEMİRBAŞ
merhaba sevgili bahar
öncelikle böyle bir oyunu kaleme aldığınız için tebrik etmek istiyorum sizi.
ve kabul ederseniz bir iki de önerim olacak size
...
girişte hafiften bir karışıklık var sanki
şu kısımda
Kadın: (içeri girip etrafına ve denize bakar)
içerisi neresi?
deniz içeride mi?
kadın içeri girip pencereden ya da balkon gibi bir yerden mi bakıyor denize?
evet, aslında sizin anlatmak istediğinizi okuyucu anlar ancak yazım diliyle ifade ederken biraz kafası karışıyor okuyucunun
belki
sahne 1
sahne 2 şeklinde bölümlere ayırabilirsiniz
direkt şöyle
sahne 1:
Ne kadar da güzel değil mi, bu masmavi deniz, bu gökyüzü, bu martılar ve etrafta gülüp eğlenen bir çok insan; hepsi ne kadar da güzel değil mi?
yazılabilir..
burada da isteseniz kadın eliyle denizi temsil eden bir işaret bırakabilir
örnek: ne kadar da güzel değil mi, bu masmavi deniz...(sağ elini öne doğru kaldırıp uzatarak)
gibi...
bir kusur ettiysem af ola
başarılar diliyorum güzel bahar
sevgiyle
BAHAR DEMİRBAŞ
BAHAR DEMİRBAŞ
BAHAR DEMİRBAŞ
Sizce yazarken her türlü detayı eklemeli miyim yoksa okuyucu ve oyuncunun zevkine mi bırakmalıyım?
Rû //
oyunu kendiniz hem yazıp hem de oynadığınız için yapılacak eylemleri biliyorsunuzdur... bu anlamda uzun detay değil de kısa kısa notlar alınabilir.. olagelen heyecanı bastırmak , sözleri ,mimikleri unutma korkusu gibi durumları en aza indirgemek için basit bir taslak çıkarıp rahatlıkla sergileyebilirsiniz
ancak
ben senaryomu yazayım ilgili yerlere gönderip değerlendireyim veya belki ilerde bir tiyatroda farklı kimseler tarafından gösterime girer gibi düşünceniz varsa eğer, o zaman detaylar gereklidir. yazmanızı tavsiye ederim
baharcım,
doğaçlama oyun farklı, bu izlenir direkt gözlemleniyor seyirci tarafından
senaryo yazımı farklı, bu okunuyor ve okuma sırasında göz önünde canlandırılmaya çalışılıyor. hani denir ya bir film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden... işte bu yüzden ayrıntı istiyor yani bağlantıları çok iyi kurgulamak gerekiyor, kopukluk olmaması lazım
umarım yardımcı olabilmişimdir