- 226 Okunma
- 0 Yorum
- 3 Beğeni
EN ÇOK...
Öksüz iklimlerden yetim düşler topladım: himayesinde aşkın renklere b/öldüm sonra topladığım tüm düşleri…
Hem düşlediğimdi topladıklarım hem de d/işlerken kaderi.
Renklerdi uzamımda asılı kubbenin seferi yıldızı idim mademki ve de yerkürede açan bir çiçek misali:
Her çağırdığında annem, adımı: yüzümde güller açan.
Bazense…
Paçoz yalnızlığın dik kale duvarları:
Soluduğum hüzün saydığımsa dakikaları asırlara denk düşen o minvalde sırtlandığım yalnızlığı adeta kıymık batarcasına yüreğimin çeperine.
İhtişamlı bir gölgem olsa bile çoktan kovmuşken kapımda ve geçtiğim o kapısı dünya denen hanın ve de kovaladığım sonun ve mezarımın beni çağıran izdihamı.
Öyle ya:
İzdiham yüklü iken yüreğim infilak etmeden bir şiire rast gelip de ektiğim duygularım ve açması an meselesi her anı dünde saklı her an ise sihirli bir minvalde beni çağıran toprak örtülü iken iki yakam da ölü toprağı ile asla söküp atamadığım yetmedi apoletim hüznün sarkacı.
Hibe edemediğim kadar hayallerimi.
Hınca hınç dolu iç sesim.
Maruzat bildiğim dinmeyen dönmesi başımın bazen yıldızlar misali parladığım en çok da karanlık iken dimağımdan taşan sözcüklerin kölesi değil de ruhum ise pul değerinde ve nakşı yalnızlığın.
Süremediğim iken de dünyanın sefasını bir cefa m/eziyetinde kıyılan içim bense Şems’e öykünüp rüzgârla eşleştiğim akabinde kıyama durduğum Rabbin Katına varma telaşı ve aklımı peynir ekmekle değil de sevgiyle şiirler yemişken.
Yemin ettiğim kadar üzerine Kutsal Kitabın.
Ve işte ve işte:
Hüzün ana kıtam paspal sözcüklerle bezeyip de zemini.
Hazansa değişmeyen tek mevsim yetim imgelerin bedelini ödettiği.
Nazarında insanların, tekabül ettiğim batık teknem bense kâğıttan kayıklara binip de hayatı resmeden çöpten bir adam gibi kimine göre çöpsüz üzüm kimine göre incir çekirdeğini doldurmayan sitemlerin var mıydı sahiden de bir ederi?
Öznem saklı değil.
Hüznüm aşikâr.
Annemin sevgisine ihtiyaç duyduğum kadar onun da bekleyişi aydınlığı ve şimdilerde uzağımda tutamazken elini.
Bıçkın duygular.
Bıçak sırtı iken ömür.
Biçemediğim bir kumaş misali biçemi kalbimin biteviye tartaklayan ahvalimin dinmeyen sitayişi ve öfkesi.
Varsın sıçrasın da üstüme çamur balçıkla sıvanmadığım kadar güneş bellediği Rabbimin ve işte köpüren deniz ve köpüren öfkesi zalimin:
Zinhar asılı kaldığım göğün kancası.
Ziyadesiyle tapındığım Rabbin İlahi Mekânı.
Zil zurna sarhoş iken gece bense güneşe hasret ve içimdeki yalnızlığı sonlandırsın diye yüce Huda…
İzinde umudun.
İsinde şehrin.
Dumanı üstünde bir şiire meyledip de kendimi resmettiğim.
İtibarım.
Ziyanım ve tüm zararımsa kendime.
İlhamın peçesinde saklanmış imgelerden kendime bir şiir inşa ettiğim aslında hayatımı kazıdığım satırlara ve kapkaça uğrayan huzurumu yeniden bahşetsin diye Tanrım bana.
Beylik olmazken iç sesim.
Beyhude olduğunu bilsem de dinmezken esintisi iç âlemimin.
Beti benzi atmış bir gün.
Ötekileştirdikleri onca hüzün.
Bir karnaval havasında geçerken de ömür…
Yere kapaklandığım dizlerim de dizelerim de yara bere içinde tutulan nutkuma eşlik ederken kalemim ve hayallerim ve umut dilediğim Rabbin nezdinde kabul bulsun yeter ki dualarım.
Her renk bir hazine.
Karanlıksa matemin kardeşi.
Sözcükler bazen içimde kalan ukde bazense menzilden firar eden kör kurşunlar gibi ya da bir şarapnel parçası saplanırken de ta içime.
Öznem ve özlemim ve özverim ve ön sözüm ile hasbıhal ettiğim aslında yalnızlığımın kanayan yarası ve hep de söylediğim üzere:
Ben en çok yaralarımı bir de annemi sevdim.
Geçkin güneş.
Geçimsiz rüzgâr.
Bir batında doğan gün ve gece.
Bir basamak daha yaklaşmışken kabrime…
İzahı var ya da yok.
İdam fermanımınsa altına çoktan atmışken imzamı.
İdrak edebildiğimden de öte.
Basireti b/ağlandığı kadar hayallerimin bense ufukta saklı bir minvalde ansızın tebessüm edecek bilinmezin çağıracağını da adım gibi bilirken ve adım adım yaklaştığım o meçhul sona…
Birbiri ile çelişen tüm duygularınsa var iken bir karşılığı elbet kabul görmekten ötesi yok iken Allah katında…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.